);

Single Blog Title

This is a single blog caption

ÖZET: İcra müdürlüğünce yapılan ihale sonucu davacı bankaca alınan araca ilişkin olarak Vergi Dairesince tahsil edilen katma değer vergisi ve damga vergisinin iadesine karar verilmesi istemiyle açılan davanın; davacı Bankanın İcra Müdürlüğü işlemlerine karşı herhangi bir itirazda bulunmaması ve talep edilen vergi tutarlarını Vergi Dairesine yatırması nedeniyle, artık bir vergi alacağına itiraz mahiyetini taşıması karşısında, İDARİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

                    T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

HUKUK BÖLÜMÜ

ESAS NO      : 2014 / 934

KARAR NO : 2014 / 978

KARAR TR   : 17.11.2014

ÖZET: İcra müdürlüğünce yapılan ihale sonucu davacı bankaca alınan araca ilişkin olarak Vergi Dairesince tahsil edilen katma değer vergisi ve damga vergisinin iadesine karar verilmesi istemiyle açılan davanın; davacı Bankanın İcra Müdürlüğü işlemlerine karşı herhangi bir itirazda bulunmaması ve talep edilen vergi tutarlarını Vergi Dairesine yatırması nedeniyle, artık bir vergi alacağına itiraz mahiyetini taşıması karşısında, İDARİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

K  A  R  A  R

Davacı             : T.C. Ziraat Bankası A.Ş.

Vekili                : Av. O.K.

Davalı              : Ankara Vergi Dairesi Başkanlığı (Gölbaşı Vergi Dairesi Müdürlüğü)

Vekili                : Av.F.B.Y.

O L A Y          : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin Gölbaşı İcra Müdürlüğü’nün 2012/1230 Tal.E.sayılı icra dosyası ile satışa çıkartılan aracı alacağına mahsuben aldığını, aracın devri esnasında 9.540,00 TL KDV ve 301.57 TL damga vergisinin icra dairesi tarafından hesaplandığını ve vergi dairesine ödendiğini, müvekkil bankanın katma değer vergisinden ve damga vergisinden muaf olduğunu belirterek, vergi dairesine ödenmiş olan 9.540,00 TL KDV ve 301,57 TL damga vergisinin iadesine karar verilmesi istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

Davalı Ankara Vergi Dairesi Başkanlığı vekili 28.08.2013 tarihli cevap dilekçesi ile; görev itirazında bulunmuştur.

Ankara 6.Vergi Mahkemesi; 28.01.2014 gün ve 2013/1380 Esas sayılı kararı ile; Olayda, davalı idare vekili tarafından, her ne kadar dava konusu vergilerin icra müdürlüğünün tesis ettiği bir işlemden kaynaklandığı belirtilerek Uyuşmazlık Mahkemesi’nin 11.3.2013 tarih ve E:2012/182, K:2013/321 sayılı kararına atıfta bulunmak suretiyle davanın görev yönünden reddi gerektiği iddia edilmiş ise de; söz konusu Uyuşmazlık Mahkemesi kararında, ihtilaf konusu işlemin, ihale neticesi yapılan taşınmaz satışı nedeniyle katma değer vergisi ve ihale damga pulu bedelinin alınmamasına karar verilmesi istemiyle icra müdürlüğüne yapılan başvurunun reddine ilişkin işlem olması ve ilk derece mahkemesince, bu başvurunun 2004 sayılı icra ve iflas Kanunu’nun 16.maddesi uyarınca yapılan şikayet olarak değerlendirilmesi nedeniyle adli yargı yerinin görevli olduğu değerlendirmesi yapılmıştır. Oysa ki, Mahkememiz esasına kayıtlı iş bu dosyada, icra müdürlüğü işleminin değil, vergi dairesince tahsil edilen ve vergi mahkemesinin görevine giren katma değer vergisi ve damga vergisinin iadesine ilişkin olması ve vergi mahkemesinin görevine giren bir verginin iadesi istemiyle açılmış bir davada da, ancak vergi mahkemesince inceleme yapılıp karar verilebileceğinden, davalı idarenin görev itirazının reddi gerektiği” şeklindeki gerekçesiyle davalı idarenin görev itirazının reddine karar vermiştir.

Davalı Ankara Vergi Dairesi Başkanlığı vekilinin, adli yargı yararına olumlu görev uyuşmazlığı çıkartılması yolunda süresi içinde verdiği dilekçesi üzerine, dava dosyasının onaylı bir örneği Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmiştir.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı: 23.06.2014 tarih ve 2014/193592 Karar sayılı kararında aynen “2004 sayılı icra ve İflas Kanunu’nun 16. maddesinde “Kanunun hallini mahkemeye bıraktığı hususlar müstesna olmak üzere İcra ve İflas dairelerinin yaptığı muameleler hakkında kanuna muhalif olmasından veya hadiseye uygun bulunmamasından dolayı icra mahkemesine şikayet olunabileceği” hükmü; anılan Kanun’un 17. maddesinde de “şikayet icra mahkemesince kabul edilirse şikayet olunan muamele ya bozulur, yahut düzeltilir”, hükmü, 4. maddesinde de; “İcra ve iflas dairelerinin muamelelerine karşı yapılan şikayetlerle itirazların incelemesi icra mahkemesi hakimi yahut kanun gereğince bu görev kendisine verilmiş olan hakim tarafından yapılır.” hükmünün yer aldığı; uyuşmazlığa neden olan işlem, davacı bankadan icra ihalesi sonucunda satış değeri üzerinden KDV ve damga vergisi alınması işlemi olup, bu işlemin İcra Müdürlüğü tarafından tesis edilmiş olduğu; dolayısıyla, söz konusu harcın tahsiline ilişkin icra Müdürlüğü işleminin kanununa aykırı olduğunun ileri sürülmesi halinde, şikayet üzerine İcra Mahkemesinin, söz konusu icra dosyası üzerinde inceleme yaparak İcra Müdürlüğünün işleminin kanununa uygun olup olmadığı hususunda karar vereceği; aksi halde, başvuru harcı ve karar harcı gibi yargılama sırasında alınan harçlara ilişkin olarak adli mahkemelerce verilen kararların da yasaya uygun olup olmadığı hususunda denetimin vergi mahkemelerince yapılacağı şeklinde bir durumun ortaya çıkmasının söz konusu olacaktır. adli yargılamanın bir parçasını oluşturan uyuşmazlığın İcra Müdürlüğünün tesis ettiği bir işlemden kaynaklanması nedeniyle bu işlemin yasaya uygun olup olmadığı hususunun adli yargı içinde çözümlenmesi gerektiği” şeklindeki açıklamaları ile 2247 sayılı Yasa’nın 10’uncu maddesi uyarınca, olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına ve dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderilmesine karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Eyüp Sabri BAYDAR, Ali ÇOLAK, Nurdane TOPUZ, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Ayhan AKARSU, Mehmet AKBULUT ’un katılımlarıyla yapılan 17.11.2014 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME:

Başvuru yazısı ve dava dosyası örneği üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre, davalı Ankara Vergi Dairesi Başkanlığı vekilinin anılan Yasanın 10/2 maddesinde öngörülen yönteme uygun olarak yaptığı görev itirazının reddedilmesi ve dahi 12/1. maddede belirtilen süre içinde başvuruda bulunması üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nca, davalı Ankara Vergi Dairesi Başkanlığı bakımından 10.maddede öngörülen biçimde, olumlu görev uyuşmazlığı çıkarıldığı anlaşılmaktadır. Usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Birgül YİĞİT’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN’ın davada adli yargının, Danıştay Savcısı Mehmet Ali GÜMÜŞ’ün davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, Gölbaşı İcra Müdürlüğü’nün 2012/1230 Tal.E.sayılı icra dosyası ile satışa çıkartılan aracı alacağına mahsuben alan davacının, aracın devri esnasında vergi dairesine ödemiş olduğu 9.540,00 TL Katma Değer Vergisi ve 301,57 TL damga vergisinin davalı tarafından iadesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.

Dava dilekçesi incelendiğinde, davacı vekilinin davaya konu satışa ilişkin olarak, katma değer vergisi ve damga vergisi alındığını, davacı Ziraat Bankası’nın kamu kurumu olması nedeni ile vergiden muaf olduğunu, bu nedenle gerçekleştirilen vergi, tahakkuk ve tahsil işlemlerinin hukuka aykırı olduğunu iddia ederek, icra baskısı altında ödenen paranın, davacı kuruma iadesine karar verilmesini istemektedir.

Görevli yargı yerinin belirlenmesi açısından öncelikli olarak, iadesi istenilen damga vergisi ve katma değer vergisinin niteliğinin ortaya konulması gerekmektedir.

  1. a) Katma Değer Vergisi Yönünden:

25.10.1984 tarih ve 3095 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’nun ‘Verginin Konusunu Teşkil Eden İşlemler’ başlıklı 1. maddesinde “Türkiye’de yapılan aşağıdaki işlemler katma değer vergisine tabidir:

  1. Ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetler,
  2. Her türlü mal ve hizmet ithalatı
  3. Diğer faaliyetlerden doğan teslim ve hizmetler
  4. a) Posta, telefon, telgraf, teleks ve bunlara benzer hizmetler ile radyo ve televizyon hizmetleri,
  5. b) (Değişik bend: 14/03/2007-5602 S.K./10.mad) Her türlü şans ve talih oyunlarının tertiplenmesi ve oynanması
  6. c) Profesyonel sanatçıların yer aldığı gösteriler ve konserler ile profesyonel sporcuların katıldığı sportif faaliyetler, maçlar, yarışlar ve yarışmalar tertiplenmesi, gösterilmesi,
  7. d) (Değişik bent: 29/06/2001 – 4706 S.K./8. md.;Değişik bent: 16/06/2009-5904 S.K./8.mad) Müzayede mahallerinde ve gümrük depolarında yapılan satışlar ile 10/2/2005 tarihli ve 5300 sayılı Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanununa göre düzenlenen ürün senetlerinin, senedin temsil ettiği ürünü depodan çekecek olanlara teslimi,
  8. e) Boru hattı ile hampetrol, gaz ve bunların ürünlerinin taşınmaları
  9. f) Gelir Vergisi Kanununun 70 inci maddesinde belirtilen mal ve hakların kiralanması işlemleri,
  10. g) Genel ve katma bütçeli idarelere, il özel idarelerine, belediyeler ve köyler ile bunların teşkil ettikleri birliklere, üniversitelere, dernek ve vakıflara, her türlü mesleki kuruluşlara ait veya tabi olan veyahut bunlar tarafından kurulan veya işletilen müesseseler ile döner sermayeli kuruluşların veya bunlara ait veya tabi diğer müesseselerin ticari, sınai, zirai ve mesleki nitelikteki teslim ve hizmetleri
  11. h) Rekabet eşitsizliğini gidermek maksadıyla isteğe bağlı mükellefiyetler suretiyle vergilendirilecek teslim ve hizmetler.

Ticari, sınai, zirai faaliyet ile serbest meslek faaliyetinin devamlılığı, kapsamı ve niteliği Gelir Vergisi Kanunu hükümlerine göre; Gelir Vergisi Kanununda açıklık bulunmadığı hallerde, Türk Ticaret Kanunu ve diğer ilgili mevzuat hükümlerine göre tayin ve tespit edilir.

Bu faaliyetlerin kanunların veya resmi makamların gösterdiği gerek üzerine yapılması, bunları yapanların hukuki statü ve kişilikleri, Türk tabiyetinde bulunup bulunmamaları, ikametgah veya işyerlerinin yahut kanuni merkez veya iş merkezlerinin Türkiye’de olup olmaması işlemlerin mahiyetini değiştirmez ve vergilendirmeye mani teşkil etmez.

İthalatın kamu sektörü, özel sektör veya herhangi bir gerçek veya tüzelkişi tarafından yapılması veya herhangi bir şekil ve surette gerçekleştirilmesi, özellik taşıması vergilendirmeye tesir etmez.” şeklindeki düzenleme ile katma değer vergisinin kapsamı belirlenmiş, davaya konu satış işleminin de katma değer vergisine tabi olduğu düzenlenmiştir.

5.10.1984 tarih ve 3095 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’nun ‘Mükellef’ başlıklı 8. maddesinde; “ 1-Katma Değer Vergisinin Mükellefi:

  1. a) Mal teslimi ve hizmet ifası hallerinde bu işleri yapanlar,
  2. b) İthalatta mal ve hizmet ithal edenler,
  3. c) Transit taşımalarda gümrük veya geçiş işlemine muhatap olanlar,
  4. d) PTT İşletme Genel Müdürlüğü ve radyo ve televizyon kurumları,
  5. e) (Değişik bend: 14/03/2007-5602 S.K./10.mad) Her türlü şans ve talih oyunlarını tertip edenler,
  6. f) (Mülga bend: 14/03/2007-5602 S.K./11.mad),
  7. g) 1 inci maddenin 3 üncü fıkrasının (c) bendine giren hallerde bunları tertipleyenler veya gösterenler,
  8. h) Gelir Vergisi Kanununun 70 inci maddesinde belirtilen mal ve hakları kiraya verenler,

 ı) İsteğe bağlı mükellefiyette talepte bulunanlardır.

  1. (Değişik bent: 03/06/1986 – 3297/2 md.) Vergiye tabi bir işlem sözkonusu olmadığı veya katma değer vergisini fatura veya benzeri vesikalarda göstermeye hakkı bulunmadığı halde; düzenlediği bu tür vesikalarda katma değer vergisi gösterenler, bu vergiyi ödemekle mükelleftirler. Bu husus kanuna göre borçlu oldukları vergi tutarından daha yüksek bir meblağı gösteren mükellefler için de geçerlidir. (Değişik cümle: 25/12/2003 – 5035 S.K./6. md.) Bu gibi sebeplerle fazla ödenen vergiler, Maliye Bakanlığının belirleyeceği usul ve esaslara göre ilgililere iade edilir.”  şeklindeki düzenleme ile de katma değer vergisi mükellefleri sayılmıştır.

Aynı Kanunun, ‘Sosyal ve Askeri Amaçlı İstisnalarla Diğer İstisnalar’ başlıklı 6. Bölümünün, 17. Maddesinin, 4. Fıkrasının ‘r’ bendinde; “Kurumların aktifinde veya belediyeler ile il özel idarelerinin mülkiyetinde, en az iki tam yıl süreyle bulunan iştirak hisseleri ile taşınmazların satışı suretiyle gerçekleşen devir ve teslimler ile bankalara borçlu olanların ve kefillerinin borçlarına karşılık taşınmaz ve iştirak hisselerinin (müzayede mahallerinde yapılan satışlar dahil) bankalara devir ve teslimleri” vergi istisnaları arasında gösterilmiştir.

Davacı vekili dava dilekçesinde,  davacı kurumun niteliği gereği, 3095 sayılı Kanun ile belirlenen vergi istisnaları arasında yer aldığını ve bu nedenle kendisinden tahsil edilen vergiden muaf olduğunu belirterek, tahsil edilen katma değer vergisinin iadesini istemiştir. Bu nedenle, uyuşmazlığa konu ihtilafın çözümlenmesi için, 3095 sayılı Kanun gereğince tahsil edilen verginin mahiyetinin incelenmesi ve davacının iddia ettiği gibi, bu vergiden muaf olup olmadığını ortaya konulması gerekmektedir.  Bu noktada, söz konusu incelemenin hangi mahkeme eli ile yapılması gerektiğine ilişkin yasal düzenlemelerin incelenmesi ve görevli yargı yerinin bu mevzuat çerçevesinde belirlenmesi yerinde olacaktır.

213 sayılı Vergi Usul Kanununun “Kanunun Şümulü” başlıklı 1. maddesinde, bu kanun hükümlerinin ikinci maddede yazılı olanlar dışında, genel bütçeye giren vergi, resim ve harçlar ile il özel idarelerine ve belediyelere ait vergi, resim ve harçlar hakkında uygulanacağı belirtilmiş,

213 sayılı Vergi Usul Kanununun “Vergi Davalarının Konusu” başlıklı 378.. maddesinde, “Vergi mahkemesinde dava açabilmek için verginin tarh edilmesi, cezanın kesilmesi, tadilat ve takdir komisyonları kararlarının tebliğ edilmiş olması; tevkif yoluyla alınan vergilerde istihkak sahiplerine ödemenin yapılmış ve ödemeyi yapan tarafından verginin kesilmiş olması lazımdır.

 Mükellefler beyan ettikleri matrahlara ve bu matrahlar üzerinden tarh edilen vergilere karşı dava açamazlar. Bu Kanunun vergi hatalarına ait hükümleri mahfuzdur.” denilerek hak edişten kesinti yapılmak sureti ile tahsil edilen vergiler hakkında açılacak davaların da vergi davası kapsamında sayılması gerektiği belirtilmiş,

2576 sayılı Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanunun “Vergi Mahkemelerinin Görevleri” başlıklı 6. maddesinde, Vergi Mahkemelerinin genel bütçeye, il özel idareleri, belediye ve köylere ait vergi, resim ve harçlar ile benzeri mali yükümler ve bunların zam ve cezaları ile tarifelere ilişkin davalarla, bu konularla ilgili olarak 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun uygulanmasına ilişkin davaları ve diğer kanunlarla verilen işleri çözümleyeceği hükmüne yer verilmiştir.

Görüldüğü üzere, davacının 3095 sayılı Kanunun 1,8 ve 17. Maddeleri gereğince, davacının katma değer vergisi mükellefi olup olmadığı, mükellef ise yapılan satış işlemi itibari ile kanunda düzenlenen istisnalardan yararlanıp yararlanamayacağı ya da vergiden muaf kabul edilip edilmeyeceği konularında, inceleme yapma görevi, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu ve 2576 sayılı Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun maddeleri uyarınca Vergi Mahkemesi’ne  verildiğinden, davacının katma değer vergisine ilişkin talebi yönünden görevli yargı yerinin idari yargı olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

  1. b) Damga Vergisi Yönünden:

01.07.1964 tarih ve 488 sayılı Damga Vergisi Kanunu’nun ‘Mükellef’ başlıklı 3. maddesinde; “Damga Vergisinin mükellefi kağıtları imza edenlerdir.

Resmi dairelerle kişiler arasındaki işlemlere ait kağıtların Damga Vergisini kişiler öder.

Yabancı memleketlerle Türkiye’deki yabancı elçilik ve konsolosluklarda düzenlenen kağıtların vergisini, Türkiye’de bu kağıtları resmi dairelere ibraz eden, üzerlerinde devir veya ciro işlemleri yapanlar veya herhangi bir suretle hükümlerinden faydalananlar öderler. Ancak bunlardan ticari veya mütedavil kağıt mahiyetinde bulunanların vergisini, bunları en evvel satan veya kabul veya başka suretle kullanan kişiler öderler.” denilmek sureti ile damga vergisi mükellefleri belirlenmiş ve damga vergisinin asıl mükellefi belgeyi düzenleyen olmakla birlikte, resmi dairelerle yapılan işlemlerde verginin mükellefi olarak kişiler gösterilmiştir

01.07.1964 tarih ve 488 sayılı Damga Vergisi Kanunu’nun ‘Makbuz Karşılığı Ödemelerde Ödemenin Zamanı’ başlıklı 22. maddesinde(Değişik madde: 30/12/2004 – 5281 S.K./3.mad) Makbuz karşılığı ödemelerde Damga Vergisi;

  1. a) Maliye Bakanlığınca belirlenen mükellefler, kurum ve kuruluşlar tarafından bir ay içinde düzenlenen kağıtların vergisi, ertesi ayın yirminci günü akşamına kadar vergi dairesine bir beyanname ile bildirilir ve yirmi altıncı günü akşamına kadar ödenir.
  2. b) (a) bendi dışındaki hallerde, kâğıdın düzenlendiği tarihi izleyen onbeş gün içinde vergi dairesine bir beyanname ile bildirilir ve aynı süre içinde ödenir.

Maliye Bakanlığı, bu maddenin uygulanmasına ilişkin usûl ve esasları belirlemeye, lüzum göreceği işlemlere ilişkin kâğıtlara ait verginin yukarıdaki sürelere bağlı kalmaksızın ve beyanname aranmaksızın kâğıdın düzenlenmesinden önce veya noterlerce işleme tâbi tutulması sırasında ödenmesi zorunluluğunu getirmeye, vergiyi işlem anında ilgili kamu kurum veya kuruluşuna makbuz karşılığı ödettirmeye yetkilidir.” şeklindeki düzenleme ile de damga vergisi beyannamesini vermekle yükümlü kişiler ve verme zamanına ilişkin sürelere yer verilmiştir. Maddenin a bendinde Maliye Bakanlığı’nca vergi mükellefi olarak belirlenen kişilerden, b fıkrasında ise Maliye Bakanlığı tarafından belirlenenler dışında kalan kişiler yönünden düzenleme yapılmıştır.

488 sayılı Kanun’un Damga Vergisinden istisnaları düzenleyen 2 numaralı tablosunun ‘ Ticari ve Medeni İşlerle İlgili Kağıtlar ‘ başlıklı IV bölümünün 35 numaralı alt başlığında; “5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 8 inci maddesinin birinci fıkrasının (12) numaralı bendi kapsamındaki işlemler nedeniyle düzenlenen kâğıtlar” vergi istisnası kabul edilmiştir.

5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu,  21/6/2006 tarih ve 26205 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 36. Maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır, ancak 5520 sayılı Kanun’un Geçici 1. Maddesinin 5. Fıkrasındaki; “(Diğer kanunlarla 5422 sayılı Kanuna yapılmış olan atıflar, ilgili olduğu maddeler itibarıyla bu Kanuna yapılmış sayılır.” Hükmü gereğince, 488 sayılı Damga Vergisi Kanunu’nda 5422 sayılı Kanun’a yapılan atıf, 21.06.2006 tarihi itibari ile 5520 sayılı Kanun’a yapılmış gibi işlem görecektir.

21/6/2006 tarih ve 26205 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun ‘ İstisnalar’ başlıklı 5/1-f bendinde; “ Bankalara borçları nedeniyle kanunî takibe alınmış veya Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna borçlu durumda olan kurumlar ile bunların kefillerinin ve ipotek verenlerin sahip oldukları taşınmazlar, iştirak hisseleri, kurucu senetleri ve intifa senetleri ile rüçhan haklarının, bu borçlara karşılık bankalara veya bu Fona devrinden sağlanan hasılatın bu borçların tasfiyesinde kullanılan kısmına isabet eden kazançların tamamı ile bankaların bu şekilde elde ettikleri söz konusu kıymetlerin satışından doğan kazançların %75’lik kısmı.” şeklindeki düzenleme ile, takibe konu banka borcu  tahsili kapsamında yürütülen işlemlerin, damga vergisinden muaf olduğu düzenlenmiştir. Dosya kapsamında incelenen açık artırma tutanağında da,  takip dosyası kapsamında icra takibini Ziraat Bankası’nın başlattığı ve dava dışı şirketin bankaya olan borcundan dolayı,şirkete ait aracın satışını istediği görülmektedir.

Davacı vekili dava dilekçesinde,  davacı kurumun niteliği gereği, 5520 sayılı Kanun ile belirlenen vergi istisnaları arasında yer aldığını ve bu nedenle kendisinden tahsil edilen vergiden muaf olduğunu belirterek, tahsil edilen katma değer vergisinin iadesini istemiştir. Bu nedenle, uyuşmazlığa konu ihtilafın çözümlenmesi için, 488 sayılı Kanun gereğince tahsil edilen verginin mahiyetinin incelenmesi ve davacının iddia ettiği gibi, bu vergiden muaf olup olmadığını ortaya konulması gerekmektedir.  Bu noktada, söz konusu incelemenin hangi mahkeme eli ile yapılması gerektiğine ilişkin yasal düzenlemelerin incelenmesi ve görevli yargı yerinin bu mevzuat çerçevesinde belirlenmesi yerinde olacaktır.

213 sayılı Vergi Usul Kanununun “Kanunun Şümulü” başlıklı 1. maddesinde, bu kanun hükümlerinin ikinci maddede yazılı olanlar dışında, genel bütçeye giren vergi, resim ve harçlar ile il özel idarelerine ve belediyelere ait vergi, resim ve harçlar hakkında uygulanacağı belirtilmiş,

213 sayılı Vergi Usul Kanununun “Vergi Davalarının Konusu” başlıklı 378.. maddesinde, “Vergi mahkemesinde dava açabilmek için verginin tarh edilmesi, cezanın kesilmesi, tadilat ve takdir komisyonları kararlarının tebliğ edilmiş olması; tevkif yoluyla alınan vergilerde istihkak sahiplerine ödemenin yapılmış ve ödemeyi yapan tarafından verginin kesilmiş olması lazımdır.

 Mükellefler beyan ettikleri matrahlara ve bu matrahlar üzerinden tarh edilen vergilere karşı dava açamazlar. Bu Kanunun vergi hatalarına ait hükümleri mahfuzdur.” denilerek hak edişten kesinti yapılmak sureti ile tahsil edilen vergiler hakkında açılacak davaların da vergi davası kapsamında sayılması gerektiği belirtilmiş,

2576 sayılı Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanunun “Vergi Mahkemelerinin Görevleri” başlıklı 6. maddesinde, Vergi Mahkemelerinin genel bütçeye, il özel idareleri, belediye ve köylere ait vergi, resim ve harçlar ile benzeri mali yükümler ve bunların zam ve cezaları ile tarifelere ilişkin davalarla, bu konularla ilgili olarak 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun uygulanmasına ilişkin davaları ve diğer kanunlarla verilen işleri çözümleyeceği hükmüne yer verilmiştir.

Görüldüğü üzere, davacının 488 sayılı Kanunun 3,22. Maddeleri ve ek 2 numaralı tablosu gereğince,  damga vergisi mükellefi olup olmadığı, mükellef ise yapılan satış işlemi itibari ile 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu ve 5422 sayılı Kanun’u yürürlükten kaldıran 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nda düzenlenen istisnalardan yararlanıp yararlanamayacağı ya da vergiden muaf kabul edilip edilmeyeceği konularında, inceleme yapma görevi, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu ve 2576 sayılı Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun maddeleri uyarınca Vergi Mahkemesi’ne verildiğinden; davacının katma değer vergisi ile damga vergisine ilişkin talepleri yönünden görevli yargı yerinin idari yargı (Vergi Mahkemesi) olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

S O N U Ç  : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın BAŞVURUSUNUN REDDİNE,17.11.2014 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

Başkan

Serdar

ÖZGÜLDÜR

Üye

Eyüp Sabri

BAYDAR

 

 

 

 

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

 

     Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

 

Üye

Ayhan

AKARSU

Üye

Nurdane

TOPUZ

 

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT