OLUMLU GÖREV UYUŞMAZLIĞI ÇIKARMA 5543 S. İSKAN KANUNU [ Madde 48 ] 818 S. BORÇLAR KANUNU [ Madde 105 ] 2247 S. UYUŞMAZLIK MAHKEMESİNİN KURULUŞ VE İŞLEYİŞİ HAK… [ Madde 10 ] 2247 S. UYUŞMAZLIK MAHKEMESİNİN KURULUŞ VE İŞLEYİŞİ HAK… [ Madde 13 ] 2247 S. UYUŞMAZLIK MAHKEMESİNİN KURULUŞ VE İŞLEYİŞİ HAK… [ Madde 27 ]
Hukuk Bölümü 2006/250 E., 2007/10 K.
- OLUMLU GÖREV UYUŞMAZLIĞI ÇIKARMA
- 5543 S. İSKAN KANUNU [ Madde 48 ]
- 818 S. BORÇLAR KANUNU [ Madde 105 ]
- 2247 S. UYUŞMAZLIK MAHKEMESİNİN KURULUŞ VE İŞLEYİŞİ HAK… [ Madde 10 ]
- 2247 S. UYUŞMAZLIK MAHKEMESİNİN KURULUŞ VE İŞLEYİŞİ HAK… [ Madde 13 ]
- 2247 S. UYUŞMAZLIK MAHKEMESİNİN KURULUŞ VE İŞLEYİŞİ HAK… [ Madde 27 ]
“İçtihat Metni”
O L A Y: 1989 yılında Bulgaristan’dan gelerek Bursa’ya yerleşen davacı, Devlet Bakanlığı’nca 1990 yılında başlatılan proje kapsamında göçmen konutlarından birine sahip olabilmek için T.C. Emlak Bankası İstanbul Gayrettepe Şubesi’ne 2.500.000.-TL katkı payını yatırarak ilgili formu doldurup vermiştir.
Ancak, davacıya konut tahsis edilmemiştir.
Bunun üzerine davacı vekili, davanın, Ankara 11. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin E:2005/612 sayılı dosyası ile birleştirilmesine, fazlaya ilişkin hakkın saklı tutulmasıyla; davalı idarenin, konut tesliminden temerrüdü nedeniyle aldığı konut bedeli ile fonlardan davacıya yansıyan bedelin iadesini, haksız iktisap kurallarına göre, olumlu ve olumsuz zenginleşmeyi de tam olarak kapsar nitelikte en geç dava tarihine kadar, tam olarak iade etmesi gerektiğini bildiği halde iade etmediğinden ve bu sebeple kötü niyetli olduğundan;
1) 1991 yılında ödenen 2.500.000.-TL’nın dava tarihine kadar ulaşacağı alım gücünün değerinin ne olabileceği (200-300 m²
² lik bir evlik arsanın) ve teslim edilen konutların dava tarihindeki rayiç değerlerinin tespiti suretiyle,
2) Göçmen konutları projesi için iç ve bilhassa dış kaynaklardan 44.452 katılımcı için gelen(hibe mahiyetindeki) fonlardan her bir katılımcı göçmene, bu arada bu fonlardan hiç yararlanamayan davacıya düşen payın hesaplanması suretiyle,
3)Konut teslimindeki temerrüt tarihinden dava tarihine kadar, davacının kira zararının (kira ödeme ve ya kiradan mahrum kalma suretiyle)hesaplanması ve karşılanması suretiyle,
4) Hesaplanan bu zararların denkleştirici adalet ilkesi, haksız iktisap kurallarına göre hükmedilmesi ve ayrıca Borçlar Kanunu 105. madde anlamında (munzam zarar) olarak hesaplanması suretiyle toplam zararın tazminine hükmedilmesini,
5) Alacağa mahsuben 1.100.-YTL’nin yasal faizi ile davalı idareden tahsilini,
6) Alacağa temerrüt tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmesi istemiyle,
adli yargıda (Sulh Hukuk Mahkemesinde) dava açmıştır.
Davalı idare vekilince, birinci savunma dilekçesinde, davalı idarenin hizmet kusuru veya objektif sorumluluk esaslarına göre sorumlu olup olmayacağının tespit ve takdirinin idari yargı yerine ait olduğu ileri sürülerek görev itirazında bulunulmuştur.
Ankara 11. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin görevsizlik kararı üzerine dosyanın gönderildiği ANKARA 7. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’nce; 18.5.2006 gün ve E:2006/132 sayı ile, davalı idare vekilinin yargı yolu itirazının reddine karar verilmiştir.
Davalı idare vekilinin, olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılması yolundaki 23.5.2006 günlü dilekçesi üzerine, dava dosyası Danıştay Başsavcılığı’na gönderilmiştir.
DANIŞTAY BAŞSAVCISI; Bulgaristan’dan zorunlu göçe tabi tutulması sonucu Türkiye’ye gelen davacının, göçmen konutları için 1991 yılında inşaat bedeline mahsuben yatırdığı 2.500.000.-liranın dava tarihindeki değerinin, göçmen konutlarında kullanılmak üzere iç ve dış kaynaklardan 44.452 katılımcı için temin edilen ve fonlarda biriken paralardan kendine düşen miktarın ve konut teslimindeki temerrüt tarihinden dava tarihine kadar oluşan kira zararının hesaplanması suretiyle bulunacak toplam zararın haksız iktisap kurallarına göre hükmedilmesi ve alacağa mahsuben şimdilik 1.100.- YTL’nin yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsili istemiyle Ankara 7. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin E:2006/132 sayısında kayıtlı olarak açılan davada, davanın görüm ve çözümünün idari yargının görevine girdiği ileri sürülerek davalı idarece görev itirazında bulunulduğu ve itirazın reddi üzerine olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasının istenildiği, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2/1-b maddesinde, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davalarının idari dava türleri arasında sayıldığı, 2510 sayılı İskan Kanunu’nun Ek 34. maddesinde, Başbakan’ın, Bulgaristan’dan zorunlu göçe tabi tutulup, Türkiye’ye gelerek yerleşmek isteyen Türk soylu kişilerle ilgili olarak 2510 sayılı İskan Kanunu çerçevesinde yapılacak işlemler ile alınacak kararların genel koordinasyonunu ve bu kişiler için yapılmakta olan ve yapılacak konutların proje, yapım, kontrol, hak sahibi seçimi, bu taşınmazların hak sahiplerine dağıtımı, kişiler adına temlik ve tapuya tescil ile borçlandırma konularında bir bakanı görevlendirebileceği, görevli bakanın, bu Kanun çerçevesinde kendisine tanınan yetkisini valilere devredebileceği hükmüne yer verilmiş, göçmen konutlarının dağıtım esas ve prensiplerini belirlemek için hazırlanan Yönergenin 2. maddesinin (A) fıkrasında, 1989 yılı ve sonrasında Bulgaristan’dan Ülkemize göçmen olarak geldiklerini belgeleyenlerin konut tahsisinde hak sahibi olabilecekleri, (B) fıkrasında, hak sahibi olanlar arasında öncelik ve puan sıralaması yapılacağı, 5. maddenin (E) fıkrasında, konut bedelinin 2.500.000-lirasını peşin ödeyerek müracaat edenlerin 5. dereceli tahsis önceliği alacağı, müracaatçı sayısı konut sayısından çok olur ise, 5. bölümde yazılı puanlama esaslarına göre sıralamaya konulacağı ve eşit puanlar arasında kur’a çekileceği, (F) fıkrasında da, hangi dairenin kime verileceğinin konut sahiplerinin de hazır bulundukları bir toplantıda noter marifetiyle ve kur’a çekmek suretiyle tesbit edileceğinin öngörüldüğü, uyuşmazlığın, Bulgaristan’dan zorunlu göçe tabi tutulması sonucu Türkiye’ye gelen davacının konut başvurusu sırasında inşaat bedeline mahsuben Türkiye Emlak Bankası’na yatırdığı 2.500.000.- liranın, aradan geçen süreye rağmen konut verilmemesi nedeniyle kullanımından yoksun kalmasından dolayı oluşan zarar ile asıl alacağın, fonlarda biriken paraların ve kira zararının yasal faiziyle birlikte tazminine ilişkin bulunduğu, yasalarla kendisine verilen kamu hizmetini yürüten idarenin, bu hizmetin iyi işlememesi, geç işlemesi ya da hiç işlememesi nedeniyle kişilerin zarara uğrayıp uğramadıklarının tespitinin idari yargıya ait olduğu, dosyadaki belgelerin incelenmesinden, davacı ile davalı arasındaki uyuşmazlığın, özel hukuk ilişkisinden değil, 2510 sayılı İskan Kanunu’nun ek 34.maddesine dayanılarak idare tarafından yapılan düzenlemeler gereği göçmen konutlarından edinmek amacıyla davacının 1991 yılında yatırdığı paraya karşın, kendisine konut teslim edilmemesi nedeniyle uğradığı zararın tazmini isteminden kaynaklandığı anlaşılmakta olup, bu hale göre anılan zararın meydana gelmesinde yukarıda açıklanan mevzuat hükümlerini uygulamakla görevli olan idarenin kusurlu bir davranışının bulunup bulunmadığı konusundaki tespitin davanın esasını oluşturması ve bu husustaki görevin ise, idari yargı yerlerine ait olması karşısında, bakılan davada görev uyuşmazlığı çıkarılmasının gerektiği, bu nedenle, 2247 sayılı Yasa’nın 10. maddesi uyarınca olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına ve dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderilmesine karar vermiştir.
Başkanlıkça, 2247 sayılı Yasa’nın 13. maddesinin 3. fıkrasına göre Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın da yazılı düşüncesi istenilmiştir.
YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCISI; Ankara 7. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2006/132 Esasına kayıtlı bulunan davada, davacı Üzeyir Coşkun tarafından davalı Başbakanlık’a karşı açılan davada 1.100 YTL alacağın faiziyle tahsilinin talep edildiği, davalının süresinde davanın görüm ve çözüm yerinin idari yargının görev alanına girdiğini ileri sürerek, yargı yolu itirazında bulunarak davanın idari yargı yerinde görülmesi gerektiğini iddia ettiği ve Ankara 7.Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından 18.05.2006 tarihinde yargı yolu itirazının reddedildiği, davalı Başbakanlık’ın 24.05.2006 tarihli dilekçesiyle olumlu görev uyuşmazlığı çıkarma isteminde bulunduğu, uyuşmazlığın, davacının Bulgaristan’dan zorunlu göçe tabi tutulması sonucu Türkiye’ye gelerek göçmen konutları için 1991 yılında ödediği konut bedeli olan 2.500.000.-TL’nin dava tarihindeki değerinin göçmen konutlarında kullanılmak üzere iç ve dış kaynaklardan 44.452 katılımcı için temin edilen ve fonlarda biriken paralardan kendisine düşen miktarın ve konut teslimindeki temerrüt tarihinden dava tarihine kadar oluşan kira zararının hesaplanmasıyla bulunacak toplam zararın tahsilini, ancak, şimdilik 1.100.-YTL’ nin yasal faiziyle tahsili isteminden ibaret bulunduğu, Anayasa’nın 125/son madde ve fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü bulunduğunun kurala bağlandığı; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2/1-b maddesi gereğince idari eylem ve işlemlerden dolayı zarara uğrayanlar tarafından açılan tam yargı davalarının, idari dava türleri arasında sayıldığı, ancak, davalı ile davacı arasındaki ilişki özel hukuk anlamında hizmet ilişkisi olup, bu ilişkiden doğan zararın giderilmesinin istendiği, taraflar arasındaki ilişkinin kamu otoritesine ve yetkisine dayalı tek yanlı ve resen bir idari iş ve eylem olmadığının açık bulunduğu, bu nedenle, açılan davanın görüm ve çözümünde adli yargı yeri görevli bulunduğundan, Danıştay Başsavcısı’nın başvurusunun reddi gerektiği yolunda yazılı düşünce vermiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE:
Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Ahmet AKYALÇIN’ın Başkanlığında, Üyeler: M. Lütfü ÜÇKARDEŞLER, Ahmet VELİOĞLU, Serap AKSOYLU, Z. Nurhan YÜCEL, Abdullah ARSLAN ve Levent ÖZÇELİK’in katılımlarıyla yapılan 05.02.2007 günlü toplantısında;
I-İLK İNCELEME : Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre, davalı idare vekilinin, anılan Yasanın 10. maddesinde öngörülen yönteme uygun olarak yaptığı görev itirazının reddedilmesi ve 12. maddede belirtilen süre içinde başvuruda bulunması üzerine, Danıştay Başsavcısı’nca 10. maddede öngörülen biçimde olumlu görev uyuşmazlığı çıkarıldığı anlaşıldığından ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.
II-ESASIN İNCELENMESİ : Raportör-Hakim Nurdane TOPUZ’un, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ahmet BEŞİNCİ’nin davada adli yargının, Danıştay Savcısı Gülen AYDINOĞLU’nun, davada idari yargının görevli olduğu yolundaki yazılı ve sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava, 1989 yılında Bulgaristan’dan gelerek Bursa’ya yerleşen davacı tarafından, Devlet Bakanlığı’nca 1990 yılında başlatılan proje kapsamında göçmen konutlarından birine sahip olabilmek için T.C. Emlak Bankası İstanbul Gayrettepe Şubesi’ne 2.500.000.-TL katkı payı yatırılarak ilgili form doldurulup verildiği halde, taahhüt edilen konutun teslim edilmediği ileri sürülerek olay kısmında belirtilen istemle açılmıştır.
26.9.2006 gün ve 26301 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 5543 sayılı İskan Kanunu’nun 48. maddesi gereği yürürlükten kaldırılan 14.6.1934 gün ve 2510 sayılı İskan Kanunu’nun Ek 33. maddesinde (Ek madde: 16/06/1989-3583/1 md.), “Bulgaristan’dan göçe zorlanarak 01/01/1984 tarihinden sonra Türkiye’ye gelerek yerleşmek isteyen Türk soylu kişiler 14/06/1934 tarihli ve 2510 sayılı Kanun hükümlerine göre Türk kültürüne bağlı serbest veya iskanlı göçmen sayılır ve bunlar hakkında mezkur Kanunda hüküm bulunmaması halinde 17/03/1982 tarihli ve 2641 sayılı Kanun hükümleri (2 nci, 3 üncü, 4 üncü ve 5 inci maddeler hariç) kıyasen uygulanır” ve Ek 34. maddesinde (Ek madde: 27/05/1992 – 3805/1 md.), “Başbakan, Bulgaristan’dan zorunlu göçe tabi tutulup, Türkiye’ye gelerek yerleşmek isteyen Türk soylu kişilerle ilgili olarak 2510 sayılı İskan Kanunu çerçevesinde yapılacak işlemler ile alınacak kararların genel koordinasyonu ve bu kişiler için yapılmakta olan veya yapılacak konutların proje, yapım, kontrol ve hak sahibi seçimi, bu taşınmazların hak sahiplerine dağıtım, kişiler adına temlik ve tapuda tescil ile borçlandırma konularında bir Bakanı görevlendirebilir.
Görevli Bakan, bu Kanun çerçevesinde kendisine tanınan yetkisini valilere devredebilir” denilmiştir.
Bulgaristan’dan zorunlu göçe tabi tutulan soydaşlarımıza Devlet Bakanlığı organizatörlüğünde yaptırılan konutların dağıtımına dair prensipleri belirleyen Yönergenin “Amaç” başlıklı 1. maddesinde, Bulgaristan Hükümetinin uyguladığı asimilasyon politikası neticesinde zorunlu göçe tabi tutularak Ülkemize gelen soydaşlarımızı kendilerine ait birer konut sahibi yapmak amacıyla Devlet Bakanlığı(Sn.Mehmet Çevik) organizatörlüğünde inşa ettirilmekte olan konutların dağıtım esas ve prensiplerini belirlemek için hazırlandığı, “Genel Esaslar” başlıklı 2. maddesinin (B) fıkrasında, hak sahibi olanlar arasında öncelik ve puan sıralamasının bu Yönergenin 5 ve 6. maddelerinde açıklanan esaslara göre yapılacağı, “Tahsis Öncellik Sırası” başlığını taşıyan 5. maddesinin (E ) fıkrasında, konut bedelinin 2.500.000.-TL sini peşin ödeyerek müracaat edenlerin 5. derecede tahsis önceliği alacakları, 4. derecede tahsis önceliğinden artmış konutların 5.derecede tahsis önceliği olanlara tahsis edileceği, müracaatçı sayısı konut sayısından çok olursa 5. bölümde yazılı puanlama esaslarına göre sıralamaya konulacağı ve eşit puanlar arasında kur’a çekileceği, “Puan Öncelik Sırası” başlığını taşıyan 6. maddesinde, puanlamanın nasıl yapılacağı belirtilmiş, “Tapu Değeri ve Temlik Cetvelleri” başlığını taşıyan 7. maddesinin (B) fıkrasında, inşaat bedelinin tamamını ödemeyen ve bakiye borcunu 10 yıl taksite bağlatan şahıslarca Banka ile borçlanma sözleşmesi imzalanacağı ve daha sonra konut üzerinde bakiye borç ipotek devam etmek kaydıyla tapu devir işlemi yapılacağı hükme bağlanmıştır.
Öte yandan; 26.9.2006 tarihinde yürürlüğe giren 19.9.2006 gün ve 5543 sayılı İskan Kanunu’nun geçici 1. maddesinin (1). fıkrasında, Başbakan’ın, Bulgaristan’dan zorunlu göçe tâbi tutulup, Türkiye’ye gelerek yerleşmek isteyen Türk soylu kişilerle ilgili olarak bu Kanun çerçevesinde yapılacak işlemler ile alınacak kararların genel koordinasyonu ve bu kişiler için yapılan veya yapılacak konutların proje, yapım, kontrol ve hak sahibi seçimi, tahsis ve dağıtımı, kişiler adına temlik ve tapuda tescili ile borçlandırma konularında Toplu Konut İdaresi Başkanını görevlendirebileceği belirtilmiş, (5). fıkrasında, “Bulgaristan’dan zorunlu göçe tâbi tutulup, Türkiye’ye gelerek yerleşmek isteyen Türk soylu kişilere yaptırılan konutlardan almak üzere müracaat ederek para yatıranlardan konut sahibi olamayanların, bu Kanunun yayımı tarihinden itibaren bir yıl içerisinde müracaat etmeleri halinde yatırdıkları bedel, yatırıldıkları tarihten itibaren işleyecek kanuni faizi ile birlikte kendilerine ödenir. Görülmekte olan davalar da bu hükme göre sonuçlandırılır. ( Ana. Mah’nin 23/11/2006 tarihli ve E.: 2006/152, K.: 2006/34 sayılı (Yürürlüğü Durdurma) Kararı ile; bu fıkranın ikinci tümcesinin, Anayasa’ya aykırılığı konusunda güçlü belirtiler bulunduğu ve uygulanması halinde sonradan giderilmesi güç veya olanaksız durum ve zararların doğabileceği gözetilerek esas hakkında karar verilinceye kadar yürürlüğünün durdurulması hüküm altına alınmıştır.) Süresi içerisinde müracaat etmeyen soydaşların yatırmış oldukları bedel, göçmen konutları hesabına gelir kaydedilerek toplanmış bulunan paralar bu şekilde tasfiye edilir. Bu fıkra hükümlerini uygulamaya ilişkin gerekli düzenlemeleri yapmaya Toplu Konut İdaresi Başkanlığı yetkilidir” düzenlemesi yer almıştır.
Yukarıda sözü edilen Yönerge ile, Bulgaristan’dan gelen soydaşlarımızın konut sahibi yapılacağı duyurulmuş, davacı, bu konutlardan birine sahip olabilmek için T.C. Emlak Bankası İstanbul Gayrettepe Şubesi’ne 2.500.000.-TL katkı payını yatırarak, göçmen konutları için talep başvuru formunu doldurup vermiş, ancak, konut sahibi olamamıştır.
Anayasa’nın 125. maddesinin son fıkrasında, idarenin, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu kurala bağlanmış; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, idari dava türleri arasında sayılmıştır.
Ancak, olayda, davalı idare ile davacı arasındaki ilişkinin özel hukuk ilişkisi olduğu, taraflar arasındaki bu ilişkinin, kamu otoritesine ve yetkisine dayalı, tek yanlı ve resen yapılan idari işlem ve eylemden kaynaklanmadığı anlaşılmıştır.
Açıklanan nedenlerle, bu ilişkiden doğan zararın giderilmesi istemiyle açılan davanın görüm ve çözümünde adli yargı yeri görevli bulunduğundan, Danıştay Başsavcısının başvurusunun reddi gerekmiştir.
SONUÇ : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Danıştay Başsavcısı’nca yapılan BAŞVURUNUN REDDİNE, 05.02.2007 gününde Üye Serap AKSOYLU’nun KARŞI OYU ve OYÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.
KARŞI OY
Dava, 1989 yılında Bulgaristan’dan gelerek Bursa’ya yerleşen davacı tarafından, Devlet Bakanlığı’nca 1990 yılında başlatılan proje kapsamında göçmen konutlarından birine sahip olabilmek için T.C. Emlak Bankası İstanbul Gayrettepe Şubesi’ne 2.500.000 TL katkı payı yatırılarak ilgili form doldurulup verildiği halde, taahhüt edilen konutun teslim edilmemesi nedeniyle uğranılan zararın tazmini istemiyle Başbakanlık’a karşı açılmıştır.
Anayasa’nın 125 nci maddesinin son fıkrasında, idarenin, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu kurala bağlanmış; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2 nci maddesinin 1 nci fıkrasının (b) bendinde, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, idari dava türleri arasında sayılmıştır.
2510 sayılı İskan Kanunu’nun 17 nci maddesinde, iskanın bir aileye, nüfus ve ihtiyacına göre oturacak ev veya ev yeri vermekle yapılacağı, Ek 34 üncü maddesinde, Başbakan’ın, Bulgaristan’dan zorunlu göçe tabi tutulup, Türkiye’ye gelerek yerleşmek isteyen Türk soylu kişilerle ilgili olarak 2510 sayılı İskan Kanunu çerçevesinde yapılacak işlemler ile alınacak kararların genel koordinasyonunu ve bu kişiler için yapılmakta olan ve yapılacak konutların proje, yapım, kontrol, hak sahibi seçimi, bu taşınmazların hak sahiplerine dağıtımı, kişiler adına temlik ve tapuya tescil ile borçlandırma konularında bir bakanı görevlendirebileceği, görevli bakanın, bu Kanun çerçevesinde kendisine tanınan yetkisini valilere devredebileceği hükmüne yer verilmiştir.
Göçmen konutlarının dağıtım esas ve prensiplerini belirlemek için hazırlanan Yönergenin 2 nci maddesinin (A) fıkrasında, 1989 yılı ve sonrasında Bulgaristan’dan Ülkemize göçmen olarak geldiklerini belgeleyenlerin konut tahsisinde hak sahibi olabilecekleri, (B) fıkrasında, hak sahibi olanlar arasında öncelik ve puan sıralaması yapılacağı, 5 inci maddesinin (E) fıkrasında, konut bedelinin 2.500.000 lirasını peşin ödeyerek müracaat edenlerin 5. dereceli tahsis önceliği alacağı, müracaatçı sayısı konut sayısından çok olur ise 5. bölümde yazılı puanlama esaslarına göre sıralamaya konulacağı ve eşit puanlar arasında kur’a çekileceği, (F) fıkrasında da, hangi dairenin kime verileceğinin konut sahiplerinin de hazır bulundukları bir toplantıda noter marifetiyle ve kur’a çekmek suretiyle tesbit edileceği öngörülmüştür.
Bulgaristan’dan zorunlu göçe tabi tutulması sonucu Türkiye’ye gelen davacı, konut başvurusu sırasında inşaat bedeline mahsuben Türkiye Emlak Bankası’na 2.500.000 lira yatırdığı halde aradan geçen süreye rağmen konut verilmemesi nedeniyle uğradığı zararın yasal faiziyle birlikte tazminini istemektedir.
Yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler karşısında, davacı ile davalı arasındaki uyuşmazlığın, özel hukuk ilişkisinden değil, 2510 sayılı İskan Kanunu ile davalı İdareye verilen kamu hizmetini yürütme görevi kapsamında hizmetin işleyişiyle ilgili olarak ortaya çıkan zararın tazmini isteminden kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
Buna göre, Yasalarla kendisine verilen kamu hizmetini yürüten idarenin, bu hizmetin iyi işlememesi, geç işlemesi ya da hiç işlememesinden doğan sorumluluğu nedeniyle kişilerin zarara uğradıkları iddiasıyla açılan davaların görüm ve çözümünün yukarıda belirtilen Anayasa ve Yasa kuralları gereğince idari yargının görevinde olduğu görüşüyle karara karşıyım.