);

Single Blog Title

This is a single blog caption

ÖZET: Davacının yakınlarının hemzemin geçitte meydana gelen trafik kazasında hayatını kaybetmesinden dolayı uğradığı maddi ve manevi zararın yasal faiziyle birlikte tazmini istemiyle açtığı davanın, ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

                    T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

HUKUK BÖLÜMÜ

ESAS NO      : 2014 / 704

KARAR NO : 2014 / 762

KARAR TR   : 14.07.2014

 

ÖZET: Davacının yakınlarının hemzemin geçitte meydana gelen trafik kazasında hayatını kaybetmesinden dolayı uğradığı maddi ve manevi zararın yasal faiziyle birlikte tazmini istemiyle açtığı davanın, ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

K  A  R  A  R

 

Davacı               : K.A. vasisi B.A.

Vekili                 : Av. T.G.

Adli Yargıda

Davalılar           : 1- Konya Büyükşehir Belediye Başkanlığı

Vekili                 : Av. M.H.

                           2- T.C.D.D. Genel Müdürlüğü

Vekili                : Av. M.F.

                           3- G.SİGORTA A.Ş.

Vekili                : Av. B.E.Y.

İdari Yargıda

Davalı                : Konya Büyükşehir Belediye Başkanlığı

           O L A Y           :  Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; davacının vasisi olduğu K.A.’ın babasının idaresindeki özel oto ile 27.06.2003 tarihinde, içinde K.A., annesi ve iki kardeşi bulunduğu halde saat 18.00 sıralarında Yeni Otogar- Aksaray Yolu kavşağında bulunan Dr. Sadık Ahmet Cad. hemzemin geçidinde T.C.D.D 71319 Nolu Eskişehir istikametine gitmekte olan trenin kendilerine çarpması sonucu kaza yaptığını; kazada K.A.’ın ağır yaralandığını; babası, annesi ve kardeşlerinin ise hayatını kaybettiğini; kazanın meydana gelmesinde davalıların kusuru olduğunu belirterek; fazlaya ilişkin haklarını saklı kalmak kaydıyla 22.500.000.000 TL maddi, 23.000.000.000 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili istemiyle 10.03.2004 tarihinde adli yargıda dava açmıştır.

Davalılardan TCDD Genel Müdürlüğü vekili ile Konya Büyükşehir Belediyesi vekili süresi içerisinde, davanın hizmet kusuru nedeniyle açıldığı gerekçesiyle görev itirazında bulunmuşlardır.

KONYA 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ; 18.05.2004 gün ve E:2004/103 sayılı kararı ile, davalıların görev itirazının reddine karar vermiştir.

Davalılardan TCDD Genel Müdürlüğü vekilinin olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılması istemiyle başvuruda bulunması üzerine; Danıştay Başsavcısı tarafından TCDD Genel Müdürlüğü yönünden uyuşmazlık çıkarılmıştır.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ: 04.10.2004 gün ve E:2004/77 K:2004/69 sayılı kararda “…28.10.1984 tarih ve 18559 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan, Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları İşletmesi Genel Müdürlüğü ( TCDD )  Ana Statüsü’nün “Amaç ve Kapsam” başlıklı 1. maddesi “ Bu Ana Statünün amacı; 8.6.1984 tarih ve 233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine tabi olarak söz konusu Kanun Hükmünde Kararname çerçevesinde faaliyette bulunmak üzere Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları İşletmesi Genel Müdürlüğü adı altında teşkil olunan Kamu İktisadi Kuruluşunun hukuki bünye, amaç ve faaliyet konuları, organları ve teşkilat yapısı, müessese, bağlı ortaklık ve iştirakleri ile bunlar arasındaki  ilişkileri ve ilgili diğer  hususları  düzenlemektir…” hükmünü taşımakta;  “Hukuki Bünye”  başlıklı 3. maddesinde, bu Ana Statü ile teşkil olunan TCDD İşletmesinin, sermayesinin tamamı Devlete ait, tüzel kişiliğe sahip, faaliyetlerinde özerk ve sorumluluğu sermayesiyle sınırlı bir “ Kamu İktisadi Kuruluşu” olduğuna  ve 233 sayılı KHK. ile bu Ana Statü hükümleri saklı kalmak üzere özel hukuk hükümlerine tabi bulunduğuna işaret edilmekte; 4.maddesinde, sayılan Kuruluş amaç ve faaliyet konularının tamamına yakınının “tekel” kapsamında işler olduğu belirtilmekte; kuruluşu, yönetimi ve denetimi konularında 233 sayılı KHK. Hükümlerine paralel düzenlemelere yer verilmektedir.

            Buna göre, TCDD İşletmesinin, tekel kapsamında kamu hizmeti yürüten, tüzel kişiliğe sahip bir kamu kurumu olduğu tartışmasızdır. 233 sayılı KHK. ve Ana Statü ile, özerk bir tarzda ve ekonomik gereklere uygun olarak kârlılık ve verimlilik ilkeleri doğrultusunda yönetilmesi amacıyla, İşletmenin iktisadi faaliyetleri bakımından özel hukuk hükümlerine tabi kılınmış olması, onun kamu hizmeti yürütmesine ve kamu kurumu niteliğine engel teşkil etmemektedir.

            Dava dilekçesinin incelenmesinden, davacı vekilince olayda davalı işletmenin kusur ve sorumluluğunun bulunduğu ileri sürüldüğüne göre, uğranılan zararın tazmini istemine ilişkin davanın, zararın hizmetin kuruluşu ve işleyişindeki aksaklıklardan doğduğu ve bu nedenle idarenin hizmet kusuru esasına göre sorumlu olduğu nedenine dayanılarak açıldığı anlaşılmaktadır.

Anayasa’nın 125.maddesinin son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu kurala bağlanmış; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2/1-b. maddesinde, idari eylem ve işlemlerden dolayı hakları ihlal edilenler tarafından açılan tam yargı davaları, idari dava türleri arasında sayılmıştır.

            Buna göre ve idare personelinin dikkatsizlik ve tedbirsizliği sonucu oluşan kişisel kusura değil de, zararın kamu hizmetinin yürütülmesi sırasında doğduğu nedeniyle idarenin hizmet kusuruna dayanılmış olması karşısında, tekel niteliğinde kamu hizmeti yürüten TCDD İşletmesinin bu hizmeti yürüttüğü sırada kişilere verdiği zararın tazmini istemiyle açılan dava, olayda kamu hizmetinin yöntemine ve hukuka uygun olarak yürütülüp yürütülmediğinin, hizmet kusuru veya başka nedenle idarenin sorumluluğu bulunup bulunmadığının saptanmasını gerektirmektedir. Bu hususların saptanması ise idare hukuku ilkelerine göre yapılabileceğinden, 2577 sayılı Yasa’nın 2/1-b. maddesi kapsamında bulunan tam yargı davasının görüm ve çözümünde idari yargı yerleri görevlidir.

            Buna karşın, dava konusu zararın, karayolunun demiryolu ile kesiştiği hemzemin geçitte meydana gelen kaza sonucunda oluştuğu nedeniyle ortada bir trafik olayı bulunduğu düşüncesinden hareketle, davanın 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 85., 90. ve 106. maddeleri  hükümleri  uyarınca,   işletenin  hukuki   sorumluluğu  kapsamında  çözümlenmesi gerekeceği ileri sürülebilir ise de; anılan Yasa’da gerek hemzemin geçitin karayolunun uzantısı olduğunu belirten bir tanım ve düzenlemeye yer verilmemesi ve gerekse trenin bu Yasa kapsamına giren bir motorlu taşıt olarak sayılmamış olması karşısında, bu iddiayı kabule olanak bulunmamaktadır.

Nitekim TCDD Ana Statüsü’ne, Yüksek Planlama Kurulunun 27.4.1992 tarih ve 92/T. 29 sayılı kararıyla ilâve edilen Ek 2. maddede, “ Demiryolunun karayolu, köy yolu ve benzeri yollar ile yaptığı kesişmelerde demiryolu ana yol sayılır.

            Bu kesişmelerde yapılan yeni yolun bağlı olduğu kurum veya kuruluş, alt ve üst geçit yapmak ve diğer emniyet tedbirlerini almakla yükümlüdür.

            Demiryolu trafik düzeninin gerektirdiği hallerde söz konusu yollara ait geçitler ile görüşe engel teşkil eden tesisler kime ait olursa olsun kaldırtılır.

            Demiryolu üstünde seyreden araçların karayolu, köy yolu ve benzeri yollardaki araçlara göre geçiş üstünlüğü vardır.”denilmek suretiyle, demiryolunun farklı bir hukuki statüye tabi bulunduğu açıklanmaktadır.

            Belirtilen nedenlerle, hemzemin geçitte  trenin otomobile çarpması sonucunda doğan zararın TCDD İşletmesince tazminine yönelik olarak açılan davanın, idarenin hizmet kusuru esasına göre görüm ve çözümünde idari yargı yeri görevli olduğundan,…” gerekçesiyle  Danıştay Başsavcısının başvurusunun kabulü ile TCDD İşletmesi vekilinin görev itirazının Konya 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce reddine ilişkin kararının kaldırılmasına karar verilmiştir.

            Mahkememizce verilen kararın ardından; 25.01.20005 tarihinde, dosyanın tefriki ile TCDD açısından görevsizlik kararı verilerek diğer davalılar hakkında yargılamaya devam edilmiştir.

KONYA 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ; 22.02.2010 gün ve E:2004/103 K:2010/14 sayılı kararı ile, davalılardan Konya Büyükşehir Belediyesi ile G.SİGORTA A.Ş.ye yönelik davanın reddine, diğer davalı TCDD Genel Müdürlüğü’ne yönelik davanın ise daha önceden tefrik edilerek idari yargı yerinin görevli olması nedeniyle görevsizlik kararı verilmekle bu davalı hakkında da bir karar verilmesine yer olmadığına karar vermiştir.

Adli yargıda verilen karar, davacı vekilince temyiz edilmiştir.

YARGITAY 17. HUKUK DAİRESİ: 26.06.2012 gün ve E:2011/13026 K:2012/8223 sayılı kararında özetle; davalı Konya Büyükşehir Belediyesi’ne karşı hizmet kusuruna dayanılarak açılan davanın idari yargı yerinde açılması gerektiğinden hükmün bu davalı yönünden görev yönünden, diğer davalı G.SİGORTA A.Ş.ne karşı açılan davanın ise araştırmaya yönelik olarak esastan bozulmasına karar vermiş; davacı vekilinin karar düzeltme talebi de aynı Dairece 13.12.2012 gün E:2012/14486 K:2012/14038 sayılı karar ile reddedilmiştir.

KONYA 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 11.06.2013 gün ve E:2013/624 K:2013/920 sayılı kararı ile, Konya Büyükşehir Belediyesi yönünden davanın tefriki ile bu davalı yönünden uyuşmazlık İdare Mahkemelerinin görev alanına girdiğinden dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar vermiş ve verilen karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.

Davacı vekili, bu kez aynı gerekçelerle toplam 214.748,58 TL maddi ve manevi tazminat istemi ile idari yargıda dava açmıştır.

KONYA 2. İDARE MAHKEMESİ:  11.04.2014 gün ve E.2014/434 sayılı gönderme kararında özetle; uyuşmazlığın ölümlü trafik kazasının meydana geldiği hemzemin geçidin bakım ve onarım sorumluluğuna ilişkin olması ve 2918 sayılı Yasa hükümlerinin uygulanması suretiyle çözümlenebilecek mahiyette olması nedeniyle, 2918 sayılı Yasa hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili uyuşmazlığın görüm ve çözümünde aynı Yasa’nın 110. Maddesi hükmü uyarınca adli yargı yerleri görevli olduğunu gerekçe göstererek, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun’un 19. Maddesi hükümleri uyarınca görevli yargı merciinin belirlenmesi için dosyanın Uyuşmazlık mahkemesine gönderilmesine, Uyuşmazlık Mahkemesi’nce karar verilinceye kadar davanın ertelenmesine karar vererek dosya Mahkememize gönderilmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Ali ÇOLAK, Bahri AYDOĞAN, Nurdane TOPUZ, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Ayhan Akarsu ve Mehmet AKBULUT’un katılımlarıyla yapılan 14.07.2014  günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME:Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre, İdare Mahkemesi’nce anılan Yasa’nın 19. maddesinde öngörülen usul ve yönteme uygun biçimde başvuruda bulunulduğu anlaşılmaktadır. Usule ilişkin herhangi bir noksanlık görülmediğinden esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Filiz BUDAK’ın, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN ile Danıştay Savcısı Mehmet Ali GÜMÜŞ’ün davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, hemzemin geçitte meydana gelen trafik kazası nedeniyle anne, baba ve kardeşlerini kaybeden davacının maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı; 10. maddesinde, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmanın Belediye Trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında olduğu belirtilmiştir.

Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.

Dava dosyanın incelenmesinden;  davaya neden olan kazanın 27.06.2003 tarihinde saat 18.00 sıralarında Horozluhan- Pınarbaşı İstasyonları arasında bulunan otomatik bariyerli hemzemin geçitte 71319 nolu Meram Ekspresinin davacının ve annesi ile iki kardeşinin de içerisinde bulunduğu, babası Doğan Akın’ın sevk ve idaresindeki 06 LGV 46 plakalı araçla çarpışması sonucu, otomobil içinde bulunan davacının annesi, babası ve iki kardeşinin hayatını yitirdiği; kazanın meydana geldiği tren yolu üzerinde kontrollü- bariyerli hemzemin geçit düzenlemesi yapılmadan, gerek tren trafiğine gerekse motorlu araç trafiğine geçiş sağlanması sebebi ile kazanın meydana gelmesinde davalı idarenin kusurlu olduğu açıklanarak maddi ve manevi tazminat istemiyle önce adli yargıda ve sonrasında da idari yargıda Konya Büyükşehir Belediyesi hakkında dava açıldığı anlaşılmaktadır.

2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)

Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “ Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısiyle 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

Bu durumda,  2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Her ne kadar uyuşmazlık konusu olay nedeniyle, adli yargıda yapılan yargılama sırasında davalılardan TCDD İşletmesi Genel Müdürlüğü hakkında  2247 sayılı Yasa’nın 10. Maddesine göre çıkarılan uyuşmazlık nedeniyle, Mahkememizce 04.10.2004 gün ve E:2004/77 K: 2004/69 sayılı karar ile “ Hemzemin geçitte karayolu taşıtı ile  trenin çarpışması sonucunda doğan zararın idarenin hizmet kusuru esasına göre tazmini istemiyle açılan davanın, idari Yargıda çözümlenmesi gerektiği” şeklinde karar verilmiş ise de;  idari yargıdaki dava  2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 110. maddesinin  yürürlüğe girdiği 19.01.2011 tarihinden sonra 07.04.2014 tarihinde açılmıştır. İdari yargıda açılan dava tarihine göre, olayımızda  2918 sayılı Geçici 21. Maddesinde açıklanan; “110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” hükmünün de uygulanması söz konusu olmayacaktır.

Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olduğundan, görev konusunda taraflar için bir müktesep hak doğmayacağı; bu nedenle, yeni bir yasayla kabul edilen görev kurallarının, geçmişe de etkili olacağı, bilinen bir genel hukuk ilkesidir.

          Davanın açıldığı andaki kurallara göre görevli olan mahkeme, yeni bir yasa ile görevsiz hale gelmiş ise, (davanın açıldığı anda görevli olan ve fakat yeni yasaya göre görevsiz hale gelen) mahkemenin görevsizlik kararı vermesi gerekeceği; ancak, yeni yasadaki görev kuralının, değişikliğin yürürlüğe girmesinden sonra açılacak davalarda uygulanacağına dair intikal hükümlerinin varlığı halinde, mahkemece görevsizlik kararı verilemeyeceği açıktır.

            Diğer taraftan, dava görevsiz mahkemede açılmış, bu sırada yapılan bir kanun değişikliği ile görevsiz mahkeme o dava için görevli hale gelmiş ise, mahkeme, artık görevsizlik kararı veremeyip (yeni kanuna göre görevli hale geldiği için) davaya bakmaya devam etmesi gerekir.

Bu durumda, eldeki davada adli yargının görevli olduğu konusunda tereddüt bulunmadığından, davanın görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu dolayısıyla, Konya 2. İdare Mahkemesi’nin başvurusunun kabulü ile Konya 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 22.02.2010 gün ve E:2004/103 K:2010/14 sayılı davalı Konya Büyükşehir Belediyesi hakkında verilen görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

S O N U Ç      : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Konya 2. İdare Mahkemesi’nin BAŞVURUSUNUN KABULÜ İLE Konya 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 11.06.2013 gün ve E:2013/624 K:2013/920 sayılı davalı Konya Büyükşehir Belediyesi hakkında verilen GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 14.07.2014 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

Başkan

Serdar

ÖZGÜLDÜR

 

 

 

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

Üye

Bahri

AYDOĞAN

 

 

 

Üye

Ayhan

AKARSU

Üye

Nurdane

TOPUZ

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT