);

Single Blog Title

This is a single blog caption

ÖZET : Emekli subay olan davacının, geçirmiş olduğu kalp rahatsızlığı sonucu tedavisi nedeniyle lüzum görülen ve fatura karşılığı davacı tarafından temin edilen, ancak bedeli davalı idare tarafından ödenmeyen İlaçlı Stent bedelinin yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesi istemiyle açılan davanın İDARİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk

                    T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

            HUKUK BÖLÜMÜ

            ESAS NO      : 2015 / 458

            KARAR NO : 2015 / 460

KARAR TR  : 1.6.2015

ÖZET : Emekli subay olan davacının, geçirmiş olduğu kalp rahatsızlığı sonucu tedavisi nedeniyle lüzum görülen ve fatura karşılığı davacı tarafından temin edilen, ancak bedeli davalı idare tarafından ödenmeyen İlaçlı Stent bedelinin yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesi istemiyle açılan davanın İDARİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

K  A  R  A  R

            Davacı            : O.M.Ş.

            Vekili              : Av. T. D.

            Davalılar        : 1- Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı

            Vekilleri         : Av. H.A.& Av. K.K.                       (İdari Yargıda)

                                     Av. T.S. & Av. E. B.                       (Adli Yargıda)

                                     2- Maliye Bakanlığı                         (İdari Yargıda)

O L A Y         : Davacı vekili dava dilekçesinde, “Davacı müvekkilimin geçirdiği kalp rahatsızlığı sonucu, 24.02.2009 tarih, 47 işlem numaralı GATA Kardiyoloji Koroner Anjiyografi Raporunda (Ek-2) belirtildiği üzere; LAD 1 nci dia sonrası %80 darlık (DES) başarılı STENT uygulaması sonucu tam olarak açılmıştır. Raporun arka sayfasındaki resimli grafide de gösterildiği üzere emekli subay müvekkil açısından kalp ana damarındaki %80 darlık hayati tehlike arz etmesi stent uygulamasını zorunlu kılmıştır.

Müvekkilime 24.02.2009 tarihinde, 17.03.2009 tarihli Gülhane Askeri Tıp Akademisi Baştabipliği Kullanıldı Raporunda (Ek-3) belirtildiği üzere, Koroner Stent 3,5 mm x 18 mm bir adet ilaçlı stent impilante edilmiştir. Kullanılan ilaçlı stent ile ilgili fatura, irsaliye ve tahsilat makbuzu örnekleri dilekçemiz ekinde (Ek-4) sayın mahkemeye sunulmuştur.

Sosyal Güvenlik Kurumunda 63.564.002.0 emekli sandığı sicil numarası ile kayıtlı bulunan davacı müvekkil. 17.03.2009 tarihli dilekçesi (Ek-5) ile Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı Ankara Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü Bahçelievler Sağlık Sosyal Güvenlik Merkezine başvurarak; Geçirmiş olduğu kalp rahatsızlığı sonucu tedavisi nedeniyle lüzum görülen ve fatura karşılığı müvekkil tarafından temin edilen toplam 5.617,64 TL ( Beşbinaltıyüzonyedi Türk Lirası Altmışdört kuruş) İlaçlı Stent tutarının tarafına ödenmesini talep etmiştir.

Davalılardan Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı 13.07.2009 tarih ve 3874742 sayılı ilgili yazısı (Ek-6) ile ödememe nedeni olarak “ İLAÇLI STENT UYGULAMASINDA STENT BEDELİNİN KURUMUMUZA FATURA EDİLMESİ HALİNDE, KURUMUMUZ AYRICA STENT BEDELİNİ KARŞILAMAMAKTADIR. İLAÇLI STENT BEDELİ OLARAK KURUMUMUZUN TESPİT ETTİĞİ BİR FİYAT BULUNMAMAKTADIR.” şeklinde açıklamada bulunmuştur. Davalı idarenin bu gerekçesinin hiçbir maddi ve hukuki dayanağı bulunmamaktadır.

Nitekim gerekçenin haksızlığını gösteren ve ekte örneklerini sunduğumuz yargı kararları bulunmaktadır. Bu nedenle iş bu davayı açmak gereği ortaya çıkmıştır.

SONUÇ VE İSTEM: Yukarıda açıklanan nedenler ve resen göz önüne alınacak durumlar karşısında DAVAMIZIN KABULÜ ile,

Davacı müvekkilimin geçirmiş olduğu kalp rahatsızlığı sonucu tedavisi nedeniyle lüzum görülen ve fatura karşılığı müvekkil tarafından temin edilen ancak bedeli davalı idare Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı tarafından ödenmeyen toplam 5.617,64 TL (Beşbinaltıyüzonyedi Türk Lirası Altmışdört kuruş) İlaçlı Stent tutarının istem tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline,

Yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin davalılara yükletilmesine, karar verilmesini, vekil edenim adına, saygı ile dilerim.” demek suretiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

Ankara 7.İdare Mahkemesi: 08.03.2010 gün ve E:2009/1401, K:2010/439 sayı ile özetle; “… 5434 sayılı Kanun kapsamındaki tedavi giderlerinden kaynaklanan uyuşmazlık idari yargı yerlerinde görülüp çözümlenmekte iken, 5510 sayılı Kanun ile, 5434 sayılı Kanunun tedavi giderlerine ilişkin hükümlerinin 01.10.2008 tarihinden itibaren yürürlükten kaldırıldığı, aynı Kanunda finansmanı sağlanacak ve sağlanmayacak sağlık giderlerinin düzenlendiği, davacının, ödediği ilaçlı stent tutarının ödenmesi için başvuruda bulunduğu ve bakılan davanın açıldığı tarihlerde 5510 sayılı Kanunun yürürlükte olduğu, söz konusu ilaçlı stent tutarının ödenip ödenmeyeceği hususunun bu Kanun hükümleri uyarınca değerlendirileceğinden, uyuşmazlığın, yukarıda yer verilen Yasa hükümleri uyarınca adli yargı yerince (İş Mahkemelerinde) görülüp çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.” demek suretiyle davanın görev yönünden reddine karar vermiştir.

            İşbu karara karşı yapılan itiraz üzerine Ankara Bölge İdare Mahkemesi 30.06.2010 gün ve E:2010/4473, K:2010/5396 sayılı ilamı ile özetle; hükmün onanmasına karar vermiş ve karar kesinleşmiştir.

            Davacı vekili aynı istemle bu kez sadece Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığını davalı olarak göstermek suretiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.

            Ankara 9.İş Mahkemesi: 31.10.2013 gün ve E:2010/810, K:2013/1029 sayılı kararı ile özetle; davanın kısmen kabulü kısmen reddine karar vermiştir.

            İşbu karara karşı yapılan temyiz başvurusu üzerine Yargıtay 10.Hukuk Dairesi 17.10.2014 gün ve E:2013/24793, K:2014/19869 sayılı ilamı ile özetle; “… 5510 sayılı Yasanın yürürlüğe girmesinden önce iştirakçi sıfatıyla çalınmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile emekli sıfatıyla 5434 sayılı Kanuna göre emekli, dul ve yetim aylığı almakta olanlar ve ayrıca memurlar ve diğer kamu görevlilerinden ileride emekliliğe hak kazanacaklar yönünden Sosyal Güvenlik Kurumunca tesis edilen işlem ve yapacağı muamelelerin “idari işlem” ve “idari eylem” niteliğini korumaya devam edeceğinden bunların iptali için açılan davaların çözüm yerinin İdari yargı yeri olduğu açıktır.

Somut olayda; 5434 sayılı Kanun kapsamında iştirakçi olarak emekli aylığı almakta olan davacının, 5510 sayılı Kanunun geçici 4 ncü maddesinde değişiklik getiren 5754 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden önce mevcut statüsünde bulunduğu göz önünde bulundurularak ve 6100 sayılı HMK’nın 114/1-b maddesine göre dava şartı olan “yargı yolunun caiz olmaması” nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, işine esasına girilerek yazılı şekilde karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.” demek suretiyle hükmün bozulmasına karar vermiştir.

            Ankara 9. İş Mahkemesi: Yargıtay’ın bozma ilamına uyduktan sonra 29.01.2015 gün ve E:2014/1362, K:2015/50 sayı ile özetle; davanın görüm ve çözümünde idari yargı yerinin görevli olduğundan bahisle, davanın görev yönünden reddine karar vermiş, tarafların kararı temyiz etmemesi üzerine karar kesinleşmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Eyüp Sabri BAYDAR, Ali ÇOLAK, Nurdane TOPUZ, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Ayhan AKARSU ve Mehmet AKBULUT’un katılımlarıyla yapılan 1.6.2015 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27.maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; 2247 sayılı Yasa’nın 14.maddesinde öngörülen biçimde, idari ve adli yargı arasında olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, davacı vekilinin istemi üzerine, adli yargı dosyasının son görevsizlik kararını veren mahkemece, idari yargı dosyası da temin edilmek suretiyle Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Selim Şamil KAYNAK’ın, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Uğurtan ALTUN ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, emekli subay olan davacının, geçirmiş olduğu kalp rahatsızlığı sonucu tedavisi nedeniyle lüzum görülen ve fatura karşılığı davacı tarafından temin edilen, ancak bedeli davalı idare Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı tarafından ödenmeyen toplam 5.617,64 TL (Beşbinaltıyüzonyedi Türk Lirası Altmışdört kuruş) İlaçlı Stent tutarının yasal faizi ile birlikte müteselsilen tahsiline karar verilmesi istemiyle açılmıştır.

31.5.2006 tarih ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu 506, 1479, 2925, 2926 ve 5434 sayılı Kanunlar kapsamındaki hizmet akdine göre ücretle çalışanlar (Sosyal Sigortalılar), kendi hesabına çalışanlar (Bağ-Kur’lular), tarımda kendi adına ve hesabına çalışanlar (Tarım Bağ-Kur’luları), tarım işlerinde ücretle çalışanlar, (Tarım sigortalıları), devlet memurları ve diğer kamu görevlilerini (Emekli Sandığı İştirakçileri), geçici maddelerle korunan haklar dışında, sosyal güvenlik ve sağlık hizmetleri yönünden yeni bir sisteme tabi tutmuş, beş farklı emeklilik rejimini aktüeryal olarak hak ve hükümlülükler yönünden tek bir sosyal güvenlik sistemi altında toplamıştır.5510 sayılı Kanunun iptali amacıyla açılan davada Anayasa Mahkemesi, 15.12.2006 tarih ve E: 2006/111, K: 2006/112 sayılı kararıyla, anılan Kanunun birçok maddesi ile birlikte, bu Kanunun yürürlük tarihinden önce 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu hükümlerine tabi olarak görev yapmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlilerini diğer sigortalılarla aynı sisteme tabi kılan (başta 4/c maddesi) hükümlerin iptaline karar vermiş; bu karardan sonra kabul edilen 17.04.2008 tarih ve 5754 sayılı Kanunla 5510 sayılı Kanunda düzenlemeler yapılmış ve anılan Kanuna eklenen Geçici 1 nci ve Geçici 4 ncü maddelerle, 5754 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 1 Ekim 2008 tarihinden önce 5510 sayılı Kanunun 4 ncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında olanlar (memurlar ile diğer kamu görevlileri) ile bunların dul ve yetimleri hakkında, bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri de dahil 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre işlem yapılacağı hüküm altına alınmıştır. 5754 sayılı Kanunun kimi hükümlerinin iptali istemiyle açılan dava Anayasa Mahkemesi’nin 30.3.2011 tarih ve E: 2008/56, K:2011/58 sayılı kararı ile reddedilmiştir.

5510 sayılı Kanunun 101 nci maddesinde yer alan “…bu Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıklar İş Mahkemelerinde görülür.” bölümünün iptali istemiyle yapılan itiraz başvurusunda Anayasa Mahkemesi, 22.12.2011 tarih ve E: 2010/65, K: 2011/169 sayılı kararıyla (RG. 25.1.2012, Sayı: 28184) davayı redle sonuçlandırmakla birlikte; söz konusu kararın Mahkememiz önündeki uyuşmazlığa ışık tutacak şekilde şu gerekçeye dayandırmıştır: “…5754 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden önce memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmakta olanlar, evvelce olduğu gibi 5434 sayılı Kanun hükümlerine tabi olacaklar ve bunların emeklileri bakımından da aynı Kanun hükümleri uygulanmaya devam edecek; ancak 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden sonra memur ve diğer kamu görevlileri olarak çalışmaya başlayanlar ise 5510 sayılı Kanunun 4/c maddesi uyarınca, bu Kanun hükümlerine tabi sigortalı sayılacak ve haklarında 5434 sayılı Kanun değil, 5510 sayılı Kanun’un öngördüğü kural ve esaslar uygulanacak; ihtilaf halinde de adli yargı görevli bulunacaktır. 5754 sayılı Kanunun yürürlüğüyle birlikte, artık Sosyal Sigortacılık esasına göre faaliyet gösteren ve yaptığı, tesis ettiği işlem ve muameleler idari işlem sayılamayacak bir sosyal güvenlik kurumunun varlığından söz etmek gerekli bulunmaktadır. 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce iştirakçisi sıfatıyla çalışmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile emekli sıfatıyla 5434 sayılı Kanun’a göre emekli, dul ve yetim aylığı almakta olanlar ve ayrıca memurlar ve diğer kamu görevlilerinden ileride emekliliğe hak kazanacaklar yönünden ise Sosyal Güvenlik Kurumu’nun tesis edeceği işlem ve yapacağı muameleler idari işlem niteliğini korumaya devam edecek, bunlara ilişkin ihtilaflarda da evvelce olduğu gibi idari yargı görevli olmaya devam edecektir, Bu bakımdan 5510 sayılı Kanunun yürürlüğünden sonra, prim esasına dayalı yani sistemin içeriği ve Kanun kapsamındaki iş ve işlemlerin niteliği göz önünde bulundurulduğunda, itiraz konusu kuralla, yargılamanın bütünlüğü ve uzman mahkeme olması nedeniyle Kanun hükümlerinin uygulanması ile ortaya çıkan uyuşmazlıkların çözümünde iş mahkemelerinin görevlendirilmesinde Anayasa’ya aykırılık görülmemiştir.Ancak, yukarıda açıklandığı üzere 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce statüde bulanan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile ilgili sosyal güvenlik mevzuatının uygulanmasından doğan idari işlem ve idari eylem niteliğindeki uyuşmazlıklarda idari yargının görevinin devam edeceği açıktır…”

Yukarıda sözü edilen mevzuat hükümlerinin ve Anayasa Mahkemesi kararının birlikte değerlendirilmesinden, 5510 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden önce memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmakta olanlar, daha önce olduğu üzere 5434 sayılı Kanun hükümlerine tabi olacakları gibi bunların emeklilikleri bakımından da aynı Kanun hükümlerinin uygulanmaya devam edileceği; ancak, bu Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmaya başlayanların ise 5510 sayılı Kanunun 4/c maddesi uyarınca, bu Kanun hükümlerine tabi sigortalı sayılacağı ve haklarında 5434 sayılı Kanunun değil 5510 sayılı Kanunun öngördüğü kural ve esasların uygulanacağı dolayısıyla ihtilafların da adli yargı yerinde çözümleneceği açıktır.

Kaldı ki; T.C. Anayasası’nın 158.maddesindeki “…diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır ” hükmü uyarınca Anayasa Mahkemesi kararının bu uyuşmazlığın çözümünde esas alınacağı tartışmasızdır.

Bu durumda,5510 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce iştirakçi sıfatıyla çalışmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile emekli sıfatıyla 5434 sayılı Kanuna göre emekli,dul ve yetim aylığı almakta olanlar ve ayrıca memurlar ve diğer kamu görevlilerinden ileride emekliliğe hak kazanacaklar yönünden Sosyal Güvenlik Kurumunca tesis edilen işlem ve yapacağı muamelelerin “idari işlem” ve “idari eylem” niteliğini korumaya devam edeceği, dolayısıyla, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2/1-a maddesinde belirtilen idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları kapsamında bulunan, 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihten önce emekli sandığı iştirakçisi olan davacı tarafından açılan davanın, görüm ve çözümünün idari yargı yerinde görüleceği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, Ankara 7.İdare Mahkemesinin görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

S O N U Ç      : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Ankara 7.İdare Mahkemesince verilen 08.03.2010 gün ve E:2009/1401, K:2010/439 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 1.6.2015 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

Başkan

Serdar

ÖZGÜLDÜR

 

Üye

Eyüp Sabri

BAYDAR

 

 

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

Üye

Ayhan

AKARSU

Üye

Nurdane

TOPUZ

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT