);

Single Blog Title

This is a single blog caption

ÖZET : Sirkeci-Halkalı arası ağaç budama ve demiryolundaki otları temizleme işinde taşeron firma işçisi olarak çalışan kişinin Lokomotifin çarpması sonucu öldüğü olayda, TCDD Genel Müdürlüğüne karşı açılan tazminat davasının; İdarenin sorumluluğu kapsamında İDARİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

                    T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

HUKUK BÖLÜMÜ

ESAS NO    : 2014 / 830

KARAR NO : 2014 / 1069

KARAR TR  : 29.12.2014

 

 

ÖZET : Sirkeci-Halkalı arası ağaç budama ve demiryolundaki otları temizleme işinde taşeron firma işçisi olarak çalışan kişinin Lokomotifin çarpması sonucu öldüğü olayda, TCDD Genel Müdürlüğüne karşı açılan tazminat davasının; İdarenin sorumluluğu kapsamında İDARİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

 

 

K  A  R  A  R

Davacılar      : 1-G.Ö.

  2-F.Ö.

  3-K.Ö.

  4-M.Ö.

  5-Ş.Ö.

  6-F.Ö.

  7-K.Ö.

Vekilleri          : Av. Ö. T., Av.M.B.

Davalılar        : 1-TCDD İşletmesi Genel Müdürlüğü

Vekili              : Av. F. K.

                        2-H.E.

 

O L A Y          : Davacılar vekili, dava dilekçesinde; 30.09.2010 tarihinde, makinistler İ.Y. ile M.Y.’ın yönetimindeki DE 24405 nolu lokomotifin, Halkalı- Sirkeci demiryolu hattı üzerinde, Yeşilköy Tren İstasyonunu Sirkeci istikametinde geçtikten sonra demiryolu kenarında ot biçme işinde görevli müşterek mirasbırakan F.Ö.’e sağ ön kısmı ile çarparak ciddi şekilde yaralanmasına neden olduğunu, Hastanenin yoğun bakım ünitesindeki tedavisi  olumlu sonuçlanmayan adı geçenin 07.10.2010 tarihinde vefat ettiğini; kaza dolayısıyla soruşturma başlatıldığını, Bakırköy 22. Asliye Ceza Mahkemesinde görülen ve 2011/96 Esas ve 2011/ 658 Karar sayılı ilam ile sonuçlanan ceza dosyasında yer alan bilirkişi raporunda da ifade edildiği üzere, trafik kazasının bir iş kazası niteliğinde olduğunu,  gerek TCDD gerekse de U.E.(resmi kayıtlara göre: H.E.)’ın kusurlu bulunduklarını; ceza dosyasındaki tanık beyanlarından anlaşıldığı kadarıyla,  Sirkeci-Halkalı arasındaki demiryollarının temizlik ve ot biçme işlerini yapmak üzere E. İnş. Peyzaj Emlak Alım Satım Şti. ile TCDD arasında 20.08.2010 tarihli sözleşme yapıldığı, mütevefanın U.E.’nın kurmuş olduğu şirketin çalışanı olduğu,  şirketin çalışanı olarak kaza mahallinde kazaya maruz kaldığı ifade edilmekteyse de, İnternet çıktılı SSK sigortalı hizmet döküm cetvelinden anlaşıldığı kadarıyla, sigortalı mütevefanın olay tarihinde sigortalandığı şirketi, TCDD’nin taşeron firması konumundaki alt işveren H.E. ünvanlı şahıs şirketinde çalıştığı şeklinde olduğunu; resmi kayıtlardan hareketle, davanın müteselsil sorumlu konumundaki şahıs şirketine karşı da açıldığını; TCDD’nın halkalı-Sirkeci hattındaki demiryolunun ot ve temizlik işlerini üstlenen alt işveren Haşan E. ünvanlı şahıs şirketinde, kaza tarihinden yaklaşık 35 gün kadar önce çalışmaya başlayan mütevefa F.Ö.’in, aylık 1.000,00 TL ücret ile kendisine tahsis edilen ot biçme makinesi ile demiryolu kenarındaki ot ve çalı-çırpıları temizlemek ile görevliyken kazaya kurban gittiğini ifade ederek; müşterek mirasçıları olan eşi ve çocukları için fazlaya ilişkin dava ve talep hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000 TL destekten yoksun kalma ve  toplam 190.000,00TL manevi tazminatın  tüm davalılardan müşterek ve müteselsilen dava tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesi istemiyle 30.3.2012 tarihinde  adli yargı yerinde dava açmıştır.

Davalılardan TCDD İşletmesi Genel Müdürlüğü vekilince,  davanın idari yargı yerinde görülmesi gerektiği ileri sürülerek, görev itirazında bulunulmuştur.

Bakırköy 1.İş Mahkemesi: 26.11.2012 gün ve E:2012/325, K:2012/822 sayı ile, davanın, iş kazası sonucu ölen işçinin yakınlarının maddi ve manevi zararının giderilmesi talebine ilişkin olduğu;  Uyuşmazlık Mahkemesi’nin 06/02/2012 tarih 2011/179,2012/7 E-K sayılı ilamında özetle; davalı şirket işçisi olan davacının geçirdiği iş kazası nedeniyle davalılar aleyhine açılan maddi ve manevi tazminat davasının TCDD İşletmesi Genel Müdürlüğü yönünden idari yargı yerinde çözümlenmesi gerektiğinin belirtildiği; Mahkemece yapılan yargılama, Bakırköy 22. Asliye Ceza Mahkemesi’ nin 2011/96, 658 E-K sayılı dosyası, Uyuşmazlık Mahkemesi’nin 06/02/2012 tarih 2011/179,2012/7 E-K sayılı ilamı ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; kamu hizmeti yürüten TCDD İşletmesine karşı açılan davada, hizmet kusuru veya başka nedenle idarenin sorumluluğu olup olmadığının belirlenmesi gerektiği, bu hususun idare hukuku ilkelerine göre saptanabileceği, tam yargı davasının çözümünde idari yargı mahkemelerinin görevli olduğu kanısına varıldığı gerekçesiyle; davanın yargı yolu nedeniyle reddine karar vermiş; temyiz edilmesi üzerine bu karar Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 20.06.2013 tarih ve E:2013/10725, K:2013/13049 sayılı kararı ile davanın İş Mahkemesinde görülmesi gerektiğinden bahisle bozulmuştur.

BAKIRKÖY 1.İŞ MAHKEMESİ: 13.1.2014 gün ve E:2013/630 sayı ile, Yargıtay bozma ilamına uyulmasına ve işin esasına girilmesine karar vermiştir.

Mahkemenin bu kararının, aynı zamanda görevlilik kararı niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.

Davalılardan TCDD İşletmesi Genel Müdürlüğü tarafından, uyuşmazlığın idari yargının görevine girdiği ileri sürülerek 14.1.2014 tarihli dilekçeyle olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılması istenilmiş;  daha sonra mahkemece gereği yerine getirilmediğinden bahisle 8.5.2014 tarihinde 14.01.2014 tarihli dilekçenin gereği yapılarak dosya muhtevasının onaylı örneklerinin Danıştay Başsavcılığına gönderilmesi yeniden talep edilmiş;  bunun üzerine, dava dosyasının onaylı örneği Danıştay Başsavcılığı’na gönderilmiştir.

DANIŞTAY BAŞSAVCISI: “(…) Anayasanın 125. maddesinin son fıkrasında “idare, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlüdür.” kuralına yer verilmiştir.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları “idari dava türleri” arasında sayılmıştır.

Öte yandan, 2918 sayılı Yasanın 11.1.2011 tarihli ve 6099 sayılı Yasanın 14. maddesi ile değişik “Görevli ve Yetkili Mahkeme” başlıklı 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır. Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir.” kuralı yer almaktadır.

Anılan yasa hükmünde, bu kanundan doğan sorumluluk davaları ifadesiyle 2918 sayılı Yasada yer alan hukuki sorumluluğa ilişkin kuralların uygulanacağı davalarla sınırlı biçimde görevli yargı yerinin belirlendiği vurgulanmaktadır. Dolayısıyla, görevli yargı yeri belirlenirken, söz konusu Yasa’da motorlu taşıt araçlarının verdiği zararlarla sınırlı biçimde düzenlenen sorumluluk kurallarının, dava konusu uyuşmazlığa uygulanıp uygulanmayacağının saptanması gerekir.

Karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik güvenliğini sağlamak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm önlemleri belirlemek amacını taşıyan 2918 sayılı Yasa, Emniyet Genel Müdürlüğü, Milli Eğitim Bakanlığı, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı ve Karayolları Genel Müdürlüğünün de trafik güvenliği yönünden görev ve yetkilerini sayma yoluyla belirlemiştir. Ancak Yasada, diğer kamu idarelerinin ve bu arada TCDD Genel Müdürlüğünün trafik düzeni ve trafik güvenliği ile ilgili olarak üstlendikleri hukuki sorumlulukları düzenlenmiş değildir.

2918 sayılı Yasanın hukuki sorumluluk ve sigorta başlıklı sekizinci kısmında; araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibinin hukuki sorumluluğu; bir başka deyişle motorlu araçların karıştığı trafik kazaları sonucu ortaya çıkan zarar nedeniyle araç sahiplerinin ve işletenlerin hukuki sorumluluğu düzenlenmiştir.

2918 sayılı Yasanın hukuki sorumluluğa ilişkin sekizinci kısmında yer alan hükümler birlikte değerlendirildiğinde; Devlet ve diğer kamu kuruluşlarına ait motorlu araçların karıştığı kazalar nedeniyle araç işleticisi sıfatıyla kamu idareleri ve kuruluşlarına karşı açılacaklar da dahil bütün araç sahibi ve işleticilerine karşı açılan davaların görüm ve çözümü adli yargının görev alanına girmektedir. Fakat kamu idareleri ve kuruluşlarının, trafik güvenliği ve düzenini sağlamak amacıyla gerek kendi kuruluş yasaları, gerekse 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununa göre yürüttükleri hizmetlerin, kamu hizmeti niteliğini taşımaları ve 2918 sayılı Yasada da görevlendirilen kamu idare ve kuruluşlarının sorumluluklarının ayrıca düzenlenmemiş olması karşısında trafik düzeni ve güvenliği hizmetlerinden kaynaklandığı öne sürülen zararların, tazmini istemiyle, ilgili idarelere karşı açılan davaların görüm ve çözümü idari yargının görev alanına girmektedir.

Uyuşmazlık konusu olayda, işçilere çalışma esnasında demiryoluna girmemeleri ve makinistlere de çalışma alanına gelmeden önce gerekli uyarıların yapılmaması nedeniyle davacıların murislerinin ölümüne neden olan kazada davalı idarenin hizmet kusurunun bulunduğu ileri sürülmektedir.

Bu haliyle, destekten yoksun kalma ve manevi tazminat istemiyle açılan bu davada kamu hizmetinin yöntemine ve hukuka uygun olarak yürütülüp yürütülmediğinin, hizmet kusuru veya başka nedenle idarenin sorumluluğunun bulunup bulunmadığının saptanmasını gerektirmektedir. Bu hususların saptanması ise idare hukuku ilkelerine göre yapılabileceğinden, 2577 sayılı Yasa’nın 2/1-b maddesi kapsamında bulunan uyuşmazlığa konu tam yargı davasının görüm ve çözümünde idari yargı yerlerinin görevli olduğu açıktır.(…)” demek suretiyle; 2247 sayılı Yasanın 10’uncu maddesi uyarınca olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına ve dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.

Başkanlıkça, 2247 sayılı Yasa’nın 13. maddesine göre Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın da yazılı düşüncesi istenilmiştir.

YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCISI; “(…) TCDD İşletmesi, tekel kapsamında kamu hizmeti yürüten tüzel kişiliğe sahip bir kamu kurumu niteliğindedir. 233 sayılı KHK. ve Ana Statü ile, özerk bir tarzda ve ekonomik gereklere uygun olarak karlılık ve verimlilik ilkeleri doğrultusunda yönetilmesi amacıyla, işletmenin iktisadi faaliyetleri bakımından özel hukuk hükümlerine tabi kılınmış olması, onun kamu hizmeti yürütmesine ve kamu kurumu niteliğine engel teşkil etmemektedir.

Anayasa’nın 125/son madde ve fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü bulunduğu kurala bağlanmış; 2577 sayılı idari Yargılama Usulü Kanunun 2/1-b maddesi gereğince idari eylem ve işlemlerden dolayı zarara uğrayanlar tarafından açılan tam yargı davaları, idari dava türleri arasında sayılmıştır.

Kamu hizmetini yürütmekle yükümlü kılınan kamu kuruluşunun, kamu hizmetini yürütürken kişilere verdiği zararın tazminine ilişkin davada, kamu hizmetinin, yöntemine ve hukuk kurallarına uygun olarak yürütülüp yürütülmediği, kamu yararına uygun şekilde işletilip işletemediği, sonuçta, hizmet kusuru ve idarenin sorumluluğunu gerektiren bir husus olup olmadığının tayin ve tespiti idari yargı yerlerine aittir.

Davalı idare ile hizmet alım sözleşmesi yapan taşeron Şirkette işçi olarak çalışan davacıların murisinin iş kazası nedeniyle ölümü nedeniyle mirasçılarının uğradığı maddi ve manevi zararın idarenin hizmet kusuru esasına göre tazmini istemiyle açılan davanın, TCDD İşletmesi Genel Müdürlüğüne yönelik olan kısmının görüm ve çözümünde idari yargı yeri görevli bulunduğundan, Danıştay Başsavcısının başvurusunun kabulü”nün gerektiği yolunda düşünce vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE: Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Eyüp Sabri BAYDAR,  Ali ÇOLAK, Nurdane TOPUZ, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Ayhan AKARSU ve Mehmet AKBULUT’un katılımlarıyla yapılan 29.12.2014 günlü toplantısında;

l-İLK İNCELEME: Başvuru yazısı ve dava dosyası örneği üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27.maddesi gereğince yapılan incelemeye göre, davalılardan TCDD İşletmesi Genel Müdürlüğü vekilinin anılan Yasanın 10/2.maddesinde öngörülen yönteme uygun olarak yaptığı görev itirazının reddedilmesi ve 12/1.maddede belirtilen süre içinde başvuruda bulunması üzerine Danıştay Başsavcısı’nca, davalı TCDD İşletmesi Genel Müdürlüğü açısından, 10.maddede öngörülen biçimde olumlu görev uyuşmazlığı çıkarıldığı anlaşılmaktadır. Usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Uğurtan ALTUN ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Davacıların miras bırakanı F.Ö.’in, davalılardan TCDD Genel Müdürlüğü ile E. inşaat isimli taşeron firma arasındaki Sirkeci-Halkalı arası ağaç budama ve demiryolundaki otları temizleme işinde taşeron firma işçisi olarak çalıştığı sırada, DE24405 Nolu Lokomotifin çarpması sonucu öldüğü olayda, davacılar vekili tarafından,  gerçek kişi sorumlular ile birlikte, asıl işveren olan TCDD Genel Müdürlüğüne karşı da, destekten yoksun kalma nedeniyle maddi ve manevi tazminat davası açılmış;  davalılardan TCDD İşletmesi Genel Müdürlüğü yönünden olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmıştır.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1.maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2.maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı belirtilmiştir.

Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.

Tazminat davasının konusunu oluşturan kazaya ilişkin olarak düzenlenen ve Bakırköy 22.Asliye Ceza Mahkemesinin E:2011/96 sayılı dosyasına sunulan 25.11.2011 tarihli Bilirkişi Raporunda; “(…)1-A) OLAY: 30.09.2010 günü saat 11:30 sularında, Halkalı-Sirkeci Demiryolu hattı üzerinde Yeşilköy Tren İstasyonu’nu Sirkeci istikametinde geçtikten sonra Hatboyu Cad. ile Anafartalar Sokak’ın kesiştiği noktanın karşısında, Yeşilköy İstikametinden Sirkeci istikametine doğru seyir halinde olan Sanık Makinist İ.Y. ile Sanık Makinist M.Y.’ın yönetimindeki lokomotif, demiryolu kenarında temizlik işinde görevli Maktul F.Ö.’e sağ ön kısmı ile çarparak ölümüne sebebiyet vermiştir.

B-İRDELEME: Dosya içerisinde mevcut bilgi ve belgeler ile alınan ifadelerin değerlendirilmesinden: Olay esnasında Maktul F.Ö.’in demiryolu etrafını temizleyen ekipte görevli olduğu, ot biçme makineleri ve motorlu testerelerle demir yolunda geçişe engel olacak ot, çalı, ağaç vb. bitkileri temizleyip biçmekte oldukları, demiryolu kenarında çalışan maktulun Halkalı İstikametinden Sirkeci İstikametine doğru giden güzergahtaki yol kenarında lokomotifin çarpmasına maruz kalarak hayatını kaybettiği anlaşılmıştır. Dosya kapsamı verilerine göre, söz konusu demiryolunda maktul işçi ve diğer işçilerin temizlik yaptığı alana gelmeden önce tren ve lokomotif kullanan makinistlerin önceden uyarılmasını sağlayacak işaretleme bulunmamaktadır.

(…)

U.E., TCDD ile yapılan 20.08.2010 tarihli sözleşme ile Sirkeci Halkalı arasındaki demiryollarının temizlik ve ot biçme işlerini alan “E. İnş. Peyzaj Emlak Alım Satım Şti.”nin yetkilisi olarak işveren vekili sıfatı taşımaktadır. U.E.’ın işveren vekili olarak, yukarıda belirtilen kanun ve yönetmelik maddelerindeki hususlara riayet etmesi gerekirdi. Eğer kazalı işçiye yapacağı iş ve karşı karşıya kaldığı riskler konusunda yeterli düzeyde iş sağlığı ve güvenliği eğitimi verilerek güvenli çalışma bilinci kazandırılsa idi, kazalının çalışması esnasında tren yoluna girmesini engelleyecek uygun fiziki önlemler alınsa idi, makinistlerin çalışma mahalline gelmeden uyarılmasını temin edecek güvenlik ve sağlık işaretlemelerinin yapılması sağlansa idi, söz konusu olayın meydana gelmesi engellenebilirdi. Bu nedenlerden dolayı, yukarıda belirtilen tedbirleri almadığından ve dosya kapsamı verilerine göre “E. İnş. Peyzaj Emlak Alım Satım Şti.”nin işveren vekili olduğu değerlendirilen U.E.’ın olayda asli oranda kusurlu olduğu kanaatine varılmıştır.

15-Dosyada kimlik bilgisi bulunmayan TCDD’nin söz konusu işin yapımı sırasında trafik güvenliğinin sağlanması konusundaki sorumlusunun olaydaki durumu:

Dosya kapsamı verilerinden, TCDD ile yapılan 20.08.2010 tarihli sözleşme ile Sirkeci Halkalı arasındaki demiryollarının temizlik ve ot biçme işlerinin “E. İnş. Peyzaj Emlak Alım Satım Şti.” tarafından üstlenildiği anlaşılmaktadır. Söz konusu demiryolunun trafiğe açık olduğu da göz önüne alındığında, TCDD tarafından, işçilerin çalışma esnasında demiryoluna girmemeleri ve makinistlerin çalışma alanına gelmeden önce uygun işaretlerle uyarılmalarının sağlanması gerekirdi. Bu durumda, dosyada kimlik bilgisi bulunmayan TCDD’nin söz konusu işin yapımı sırasında trafik güvenliğinin sağlanması konusundaki sorumlusunun olayda tali oranda kusurlu olduğu kanaatine varılmıştır. Tanık Rafet Özyurt, hazırlıkta verdiği ifadesinde, kendisinin TCDD şefliğinde yol bakım memuru olarak çalıştığını, olay günü TCDD ile sözleşme yaparak demiryolu kenarında otları kesme, temizleme işini alan şirketin yaptığı işlerin kontrolünü yapmak üzere görevlendirildiğini beyan etmiş olmakla birlikte, dosyada Rafet Özyurt’un görev tanımına ilişkin veri olmadığından, işin yapımı süresince trafik güvenliğinin sağlanması konusunda Rafet Özyurt’un yetki ve sorumluğu olup olmadığına ilişkin kanaate varılamamıştır.

SONUÇ VE KANAAT:

Yukarıda belirtilen hususlar neticesinde:

1-Olayın 5510 Sayılı SSGSS Kanunu’nun 13. maddesine göre bir iş kazası olduğuna,

2-Sanıklar M.Y. ve İ.Y.’a, olayın meydana gelmesinde atfı kabil kusur bulunmadığına,

3-Maktul F.Ö.’in olayda tali oranda kusurlu olduğuna,

4-U.E.’ın olayda asli oranda kusurlu olduğuna,

5-Dosyada kimlik bilgisi bulunmayan, TCDD’nin söz konusu isin yapımı sırasında trafik güvenliğinin sağlanması konusundaki sorumlusunun, olayda tali oranda kusurlu olduğuna.

Dair kanaatimi belirtir rapordur.” denildiği görülmüştür.

Dava konusu olayın, trene biniş, iniş veya trenle yolculuk sırasında ya da hemzemin geçitte meydana gelmediği;  dolayısıyla taraflar arasında yolcu taşıma sözleşmesinin veya 2918 sayılı Yasanın uygulanmasını gerektiren bir hukuki ilişkinin varlığından söz edilmesi mümkün değildir. Öte yandan, dosyanın incelenmesinden,  davacıların miras bırakanı F.Ö.’in TCDD 1.Bölge Müdürlüğünden ihale suretiyle aldığı iş nedeniyle kendisine işyeri dosyası açtıran ve H.E.’ın sahibi gözüktüğü E. İnş. Peyzaj Emlak Alım Satım Şti. vasıtasıyla kazanın olduğu işyerinde ve kazanın olduğu gün çalışmaya başladığı anlaşılmıştır.

Diğer yandan, 8.10.1984 tarih ve 18559 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan, Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları İşletmesi Genel Müdürlüğü (T.C.D.D.) Ana Statüsü’nün “Amaç ve Kapsam” başlıklı 1 ‘inci maddesi, “Bu Ana Statünün amacı; 8.6.1984 tarih ve 233 sayılı Kamu iktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine tabi olarak söz konusu Kanun Hükmünde Kararname çerçevesinde faaliyette bulunmak üzere Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları işletmesi Genel Müdürlüğü adı altında teşkil olunan Kamu İktisadi Kuruluşunun hukuki bünye, amaç ve faaliyet konuları, organları ve teşkilat yapısı, müessese, bağlı ortaklık ve iştirakleri ile bunlar arasındaki ilişkileri ve ilgili diğer hususları düzenlemektir…” hükmünü taşımakta; “Hukuki Bünye” başlıklı 3’üncü maddesinde, bu Ana Statü ile teşkil olunan T.C.D.D. işletmesinin, sermayesinin tamamı Devlete ait, tüzel kişiliğe sahip, faaliyetlerinde özerk ve sorumluluğu sermayesiyle sınırlı bir “Kamu iktisadi Kuruluşu” olduğuna ve 233 sayılı Kamu iktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile bu Ana Statü hükümleri saklı kalmak üzere özel hukuk hükümlerine tabi bulunduğuna işaret edilmekte; 4’üncü maddesinde de, sayılan kuruluş amaç ve faaliyet konularının tamamına yakınının “tekel” kapsamında işler olduğu belirtilmekte; kuruluşu, yönetimi ve denetimi konularında 233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine paralel düzenlemelere yer verilmekte olup; buna göre, T.C.D.D. İşletmesinin, tekel kapsamında kamu hizmeti yürüten, tüzel kişiliğe sahip bir kamu kurumu olduğu tartışmasızdır.

233 sayılı Kamu iktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ve Ana Statü ile özerk bir tarzda ve ekonomik gereklere uygun olarak kârlılık ve verimlilik ilkeleri doğrultusunda yönetilmesi amacıyla, işletmenin iktisadi faaliyetleri bakımından özel hukuk hükümlerine tabi kılınmış olması, onun kamu hizmeti yürütmesine ve kamu kurumu niteliğine engel teşkil etmemektedir.

İdarenin yürütmekle yükümlü bulunduğu kamu hizmetine ilişkin olarak uygulamaya koyduğu plan ve projeye göre meydana getirdiği yol, kanal, baraj, su yolları, su şebekesi gibi tesislerin kurulması, işletilmesi, bakım ve onarımı sırasında kişilere verdiği zararların tazmini istemiyle açılacak davaların; Anayasa’nın 125’inci maddesinin son fıkrasında yer alan, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu kuralı ile 2577 sayılı idari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2’nci maddesinin 1 ‘inci fıkrasının (b) bendindeki, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları ihlal edilenler tarafından açılan tam yargı davalarına idari yargı yerlerinde bakılacağı yolundaki düzenleme uyarınca, İdari Yargı’nın görevinde bulunmaktadır.

Bu bakımdan; dosyadaki uyuşmazlığın çözümünün, T.C.D.D. İşletmesinin görevinde olan kamu hizmetini yürütmek amacıyla kurmuş olduğu demiryolu hattı boyunca aldığı önlemler yönünden kusurunun ya da idarenin sorumluluğunu gerektirecek başka bir nedenin bulunup bulunmadığının belirlenmesine bağlı bulunduğu; bu belirleme ise, yukarıda açıklanan Anayasa ve yasa hükümleri çerçevesinde idari yargı yerlerince yapılabilecek nitelikte olduğundan; davanın görüm ve çözümü İdari Yargı’nın görev alanına girmektedir.

Açıklanan nedenlerle, Danıştay Başsavcısı’nın başvurusunun kabulü ile davalılardan TCDD Genel Müdürlüğü vekilinin görev itirazının, Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin bozma kararına uyularak reddine ilişkin Bakırköy 1.İş Mahkemesinin 13.1.2004 günlü, E:2013/630 sayılı kararının kaldırılması gerekmiştir.

S O N U Ç   : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Danıştay Başsavcısı’nın BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile davalılardan TCDD Genel Müdürlüğü vekilinin GÖREV İTİRAZININ, Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin bozma kararına uyularak REDDİNE İLİŞKİN Bakırköy 1.İş Mahkemesinin 13.1.2014 gün ve E:2013/630 sayılı KARARININ KALDIRILMASINA, 29.12.2014 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

Başkan

Serdar ÖZGÜLDÜR

 

 

 

Üye

Eyüp Sabri

BAYDAR

 

 

 

 

 

 

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

 

 

 

Üye

Ayhan

AKARSU

Üye

Nurdane

TOPUZ

 

 

 

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT