);

Single Blog Title

This is a single blog caption

TICARET VE SANAT FAALIYETINDEN MEN CEZASI POLİS VAZİFE VE SELAHİYET KANUNU İLE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN (5259) Madde 1

Hukuk Bölümü         2007/14 E.  ,  2007/233 K.

  • TICARET VE SANAT FAALIYETINDEN MEN CEZASI
  • POLİS VAZİFE VE SELAHİYET KANUNU İLE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN (5259) Madde 1

“İçtihat Metni”Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

Davacı           : S.G.

Vekili              : Av. Y.M.

Davalı            : Çiğli Belediye Başkanlığı

Vekili             : Av. H.C.

O L A Y          : Çiğli Belediye Encümeni’nin 11.10.2005 gün ve 227 sayılı kararıyla; birahane işleten davacıya,  çalıştırdığı işyerinde yasaya aykırı olarak bayan garsonlara konsomatris hizmetlerinin gördürüldüğünden bahisle,  Polis Vazife ve Selahiyet Kanununun 5259 sayılı Yasa ile değişik 1. maddesinin (d) bendi uyarınca 1.000-YTL para cezası verilmesi ile işyerinin 1608 sayılı Yasa uyarınca 3 gün süre ile ticaret ve sanat faaliyetinden men edilmesine karar verilmiştir.

Davacı vekili,  söz konusu Encümen Kararının iptali istemiyle, idari yargı yerinde dava açmıştır.

İZMİR 1. İDARE MAHKEMESİ; 18.11.2005 gün ve E: 2005/1433, K: 2005/1251 sayı ile, Kabahatler Kanununun yürürlüğe girdiği 1.6.2005 tarihinden itibaren idari para cezalarına karşı açılan davaların, Kabahatler Kanunu kapsamında olduğu ve idari yaptırım olarak para cezası öngören kanunlarda itiraz yeri olarak idare mahkemeleri gösterilmiş olsa dahi, görüm ve çözümün adli yargı yerlerinin görev alanına girdiği sonucuna ulaşıldığı; bakılan davada, davacı adına Polis Vazife ve Selahiyet Kanununun 5259 sayılı Yasa ile değişik 1/d. maddesi uyarınca dava konusu para cezasının verildiği tarihte 5326 Sayılı Kabahatler Kanunu yürürlüğe girdiğinden, yukarıdaki açıklamalar karşısında davanın sözü edilen para cezasına ilişkin kısmının görüm ve çözümünün adli yargı yerinin görevinde bulunduğu;  davanın, davacının işyerinin 1608 sayılı Yasa uyarınca 3 gün süre ile ticaret ve sanat faaliyetinden men edilmesine ilişkin kısmına gelince: 1608 sayılı Umumu Belediyeye Müteallik Ahkamı Cezaiye Hakkında 16 Nisan 1340 tarih ve 486 Numaralı Kanunun Bazı Maddelerine Muadil Kanunun 1.maddesinde; Belediye meclis ve encümenlerinin kendilerine kanun nizam ve talimatnamelerinin verdiği vazife ve selahiyet dairesinde ittihaz etlikleri kararlara muhalif hareket edenlerle, belediye kanun ve nizam ve talimatnamelerinin men veya emrettiği fiilleri işleyenlere veya yapmayanlara elli liraya kadar hafif para cezası tertibine ve üç günden on beş güne kadar ticaret ve sanat icrasından men’e ve Türk Ceza Kanununun 536,538,557,559 ve 577. maddeleriyle 553. maddenin 1.fıkrasında yazılı cezaları tayine belediye encümenlerinin yetkili olduğunun kurala bağlandığı; aynı Yasanın 5.maddesinde de “Ceza kararlarına tebliğ tarihinden itibaren beş gün içinde mahsus hakimlere ve bulunmayan yerlerde sulh hakimliğine müracaat ile şifahi veya yazılı itiraz olunabilir'” hükmünün yer aldığı; Kanunlarda, 1608 sayılı Yasa’ya göre verilen cezalara karşı başvurulacak “Mahsus hakim” gösterilmediğinden, bu konudaki itirazların yukarıda yazılı yasa hükmü uyarınca, mahallinde sulh hakimliklerine yapılması, dolayısıyla bu konudaki uyuşmazlığın adli yargı düzenine ait mahkemelerde çözümlenmesinin gerektiği;  bakılan davada, davacıya ait işyerinin 3 gün süre ile ticaret ve sanat faaliyetinden men edilmesine ilişkin ceza kararının 1608 sayılı Yasa uyarınca verildiğinin anlaşıldığı; bu durumda, yukarıda yazılı yasa hükmü uyarınca 1608 Sayılı Yasanın uygulanmasından doğan bu uyuşmazlığın da görüm ve çözümünün adli yargının görevine girmekte olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş; bu karar, temyiz edilmeyerek   kesinleşmiştir.

Davacı vekili, bu kez, aynı istemle adli yargı yerinde itirazda bulunmuştur.

KARŞIYAKA 1. SULH CEZA MAHKEMESİ; 14.10.2004 gün ve E: 2005/1868 D.iş, 2006/517 D.iş sayı ile, Dosyada bulunan belgeler incelendiğinde, itirazcının çalıştırdığı işyerinde yasaya aykırı olarak bayan garsonlara konsomatris hizmetlerini gördürdüğü, bu nedenle uygulanmış idari para cezasına ilişkin başvurunun görev açısından kabul edilerek esastan başvurunun reddine karar vermek gerektiği; ancak 3 gün süre ile işyerinin kapatılmasına ilişkin olarak uygulamış ceza açısından başvurunun iptali mahkemelerinden talep edilmiş ise de; başvurunun, öncelikle 5326 S.Y. nın 28/1-b maddesi gereğince, başvuru konusu idari yaptırım kararının Sulh Ceza Mahkemesince incelenebilecek kararlardan olup olmadığı açısından değerlendirilmesinin gerektiği; Belediye encümeni kararının dayanağı olan 1608 S.Y. nın 1. maddesinin “Belediye meclis ve encümenlerinin kendilerine kanun, nizam ve talimatnamelerin verdiği vazife ve salahiyet dairesinde ittihaz ettikleri kararlara muhalif hareket edenlerle belediye kanunu ve nizam ve talimatnamelerin men veya emrettiği fiilleri işleyenlere veya yapmayanlara 50 liraya kadar hafif para cezası tertibine ve 3 günden 15 güne kadar ticaret ve sanat icrasında men’e …belediye encümenleri selahiyettardır’ hükmünü içerdiği;  5252 S., olup, 5237 . Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli hakkındaki Kanunun 5349 S.Y. nın 3.maddesi ile değişik 7.maddesinin 1.fıkrası “Kanunlarda,  hafif hapis ve hafif para cezası olarak ön görülen yaptırımlar, idari para cezasına dönüştürülmüştür” hükmünü koymuş olmakla, 1608 S.Y. nın 1.maddesi ile Belediye encümenlerine verilmiş olan hafif para cezası vermek yetkisinin, idari para cezası verme yetkisine dönüştüğüne kabul etmenin bir zorunluluk olduğu; 5326 S.Y. nın 2.maddesi kabahati, kanunun karşılığında idari yaptırım uygulanmasını ön gördüğü haksızlık olarak tanımladığı, aynı yasanın 16/1. maddesi idari yaptırım türlerini, idari para cezası ve idari tedbirler olarak açıkladığı ve 2. fıkra ile idare tedbirlerin mülkiyetin kamuya geçirilmesi ve ilgili kanunlarda yer alan diğer tedbirler olarak hükme bağlandığı; aynı yasanın 19. maddesi ise özel yasalarda kabahat karşılığından ön görülen ve belirli bir süre ile sınırlı olan bir meslek ve sanatın yerine getirilmemesi, işyerinin kapatılması, ruhsat veya ehliyetin geri alınması, kara, deniz veya hava nakil araçlarının trafikten seyrü seferden alıkonulması gibi yaptırımlara ilişkin hükümlerin, ilgili yasalarda 5326 S. Kabahatler yasası hükümlerine uygun değişiklik yapılıncaya kadar saklı olduğunu hükme bağladığı; bu hükümler tümü ile değerlendirildiğinde, 1608 S.Y. nın 1. maddesinde yasaklanan eylemlerin bir haksızlık yani kabahat olarak değerlendirilmesinin bir zorunluluk olduğu, aynı yasanın 3. maddesi hükmü de göz önüne alındığında, 5326 S.Y. nın genel hükümlerinin 19. maddesindeki istisna dışında, kabahat türünden olan haksızlıkları düzenleyen yasalardaki düzenlemeleri ve buna koşut olarak 1608 S.Y. nın 5. maddesini de değiştirdiğini kabul etmek gerektiği;  gerek 1608 S.Y. nın 1.maddesinde ve gerek ise diğer yasalarda, belediyelere idare hukuku esaslara göre işlem yapma ve bu işleme aykırı davranışla ilgili olarak yasalarda ön görülmüş yaptırımları uygulama konusunda verilmiş olan yetkilerin bir yargısal denetime tabi tutulması gerektiğinin açık olduğu; idarenin eylem ve işlemlerinin yargısal denetimi ise; Anayasanın 125 ve 155. maddelerde idari yargı organlarına başvurarak sağlanacağı;  açık bir yasal düzenleme söz konusu olmadığı sürece, idarece idare hukuku esaslarına göre oluşturulmuş işlemlere aykırılık gerekçesi ile uygulanan yaptırımlar açısından adli yargı organlarınca bir denetim yapılmasının mümkün bulunmadığı; 5326 S.Y. nın 27/1. maddesiyle, kabahat karşılığında idari para cezası ya da mülkiyetin kamuya geçirilmesine ilişkin idari bir yaptırım kararı verilmiş olması durumuyla sınırlı olarak Sulh Ceza Mahkemelerine başvuru yapılabileceğinin ön görüldüğü; bu ayrıksı hüküm dışında,  idari organlarca Kabahatler Yasasının 19. maddesindeki hükme dayalı olarak başka bir idari yaptırımın uygulanması durumunda, yaptırımın yerinde olup olmadığı açısından değerlendirmenin idare mahkemesince yapılmasının gerektiği; 3 gün süre ile işyerinin kapatılmasına ilişkin olan başvuruyu incelemekle Mahkemelerinin görevli olmadığı anlaşılmakla bu nedenle başvurunun reddine, idari yargı organı ile mahkemeleri arasında çıkan olumsuz görev uyuşmazlığını çözümlenmesi için, dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerektiği; yukarıda açıklanan nedenler ile; 1-Çiğli Belediyesi Belediye Başkanlığının 11.10.2005 tarihli, 227 sayılı kararı ile itirazcıya verilen 1.000 YTL lik idari yaptırımın hukuka uygun olduğu anlaşılmakla 5326 SY nın 28/8-a maddesi gereğince bu idare yaptırım açısından BAŞVURUNUN REDDİNE, 2-Aynı kararla itirazcının işyerinin 3 gün süre ile kapatılmasına ilişkin olan kararını ise, incelemekle mahkemelerinin görevli olmadığı anlaşılmakla, 5326 S.Y. nın 28/1-b maddesi gereğince bu idari yaptırım açısından BAŞVURUNUN MAHKEMELERİNİN GÖREVSİZLİĞİ NEDENİ İLE REDDİNE, Mahkemelerinin görevsizliğine ilişkin kararın kesinleşmesi durumunda ortaya çıkan olumsuz görev uyuşmazlığının çözümlenmesi amacı ile 2247 Sayılı Yasanın 14 ve 15/1-a maddeleri gereğince uyuşmazlık mahkemesine gönderilmesine, dosya üzerinde yapılan incelemede idari para cezasına yönelik karar açısından verilen ret kararı için kesin;   görevsizlik kararı açısından ise verilen karar yargı yerini değiştirici nitelikte bir karar olduğundan yasa yolu olarak karar vermiş; bu görevsizlik kararı temyiz edilmeyerek kesinleşmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Ahmet AKYALÇIN’ın Başkanlığında, Üyeler: Mahmut BİLGEN,  Ramazan TUNÇ, Habibe ÜNAL, O.Cem ERBÜK, Muhittin KARATOPRAK ve Gürbüz GÜMÜŞAY’ın katılımlarıyla yapılan 3.12.2007 günlü toplantısında;

I-İLK İNCELEME :Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre;

Uyuşmazlık Mahkemesi Genel Kurulu’nun 11.7.1988 günlü, E:1988/1, K:1988/1 sayılı İlke Kararında, “2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun bütünüyle incelenip değerlendirilmesinden, bu Kanunun uygulanması yönünden 2 nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan, ‘ceza uyuşmazlıkları’ ibaresinden, savcının ya da şahsi davacının talebi ile başlayan yargılaması sonunda sanığın mahkumiyetine ya da beraatine hükmedilebilecek davalarda, askeri ve adli ceza mahkemeleri arasında çıkan görev ve hüküm uyuşmazlıklarının anlaşılması, bunun dışında kalan tüm görev uyuşmazlıklarının ‘hukuk uyuşmazlığı’ sayılması gerektiği sonucuna varılmaktadır. Uygulanması idari organlara bırakılan cezalar, adli nitelikte olmadığından, bunlar hakkında yapılan itirazlar ya da açılan davalar ‘ceza davası’ olarak nitelendirilemezler. İdari niteliklerinden dolayı bu davalara ilişkin görev ve hüküm uyuşmazlıklarının Uyuşmazlık Mahkemesinin Hukuk Bölümünde incelenip çözümlenmesi gerektiği…” açıkça belirtilmiştir. Bu durum göz önüne alındığında, olay bölümünde yazılı başvuru konusu görev uyuşmazlığının Hukuk Bölümünde incelenmesi gerektiği kuşkusuzdur.

Olay kısmında belirtildiği üzere, 1608 sayılı Yasa uyarınca 3 gün süre ile ticaret ve sanat faaliyetinden men cezası yönünden tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada; idari yargı yerince adli yargı yerinin görevli olduğu gerekçesiyle verilmiş ve kesinleşmiş bir görevsizlik kararı bulunmakta olup, bunun üzerine kendine gelen davayı inceleyen adli yargı yerinin sahip olduğu seçenekler ile verdiği karar bakımından bir değerlendirme yapılması gerekmektedir.

1- 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde yer alan, “Olumsuz görev uyuşmazlığının bulunduğunun ileri sürülebilmesi için adli, idari veya askeri yargı mercilerinden en az ikisinin tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada kendilerini görevsiz görmeleri ve bu yolda verdikleri kararların kesin veya kesinleşmiş olması gerekir.

Bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi, ancak davanın taraflarınca ve ceza davalarında ise ayrıca ilgili makamlarca ileri sürülebilir” hükmüne göre, idare mahkemesinin kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine adli yargı yerince de görevsizlik kararı verilmesi ve bu kararın kesinleşmesi halinde, olumsuz görev uyuşmazlığı doğmuş olacak; hukuk alanında doğmuş bulunan bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi ise, ancak davanın taraflarınca ileri sürülebilecektir.

2- 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesindeki “Adli, idari, askeri yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine kendine gelen bir davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olan  bir yargı mercii davada görevsizlik kararı veren merciin görevli olduğu kanısına varırsa, gerekçeli bir karar ile görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurur ve elindeki işin incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin erteler.” hükmüne göre ise, adli yargı yeri, davaya bakma görevinin daha önce görevsizlik kararı veren idari yargı yerine ait olduğunu belirten gerekçeli bir karar ile doğrudan Uyuşmazlık Mahkemesi’ne başvurma olanağına sahiptir. Şu  kadar ki,  başvuru kararının, görev konusunda Uyuşmazlık Mahkemesi’nce karar verilmesine değin işin incelenmesinin ertelenmesi hususunu da ihtiva etmesi gerekir.

Yasakoyucu, 14. maddeye göre hukuk alanında olumsuz görev uyuşmazlığı doğması halinde her iki yargı merciince işten el çekilmiş olduğundan başvurma iradesini davanın taraflarına bırakmış iken, bu yönteme nazaran daha kısa zamanda çözüme ulaşılmasını amaçladığı 19. madde ile, daha önce görevsizlik kararı veren yargı merciinden sonra davayı inceleyen yargı merciine, işten el çekmeden doğrudan Uyuşmazlık Mahkemesi’ne başvurma olanağını tanımıştır.

Olayda, adli yargı yerince, öncelikle görevsizlik kararı verilmekle birlikte, bununla yetinilmemiş ve görevli merciin belirtilmesi için re’sen Uyuşmazlık Mahkemesi’ne başvurulmasına da karar verilmiştir.

Bu haliyle, Karşıyaka 1. Sulh Ceza Mahkemesi’nce re’sen yapılan başvuru, 2247 sayılı Yasa’da öngörülen yönteme uymamaktadır.

Ancak, adli ve idari yargı yerleri arasında 1608 sayılı Yasa uyarınca verilen 3 gün süreyle ticaret ve sanat icrasından men cezası yönünden olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, adli yargı dosyasının, son görevsizlik kararını veren Mahkemece Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği anlaşıldığından, görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ : Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ayla SONGÖR ile Danıştay Savcısı Gülen AYDINOĞLU’nun, davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, davacının işyerinin 1608 sayılı Yasa uyarınca 3 gün süre ile ticaret ve sanat faaliyetinden men edilmesine ilişkin Çiğli Belediye Encümeni kararının iptali istemiyle açılmıştır.

Umuru Belediyeye Müteallik Ahkamı Cezaiye Hakkında 16 Nisan 1340 (1924) Tarih ve 486 Numaralı Kanunun Bazı Maddelerini Muaddil 15.5.1930 tarih ve  1608 sayılı Kanun’un, 3.1.1940 tarih ve 3764 sayılı Kanun’la değişik 1. maddesi, “Belediye meclis ve encümenlerinin kendilerine kanun, nizam ve talimatnamelerin verdiği vazife ve salahiyet dairesinde ittihaz ettikleri kararlara muhalif hareket edenlerle belediye kanun ve nizam ve talimatnamelerinin men veya emrettiği fiilleri işleyenlere  veya  yapmayanlara  elli  liraya kadar hafif para cezası tertibine üç günden onbeş güne kadar ticaret ve sanat icrasından men’e ve Türk Ceza Kanununun 536,538,557,559 ve 577. maddeleriyle 553.maddesinin birinci fıkrasında yazılı cezaları tayine belediye encümenleri salahiyettardır. Şubelere ayrılan belediyelerde bu cezaları encümen namına ve yerine şube müdürleri tayin ederler.”; 5.7.1934 tarih ve 2575 sayılı Yasa ile değişik 5. maddesinin birinci fıkrasında, “Ceza kararlarına tebliğ tarihinden itibaren beş gün içinde mahsus hakimlere ve bulunmayan yerlerde sulh hakimliğine müracaatla şifahi veya yazılı itiraz olunabilir. İtiraz şifahi ise bir zabıt tutularak muterize imza ettirilir. “ denilmekte; 6. maddesinde de, itiraz üzerine tetkikatın evrak üstünde yapılacağı, itirazlar varit ise hakimin ceza kararını iptal ve para cezası alınmış ise belediyenin geri vermesine hükmedeceği, itiraz varit görülmezse kararın tasdik olunacağı, itirazın otuz gün içinde neticelendirilmesinin mecburi olduğu, hakimin izahat almak üzere lüzum görürse muterizi veya vekilini celbederek dinleyebileceği belirtilmekte ve 7. madde ile, yazılı emir ile bozma yolu saklı kalmak kaydıyla, itiraz sonucunda hakim tarafından verilecek kararların kesin olduğuna ve temyiz edilemeyeceğine işaret edilmektedir.

Anılan Yasa ile, belediyeyi ilgilendiren yasal düzenlemelerin emrettiği fiilleri yapmayanlara veya yasakladığı fiilleri işleyenlere 1. maddede yazılı diğer cezaların yanı sıra üç günden onbeş güne kadar ticaret ve sanat icrasından men cezası verilmesi konusunda belediye encümeni yetkili kılınmış ve bu cezalara itiraz edilmesi üzerine uygulanacak usul ve esaslar özel olarak düzenlenmiş olup, uyuşmazlığa konu edilen davada görevli yargı yerinin belirlenebilmesi için söz konusu itiraz yolunun açıklanması gerekmektedir.

1924 tarih ve 486 sayılı Yasa’da, belediye cezalarına karşı hiçbir yargı merciine başvurulamayacağı kabul edilmiş iken, bu Yasanın 6. ve 7. maddelerini tadil eden 1927 tarih ve 959 sayılı Yasa ile bu cezalara idare heyetleri önünde itiraz edilebilmesine olanak tanınmış, daha sonra yasa koyucu tarafından, idare heyetlerinin kuruluş, nitelik ve görevleri bakımından uygun görülmeyen bu uygulamadan vazgeçilerek, 1930 tarih ve 1608 sayılı Yasa ile, konuya daha uygun bir çözüm şekli getirmek amacıyla, itirazların öncelikle bir “mahsus hakim” tarafından, bulunmayan yerlerde ise, sulh hakimi tarafından incelenebilmesini olanaklı kılan bir düzenleme yapılmıştır.

Bu açıklamalara göre, Yasada sözü edilen “mahsus hakim” ibaresinden, sadece belediye işleriyle ilgili cezalara yapılan itirazları çözümlemekle görevli olacak özel hakimlerin amaçlandığı; ancak, mahsus hakimin bulunmadığı yerlerde sulh hakimliğine başvurulacağının açıkça belirtilmiş olması karşısında,  bu tür cezalara karşı yapılan itirazın  görüm ve çözümünün adli yargı yerinin görevine girdiği açıktır.

Açıklanan nedenlerle, 1608 sayılı Yasa uyarınca 3 gün süre ile ticaret ve sanat faaliyetinden men cezasına karşı yapılan itirazın görüm ve çözümünde adli yargı yeri görevli olduğundan, Sulh Ceza Mahkemesinin başvurusunun 19. madde kapsamında incelenerek reddi ile ayrıca verdiği görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

SONUÇ    : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Karşıyaka 1. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesi kapsamında görülen BAŞVURUSUNUN REDDİ ile aynı Mahkemece ayrıca verilen 14.10.2004 gün ve E:2005/1868 D.İş, K:2006/517 D.İş sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 3.12.2007 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.