);

Single Blog Title

This is a single blog caption

ÖZET : İlçe Emniyet Müdürlüğünde polis memuru olarak görev yapmakta olan davacının, görev yaptığı dönemde ilçe emniyet müdürünün kendisine vaki sözlerinin asta hakaret suçu içeren unsurlara sahip olduğu ve sarf edilen sözlerin kişilik haklarına yönelik ağır bir saldırı olduğu iddiasıyla önesürdüğü zararının tazmini istemiyle açılan davanın, ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

                    T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

HUKUK BÖLÜMÜ

ESAS NO       : 2015 / 450

KARAR NO   : 2015 / 487

KARAR TR    : 6.7.2015

ÖZET : İlçe Emniyet Müdürlüğünde polis memuru olarak görev yapmakta olan davacının, görev yaptığı dönemde ilçe emniyet müdürünün kendisine vaki sözlerinin asta hakaret suçu içeren unsurlara sahip olduğu ve sarf edilen sözlerin kişilik haklarına yönelik ağır bir saldırı olduğu iddiasıyla önesürdüğü zararının tazmini istemiyle açılan davanın, ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

 

K  A  R  A  R

Davacı             : M.İ.

Davalılar         : Adli Yargıda

 1- H.K.

  İdari Yargıda

                        2-Vezirköprü Kaymakamlığı

 

O L A Y         : Davacı dava dilekçesinde, Vezirköprü’de huzursuzluk yaratan bazı grup insanlara karşı adli ve idari yaptı­rımlarda görev aldığını, Vezirköprü Asliye Ceza Mahkemesinin, 2009/128, 2009/129, 2009/304, 2009/305, 2009/328, 2010/30, 2010/92, 2011/29, 2011/170 v.b birçok olayda görev aldığını, takip ettirildiğini, takip edildiğinin itiraf edildiği ve şahısların da bunu Emniyetin bilgisi dahilinde yaptıklarını doğruladığı halde, 2010/765 SR “ kovuşturmaya yer olmadığı kararı” verildiğini, Vezirköprü Cumhuriyet Savcılığına 2010/765 müracaatta bulunduğunu ve Emniyet Müd.H.K.’nın da adının geçmesi üzerine 17.05.2010 tarihinde; 155 polis imdat hattında görevli iken, Emniyet Müdürünün yanına gelerek birkaç emir verdiğini ve ayrıldığını, bir müddet sonra kasıtlı olarak tekrar gelerek, 2010/765 konu olan müracaatıyla ilgili aralarında tartışma başladığını, tehdit ve hakaretine maruz kaldığını, CD çözümlemesinden anlaşılacağı üzere tarafına “şerefsizlik yapma, o yakışmayan elbiseyi çıkart bu teşkilatta işin yok” diyerek hakarette bulunduğunu, onca meslektaşının yanında küçük düşürüldüğünü, dosyada CD çözümlemesi ile tanık ifadeleri ara­sında çelişkilerin açıkça ortada olduğunu, ancak bundan bir sonuç alamadığını, bu olaya tanıklık eden polis memurlarının, daha sonra olayı görmediklerini beyan ettiklerini veya çelişkili beyanlarda bulunduklarını, bu­nu korktukları ve kendi durumuna düşmemek için yaptıklarını, gerekli yasal işlemlere başvurduğunu ve haklılığını ortaya koymak için yasal haklarını kullandığını, İlçe Emniyet Müdürünün eylemine devam ede­rek, ’’devletin adını ağzına alma “diyerek sınırları bir defa daha aştığını, üniforma üzerinde iken aleni hakarete devam ettiğini, şahsının asla kırıcı olmadığını, ancak; öncelikle bir vatandaş olarak, askerlik görevini yerine getirdiğini, halen 15 yıldır devletine hizmet vermekte olduğunu, vuku bulan olay öncesi ve bu zamana kadar devletini ve üniformasını lekeleyici adli ve idari işleminin olmadığını, yapılan eylemle açık bir şekilde zarara ve haksızlığa uğradığını, o sözlerin ve alenen, göz göre göre yapılan bu davranışın yaşanmasını hazmedemediğini, polis memuru olarak olayın kendisiyle aynı rütbedeki bir çok arkadaşının yanında cereyan ettiğini ve manevi zarara neden olan eylemin, hizmet sırasında meydana geldiğini, şahsına yönelik sözlerin yasaların üstlere verdiği astlarını tenkit sınırlarını aşan ve asta hakaret suçunu oluşturan bir dav­ranış olduğunu, kusuru olmadığı halde polis arkadaşlarının yanında vuku bulan bu olayın arkadaşlarının yanında kendisini küçük düşürdüğünü ileri sürerek, uğramış olduğu hakaret ve tehditten dolayı manevi zarar ve üzüntü  nedeniyle 30.000,00 TL manevî tazminatın olay tarihi itibariyle yasal faizi ile birlikte tazminine karar verilmesi istemiyle Vezirköprü Kaymakamlığına karşı idari yargı yerinde dava açmıştır.

SAMSUN 2.İDARE MAHKEMESİ: 8.11.2013 gün ve E:2013/945, K:2013/1300 sayı ile, İdari yargıda açılacak tazminat davalarında zararın, idarenin herhangi bir işlemi veya eyleminden kaynaklanması gerektiği, kamu görevlilerinin kişisel eyleminden kaynaklanan maddi ve manevi zararların tazminine ilişkin uyuşmazlıklarının çözüm yerinin adli yargı yeri olduğu, oluştuğu önesürülen zararın, bir kamu görevlisinin, diğer kamu görevlilerine karşı suç oluşturacak kişisel tutum ve davranışlarından kaynaklandığı, kamu hizmetiyle herhangi bir ilişkisinin olmadığı, idare yönünden hizmet kusuru oluşturmadığı ve bakılan davanın görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu gerekçesiyle, davanın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 15.maddesinin 1/a bendi uyarınca görev yönünden reddine karar vermiş, bu karar kesinleşmiştir.

Davacı bu kez aynı istemle Hakan Karslı’ya karşı adli yargı yerinde dava açmıştır.

KIRŞEHİR 1.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ:9.12.2014 gün ve E:2014/198, K:2014/1157 sayı ile, Anayasa’nın 129/5.maddesinde; “… Memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan doğan tazminat davaları, kendilerine rücu edilmek kaydıyla ve kanunun gösterdiği şekil ve şartlara uygun olarak, ancak idare aleyhine açılabilir…” hükmünün düzenlendiği, davalının, İçişleri Bakanlığına bağlı Emniyet Müdürlüğünde İlçe Emniyet Müdürü olarak görev yapmakta olduğu ve Emniyet Müdürlüğünün tüzel kişiliği her ne kadar İçişleri Bakanlığı nezdinde olsa da bir kamu tüzel kişiliği olduğu; kural olarak, işlem ve eylemlerin kamusal nitelik taşıdığı, somut olayda, davalı, İçişleri Bakanlığına bağlı çalışan polis memurunun görevi sırasında davacının şahsına karşı kasıtlı ve sürekli olarak sistematik bir şekilde psikolojik tacizler uyguladığının iddia edildiği, görevin gereği gibi yerine getirilmemesinin hizmet kusuru niteliğinde olduğu, idarenin hizmet kusurundan doğan zararlardan dolayı; İdari Yargılama Usulü Yasasının 2/1-b maddesi gereğince İdareye karşı idari yargı yerinde tam yargı davasının açılması gerektiği, görev sorununun, açıkça veya hiç ileri sürülmese de re’sen dikkate alındığı, davanın görüm ve çözümünde idari yargı yerinin görevli olduğu gerekçesiyle, yargı yolu bakımından görevsizliği nedeniyle davanın usulden reddine karar vermiş, bu karar kesinleşmiştir.

Davacı, idari ve adli yargı yerleri arasında ortaya çıktığı önesürülen olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesi isteminde bulunmuştur.

İNCELEME VE GEREKÇE: Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler:  Eyüp Sabri BAYDAR, Ali ÇOLAK, Nurdane TOPUZ, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Ayhan AKARSU ve Mehmet AKBULUT’un katılımlarıyla yapılan 6.7.2015 günlü toplantısında;

l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; her nekadar idari yargı yerinde Kaymakamlık hasım gösterilerek davanın açıldığı görülmekte ise de, polis memuru olan davacının, üstü olan emniyet müdürü tarafından hakarete maruz kaldığı dolayısıyla, kişilik haklarına yönelik ağır saldırıya uğradığı iddiası nedeniyle oluştuğu önesürülen manevi zararın tazmini isteminin şahsi kusura dayandırıldığı, görevle uygun illiyet bağı bulunmayan olayda idari yargı yerinde davalı idarenin hasım olarak gösterilmesinde hukuki isabet olmadığı ve usul ekonomisi kuralları gözetildiğinde, sebebi, konusu ve tarafları aynı olan davada adli ve idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, idari ve adli yargı dosyalarının 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak davacının istemi üzerine son görevsizlik kararını veren mahkemece Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin işlemlerde herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Gülşen AKAR PEHLİVAN’ın, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Uğurtan ALTUN’un davada adli yargının,  Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ise davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, Samsun İli, Ayvacık İlçe Emniyet Müdürlüğünde polis memuru olarak görev yapmakta olan davacının, Vezirköprü İlçe Emniyet Müdürlüğünde görev yaptığı dönemde vuku bulan olayda ilçe emniyet müdürünün sözlerinin asta hakaret suçu içeren unsurlara sahip olduğu ve sarf edilen sözlerin kişilik haklarına yönelik ağır bir saldırı olduğu nedeniyle oluştuğunu önesürdüğü 30.000,00 TL manevi zararın tazmini istemiyle açılmıştır.

Anayasa“nın 125. maddesinin son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu kuralına yer verilmiş; 129. maddesinin beşinci fıkrasında, memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan doğan tazminat davalarının, kendilerine rücu edilmek kaydıyla ve kanunun gösterdiği şekil ve şartlara uygun olarak, ancak idare aleyhine açılabileceğine işaret edilmiş; 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 13. maddesinde de, kişilerin kamu hukukuna tabi görevlerle ilgili olarak uğradıkları zararlardan dolayı, bu görevleri yerine getiren personel aleyhine değil, ilgili kurum aleyhine dava açacakları ve kurumun genel hükümlere göre sorumlu personele rücu hakkının saklı olduğu hükme bağlanmıştır.

Dava dosyasının incelenmesinden, Samsun İli, Ayvacık İlçe Emniyet Müdürlüğünde polis memuru olarak görev yapmakta olan davacının, Vezirköprü İlçe Emniyet Müdürlüğünde görev yaptığı dönemde vuku bulan olayda ilçe emniyet müdürünün sözlerinin asta hakaret suçu içeren unsurlara sahip olduğu, sarf edilen sözlerin kişilik haklarına yönelik ağır bir saldırı olduğundan bahisle 30.000,00 TL manevi zararın tazminine karar verilmesi istenmekte ise de, idari yargıda açılacak tazminat davalarında zararın, idarenin herhangi bir işlemi veya eyleminden kaynaklanması gerektiği, kamu görevlilerinin kişisel eyleminden kaynaklanan maddi veya manevi zararların tazminine ilişkin uyuşmazlıkların görüm ve çözüm yerinin adli yargı mercileri olduğu açık olup, oluştuğu ileri sürülen zararın, bir kamu görevlisinin diğer bir kamu görevlisine karşı suç oluşturacak kişisel tutum ve davranışlarından kaynaklandığı, kamu hizmetiyle herhangi bir ilişkisinin olmadığı, idare yönünden hizmet kusuru oluşturmadığı anlaşılmıştır.

Yukarıda sözüedilen mevzuat hükümleri uyarınca, memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken kusurlu davrandıklarından bahisle haklı ya da haksız olarak yargı mercileri önüne çıkarılmasını önlemek ve kamu hizmetinin sekteye uğratılmadan yürütülmesini sağlamak suretiyle kamu düzenini korumak amaçlanmış; aynı zamanda, zarara uğrayan kişi bakımından, memurlar veya diğer kamu görevlilerine oranla ödeme gücü daha yüksek olan bir sorumlu (idare) muhatap kılınmıştır.

Buna göre, kural olarak, kamu görevlisinin görev ve yetkilerini kullandığı sırada doğan zararın giderilmesi istemiyle, görev kusurunu kapsayan hizmet kusuru esasına dayanılarak, idari yargıda ve ancak idare aleyhine dava açılabilecek; yargı yerince tazminle yükümlü tutulması halinde idare, ilgili yasa kurallarının gösterdiği şekil ve şartlara uygun olarak, sorumlu personeline rücu edebilecektir.

 Ancak, kamu görevlilerince görevleri sırasında gerçekleştirilen işlem ya da eylemler sırasında, ağır kişisel kusur ile hareket edilmiş olması ve bu kusurun hizmet kusurundan ayrılabilir nitelikte bulunması durumlarında, hizmet kusuru ve zarara konu olay arasındaki illiyet bağı kesileceğinden, kamu görevlisinin yukarıda belirtilen Anayasal ve yasal korumadan yararlanması ve  kamu görevlisine karşı şahsi kusuruna dayanılarak  açılan davanın, 2577 sayılı Kanun çerçevesinde idari yargı yerinde görülmesi mümkün olmayacaktır.

Belirtilen durum karşısında, suç teşkil eden eylemler kamu görevi sırasında gerçekleşmiş olsa bile kamu hizmetinin bir gereği olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığı, bu itibarla ağır kişisel kusura dayalı eylem sonucu idarenin hizmet kusuru ile dava konusu olay arasındaki illiyet bağının kesildiği ve bu nedenle davanın haksız fiillere özgü özel hukuk hükümleri çerçevesinde adli yargı yerinde görülmesi gerektiği kanaatine ulaşılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, Kırşehir 1.Asliye Hukuk Mahkemesince verilen görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç      : Davanın çözümünde ADLİ YARGI YERİNİN görevli olduğuna, bu nedenle Kırşehir 1.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 9.12.2014 gün ve E:2014/198, K:2014/1157 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 6.7.2015 gününde, Üyelerden Eyüp Sabri BAYDAR ve Nurdane TOPUZ’un KARŞIOYLARI ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

  Başkan

Serdar

ÖZGÜLDÜR

 

 

 

Üye

Eyüp Sabri

BAYDAR

 

 

 

 

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

 

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

 

Üye

Ayhan

AKARSU

Üye

Nurdane

TOPUZ

 

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT