);

Uyuşmazlık Mahkemesi

Sigortalı aracın uğradığı hasarı ödeyen sigorta şirketinin, zararın idarece giderilmesi istemi

  T.C. UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

          HUKUK BÖLÜMÜ

          ESAS NO      : 2015 / 762

          KARAR NO : 2015 / 779

          KARAR TR   : 30.11.2015

ÖZET : Sigortalı aracın uğradığı hasarı ödeyen sigorta şirketinin, zararın idarece giderilmesi istemiyle açtığı rücuen tazminat davasının, 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi gözetildiğinde, ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

  K  A  R  A  R

 

Davacı       : E.Sigorta A.Ş.

Vekili          : Av. S.A.

Davalı       : Sultangazi Belediye Başkanlığı

Vekili         : Av. Ç. A.

O L A Y      : Davacı vekili; müvekkili şirkete sigortalı bulunan 34 AG 6997 plakalı aracın 23.08.2012 tarihinde Zübeyde Hanım Mahallesi 1264/1 Sokak’ta yer alan davalı belediyenin sorumluluğundaki yağmursuyu bacasına tekerleğinin girmesi sonucunda hasarlandığını; yaptırılan ekspertiz çalışması neticesinde sigortalı araçta 7.166,31 TL hasar tespit edildiğini, bu bedelin 02.11 2012 tarihinde aracın tamirini gerçekleştiren servise ödendiğini; bu ödeme ile müvekkili şirketin, poliçeden kaynaklanan sorumluluğunu yerine getirmekle TTK.m.1472 gereğince sigortalısının haklarına halef olduğunu, ayrıca sigortalı tarafından söz konusu olay ve hasar sebebiyle her türlü talep dava hakkının müvekkili şirkete devir ve temlik edildiğini, müvekkili şirketin hem halefiyet hem de temlik hükümlerine göre zarar veren 3.şahıslara karşı dava ve talep hakkına sahip olduğunu; müvekkilinin, ödediği hasar bedelinin tazmini için sorumlu davalıya dava öncesinde müracaat ettiği halde sonuç alamadığını ifade ederek; fazlaya ilişkin talep hakları saklı kalmak üzere; 7.166,31 –TL.’nin ödeme tarihinden tarihinden itibaren işlemiş avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi istemiyle 30.5.2013 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.

GAZİOSMANPAŞA 4.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 8.5.2014 gün ve E:2013/275, K:2014/138 sayı ile, dava ve cevap dilekçelerini özetledikten sonra; davanın, kasko sigorta poliçesine dayalı olarak sigortalıya ödenen tazminatın rücuen tahsili istemine ilişkin olduğu; belediyelerin kamu tüzel kişileri olup, görmekle yükümlü bulundukları kamu hizmetleri sırasında verdikleri iddia olunan zararlardan dolayı sorumluluklarının özel hukuk hükümlerine tabi bulunmadığı; kamu tüzel kişilerinin, yasalar tarafından kendilerine verilen görev ve yetkileri kullanırken oluşan zararların niteliği itibariyle hizmet kusurundan kaynaklandığı; bu zararların tazmini amacıyla anılan idarelere karşı hizmet kusurlarına dayanılarak İdari Yargılama Usulü Hakkındaki Kanun’un 2. maddesi hükmü uyarınca, idari yargı yerinde tam yargı davası ikame edilmesinin gerektiği; (17 H.D. 14/05/2013 tarih, 2013/692 E-7027 K., 24/11/2011 tarih, 2011/4074 E- 11159 K„ 12/03/2013 tarih, 2011/9435 E- 2012/2939 K„ 19/02/2008 tarih, 2007/4485 E- 2008/727 K) görev hususunun kamu düzenine ilişkin olduğu, mahkemece re’sen her aşamada dikkate alınabileceği;  somut olayda, davalı belediye aleyhine hizmet kusuruna dayanılarak dava açıldığından, mahkemece, adli yargının yargı yolu bakımından görevsiz bulunduğu gerekçesiyle; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu(HMK)’nun 114/1-b maddesinde “Yargı Yerinin Caiz Olması” şeklinde hüküm altına alınan dava şartının yokluğu nedeniyle, 6100 Sayılı HMK’nın 115/2 maddesi gereğince, davanın usulden reddine karar vermiş; temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 18/12/2014 tarih ve E:2014/22525, K:2014/18902 sayılı kararıyla onanan mahkeme kararı kesinleşmiştir.

Davacı vekili bu kez aynı istemle 29.4.2015 tarihinde idari yargı yerinde dava açmıştır.

İSTANBUL 4.İDARE MAHKEMESİ: 13.5.2015 gün ve E:2015/911, K:2015/1214 sayı ile, “(…) 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun ‘Görevli ve Yetkili Mahkeme’ başlıklı 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır. Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir.” hükmüne yer verilmiştir.

Dosyanın incelenmesinden; 23.08.2012 tarihinde davacı şirkete kasko sigortalı 34 AG 6997 plakalı aracın tekerleğinin, davalı idarenin sorumluluğundaki yağmur suyu bacasına girmek suretiyle araçta oluşan 7.166,31 TL hasar bedelinin davacı şirketçe 02.11.2012 tarihinde sigortalıya ödendiği, anılan tutarın tahsili amacıyla Gaziosmanpaşa 4. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin E:2013/275 sayılı dosyasıyla açılan davanın uyuşmazlığın idari yargının görevine girdiğinden bahisle görevsizlik kararıyla sonuçlanması üzerine bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Uyuşmazlık Mahkemesi’nin 01.07.2013 tarih, Esas No:2013/762, Karar No:2013/1083 sayılı kararı ile “2981 sayılı Yasanın 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin benzer bir konuda İdare Mahkemesinin bakmakla görevli  bulunmadığı yolundaki kararları gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumlulukları ile çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan davanın adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği” gerekçelerine yer verilerek davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu kesin olarak karara bağlanmıştır.

Bu durumda, yukarıda özetine yer verilen Uyuşmazlık Mahkemesi kararında da vurgulandığı üzere; 2981 sayılı Kanun’un 110. maddesinin karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumlulukları ile çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan davanın adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmakta olup, bakılan davanın görüm ve çözümünde Mahkememizin görevli olmadığı anlaşılmaktadır.

Nitekim yukarıda özetlenen Uyuşmazlık Mahkemesi kararı ve Resmi Gazete’de yayımlanan çok sayıda Uyuşmazlık Mahkemesi kararı da bu yöndedir.

Esasen, Karayolları Trafik Kanunu’nun adli yargıyı görevli kılan 110. maddesinin Anayasaya aykırı olduğundan bahisle adli yargı mahkemeleri tarafından somut norm denetimi yoluyla konu Anayasa Mahkemesi önüne götürülmüş, Anayasa Mahkemesi’nin 26.12.2013 günlü, E:2013/68, K:2013/165 sayılı kararıyla anılan düzenlemenin Anayasaya aykırı olmadığına karar verilmiştir.

Açıklanan nedenlerle; davanın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 15/1-a. maddesi hükmü uyarınca görev yönünden reddine…” karar vermiş, bu karar itiraz edilmeksizin kesinleşmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Ali ÇOLAK, Yusuf Ziyaattin CENİK, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN, Mehmet AKBULUT ve Yüksel DOĞAN’ın katılımlarıyla yapılan 30.11.2015 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre, adli ve idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, idari yargı dosyasının onaylı örneğinin 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak davacı vekilinin istemi üzerine son görevsizlik kararını veren mahkemece, adli yargı dosyasının onaylı örneği de temin edilmek suretiyle Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Uğurtan ALTUN’un davada adli yargının,  Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ise davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, sigortalı aracın uğradığı hasar bedelini ödeyen sigorta şirketinin, zararın davalı idarece giderilmesi isteminden ibaret bulunan bir rücuen tazminat davasıdır.

  2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı; 10. maddesinde, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın, gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmanın Belediye Trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında olduğu belirtilmiştir.

Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.

Dosyanın incelenmesinden; davacı şirket tarafından sigortalanan 34 AG 6997 plakalı aracın 23.08.2012 tarihinde davalı belediyenin sorumluluğundaki yağmursuyu bacasına tekerleğinin girmesi sonucunda hasarlandığı,  kazanın meydana gelmesinde davalı idarenin hizmet kusuru bulunduğundan bahisle, uğranılan zararın karşılığı olarak, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, 7.166,31TL.’nin faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle dava açıldığı anlaşılmaktadır.

2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)

Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

Bu durumda,  2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, Gaziosmanpaşa 4.Asliye Hukuk Mahkemesinin görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

S O N U Ç  : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Gaziosmanpaşa 4.Asliye Hukuk Mahkemesinin 8.5.2014 gün ve E:2013/275, K:2014/138 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 30.11.2015  gününde, Üye Süleyman Hilmi AYDIN’ın KARŞI OYU ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

Başkan

Serdar

ÖZGÜLDÜR

 

 

 

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

 

 

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

Üye

Yusuf Ziyaattin

CENİK

 

 

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

 

 

 

 

 

Üye

Yüksel

DOĞAN

                                                                      KARŞI OY

Uyuşmazlık Mahkemesi’nin 28.9.2015 gün ve E:2015/670, K:2015/671 sayılı kararında belirtmiş olduğum düşünce doğrultusunda sayın çoğunluğun görüşüne katılamıyorum.30.11.2015

                                                                ÜYE

                                                   Süleyman Hilmi AYDIN