);

Single Blog Title

This is a single blog caption

ÖZET : Davacının, Türkiye Kalkınma Bankası Sermaye Piyasası İşlemleri Müdürü olarak görev yapmakta iken Sermaye Piyasası İşlemleri Müdürlüğü’nün kapatılması nedeniyle Genel Müdürlük Müşaviri olarak atanmasına ilişkin işlem içeriğinin yanlış olduğu, yanıltıcı bildirimde bulunulduğu ileri sürülerek, bildirimin iptali ile maddi zararının tazmini istemiyle açılan davanın, İDARİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk

                              T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

 

ESAS   NO : 2019/224

KARAR NO : 2019/451

KARAR TR: 08.07.2019

 

ÖZET : Davacının, Türkiye Kalkınma Bankası Sermaye Piyasası İşlemleri Müdürü olarak görev yapmakta iken Sermaye Piyasası İşlemleri Müdürlüğü’nün kapatılması nedeniyle Genel Müdürlük Müşaviri olarak atanmasına ilişkin işlem içeriğinin yanlış olduğu, yanıltıcı bildirimde bulunulduğu ileri sürülerek, bildirimin iptali ile maddi zararının tazmini istemiyle açılan davanın, İDARİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk

            KARAR

Davacı: O.A.

Davalı       : Türkiye Kalkınma Bankası A.Ş.

Vekili                                                  : Av. G.T.K.

O L A Y                    : Davacı dava dilekçesinde özetle; T.C. Merkez Bankası’nda Ekonomist olarak çalışırken, Türkiye Kalkınma Bankası’nın daveti üzerine Sermaye Piyasası İşlemleri Müdürü kadrosuna atanma talebinde bulunduğunu, doldurmuş olduğu istek formunun yok edilerek görev istek formuna yazmış olduğu “Sermaye Piyasası İşlemleri Müdür”ü değilde “bir göreve” cümlesinin yazıldığını, talebinin kabul edilip Türkiye Kalkınma Bankası’nda sermaye piyasası işlemleri müdürü olarak değil de, Kalkınma Bankası’nda müşavirlik görevine atandığını, müşavir olarak atanmasının nedeni olarak Sermaye Piyasası İşlemleri Müdürlüğü’nün kapatılması ve işbu kapatılmanın nedeni olarak 15.07.1999 tarihli SPK kararı doğrultusunda Kalkınma Menkul Değerlerin Ankara’da şube açmasına izin verilmesinin gösterildiğini, bunun bugüne kadar doğru olduğuna inandığını ancak Sermaye Piyasası İşlemleri Müdürlüğü’nün kapatılmasının Türkiye Kalkınma Bankası’na gelmeden çok daha önce banka yönetimi tarafından Nisan 1997’de Kalkınma Menkul Değerler Ankara Şubesi için izin alınması ile başladığını ve kesintisiz devam ettiğini, Sermaye Piyasası İşlemleri Müdürlüğü’nün kapatılacağını bilmesi halinde kesinlikle Merkez Bankası’ndaki görevinden ayrılmayacağını, müşavir olarak atandıktan sonra çok uzun yıllar çalıştığı kurum ve ülkesi için faydalı olamadığını, istikbalinin karartıldığını, itibarsızlaştırıldığını, maaşının azaldığını, maddi sıkıntı içine düştüğünü, beden ve ruh sağlığının bozulduğunu ileri sürerek, davalı kurum tarafından yapılan yanlış ve yanıltıcı bildirimin iptal edilmesini ve bu işlem nedeniyle maruz kalmış olduğu maddi zararlarının yasal faizi ile birlikte telafi edilmesi istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.

Ankara 1. Asliye Hukuk Mahkemesi: 9.3.2017 gün ve E:2016/366, K:2017/78 sayı ile, davacı kendisine yapılan tebligat içeriğinin yanlış ve yanıltıcı olduğunu ileri sürerek bu işlemin iptalini talep etmekte olup idari işlemlere yönelik yapılan bu tür başvurulara ilişkin yargılama yapma görevi idare Mahkemesi’ne ait olduğunun, bu nedenle dava dilekçesinin görev nedeniyle usulden reddine karar vermiş, bu karara karşı davacı tarafından istinaf isteminde bulunulmuştur.

Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 25. Hukuk Dairesi: 14.12.2017 gün ve E:2017/1393, K:2017/1432 sayı ile, ilk derece mahkemesi kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğundan, HMK 353/1-b-l maddesi uyarınca istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermiş, bu karar davacı tarafından temyiz edilmiştir.

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi : 28.3.2018 gün ve E:2018/867, K:2018/2343 sayı ile,davalı Türkiye Kalkınma Bankası A.Ş. özel hukuk hükümlerine tabi, anonim şirket statüsünde bir kalkınma ve yatırım bankası olup, statüsü itibariyle işlemlerinin idari işlem olarak kabul edilmesi ve idari yargıda hakkında dava açılıp yargılama yapılması mümkün olmadığı; mahkemece adı geçen davalı yönünden işin esası incelenip, varılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yerinde olmayan yazılı gerekçeyle ilk derece mahkemesinin davanın görev nedeniyle usulden reddine ve Bölge Adliye Mahkemesinin davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden Bölge Adliye Mahkemesi kararının HMK 373/1. maddesi gereğince kaldırılarak, ilk derece mahkemesi kararının HMK 371. maddesi uyarınca bozulması ve mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.

ANKARA 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 11.12.2018 gün ve E:2018/433                        sayı ile, bozmaya uyarak, davalı idarece davanın görüm ve çözümünün idari yargının görev alanına girdiği ileri sürülerek görev itirazında bulunulmuş, itirazın reddine karar vermiştir.

Davalı vekili tarafından, süresi içinde verilen dilekçe ile olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılması istemiyle başvuruda bulunulması üzerine dilekçe, dava dosyası ile birlikte Danıştay Başsavcılığı’na gönderilmiştir.

DANIŞTAY BAŞSAVCISI: “… 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “İdari dava türleri ve idari yargı yetkisinin sınırı” başlıklı 2. maddesinin 1. fıkrasında; idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları; idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları ile tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar, idari dava türleri olarak sayılmıştır

Bu bağlamda, idare hukukunun uygulanmasından doğan uyuşmazlıklar, idari yargının görev alanını oluşturmaktadır. İdare hukuku kuralları içinde, kamu hizmetinin yürütülmesi amacıyla kamu gücü kullanılarak tek yanlı irade beyanıyla tesis edilen idari işlemler ve aynı amaçla gerçekleştirilen idari eylemler ile idari sözleşmelerden doğan uyuşmazlıkların görüm ve çözümü idari yargının görev alanına girmektedir.

4456 sayılı Türkiye Kalkınma Bankası Anonim Şirketinin Kuruluşu Hakkında Kanun’un 1. maddesinde; “Bu Kanun ile düzenlenen hususlar dışında özel hukuk hükümlerine tabi ve anonim şirket şeklinde, tüzel kişiliğe sahip, bir kalkınma ve yatırım bankası kurulmuştur.” hükmü yer almış, aynı Kanunun 15. maddesinde ise; “ Banka hizmetlerinin gerektirdiği görevler, 14.7.1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa ve diğer kanunların sözleşmeli personel hakkındaki hükümlerine tabi olmayan sözleşmeli personel eli ile yürütülür.

Banka personelinin hizmete alınmaları, görev ve yetkileri nitelikleri, atanma, ilerleme, yükselme, görevden alınma şekilleri, disiplin esasları, yükümlülükleri, unvan ve sayıları Devlet Personel Başkanlığının görüşü üzerine Bakanlar Kurulu Kararı ile çıkarılacak yönetmelik ile düzenlenir.” hükmüne yer verilmiştir.

Türkiye Kalkınma Bankası A.Ş. nin özel hukuk hükümlerine tabi ve anonim şirket şeklinde, tüzel kişiliğe sahip olması bankanın kamusal nitelikte bazı görev ve yetkileri olmasına ve bankanın faaliyet konularının gereklerine göre idari nitelikte eylem ve işlemde bulunmasına engel oluşturmamaktadır.

Bankanın örgütsel yapısı, Kanunda belirtilen yetki ve ayrıcalıkları da dikkate alındığında, özel bir banka niteliğinde olmadığı, kamu tüzel kişiliği özelliği taşıdığı sonucuna ulaşılmaktadır.

Ayrıca 24/10/2018 tarih ve 30375 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren 7147 sayılı Türkiye Kalkınma ve Yatırım Bankası Anonim Şirketi Hakkında Kanun’un 8. maddesi ile, 4456 sayılı Türkiye Kalkınma Bankası Anonim Şirketinin Kuruluşu Hakkında Kanun yürürlükten kaldırmış olup anılan Kanun’un 4.maddesinde” Banka personeli 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanunu hükümlerine göre iş sözleşmesi ile istihdam edilir.

(2) Bankada 4857 sayılı Kanuna tabi olarak çalışanlarla Banka arasında çıkan ihtilaflarda iş mahkemeleri görevlidir.” hükmü yer almaktadır.

Anılan kurala göre, bankada görevli personelden sadece 4. madde de belirtilenlenlerin İş Kanunu hükümlerine tabi olacağı, mevcut sözleşmeli çalışanların ise bu kapsama girmediği açıktır.

Bu durumda, kamu kurumu niteliğindeki Türkiye Kalkınma Bankası Anonim Şirketi’nin kamusal alandaki gücünü kullanarak kamu hukuku kuralları çerçevesindeki tek yanlı irade açıklamalarıyla tesis ettiği işleme karşı açılan davanın görüm ve çözümü görevi idari yargı yerine ait bulunmaktadır.

SONUÇ : Açıklanan nedenle, 2247 sayılı Yasa’nın 10’uncu maddesi uyarınca, olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına ve dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine…”şeklinde karar vermiştir.

Başkanlıkça, 2247 sayılı Yasanın 13. maddesine göre Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın da yazılı düşüncesi istenilmiştir.

YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCISI: “… 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun “İdari Dava Türleri ve İdari Yargı Yetkisinin Sınırı” kenar başlıklı 2. maddesinde, idari dava türleri : a) İdari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları, b) İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel haklan doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, c) Tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar olarak sayılmıştır.

Öte yandan, Mülga 4456 sayılı Türkiye Kalkınma Bankası Anonim Şirketinin Kuruluşu Hakkında Kanunun 1. maddesi; “Bu Kanun ile düzenlenen hususlar dışında özel hukuk hükümlerine tabi ve anonim şirket şeklinde, tüzelkişiliğe sahip, bir kalkınma ve yatırım bankası kurulmuştur. / …” hükmünü, 15. maddesi; “Banka hizmetlerinin gerektirdiği görevler, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ve diğer kanunların sözleşmeli personel hakkındaki hükümlerine tabi olmayan sözleşmeli personel eli ile yürütülür. / Banka personelinin hizmete alınmaları, görev ve yetkileri, nitelikleri, atanma, ilerleme, yükselme, görevden alınma şekilleri, disiplin esasları, yükümlülükleri, unvan ve sayıları Cumhurbaşkanınca çıkarılacak yönetmelik ile düzenlenir. / Banka personelinin ücret ile diğer mali ve sosyal hakları ile sözleşme esasları Cumhurbaşkanı Kararı ile belirlenir. Ayrıca Banka personeline çalıştığı günlerle orantılı olarak Ocak, Nisan, Temmuz ve Ekim aylarında birer aylık ücret tutarında ikramiye ödenir. Ancak, aylık ücret, her türlü sosyal yardımlar, zam, tazminat, ödenek veya diğer adlar altında yapılan bütün ödemelerin (ikramiyelerden bir aya isabet eden miktar dahil, yönetim üyeliği ücreti hariç) aylık ortalaması Yüksek Planlama Kurulunca Banka için tespit edilecek üst sınırı aşamaz. / Banka personeli, 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu hükümlerine tabidir. Hizmet sürelerinin değerlendirilmesi, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ile 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılır. / Banka personelinin emeklilik işlemlerinde, Genel İdari Hizmetleri sınıfında görev yapan Genel Müdürler için belirlenen ek gösterge rakamını geçmemek üzere, ifa ettikleri görevleri itibariyle, Devlet Memurları Kanununa göre girebilecekleri sınıflardaki benzer görevlerin aynı kadro, unvan ve derecesi için belirlenmiş ek göstergeler ve makam tazminatları uygulanır.” hükmünü içermektedir.

Diğer taraftan, 24/10/2018 tarihli ve 30375 saydı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7147 sayılı Türkiye Kalkınma ve Yatırım Bankası Anonim Şirketi Hakkında Kanunun 8. maddesi ile 4456 sayılı Kanun yürürlükten kaldırılmış, Kanunun 4. maddesinde; “Banka personeli 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanunu hükümlerine göre iş sözleşmesi ile istihdam edilir. / Bankada 4857 sayılı Kanuna tabi olarak çalışanlarla Banka arasında çıkan ihtilaflarda iş mahkemeleri görevlidir. / Personelin aylık ücret ve diğer mali hakları Banka Genel Kurulunca tespit olunur. Genel Kurul bu yetkilerini Yönetim Kuruluna devredebilir. Personel istihdamına ilişkin diğer hususlarda karar almaya Yönetim Kurulu yetkilidir.” hükmü, geçici 1. maddesinin 3. fıkrasında; “4857 sayılı Kanuna tabi çalışmak istemeyen personelin, bu maddenin ikinci fıkrasındaki düzenleme doğrultusunda Bankada çalışmaya devam ettirildikleri sürece mevcut statüleri ve unvanlarına ilişkin sosyal ve özlük haklarıyla istihdamlarına devam olunur.” hükmü yer almıştır.

Bu düzenlemelerden, bankada görevli personel hakkında hangi mevzuat hükümlerinin uygulanacağının; ilgili personelle yapılan sözleşmenin tarihine ve 7147 sayılı Kanun yürürlüğe girdikten sonra ilgili personel tarafından yapılacak tercihe göre belirleneceği, davacının davalı idareyle yaptığı sözleşmenin 7147 sayılı Kanundan önce yapıldığı ve davanın da aynı şekilde 7147 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden önce açddığı görülmektedir.

Bu duruma göre, kamu kurumu niteliğindeki davalı Türkiye Kalkınma Bankası Anonim Şirketinin kamusal alandaki gücünü kullanarak kamu hukuku kuralları çerçevesinde tek yanlı irade açıklamalarıyla tesis ettiği işleme karşı açılan davanın, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2/1.a-b maddesinde yer alan iptal ve tam yargı davaları kapsamında idari yargı yerince çözümlenmesi gerekmektedir.

Bu nedenle, Danıştay Başsavcılığının 2247 sayılı Kanunun 10. maddesi gereğince yapmış olduğu başvurunun kabulü ile Ankara 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 11/12/2018 tarihli ve 2018/433 Esas sayılı görevlilik kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerekmektedir.” yolunda düşünce vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi’nin, Hicabi DURSUN’un Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Birol SONER, Süleyman Hilmi AYDIN, Aydemir TUNÇ ve Nurdane TOPUZ’un katılımlarıyla yapılan 08.07.2019 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: Başvuru yazısı ve dava dosyası örneği üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre, davalı idare vekilinin, anılan Yasa’nın 10/2 maddesinde öngörülen yönteme uygun olarak yaptığı görev itirazının reddedilmesi ve 12/1. maddede belirtilen süre içinde başvuruda bulunması üzerine Danıştay Başsavcısı’nca, 10. maddede öngörülen biçimde, olumlu görev uyuşmazlığı çıkarıldığı anlaşılmaktadır. Usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Gülşen AKAR PEHLİVAN’ın, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, davacının, Türkiye Kalkınma Bankası Sermaye Piyasası İşlemleri Müdürü olarak görev yapmakta iken Sermaye Piyasası İşlemleri Müdürlüğü’nün kapatılması nedeniyle Genel Müdürlük Müşaviri olarak atanmasına ilişkin 28/04/2000 tarih ve İKM/PRS-2686 sayılı işlem içeriğinin yanlış olduğu, yanıltıcı bildirimde bulunulduğu ileri sürülerek bildirimin iptali ile maddi zararının tazmini istemiyle açılmıştır.

17.10.1999 gün ve 23849 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 4456 sayılı Türkiye Kalkınma Bankası Anonim Şirketinin Kuruluşu Hakkında Kanunun

“Hukuki Bünye” başlıklı 1. Maddesinde;

“Bu Kanun ile düzenlenen hususlar dışında özel hukuk hükümlerine tabi ve anonim şirket şeklinde, tüzelkişiliğe sahip, bir kalkınma ve yatırım bankası kurulmuştur.

Bankanın unvanı “Türkiye Kalkınma Bankası Anonim Şirketi” dir. Kısaltılmış unvanı “TKB” dir.

(Değişik üçüncü fıkra: 2/7/2018-KHK-703/150 md.) Banka, Cumhurbaşkanınca görevlendirilen bakanlıkla ilgilidir.

(Değişik dördüncü fıkra: 13/2/2011-6111/141 md.) Bankanın merkezi ana sözleşmesi ile belirlenir.” denilmiş;

“Bankanın amacı ve faaliyet konuları” başlıklı 3. Maddesinde;

“Bankanın amacı; Türkiye’nin kalkınması için, anonim şirket statüsündeki teşebbüslere kârlılık ve verimlilik anlayışı içinde kredi vermek, iştirak etmek suretiyle finansman ve işletme desteği sağlamak, yurtiçi ve yurtdışı tasarrufları kalkınmaya dönük yatırımlara yöneltmek, sermaye piyasasının gelişmesine katkıda bulunmak, yurtiçi, yurtdışı ve uluslararası ortak yatırımları finanse etmek ve her türlü kalkınma ve yatırım bankacılığı işlevlerini yapmaktır.

Banka bu amaçları gerçekleştirmek üzere;

  1. Türk Lirası ve döviz olarak kısa, orta ve uzun vadeli her türlü nakdi ve gayri nakdi kredi açabilir, kâr ortaklığı veya kiralama esaslı kredi işlemleri yapabilir. Yerli ve yabancı kişi ve kurumlara gerekli teminatın alınması karşılığında garanti verebilir ve aracı olabilir.
  2. Her türlü menkul kıymetleri satın alabilir, satabilir ve tahvil garantisi verebilir.
  3. Araştırma, proje geliştirme ve eğitim çalışmaları yapabilir veya yaptırabilir, teknik yardım verebilir. Finansman ilişkilerinde bulunduğu şirketlerin rantabl çalışmalarını sağlayıcı önlemleri alabilir.
  4. Şirketlere kredi açabilir, yurtiçinde ve yurtdışında kurulmuş şirketlere iştirak edebilir, gerektiğinde rehabilitasyon, bonifikasyon, konsolidasyon yapabilir. Bankanın öncülüğünde şirket kurabilir ve iştiraklere ait hisse senetlerini alabilir, satabilir, geri alabilir ve kâr garantisi verebilir.
  5. İthalat, ihracat ve görünmeyen muameleler gibi her türlü kambiyo işlemlerini yapabilir ve döviz pozisyonu tutabilir.
  6. Sigorta acentalığı yapabilir.
  7. Gerekli izinleri almak kaydıyla yurtiçinde ve yurtdışında şube ve temsilcilik açabilir.
  8. Yurtiçi ve yurtdışı finansman kurumlarıyla işbirliği yapabilir, bunların katıldığı ulusal ve uluslararası kuruluşlara üye olabilir.
  9. Yurtiçi ve yurtdışı finansman kuruluşları ile para ve sermaye piyasalarından ve her türlü fonlardan kaynak sağlayabilir.
  10. Sanayide mülkiyetin geniş halk kitlelerine yayılmasını sağlayacak tedbirleri alır.
  11. Banka kaynaklarını kalkınma planı ve yıllık programların hedef ve ilkelerine uygun olarak kullanır.
  12. Amacının gerçekleşmesine yardımcı olacak her türlü kalkınma ve yatırım bankacılığı işlemleri yapabilir.
  13. Her türlü menkul ve gayrimenkul malları alır, satar, kiralar, kiraya verir, leh ve aleyhte rehin, ipotek, intifa, irtifak hakları, gayrimenkul mükellefiyetleri ve sair hakları tesis edebilir.
  14. Banka açtığı krediler karşılığında, menkul relini, ticari işletme relini ve gayrimenkul ipoteği de dahil olmak üzere her türlü teminatı alabilir.” denilmiş;

Banka personeli ” başlıklı 15. maddesinde;

” Banka hizmetlerinin gerektirdiği görevler, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ve diğer kanunların sözleşmeli personel hakkındaki hükümlerine tabi olmayan sözleşmeli personel eli ile yürütülür.

Banka personelinin hizmete alınmaları, görev ve yetkileri, nitelikleri, atanma, ilerleme, yükselme, görevden alınma şekilleri, disiplin esasları, yükümlülükleri, unvan ve sayıları Cumhurbaşkanınca çıkarılacak yönetmelik ile düzenlenir.

Banka personelinin ücret ile diğer mali ve sosyal hakları ile sözleşme esasları Cumhurbaşkanı Kararı ile belirlenir. Ayrıca Banka personeline çalıştığı günlerle orantılı olarak Ocak, Nisan, Temmuz ve Ekim aylarında birer aylık ücret tutarında ikramiye ödenir. Ancak, aylık ücret, her türlü sosyal yardımlar, zam, tazminat, ödenek veya diğer adlar altında yapılan bütün ödemelerin (ikramiyelerden bir aya isabet eden miktar dahil, yönetim üyeliği ücreti hariç) aylık ortalaması Yüksek Planlama Kurulunca Banka için tespit edilecek üst sınırı aşamaz.

Banka personeli, 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu hükümlerine tabidir. Hizmet sürelerinin değerlendirilmesi, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ile 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılır.

Banka personelinin emeklilik işlemlerinde, Genel İdari Hizmetleri sınıfında görev yapan Genel Müdürler için belirlenen ek gösterge rakamını geçmemek üzere, ifa ettikleri görevleri itibariyle, Devlet Memurları Kanununa göre girebilecekleri sınıflardaki benzer görevlerin aynı kadro, unvan ve derecesi için belirlenmiş ek göstergeler ve makam tazminatları uygulanır. ” denilmiştir.

