ÖZET : Davalının İcra Müdürlüğünün dosyasına yapmış olduğu itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesi istemiyle açılan davanın, İcra ve İflas Kanunu kapsamında görüm ve çözümünde, ADLİ YARGI YERİNİN görevli olduğu hk.
T.C. UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018 / 412 KARAR NO : 2018 / 472 KARAR TR : 24.9.2018
| ÖZET : Davalının İcra Müdürlüğünün dosyasına yapmış olduğu itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesi istemiyle açılan davanın, İcra ve İflas Kanunu kapsamında görüm ve çözümünde, ADLİ YARGI YERİNİN görevli olduğu hk. |
K A R A R
Davacı : A. S. A.Ş.
Vekilleri : Av. E. G., Av. D. B.
Davalı : Karayolları Genel Müdürlüğü
Vekilleri : Av. Y. P., Av. A.O., Av. Z. D. R.
O L A Y : Davacı vekili dilekçesinde; müvekkili şirkete sigortalı bulunan 33 … 147 plakalı aracın, 17.07.2014 tarihinde, sürücüsünün sevk ve idaresinde Mardin istikametinden Diyarbakır istikametine seyir halinde iken, Mardin Karayolu 39. Km’ye geldiğinde yolda çalışma yapıldığından ve yol taşlı ve mıcırlı olduğundan direksiyon hakimiyetini kaybetmesi sonucu yaralamalı/maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini; kaza nedeniyle, müvekkili tarafından sigortalı araç için 19.08.2014 tarihinde 41.000,00 TL tazminat ödendiğini; ödenen tazminattan 12.300,00 TL sovtaj bedeli düşüldükten sonra kalan 28.700,00 TL’nin şimdilik en az %75 kusur oranına tekabül eden miktarının (21.525,00 TL) olayda yolun bakım ve onarımından sorumlu davalı/borçludan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1472 v.d. maddeleri gereğince rücusu için Diyarbakır 3. İcra Müdürlüğü’nün 2015/296 E. Sayılı dosyası ile davalı aleyhine ilamsız icra takibi başlatıldığını; ödeme emrinin 26.01.2015 tarihinde tebliğ edildiğini, borçlu/davalının borca süresi içerisinde itiraz ettiğini ifade ederek; davalının Diyarbakır 3. İcra Müdürlüğü’nün 2015/296 E. Sayılı dosyasına yapmış olduğu itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesi istemiyle 25.2.2015 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.
DİYARBAKIR 3.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ; 20.11.2017 gün ve E:2015/130, K:2017/640 sayı ile, “(…) İdari Yargılama Usulü Kanununun 2. maddesinin b fıkrasında “İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, idare mahkemelerinde görülür”. hükmü düzenlenmektedir.
Somut olayda; Davacı, 33 … 147 plakalı aracın davacı şirket tarafından K-51293102-0-0 nolu vadeli genişletilmiş kasko sigortası poliçesi ile sigortalandığını, 17/07/2014 tarihinde sürücü E.T.’ün sevk ve idaresindeki sigortalı 33 … 1457 plakalı aracıyla Mardin istikametinden Diyarbakır istikametine seyir halinde iken Mardin karayolu 39 Km ye gelindiğinde yol çalışması nedeniyle, yolun taşlı ve mıcırlı olduğundan direksiyon hakimiyetini kaybetmesi sonucu yaralamalı ve maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiği, meydana gelen kaza nedeniyle davacı şirket tarafından sigortalı 33 ET 147 plakalı araç için 19/08/2014 tarihinde 41.000,00 TL tazminat ödendiği, ödenen tazminatın 12.300,00 TL. Sovtaj bedeli düşüldükten sonra kalan 28.700,00 TL nin şimdilik % 75 kusur oranına tekabül eden 21.525,00 TL’sinin davacı şirketçe dava dışı üçüncü kişiye ödendiği, olaydan yolun bakım ve onanırımdan sorumlu davalıdan 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanununun 1472 ve devam maddeleri gereğince rücusu için icra takibine başlandığı, itiraz üzerine duran ve rücuen tazminata konu icra takibine itirazın iptali için iş bu davayı ikame ettiği. Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 2015/10428 esas 2016/10917 karar ( Davalı “somut olayda Karayolları Genel Müdürlüğü” kamu kurumu niteliğinde olup; dava konusu zarar kamusal görevin yerine getirilmesi sırasında meydana gelmiştir. İdarenin hizmet kusuru niteliğindeki eylem sonucu meydana gelen zararlardan dolayı; İdari Yargılama Usulü Yasasının 2/1-b maddesi gereğince İdareye karşı, idari yargı yerinde tam yargı davası açılması gerekir. Görev sorunu, açıkça veya hiç ileri sürülmese de kendiliğinden (re’sen) dikkate alınır.) sayılı ilamında da belirtildiği gibi davaya konu olayın idari yargı mahkemelerinin görev alanına girdiği anlaşılmakla ve HMK 114/1-b hükmü kapsamında yargı yolunun caiz olmaması nedeniyle HMK 1 14/2 hükmü uyarınca Davanın usulden reddine, mahkememizin yargı yolu bakımından görevsizliğine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarda açıklanan nedenlerle;
1-Dava konusu olayda uyuşmazlığın, davalı idarenin eylem ve işlemlerinden kaynaklanmış olması nedeniyle, idari yargı mahkemelerinin görev alanına girdiği anlaşılmakla ve HMK 114/1-b hükmü kapsamında yargı yolunun caiz olmaması nedeniyle HMK 114/2 hükmü uyarınca DAVANIN USULDEN REDDİNE, mahkememizin yargı yolu bakımından GÖREVSİZLİĞİNE…” karar vermiş, bu karar istinaf yoluna başvurulmaksızın kesinleşmiştir.
Davacı vekili bu defa aynı istemle idari yargı yerinde dava açmıştır.
DİYARBAKIR 3.İDARE MAHKEMESİ; 23.5.2018 gün ve E:2018/464 sayı ile, “(…) Dava dosyasının incelenmesinden; davacı vekili tarafından ilk olarak Diyarbakır 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin E:2015/130 sayısına kayden dava açıldığı, bu davada anılan Mahkemenin 20/11/2017 tarih ve K2017/640 sayılı kararıyla Mahkemenin görevsizliği nedeniyle davanın reddine, idari yargının görevli olduğuna kararı verildiği, anılan kararın taraflarca istinaf edilmemek suretiyle kesinleşmesi üzerine de bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesinde; idari dava türleri; idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel haklan doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları ve tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar olarak tanımlanmış, aynı Kanun’un 15/1-a maddesinde; idari yargının görev alanına girmeyip adli veya askeri yargının görev alanına giren davaların reddedileceği hükme bağlanmıştır.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 67/1. maddesinde; “Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.” hükmü yer almaktadır.
Öte yandan, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun “Karayolu Trafik Güvenliği” başlıklı 13. maddesinde; “Karayolunun yapımı, bakımı, işletilmesi ile görevli ve sorumlu bütün kuruluşlar, karayolu yapısını, trafik güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmakla yükümlüdür. (…) Bu çalışmalar sırasında meydana getirilen tehlikeli durum ve engeller bütün sorumluluk, bunları yaratan kişilere ait olmak üzere zabıtaca kaldırılır, yapılan masraflar sorumlulara ödetilir.” hükmüne, 110. maddesinde ise; “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır. Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir.” hükmüne yer verilmiştir.
Bu durumda, bakılmakta olan davanın, davacı şirkete sigortalı olan aracın, davalı idarenin yapımı, bakımı ve işletilmesi ile görevli ve sorumlu olduğu yol üzerinde seyir halindeyken, çalışma yapılan yolun taşlı ve mucurlu olması nedeniyle direksiyon hakimiyetinin yitirilmesiyle yoldan çıkması sonucu meydana gelen trafik kazasından dolayı ödenen tutardan sovtaj bedeli düşüldükten sonra kalan tutarın %75 kusur oranına isabet eden şimdilik 21.525,00.-TL’lik kısmın, Türk Ticaret Kanunu hükümleri uyarınca davalı idareye rücuu için başlatılan ilamsız icra takibi kapsamında gönderilen ödeme emrine karşı davalı idarece yapılan itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesi isteminden kaynaklandığı ve her ne kadar Diyarbakır 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 20/11/2017 tarih ve K:2017/640 sayılı görevsizlik kararında, dava konusu zararın kamusal görevin yerine getirilmesi sırasında meydana geldiği gerekçesiyle idari yargı yerinin görevli olduğu belirtilmiş ise de; gerek uyumazlığın esasen 2198 sayılı Kanun’dan doğan sorumluluktan kaynaklandığı, gerekse de 2004 sayılı Kanun’un yukarıda alıntılanan 67/1. maddesi uyarınca itirazın iptali davalarının genel hükümler doğrultusunda adli yargı yerince karara bağlanacağı görülmekle, işbu uyuşmazlığın görüm ve çözümünde anılan Kanun’un yukarıda aktarılan 110. maddesi uyarınca adli yargının görevli olduğu sonucuna varılmıştır.
Nitekim, Uyuşmazlık Mahkemesinin 08/04/2013 tarih ve E:2013/339, K2013/524 sayılı kararı da bu yöndedir.
Açıklanan nedenlerle;
1-Davanın adli yargının görev alanına girdiği sonucuna varıldığından, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun’un 19. maddesi uyarınca görevli yargı yerinin belirlenmesi için dosyanın Diyarbakır 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin dosyası ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine,
2-Dosya incelemesinin Uyuşmazlık Mahkemesince karar verilinceye kadar ertelenmesine…” karar vermiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE:
Uyuşmazlık Mahkemesi’nin, Hicabi DURSUN’un Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Birol SONER, Süleyman Hilmi AYDIN, Aydemir TUNÇ ve Turgay Tuncay VARLI’nın katılımlarıyla yapılan 24.9.2018 günlü toplantısında:
I-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; İdare Mahkemesince, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu, adli ve idari yargı yerleri arasında görev uyuşmazlığının doğduğu; idari yargı dosyasının Mahkemece, UYAP üzerinden temin edilen adli yargı kararının kesinleşme şerhli bir örneği ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.
II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava, davalının İcra Müdürlüğünün dosyasına yapmış olduğu itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesi istemiyle açılmıştır.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun “İlamsız takip” başlıklı Üçüncü Bap, 42-49. maddelerinde takip yöntemleri gösterilmiş; değişik 58. maddesinde, takip talebinin icra dairesine yazı ile veya sözlü olarak veya elektronik ortamda yapılacağına işaret edilmiş; değişik 60. maddesine göre, takip talebi üzerine icra müdürünce ödeme emri düzenleneceği ve 62-65. maddelerde itiraza ilişkin hükümlere yer verilmiş olup, değişik 66. maddede, süresi içinde yapılan itirazın takibi durduracağı kurala bağlanmıştır.
İtiraz nedeniyle takibin durması üzerine alacaklıya, itirazın iptali için Yasada iki yola başvurma olanağı tanınmış olup, bunlardan birincisi, 67. maddeye göre mahkemeye başvurmak, ikincisi ise 68, ek 68/a ve ek 68/b maddelerine göre tetkik merciinden itirazın kaldırılmasını istemektir.
İncelenen uyuşmazlıkta alacaklı konumundaki davacı tarafından, değişik 67. maddeye göre mahkemeye başvurmak suretiyle itirazın iptali davası açılmıştır.
Söz konusu 67. Madde (Değişik: 18/2/1965 – 538/37 md.), “(Değişik birinci fıkra: 17/7/2003-4949/15 md.) Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.
(Değişik: 9/11/1988 – 3494/1 md.) Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde kırkından aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.
İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır.
(Mülga dördüncü fıkra: 17/7/2003-4949/103 md.)
Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır.(…)” hükümlerini taşımaktadır.
Anılan Yasanın değişik 1. maddesinin birinci fıkrasında, “Her asliye mahkemesinin yargı çevresinde yeteri kadar icra dairesi bulunur” denilmekte olup, yukarıda hükmü yazılı 67. maddede sözü edilen “mahkeme” ile, icra dairesinin bulunduğu yargı çevresi bakımından bağlı olduğu asliye mahkemesinin anlaşılması ve takip hukukuna özgü bulunan itirazın iptali davasının asliye mahkemesinde görülmesi gerektiği açıktır.
Öte yandan, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “İdari Dava Türleri ve İdari Yargı Yetkisinin Sınırı” başlıklı 2. maddesinde, idari dava türleri: a)İdari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları, b)İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, c)Tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar olarak sayılmıştır.
Bu duruma göre, İcra ve İflas Kanunu’nun değişik 67. maddesine göre açılan itirazın iptali davasının görüm ve çözümünde adli yargı yerinin görevli olduğu sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle davanın görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu dolayısıyla, Diyarbakır 3. İdare Mahkemesinin başvurusunun kabulüyle, Diyarbakır 3.Asliye Hukuk Mahkemesinin 20.11.2017 gün ve E:2015/130, K:2017/640 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.
S O N U Ç : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Diyarbakır 3. İdare Mahkemesinin BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile Diyarbakır 3.Asliye Hukuk Mahkemesinin 20.11.2017 gün ve E:2015/130, K:2017/640 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 24.9.2018 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.
Başkan Üye Üye Üye
Hicabi Şükrü Mehmet Birol
DURSUN BOZER AKSU SONER
Üye Üye Üye
Süleyman Hilmi Aydemir Turgay Tuncay
AYDIN TUNÇ VARLI