);

Single Blog Title

This is a single blog caption

ÖZET: Davacı Başkanlıkça; davalıya, koruma aidatları borcu olduğuna dair ödeme emrinin tebliğ edildiği, buna karşılık davalının, İmamoğlu Kaymakamlığına verdiği dilekçe ile ödeme emrine itiraz etmesi ve itirazın reddi sonrasında, davacı başkanlıkça söz konusu aidat borcunun ödenmesi istemiyle alacak davası olarak açılan davanın ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

                    T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

            HUKUK BÖLÜMÜ

            ESAS NO      : 2016 / 107

            KARAR NO : 2016 / 193

KARAR TR  : 11.4.2016

ÖZET: Davacı Başkanlıkça; davalıya, koruma aidatları borcu olduğuna dair ödeme emrinin tebliğ edildiği, buna karşılık davalının, İmamoğlu Kaymakamlığına verdiği dilekçe ile ödeme emrine itiraz etmesi ve itirazın reddi sonrasında, davacı başkanlıkça söz konusu aidat borcunun ödenmesi istemiyle alacak davası olarak açılan davanın ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk. 

 

 

 

 

 

K  A  R  A  R

 

            Davacı            : R.B. (İmamoğlu Çiftçi Mallarını Koruma Meclis Bşk.lığını Tms.)

            Vekili              : Av. A.K.

            Davalı             : B. A. Y.Mahalle Muhtarlığı

O L A Y         : Davacı vekili dava dilekçesinde; “Müvekkil İmamoğlu çiftçi malları koruma meclis başkanlığını temsile yetkilidir. Davalı ise çiftçidir ve bu sebeple İmamoğlu ilçesinde tarlaları bulunan meclis başkanlığının üyesidir.

Davalının İmamoğlu ilçesi sınırlarında toplam 116,700 M2. tarlası vardır ve çiftçilik yapmaktadır. Koruma meclis başkanlığı davalıya 2014 yılı için koruma aidatları toplamı olarak 593,50 TL borcu olduğu konusunda meclis başkanlığının almış olduğu kararı kendisine ÖDEME EMRİ şeklinde tebliğ etmiştir. Davalı ise İmamoğlu Kaymakamlığına 23.03.2015 havale tarihli dilekçesi ile bu borca itiraz etmiş ve İmamoğlu Kaymakamlığını 01.12.2014 tarihli dilekçesi ile de Çiftçi Mallarını Koruma Meclis Başkanlığı üyeliğinden çıkmak istediğini belirtmiştir. Halbuki Çiftçi Mallarını Koruma Kanununu (4081 Sayılı Yasa) 34. maddesinde şu şekilde yazılıdır. ‘’Madde 34- Toplu olarak 100 hektar ve daha fazla arazi isletenler hususi bekçi kullandıkları takdirde koruma parası vermeyecekleri gibi koruma sandığından da hiçbir tazminat alamazlar.’’

Davalının “ben koruma meclis başkanlığından kaydının silinmesini istiyorum” talebi kabul görmemektedir. Çünkü bu talebinin yanında kendisinin özel bekçi kullandığını ispatlamalıdır. (sigortasını yaptırmalıdır).Halbuki davalı kendi tarlalarındaki mahsullerin korunması için özel güvenli elemanı temin etmemiştir. Bunu müvekkile belgeleri ile ispatlayamamıştır.

İSTEM SONUCU: Açıklanan nedenlerle müvekkilin temsile yetkili olduğu İmamoğlu çiftçi mallarını koruma meclis başkanlığının davalıdan olan 593,50 TL.lik alacağının 23.03.2015 tarihinden itibaren hesaplanacak olan yasal faiz ile birlikte davalıdan tahsiline, yargılama giderlerinin ve ücreti vekaletin davalıya yükletilmesine, karar verilmesini vekaleten arz ve talep ederiz.” demek suretiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.

İmamoğlu Asliye Hukuk Mahkemesi: 09.04.2015 gün ve E:2015/85, K:2015/102 sayılı kararı ile özetle; Dava konusu talebin İmamoğlu Çiftçi Mallarını Koruma Meclis Başkanlığı 2014 yılı koruma aidat borcu alacağına ilişkin olduğunu, bu talebin yasal dayanağının 4081 sayılı Çiftçi Mallarının Korunması Hakkındaki Kanun olduğunu, ilgili yasa kapsamındaki aidat alacağı sebebiyle düzenlenen ödeme emrinin İdari İşlem niteliğinde olduğunu, bu konudaki uyuşmazlıkların çözüm yerinin İdari Yargı olduğunu belirterek, davanın görev yönünden reddine karar vermiş ve karar kesinleşmiştir.

Davacı vekili 16.04.2015 tarihli dilekçe ile dosyanın Adana İdare Mahkemesine gönderilmesini talep etmiş, bu aşamadan sonra dosya Adana 1. İdare Mahkemesinin 2015/897 Esas sırasına kaydedilmiştir.

Adana 1. İdare Mahkemesi: 28.05.2015 gün ve E:2015/897 sayı ile özetle; “Olayda İmamoğlu Çiftçi Mallarını Koruma Meclis Başkanlığı’nın davalı özel şahıs Bayram AKÇA’dan olan 593,50 TL tutarındaki 2014 yılı koruma aidatı alacağına ilişkin olarak davalı adına ödeme emri düzenlendiği ancak davalının ödeme emrine itiraz ettiği ve borcunu ödemediği, bunun üzerine davacı tarafından temsile yetkili olduğu meclisin alacağının tahsili amacıyla İmamoğlu Asliye Hukuk Mahkemesinde alacak davası açıldığı, açılan davanın ödeme emrinin iptali istemine ilişkin bir dava olmadığı, açılan dava ile herhangi bir idari işlemin iptali istenilmediği gibi idare tarafından özel şahsa karşı açılan bir alacak davası olduğu anlaşılmaktadır.

Açıklanan nedenlerle; 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesi’nin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun 19. maddesi uyarınca görevli yargı yerinin belirlenmesi için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderilmesine, dosya incelemesinin bu konuda Uyuşmazlık Mahkemesi’nce karar verilene kadar ertelenmesine” şeklinde karar vermiştir.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI: 2.3.2015 gün ve E:2015/111, K:2015/128 sayılı kararı ile özetle; “Olayda, idare mahkemesine hitaben yazılmış dilekçeyle açılmış bir dava bulunmadan, davacı vekilinin talebi üzerine dosyanın Adana İdare Mahkemesine gönderilmesine karar veren İmamoğlu Asliye Hukuk Mahkemesince yazı ekinde dava dosyası Adana İdare Mahkemesine gönderilmiş ve idari yargı yerince, kendisine gelen adli yargı yerine ait dava dosyası üzerinden inceleme yapılarak Uyuşmazlık Mahkemesine başvuruda bulunulmuş olup, yukarıda yapılan açıklamalara göre, İ.Y.U.K.’nun 3 ve 9. maddelerinde öngörülen şekilde usulüne uygun olarak idari yargı yerine açılmış bir dava bulunduğundan söz etmek olanaksızdır.

2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre, adli, idari, askeri yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine kendisine gelen bir davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olan bir yargı merciince, davada görevsizlik kararı veren merciin görevli olduğu kanısına varırsa, önceki görevsizlik kararına ilişkin dava dosyası da temin edilerek, dava dosyalarının gerekçeli başvuru kararı ile birlikte görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesi ve elindeki işin incelenmesinin Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin ertelenmesine karar verilmesi gerekmektedir. Ancak, başvuru koşullarının incelenebilmesi için öncelikle, yargı yerinde usulüne göre açılmış bir dava bulunması gerektiği tartışmasızdır.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İkinci Dairesinin 14.10.2008 tarihli Mesutoğlu –Türkiye kararında (Başvuru No: 36533/04); asliye hukuk mahkemesine açılan tazminat davasında bu mahkemece davanın görev yönünden reddine, başvuranların kararın kesinleşmesinden itibaren 10 gün içinde dava açmaları halinde dava dosyasının yetkili idare mahkemesine gönderilmesine karar verildiği, davacıların öngörülen sürede başvurmaları üzerine yine bu mahkemece dava dosyasının ilgili idare mahkemesine gönderildiği, İdare Mahkemesince de mahkemelerine İdari Yargılama Usulü Kanunu hükümlerine göre davacılar tarafından açılan bir davanın mevcut olmadığı gerekçesiyle davanın usulden reddedildiği, temyiz edilen bu kararın Danıştay’ca onandığı, davacıların adil yargılanma haklarının ihlali iddiasıyla Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM’ne) başvurdukları, AİHM 2. Dairesince yapılan incelemede ise davanın somutunda İdari Yargılama Usulü Kanununun 9 uncu maddesinin uygulamasının çok katı biçimde ve aşırı şekilci gerçekleşmesi nedeniyle, başvuranların mahkemeye erişim haklarının ve dolayısıyla Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 6/1 nci maddesinin ihlal edildiği sonucuna varıldığı görülmektedir. Mahkememizce konuya ilişkin idari yargı içtihatları üzerinde yapılan araştırmada; Danıştay 6. Dairesi uygulamasında AİHM’nin temas edilen kararına işaretle, Asliye Hukuk Mahkemesinin görevsizlik kararı sonrası davacının 30 günlük süre içerisinde başvurarak dosyanın görevli idare mahkemesine gönderilmesini talep etmesi halinde, Asliye Hukuk Mahkemesine yaptığı başvuru tarihinin görevli İdare Mahkemesine başvurma tarihi olarak kabulü gerektiğinin belirtildiği anlaşılmaktadır. (Dnş. 6. D.nin 27.9.2012 tarih ve E.2012/4525, K.2012/4622 sayılı kararı.) Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 31.5.2007 tarih ve E.2006/4713,K.2007/1302 sayılı kararında ise “… ilgililerin süresi içinde adli yargı yerine verdikleri ve dosyanın idari yargı merciine gönderilmesi istemini içeren dilekçelerin ‘dilekçe reddi’ kararı verilerek dava dilekçesi durumuna getirilmek suretiyle işin esasının incelenmesine geçilmesi hukuken olanaklı ise de, adli yargı yerinin kendiliğinden dava dosyasını idari yargı yerine göndermesi halinde, dosya mahkemenin esasına kaydedilerek davanın incelenmesine geçilemeyecektir. Davada davacının yazılı bir istemi olmaksızın doğrudan idari yargı merciine dosyanın 2577 sayılı Yasanın 9/1. maddesi hükmü karşısında esasa kaydedilmeyerek veya esasa hataen kaydedilmiş ise dosya kaydının kapatılarak mahkemesine iadesi gerekmektedir…” denilmektedir.

            Davanın somutunda, İmamoğlu Asliye Hukuk Mahkemesince verilen görevsizlik kararı, davacı vekilinin talebi üzerine Adana İdare Mahkemesine gönderilmiş; ancak bu mahkemece usulü yönden bir karar (dilekçe reddi) verilmeyip, davada görevsiz olduğu düşüncesiyle öncelikle görev ret kararı verilmiş ayrıca görevli yargı yerinin belirlenmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine dosyanın gönderilmesine de karar verilmiştir. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 3. ve 9. maddeleri uyarınca idari yargı yerlerinde bizzat dava açma, davacıların uymak zorunda olduğu emredici bir hüküm olduğu gibi, 492 sayılı Harçlar Kanununun ilgili hükümleri ve tarifeleri gereğince böyle bir davanın harca tabi olduğu izahtan varestedir. İlgili mevzuatında gerekli değişiklik yapılmadığı sürece, bu yasal yükümlülüklerin ihmali ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin anılan kararının Mahkememizce doğrudan uygulanması suretiyle, benzer bütün davaların bu şekilde sonuçlandırılması mümkün görülmemiştir.

Bu durumda, ortada idare mahkemesine hitaben yazılmış dilekçeyle açılmış bir dava bulunmadığından, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesinde öngörülen koşullar gerçekleşmemiştir.

Açıklanan nedenlerle,  2247 sayılı Yasada öngörülen koşulları taşımayan başvurunun, aynı Yasanın 27. maddesi uyarınca reddi gerekmiştir.” şeklindeki gerekçesiyle başvurunun reddine karar vermiştir.

Bu karar üzerine Adana 1. İdare Mahkemesi 12.11.2015 gün ve E:2015/897, K:2015/2162 sayılı kararı ile özetle; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 3.maddesi hükmüne uygun olmadığından, aynı Kanunun 15.maddesinin 1.fıkrasının (d) bendi uyarınca bu kararın tebliğini izleyen 30 (otuz) gün içerisinde davanın konusu netleştirilerek yeniden dava açılmak üzere dava dilekçesinin” reddine karar vermiştir.

Bu aşamadan sonra davacı vekili aynı istemle idari yargı yerinde dava açmıştır.

Adana 1. İdare Mahkemesi: 06.01.2016 gün ve E:2015/1725 sayılı kararı ile özetle; davanın adli yargı yerinde görülmesi gerektiğinden bahisle, 2247 Sayılı Uyuşmazlık Mahkemesi’nin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun 19.maddesi uyarınca görevli yargı yerinin belirlenmesi için dava dosyasının Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine, dosyanın incelenmesinin Uyuşmazlık Mahkemesi’nin karar vermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Nuri NECİPOĞLU’nun Başkanlığında, Üyeler: Ali ÇOLAK, Yusuf Ziyaattin CENİK, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN, Mehmet AKBULUT ve Yüksel DOĞAN’ın katılımlarıyla yapılan 11.4.2016 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27.maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; adli ve idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı yasa’nın 19.maddesinde öngörülen biçimde görev uyuşmazlığı doğduğu, idari yargı dosyasının, son görevsizlik kararını veren mahkemece, adli yargı dosyası da temin edilmek suretiyle Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Selim Şamil KAYNAK’ın, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Uğurtan ALTUN ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

 

Uyuşmazlığa konu davada; Davacı R. B.İmamoğlu Çiftçi Mallarını Koruma Meclis Başkanlığını temsile yetkili kişi, davalı ise İmamoğlu  İlçesinde arazileri olan çiftçidir.

İmamoğlu Çiftçi Mallarını Koruma Meclisi Başkanlığınca; davalıya, 2014 yılı için koruma aidatları toplamı olarak 593,50 TL borcu olduğuna dair 3.3.2015 tarihli ödeme emrinin tebliğ edildiği, buna karşılık davalının, 23.3.2015 tarihinde İmamoğlu Kaymakamlığına verdiği dilekçe ile ödeme emrine itiraz ettiği bu itiraz üzerine, İmamoğlu Çiftçi Mallarını Koruma Meclis Başkanlığını temsile yetkili kişi tarafından, uyuşmazlığa konu davanın açıldığı anlaşılmıştır.

Dosya kapsamında yapılan incelemede; davalı konumunda bulunan Bayram Akça’nın özel hukuk kişisi olduğu anlaşılmıştır. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “İdari Dava Türleri ve İdari Yargı Yetkisinin Sınırı” başlıklı 2. maddesinin değişik 1 numaralı bendinde:

“a) (Değişik: 8.6.2000-4577/5md) idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları,

  1. b) İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları,
  2. c) (Değişik: 18.12.1999-4492/6 md.) Tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar.”

İdari dava türleri olarak sayılmış olup; kural olarak, idari yargıda ancak Devlete ve kamu tüzel kişilerine karşı açılan davalara bakılabilir.

Buna göre, idare aleyhine dava açılmayıp davalı mevkiinde özel hukuk kişisinin bulunması karşısında, ortada idari yargı yetkisi kapsamında açılmış bir idari dava bulunduğundan söz etmek olanaksızdır.

Belirtilen tüm bu hususlara göre, aidat borcu olduğu gerekçesi ile aleyhine ödeme emri tanzim edilip tebliğ edilen davalı özel hukuk gerçek kişisinin, söz konusu ödeme emrine itirazı üzerine, İmamoğlu Çiftçi Mallarını Koruma Meclis Başkanlığını temsile yetkili kişi tarafından açılan alacak davasının, özel hukuk hükümlerine göre görüm ve çözümünde adli yargı yeri görevli bulunmaktadır.

Açıklanan nedenlerle davanın görüm ve çözümü adli yargı yerinin görevine girdiğinden, Adana 1. İdare Mahkemesince yapılan başvurunun kabulü ile, İmamoğlu Asliye Hukuk Mahkemesince verilen görevsizlik kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerekmiştir.

SONUÇ: Davanın çözümünde ADLİ YARGI YERİNİN görevli olduğuna, bu nedenle Adana 1. İdare Mahkemesince yapılan BAŞVURUNUN KABULÜ ile, İmamoğlu Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 09.04.2015 gün ve E:2015/85, K:2015/102 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 11.4.2016 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

Başkan

Nuri

NECİPOĞLU

 

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

Üye

Yusuf Ziyaattin

CENİK

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

 

 

 

Üye

Yüksel

DOĞAN