24.10.2018 gün ve 30575 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 7147 sayılı Türkiye Kalkınma Bankası Anonim Şirketinin Kuruluşu Hakkında Kanunun 8. Maddesi ile 14.10.1999 tarihli ve 4456 sayılı Türkiye Kalkınma Bankası Anonim Şirketinin Kuruluşu Hakkında Kanun yürürlükten kaldırılmış; diğer mevzuatta 4456 sayılı Kanuna yapılan atıflar bu Kanuna yapılmış sayılır denilmiş;

Geçici 1. Maddesinde de;

“(1) Bankada, 1/1/2021 tarihinden itibaren 4857 sayılı Kanun hükümlerine tabi olmayan personel çalıştırılmaz.

(2) Bankanın yeniden yapılanma sürecinde, 4857 sayılı Kanuna tabi çalışmak istemeyen personel bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren yapılacak ilk Genel Kurul tarihini takip eden doksan gün içinde Bankaya bildirimde bulunur. Bu personel, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığınca bir kamu kurumunda göreve başlatılıncaya kadar Bankanın ihtiyaç duyduğu uygun işlerde görevlendirilir. Bu personel, Banka Yönetim Kurulu kararlarına istinaden 30/9/2020 tarihine kadar Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına bildirilir. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına bildirilen personelin Bankada herhangi bir statüde tekrar istihdamı mümkün değildir. Bankaca isimleri bildirilen personelin atama teklifleri, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığınca 24/11/1994 tarihli ve 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanunun 22 nci maddesinin ikinci, üçüncü, dördüncü ve beşinci fıkralarında belirtilen usul ve esaslar ile gerçekleştirilir. Söz konusu taleplerin yeterli olmaması hâlinde Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığıncaresen aynı usulle atama teklifi yapılır. Ancak, 4046 sayılı Kanunun 22 nci maddesi uyarınca Özelleştirme Fonundan karşılanması öngörülen ödemeler Banka tarafından karşılanır. Personelin nakledileceği kadro ve pozisyonlar; Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığınca kamu kurum ve kuruluşlarına atama tekliflerinin yapıldığı tarih itibarıyla diğer kanunlardaki hükümlere bakılmaksızın ve başka bir işleme gerek kalmaksızın ihdas, tahsis ve vize edilmiş sayılır. Atama işlemi yapılan personele ilişkin bilgiler ve bu bilgilerdeki değişiklikler en geç on beş gün içinde Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına bildirilir. Bu fıkra kapsamında ortaya çıkabilecek tereddütleri gidermeye, gerekli bilgi ve belgeleri istemeye, araştırma ve inceleme yapmaya, uygulamayı yönlendirmeye ilgisine göre Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ve Banka yetkilidir. Bu Kanun ile yürürlükten kaldırılan 4456 sayılı Kanunun geçici 2 nci maddesi kapsamında istihdam edilen personelden bu madde uyarınca nakledileceklere kıdem ve ihbar tazminatı ödenmez ve kıdem tazminatına esas hizmet süreleri emekli ikramiyesi veya iş sonu tazminatının hesabında sayılır.

(3) 4857 sayılı Kanuna tabi çalışmak istemeyen personelin, bu maddenin ikinci fıkrasındaki düzenleme doğrultusunda Bankada çalışmaya devam ettirildikleri sürece mevcut statüleri ve unvanlarına ilişkin sosyal ve özlük haklarıyla istihdamlarına devam olunur. Bu kapsamdaki personel ile Devlet memurları için uygulanan yıllık artış oranları emsal alınmak suretiyle sözleşme yapılır. 4046 sayılı Kanunun 22 nci maddesinin dördüncü ve beşinci fıkraları hükümlerinin uygulanmasında, personelin Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına bildirim yapıldığı tarihteki görev ve pozisyonu için o yılın 15 Ocak tarihindeki ücret ve diğer mali hakları esas alınır.

(4) Bankanın bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihteki mevcut personelinden 4857 sayılı Kanun hükümlerine göre Bankada çalışmak isteyenler; bu Kanunun 4 üncü maddesi gereğince bir pozisyona atanıncaya ve ücret ve mali hakları belirleninceye kadar Bankanın ihtiyaç duyduğu uygun işlerde görevlendirilir ve mevcut statü, ücret ve mali haklarıyla istihdamlarına devam olunur. Bunlardan;

  1. a) 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun geçici 4 üncü maddesi uyarınca haklarında 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu hükümleri uygulananlar hakkında, işçi statüsüne geçirildikleri tarihten itibaren doksan gün içinde 5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendine göre sigortalı olma talebinde bulunmayanların 5434 sayılı Kanun ile ilgileri devam ettirilir. Bu şekilde 5434 sayılı Kanunla ilgileri devam ettirilenlerin emeklilik hak ve yükümlülüklerinin tespitinde, önceden emeklilik hak ve yükümlülüklerine esas alınmakta olan kadro, görev veya pozisyonları dikkate alınmaya devam olunur. Ayrıca, bu şekilde ilgi devamında geçen süreleri kıdem aylıklarının hesabında dikkate alınır ve bunların emeklilik keseneğine esas aylık derece ve kademeleri de genel hükümler çerçevesinde yükseltilmeye ve ilerletilmeye devam olunur. Bunlara Bankada geçen çalışma süreleri için kıdem tazminatı ödenmez ve bu süreler emekli ikramiyesinin hesabında dikkate alınır.
  2. b) İşçi statüsüne geçirildikleri tarihten itibaren doksan gün içinde 5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendine göre sigortalı olma talebinde bulunanların sigorta primleri ile sosyal güvenliğe ilişkin diğer hak ve yükümlülükleri 5510 sayılı Kanunun ilgili hükümlerine göre belirlenir.
  3. c) 5510 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra göreve başlayan ve aynı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında sigortalı sayılmak suretiyle sigorta primine esas kazançları aynı Kanunun 80 inci maddesine göre belirlenenler, taleplerine bakılmaksızın 5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı sayılır.

ç) Bu fıkranın (b) ve (c) bentleri kapsamına girenlerden iş sözleşmesi 25/8/1971 tarihli ve 1475 sayılı İş Kanununun 14 üncü maddesi kapsamında sona erenlere ödenecek kıdem tazminatına esas hizmet süresinin tespitinde emekli ikramiyesine esas hizmet süreleri de dikkate alınır. Ancak, bunlara emekli ikramiyesine esas hizmet süreleri için ödenecek kıdem tazminatı, ilgilinin işçi statüsüne geçirilmeden önceki statüsünün sona erdiği tarihteki emeklilik keseneğine esas aylık unsurları üzerinden ve iş sözleşmesinin sona erdiği tarihteki katsayılar dikkate alınarak hesaplanacak tutarı geçemez.

(5) Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihteki mevcut Yönetim Kurulu Başkan ve üyelerinin görevleri Genel Kurulca yenileri seçilinceye kadar devam eder.” denilmiş;

Aynı Kanunun 4. Maddesinde; ” (1) Banka personeli 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanunu hükümlerine göre iş sözleşmesi ile istihdam edilir.

(2) Bankada 4857 sayılı Kanuna tabi olarak çalışanlarla Banka arasında çıkan ihtilaflarda iş mahkemeleri görevlidir.

(3) Personelin aylık ücret ve diğer mali hakları Banka Genel Kurulunca tespit olunur. Genel Kurul bu yetkilerini Yönetim Kuruluna devredebilir. Personel istihdamına ilişkin diğer hususlarda karar almaya Yönetim Kurulu yetkilidir. ” denilmiştir.

Türkiye Kalkınma Bankası Anonim Şirketinde çalışan bir kişinin yıllık ücret artışından yararlandırılmama ve işten çıkarma cezasıyla cezalandırılmasına dair işlemler ile işlemin dayanağı olan yönetmelik hükmünün iptali istemiyle Ankara 5. İdare Mahkemesinde açtığı davada, itiraz konusu kuralın Anayasa’ya aykırı olduğu kanısına varan Mahkeme Mülga 4456 sayılı Türkiye Kalkınma Bankası Anonim Şirketinin Kuruluşu Hakkında Kanunun 15. Maddesinin 2.7.2018 tarihli ve 703 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 15. Maddesinin birinci fıkrasının (e) bendiyle değişiklik yapılmadan önceki ikinci fıkrasında yer alan “… Disiplin esasları…” ibaresinin Anayasanın 38. Ve 128. Maddelerine aykırılığını ileri sürerek iptaline karar verilmesi istemiyle Anayasa Mahkemesine itiraz yoluna başvurmuş; Anayasa Mahkemesi 20.12.2018 gün ve E:2018/14, K::2018/112 sayı ile,

“…

  1. İtiraz konusu kural, banka Personelinin disiplin esaslarının yönetmeliklerinin düzenlenmesini öngörmektedir…

10-Bankanın kuruluşu, yapılanması, hukuki statüsü ve personel yapısını düzenleyen mülga 4456 sayılı Kanun’un 1. maddesinin, bakılmakta olan davaya konu işlemin tesis edildiği anda yürürlükte bulunan üçüncü fıkrasına göre Banka, Başbakanlığın ilgili kuruluşu olarak kurulmuştur. Sermayesinin tamamına yakını kamuya ait olan Bankanın yapmış olduğu birtakım işlemlere Kanun’un 17. maddesinde vergi, resim ve harç muafiyeti tanındığı gibi taşınır ve taşınmaz mallarının haczedilemeyeceği de aynı maddede hüküm altına alınmıştır. Yine Kanun’un 20. maddesi uyarınca Bankaya ait her türlü taşınır ve taşınmaz mal, para ile her türlü hak ve alacak devlet malı hükmündedir. Bankanın mallarına, para ve para hükmündeki evrakı ile senetlerine ve diğer mevcutlarına karşı işlenen suçlar devlet mallarına karşı veya devlete ait belgeler üzerinde işlenen suçlardan sayılmaktadır.

11-Banka personelinin hukuki statüsünün düzenlendiği Kanun’un 15. maddesine göre Bankada banka hizmetlerinin gerektirdiği görevler, 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’na ve diğer kanunların sözleşmeli personel hakkındaki hükümlerine tabi olmayan sözleşmeli personel eli ile yürütülür. Anılan maddenin bakılmakta olan davaya konu işlemin tesis edildiği anda yürürlükte bulunan ve itiraz konusu kuralın da yer aldığı ikinci fıkrası ise Banka personelinin hizmete alınmalarının, görev ve yetkilerinin, niteliklerinin, atanma, ilerleme, yükselme ve görevden alınma şekillerinin, disiplin esaslarının, yükümlülüklerinin, unvan ve sayılarının Bakanlar Kurulu kararı ile çıkarılacak bir yönetmelikle düzenlenmesini öngörmüştür.

12-Söz konusu maddenin bakılmakta olan davaya konu işlemin tesis edildiği anda yürürlükte bulunan üçüncü fıkrasında, Banka personelinin ücret ile diğer mali ve sosyal hakları ile sözleşme esaslarının Banka Genel Müdürünün teklifi ve Yönetim Kurulunun onayı alındıktan sonra Devlet Personel Başkanlığının uygun görüşü üzerine Bakanlar Kurulu Kararı ile belirleneceği hüküm altına alınmıştır. Yine aynı maddenin dördüncü ve beşinci fıkraları uyarınca Banka personeli, 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu hükümlerine tabidir. Hizmet sürelerinin değerlendirilmesi, 657 sayılı Kanun ile 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılır. Banka personelinin emeklilik işlemlerinde -Genel İdare Hizmetleri sınıfında görev yapan genel müdürler için belirlenen ek gösterge rakamını geçmemek üzere- personelin ifa ettiği görevi itibarıyla 657 sayılı Kanun’a göre girebilecekleri sınıflardaki benzer görevlerin aynı kadro, unvan ve derecesi için belirlenmiş ek göstergeler ve makam tazminatları uygulanır.

13-Bankaya ve Banka personeline ilişkin anılan hükümler gözetildiğinde Banka ile personeli arasındaki ilişkinin bir özel hukuk ilişkisi olmayıp kamu hukuku ilişkisi olduğu açıktır. Kamu hukukunun geçerli olduğu ilişkilerde ise idarenin tek yanlı, üstün kamu gücüne dayanarak disiplin hukuku kapsamında işlem tesis edebilmesine imkân tanıyan kanuni düzenlemelerin Anayasa’nın 38. maddesi hükmüne aykırı olmaması gerekmektedir. Bu itibarla Banka personelinin disiplin suç ve cezaları, Anayasa’nın söz konusu hükmü gereğince kanunla düzenlenmesi öngörülen hususlar arasında yer almaktadır.

14-Banka personelinin disiplin suç ve cezaları, cezayı hafifleştirici ve ağırlaştırıcı nedenler, disiplin cezası vermeye yetkili amir ve kurullar, karar alma usulü, savunma hakkı, zamanaşımı, disiplin cezalarına itiraz gibi tüm disiplin konuları kural uyarınca Bakanlar Kurulu kararı ile çıkarılan bir yönetmelik ile belirlenmiştir.

15-Kanun’da disiplin suç ve cezalarıyla ilgili genel ilkeler ortaya konulmadan, kanuni çerçeve çizilmeden, Banka personeline ilişkin disiplin cezaları ve bu cezaları gerektiren eylemler genel hatlarıyla belirlenmeden itiraz konusu kuralla anılan personelin disiplin esaslarıyla ilgili hususların tamamının düzenlenmesinin yönetmeliğe bırakılmış olması karşısında disiplin suç ve cezaları yönünden Banka personeli için kanuni bir güvence bulunmamaktadır. Kural, disiplin suç ve cezalarıyla ilgili genel ilkeleri ortaya koymamakta; çerçeveyi çizmemekte; disiplin cezalarını gerektiren eylemleri genel hatlarıyla da olsa belirlememektedir.

  1. İtiraz konusu kural yaptırım türlerini ve yaptırım konusu eylemleri belirlemediğinden ilgililerin hangi somut fiil ve olguya hangi hukuksal yaptırımın veya sonucun uygulanacağını -belirli bir açıklık ve kesinlikte öngörebilmelerine yasal çerçevede imkân tanımamaktadır. Bu nedenle kural suçun ve cezanın kanuniliği ilkesine aykırılık oluşturmaktadır.
  2. Açıklanan nedenlerle kural Anayasa’nın 38. maddesine aykırıdır. İptali gerekir…

Mülga 14/10/1999 tarihli ve 4456 sayılı Türkiye Kalkınma Bankası Anonim Şirketinin Kuruluşu Hakkında Kanun’un 15. maddesinin 2/7/2018 tarihli ve 703 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 150. maddesinin birinci fıkrasının (e) bendiyle değişiklik yapılmadan önceki ikinci fıkrasında yer alan “…disiplin esasları, …” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE…

…” karar vermiştir.

Dosyanın incelenmesinden, davacının Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasında Ekonomist olarak görev yapmaktayken 2.10.1997 tarihinde davalı Kalkınma Bankası A.Ş. tarafından bankalarında bir göreve naklen atanmasının düşünüldüğünün ve muvafakat talep edildiğinin yazı ile Merkez Bankasına bildirildiği; 13.10.1997 gün ve 470 sayılı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası İnsan Kaynakları Genel Müdürlüğü (Personel Yönetimi Müdürlüğü) yazısı ile, davacının Türkiye Kalkınma Bankası A.Ş. nezdinde bir göreve naklen atanması konusunun Genel Müdürlüklerince uygun görüldüğü; Türkiye Kalkınma Bankası A.Ş.’nin 13.11.1997 gün ve 7903 sayılı yazısı ile bir göreve naklen atandığının bildirildiği; 28.4.2000 gün ve 2686 sayılı davaya konu işlem ile, davacıya “Sermaye Piyasası Kurulu’nun Bankaların hisse senedi işlemlerinin kuracakları bir aracı kurum üzerinden gerçekleştirmeleri gerektiğine ilişkin 15.07.1999 tarihli kararı doğrultusunda Kalkınma Menkul Değerler A.Ş.’nin Ankara’da bir şube açmasına izin verilmiştir.

Yönetim Kurulumuzun 29.02.2000 tarih ve 2000-04-15/061 sayılı Kararı ile de Müdürü bulunduğunuz Bankamız Sermaye Piyasası İşlemleri Müdürlüğünün kapatılmasına karar verilmiştir.

Yukarıda sözü edilen kararlar çerçevesinde Genel Müdürlük Müşaviri olarak atanmanız, Yönetim Kurulumuzun 12.04.2000 tarih ve 2000-07-19/097 sayılı Kararı ile uygun görülmüştür.” denildiği ve davacı tarafından bu işlemin muvazaalı gerçekleştirildiği öne sürülerek iptalinin istenildiği ve bu amaçla Ankara 3. İdare Mahkemesinde dava açıldığı ancak Mahkemenin 5.6.2015 gün ve E:2015/1098, K:2015/980 sayılı kararı ile, “… davacının Türkiye Kalkınma Bankası Sermaye Piyasası İşlemleri Müdürü olarak görev yapmakta iken Sermaye Piyasası İşlemleri Müdürlüğü’nün kapatılması nedeniyle Genel Müdürlük Müşaviri olarak atanmasına ilişkin 28.04.2000 tarih ve 2686 sayılı davalı idare işleminin 01.05.2000 tarihinde davacıya tebliğ edildiği, davacının 07.04.2015 tarihli dilekçeyle Türkiye Kalkınma Bankası Yönetim Kurulu Başkanlığı’na itiraz başvurusunda bulunduğu, 30.04.2015 tarihinde tebliğ edilen cevap dilekçesiyle yapılan itirazın reddi üzerine bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Uyuşmazlık konusu olayda, dava konusu işlemin davacıya tebliğ edildiği 01.05.2000 tarihinde Dava açma süresi işlemeye başladığından, anılan (2577 sayılı) Kanun’un 7. maddesi uyarınca süresi içinde doğrudan dava açılması ya da 11. maddesi uyarınca yine dava açma süresi içinde idareye başvurularak talebin reddi halinde kalan süre içinde dava açılması gerektiği halde. 2577 sayılı Yasanın 7 ve 11. maddelerinde öngörülen dava açma ve idareye başvuru süresi geçirildikten çok sonra yapılan başvuru üzerine 05/05/2015 tarihinde açılan davanın süre aşımı nedeniyle esasını inceleme imkânı bulunmamaktadır.

Açıklanan nedenlerle, davanın 2577 sayılı idari Yargılama Usulü Kanunu’nun 15/l-b maddesi uyarınca süre aşımı nedeniyle reddine …” karar verildiği; davacının bu karardan sonra 5.8.2016 tarihinde aynı istemle adli yargı yerinde dava açarak süreci yeniden başlattığı anlaşılmıştır.

Yukarıda sözüedilen Kanun hükümleri ve Anayasa Mahkemesi kararı gözönünde bulundurulduğunda, davacının 4456 sayılı Yasanın yürürlükte olduğu tarihte davalı idarede göreve başladığı ve davaya konu işlemin de yine bu Kanunun yürürlükte olduğu tarihte tesis edildiği açıktır.

Dolayısıyla her ne kadar 7147 sayılı Kanunla Türkiye Kalkınma Bankasının yapısı ve personel rejimi değiştirilmiş ve 4456 sayılı Yasa yürürlükten kaldırılmış ise de, davacının halen kamu personel rejimine tabi olduğu ve kamu personeli olarak hukuki statüsünün devam ettiği; dolayısıyla iş bu davanın da görüm ve çözümünün idari yargı yerlerine ait olduğu görülmektedir.

Açıklanan nedenlerle,davada idari yargının görevli olduğu, Danıştay Başsavcısının başvurunun kabulü ile Ankara 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 11.12.2018 gün ve E:2018/433 sayılı, davalı idarenin görev itirazının reddine ilişkin kararının kaldırılması gerekmiştir.

S O N U Ç : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle  Danıştay Başsavcısının BAŞVURUNUN KABULÜ ile Ankara 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 11.12.2018 gün ve E:2018/433 sayılı, davalı idarenin GÖREV İTİRAZININ REDDİNE İLİŞKİN KARARININ KALDIRILMASINA, 08.07.2019 gününde Üyeler Mehmet AKSU ve Birol SONER’in KARŞI OYLARI ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

      Başkan                               Üye                               Üye                             Üye

      Hicabi                              Şükrü                          Mehmet                         Birol

    DURSUN                           BOZER                         AKSU                         SONER

                                                  Üye                                Üye                              Üye

                                        Süleyman Hilmi                 Aydemir                        Nurdane

                                              AYDIN                          TUNÇ                          TOPUZ

KARŞI OY

Dosyadaki bilgi ve belgelerden; davacının, 1997 yılında T.C. Merkez Bankası’nda ekonomist olarak çalışırken Türkiye Kalkınma Bankası Sermaye Piyasası İşlemleri Müdürü kadrosuna atanma talebinde bulunduğu, ancak müşavir olarak atandığı, uzun yıllar çalışıp emekli olduktan sonra atama işlemine ilişkin kendisine yapılan bildirimin yanlış ve yanıltıcı olduğu, haksızlığa maruz kaldığı, bu sebeple istikbalinin engellendiği ve itibarsızlaştırdığı iddialarında bulunarak işlemin iptali ile maddi zararının tazmini talebinde bulunduğu anlaşılmaktadır.

4456 sayılı Türkiye Kalkınma Bankası Anonim Şirketinin Kuruluşu Hakkında Kanun’un 1. maddesi; “Bu Kanun ile düzenlenen hususlar dışında özel hukuk hükümlerine tabi ve anonim şirket şeklinde, tüzelkişiliğe sahip, bir kalkınma ve yatırım bankası kurulmuştur” şeklinde düzenlenmiştir.

Davalı Türkiye Kalkınma Bankası Anonim Şirketi özel hukuk hükümlerine tabi, anonim şirket statüsünde bir kalkınma ve yatırım bankası olup, statüsü itibariyle işlemlerinin idari işlem olarak kabul edilmesi ve idari yargıda hakkında dava açılıp yargılama yapılması mümkün değildir.

Açıklanan nedenlerle davanın görüm ve çözümünün adli yargının görevinde olduğu gerekçesiyle çoğunluğun kararına katılmıyoruz. 08.07.2019

            Üye               Üye

  Mehmet AKSU       Birol SONER