ÖZET: Halk Eğitim Merkezi Müdürlüğü’nde usta öğretici olarak görev yapan davacının, haksız olarak görevine son verilmesi nedeniyle talep ettiği kıdem ve ihbar tazminatının ödenmesi istemiyle açtığı davanın, ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.
T.C. UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ HUKUK BÖLÜMÜ ESAS NO : 2014 / 437 KARAR NO : 2014 / 472 KARAR TR : 01.04.2014 | ÖZET: Halk Eğitim Merkezi Müdürlüğü’nde usta öğretici olarak görev yapan davacının, haksız olarak görevine son verilmesi nedeniyle talep ettiği kıdem ve ihbar tazminatının ödenmesi istemiyle açtığı davanın, ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk. |
K A R A R
Davacı : F.Ş.
Vekili : Av.C.A.
Davalı : 1-Milli Eğitim Bakanlığı
Vekili : Av.İ.P.
2-SSK Genel Müdürlüğü
Vekili : Av.Y.D.
O L A Y : Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; Nusaybin Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 18.04.2007 gün ve E:2005/75 K:2007/101 sayılı kesinleşen kararı ile, davacının SSK’ya bildirilen günler dışında 01.12.1995 ve 28.12.2001 tarihleri arasında 1112 gün Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı Halk Eğitim Müdürlüğü’nde asgari ücretle çalıştığının tespitine karar verildiğini, davacının 01.12.1995-15.031998 arası sigortalı, sonrasında sigortasız olarak çalıştığını, 08.01.2002 tarihinde yasal hiçbir gerekçe olmadan iş akdinin keyfi olarak feshedildiğini belirterek; fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 300.00 YTL ihbar tazminatı ile 600.000 YTL kıdem tazminatının fesih tarihinden itibaren işleyecek bankalarca uygulanan en yüksek faiziyle birlikte tahsili istemiyle adli yargıda dava açmıştır.
NUSAYBİN ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ (İŞ MAHKEMESI SIFATIYLA): 28.11.2008 gün ve E:2008/15 K:2008/343 sayılı kararı ile, davalı Milli Eğitim Bakanlığı yönünden davanın kabulüne, diğer davalı SSK Genel Müdürlüğüne karşı açılan davanın husumetten reddine karar vermiş; verilen karar davalılardan Milli Eğitim Bakanlığı tarafından temyiz edilmiştir.
YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ: 20.04.2011 gün ve E:2009/10500 K:2011/12073 sayılı BOZMA İLAMINDA: “…somut olayda, davacının Mardin Halk Eğitim Müdürlüğü’nün istemi ve Mardin Valiliği’nin 201.12.1995 tarihli onayı ile dikiş kursunda usta öğretici olarak görevlendirildiği anlaşılmakta ise de, tüm çalışma dönemi açısından taraflar arasındaki ilişkinin statü hukukuna tabi olup olmadığının, aradaki hukuki ilişkinin iş sözleşmesi olarak nitelendirilip nitelendirilmeyeceğinin belirlenmesi için, davacının fesih tarihine kadar Valilik onayına bağlı olarak çalıştırılıp çalıştırılmadığı araştırılmalı, bu hususta düzenlenen Valilik Olurlarının tamamı getirtilerek sonucuna göre hüküm kurulmalıdır…” gerekçesiyle temyiz olunan kararın bozulmasına karar verilmiştir.
NUSAYBİN ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ (İŞ MAHKEMESİ SIFATIYLA): 11.10.2012 gün ve E:2011/598 K:2012/358 sayılı kararında “…Yargıtay bozma ilamı ve delillerin değerlendirilmesi sonucunda; 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 89. Maddesi ve davacının Valilik Oluru ile görev yaptığı hususu dikkate alındığında taraflar arasındaki hukuki ilişkinin iş sözleşmesi olarak nitelendirilemeyeceği …” gerekçe gösterilmek suretiyle “Mahkememizin görevsizliğine, Mardin İdare Mahkemesinin görevli olduğuna, bu davaya bakmakla görevli Mardin İdare Mahkemesi olduğu anlaşıldığından kararın kesinleşmesinin ardından 2 haftalık yasal süre içerisinde başvurulmadığı takdirde dava dosyasının Mardin İdare Mahkemesine gönderilmesine” karar verilmiş; verilen karar SSK Genel Müdürlüğü vekili tarafından temyiz edilmiştir.
YARGITAY 7.HUKUK DAİRESİ: 21.05.2013 gün ve E:2013/10468 K:2013/9305 sayılı DÜZELTEREK verdiği ONAMA ilamında ;“…İdari nitelikteki bir davanın hukuk mahkemesine açılması durumunda izlenecek sürece ilişkin olarak, 01.10.2011 günü yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile 2577 sayılı İdari Yargılama Usul Kanununda birbirini tamamlayan düzenlemeler yer almaktadır. 6100 sayılı Kanunun “Dava şartları” başlığını taşıyan 114. maddesinde, yargı yolunun caiz olması durumu, dava koşulları arasında sıralanmış, “Dava şartlarının incelenmesi” başlıklı 115. maddesinde, dava koşulu eksikliğini saptayan mahkemece davanın usulden reddine karar verileceği belirtilmiştir. Diğer taraftan 2577 sayılı Kanunun “İdari Dava Türleri ve İdari Yargı Yetkisinin Sınırı” başlığını taşıyan 2. maddesinde; idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve amaç yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları ile idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan zarar görenlerce açılan tam yargı davaları idari dava türleri olarak sıralanmış; “Görevli Olmayan Yerlere Başvurma” başlıklı 9. maddesinde; çözümlenmesi Danıştay’ın, idare ve vergi mahkemelerinin görevlerine girmesine karşın, adli yargı yerlerine açılmış bulunan davaların görev noktasından reddi durumunda, bu konudaki kararların kesinleşmesini izleyen günden itibaren (30) gün içinde görevli mahkemede dava açılabileceği, görevsiz yargı makamına başvuru tarihinin, Danıştay’a, idare ve vergi mahkemelerine başvurma tarihi olarak kabul edileceği, adli yargı yerlerine açılan ve görevsizlik sebebiyle reddedilen davalarda, görevsizlik kararının kesinleşmesinden sonra, anılan (30) günlük süre geçirilmiş olsa da, idari dava açılması için öngörülen süre henüz dolmamış ise bu süre içinde idari dava açılabileceği bildirilmiştir.
Yukarıdaki yasal düzenleme ve açıklamalar ışığı altında inceleme konusu dava değerlendirildiğinde; idari yargı alanına giren davanın dava koşulu eksikliğine dayalı olarak usulden reddine karar verilmesi gerekirken, mahkemece eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu, 6100 sayılı Kanunun hukuk mahkemeleri arasındaki görev konusunda uygulama olanağına sahip 20. maddesi uyarınca karar oluşturulması isabetsiz olduğu gibi, ayrıca, idari yargıda görülmesi gereken davanın yargı yolu yanlışlığı nedeniyle adli yargıda açılması durumunda görevli idari yargı mahkemesi belirtilerek dosyanın anılan mahkemeye gönderilmesi yönünde hüküm oluşturulamayacağı da dikkate alınmaksızın karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Ne var ki, bu aykırılıkların giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hüküm bozulmamalı, kararı diğer davalının temyiz etmediği de gözetilerek HMK’nun 370/2.maddesi gereğince düzeltilerek onanmalıdır…” gerekçesiyle hüküm fıkrasının tümü ile çıkarılarak yerine;
“1-Davaya bakmaya adli yargı değil idari yargı yeri görevli olduğundan dava dilekçesinin yargı yolu yanlışlığı nedeniyle reddine… hükmün bu düzeltilmiş şekliyle ONANMASINA…” şeklinde verilen karar kesinleşmiştir.
Dava dosyası, davacı vekilinin talebi üzerine İdare Mahkemesine gönderilmiştir.
MARDİN İDARE MAHKEMESİ: 22.11.2013 gün ve E:2013/1930 K:2013/2175 sayılı kararında; “…dava yenilenmek isteniyorsa, Mahkememize hitaben yazılmış, iki nüsha dilekçe ile davanın yenilenmesi ve davacı tarafından davacı vekiline verilmiş ve üzerine baro pulu yapıştırılmış vekaletnamenin de dava dilekçesine eklenmesi gerekmektedir.
Bunun yanında, davacının ücretli öğretmen olarak görevlendirme işlemleri Mardin Valiliği tarafından yapıldığından, yenilenecek dava dilekçesinde davalı olarak yalnızca Mardin Valiliği’nin gösterilmesi gerekmektedir…” gerekçesiyle; 2577 sayılı Kanunun 3. Maddesine uygun bulunmayan dava dilekçesinin, aynı Kanunun 15. maddesinin 1/d bendi gereğince reddine karar vermiştir.
Davacı vekili bunun üzerine aynı istemle Mardin Valiliği’ne karşı ihbar ve kıdem tazminatı için idari yargıda dava açmıştır.
MARDİN İDARE MAHKEMESİ: 03.03.2014 gün ve E:2014/80 sayılı gönderme kararında “…bakılan davada davacının hak iddiasında bulunduğu dönemde her ne kadar statü hukukuna tabi ve kamu görevlisi olarak görev yaptığı görülmekte ise de; talep edilen ihbar ve kıdem tazminatı, statü hukukundan kaynaklanan haklardan olmayıp, İş Kanununda düzenlenen haklardan olduğu, bu uyuşmazlığın görüm ve çözümünde adli yargı görevlidir…” şeklindeki gerekçe ile, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun’un 19. Maddesi hükümleri uyarınca görevli yargı merciinin belirlenmesi için dosyanın Uyuşmazlık mahkemesine gönderilmesine, Uyuşmazlık Mahkemesi’nce karar verilinceye kadar davanın ertelenmesine karar vererek dosya Mahkememize gönderilmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE :
Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Eyüp Sabri BAYDAR, Ali ÇOLAK, Sıddık YILDIZ, Nurdane TOPUZ, Ayhan Akarsu ve Mehmet AKBULUT’un katılımlarıyla yapılan 01.04.2014 günlü toplantısında:
l-İLK İNCELEME:Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre, İdare Mahkemesi’nce anılan Yasa’nın 19. maddesinde öngörülen usul ve yönteme uygun biçimde başvuruda bulunulduğu anlaşılmaktadır. Usule ilişkin herhangi bir noksanlık görülmediğinden esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.
II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Filiz BUDAK’ın, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN ile Danıştay Savcısı Mehmet Ali GÜMÜŞ’ün davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava, Halk Eğitim Merkezi Müdürlüğü’nde usta öğretici olarak görev yapan davacının, haksız olarak görevine son verilmesi nedeniyle talep ettiği kıdem ve ihbar tazminatının ödenmesi istemiyle açılmıştır.
506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 2. Maddesinde “Bir hizmet akdine dayanarak bir veya birkaç işveren tarafından çalıştırılanlar bu kanuna göre sigortalı sayılırlar…” denilmiş, aynı Yasanın “Uyuşmazlıkların Çözüm Yeri” Başlıklı 134. maddesinde, “Bu kanunun uygulanmasından doğan uyuşmazlıklar, yetkili iş mahkemelerinde veya bu davalara bakmakla görevli mahkemelerde görülür” hükmüne yer verilmiş; 506 sayılı yasa hükümleri 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 106. maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır. 5510 sayılı Kanunun 3.maddesinde; kısa ve/veya uzun vadeli sigorta kolları bakımından adına prim ödenmesi gereken veya kendi adına prim ödemesi gereken kişi sigortalı olarak tanımlanmış; 79.madde ile başlayan Dördüncü Kısmında, primlere ilişkin hükümlere yer verilmiş; 101. maddesinde “Bu kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde, bu kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıklar İş Mahkemelerinde görülür” denilmiştir.
Öte yandan, 4857 sayılı İş Kanununun 1.maddesinde, Kanunun amacının, işverenler ile bir iş sözleşmesine dayanarak çalıştırılan işçilerin çalışma şartları ve çalışma ortamına ilişkin hak ve sorumluluklarını düzenlemek olduğu belirtilmiş; aynı zamanda, bakılan davanın da konusunu oluşturan “İş Sözleşmesi, Türleri ve Feshi” hususuna Kanunun 8.maddesi ve devamında, kıdem tazminatı, ücretli izin, bildirim süresinden kaynaklanan yükümlülük ve haklara ilişkin hususlara ise Kanunun değişik maddelerinde yer verilmiştir.
Diğer taraftan; 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 1. maddesinde, “İş Kanununa göre işçi sayılan kimselerle (o kanunun değiştirilen ikinci maddesinin Ç, D ve E fıkralarında istisna edilen işlerde çalışanlar hariç) işveren veya işveren vekilleri arasında iş akdinden veya iş Kanununa dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının çözülmesi ile görevli olarak lüzum görülen yerlerde iş mahkemeleri kurulur.
Bu mahkemeler:
- A) (Mülga: 18/10/2012-6356/81 md.)
- B) İşçi Sigortaları Kurumu ile sigortalılar veya yerine kaim olan hak sahipleri arasındaki uyuşmazlıklardan doğan itiraz ve davalara da bakarlar.
İş mahkemesi kurulmamış olan yerlerdeki bu davalara o yerde görevlendirilecek mahkeme tarafından, temsilci üyeler alınmaksızın, bu kanundaki esas ve usullere göre bakılır.
Fiili ve hukuki imkânsızlıklar dolayısıyla iş mahkemesinin toplu olarak görevini yapamadığı hallerde de yukarıdaki fıkra hükmü uygulanır.
(Ek fıkra: 2/7/2012-6352/39 md.) Birden fazla iş mahkemesi bulunan yerlerde, sosyal güvenlik hukukundan kaynaklanan davaların görüleceği iş mahkemeleri, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından belirlenebilir.” denilmiştir.
Dosya kapsamında yapılan incelemede; davacı Fikriye Şahin’in 1991-2002 yılları arasında Singer Dikiş Makinaları Ltd. Ştd. ve Milli Eğitim Bakanlığı’nın ortaklaşa düzenlediği dikiş makinaları kursunda usta öğretici olarak çalıştığı, 08.01.2002 tarihinde işine son verildiği, Nusaybin Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 18.04.2007 gün ve E:2005/ 75 K:2007/101 sayılı kesinleşen kararı ile, davacının SSK’ya bildirilen günler dışında 01.12.1995 ve 28.12.2001 tarihleri arasında 1112 gün Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı Halk Eğitim Müdürlüğü’nde asgari ücretle çalıştığının tespitine karar verildiği, davanın bu döneme ait kıdem ve ihbar tazminatının ödenmesi istemiyle açıldığı anlaşılmıştır.
Davacının, 506 sayılı Yasa yürürlükte iken mahalli mülkü amirin tasarrufu ile çalıştığı, idareyle arasında bir hizmet ilişkisi kurulduğu, talep edilen ihbar ve kıdem tazminatının iş kanunundan kaynaklanan haklardan olduğu dikkate alındığında, uyuşmazlığın özel hukuk hükümlerine göre görüm ve çözümünde adli yargı yerinin görevli olduğu sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle, Mardin İdare Mahkemesi’nin başvurusunun kabulü ile Nusaybin Asliye Hukuk Mahkemesi’nin (İş Mahkemesi Sıfatıyla) verdiği görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.
S O N U Ç : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Mardin İdare Mahkemesi’nin BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile, Nusaybin Asliye Hukuk Mahkemesi’nin (İş Mahkemesi Sıfatıyla) 11.10.2012 gün ve E:2011/598 K:2012/358 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 01.04.2014 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.
Başkan Serdar ÖZGÜLDÜR
| Üye Eyüp Sabri BAYDAR
Üye Nurdane TOPUZ | Üye Ali ÇOLAK
Üye Ayhan AKARSU | Üye Sıddık YILDIZ
Üye Mehmet AKBULUT |