ÖZET : Davacıların, yolcu olarak bulunduğu trenin, lokoya çarpması sonucu meydana gelen kaza sonucu yaralanmaları nedeni ile uğradıkları zararın, olayda kusuru bulunduğunu iddia ettikleri davalıdan tazmini istemiyle açılan davanın, davacıların davaya konu trende yolcu olarak bulunmaları ve bu nedenle olayın Türk Ticaret Kanunu’nun taşıyıcının sorumluluğuna ilişkin hükümler çerçevesinde ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.
T.C. UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ HUKUK BÖLÜMÜ ESAS NO : 2016/97 KARAR NO : 2016/192 KARAR TR : 11.4.2016 | ÖZET : Davacıların, yolcu olarak bulunduğu trenin, lokoya çarpması sonucu meydana gelen kaza sonucu yaralanmaları nedeni ile uğradıkları zararın, olayda kusuru bulunduğunu iddia ettikleri davalıdan tazmini istemiyle açılan davanın, davacıların davaya konu trende yolcu olarak bulunmaları ve bu nedenle olayın Türk Ticaret Kanunu’nun taşıyıcının sorumluluğuna ilişkin hükümler çerçevesinde ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk. |
K A R A R
Davacılar : 1.Y.K, (Adli ve İdari Yargıda)
2.M.K. (Adli Yargıda)
Vekili : Av. N.E.
Davalı : TCDD Genel Müdürlüğü
Vekili : Av.A.C.
O L A Y :Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 09 05 2012 tarihinde Mersin-Adana seferini yapan 62020 treninin, 23.35’te Adana Gar’a girişi esnasında manevra yapan 24118 nolu lokoya çarpması sonucu olayda 30004-3 nolu ünite ile 7M 13 makinenin ağır hasar gördüğünü ve 1003 2C5-9 nolu vagon ile 10003-187-9 nolu vagonun tampon tampona girerek deray etmesi sonucu dördü personel olmak üzere toplam 20 kişinin yaralandığını, yaralananlar arasında davacılar Y.K. ve M. K.’nın da bulunduğunu, kaza nedeni ile sorumlular hakkında Adana 3 Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2012/692 esas sayılı dosyasında kamu davası açıldığını, meydana gelen kazada davalı kurum personellerinin hatalı olduğunu ve davacıların bir kusurunun bulunmadığını, kaza neticesinde M.K. ve Y.K.’nın hayati tehlike arz etmeyecek ve fakat basit bir tıbbi müdahale ile de giderilemeyecek şekilde yaralandıklarını belirterek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile M.K. için 5 000,00 TL maddi ve 10.000 00 TL manevi tazminatın; Y.K. için 5.000.00 TL maddi ve 10.000 00 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan tazmini istemi ile 03.12.2014 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.
Adana 1. Asliye Ticaret Mahkemesi; 27.04.2015 gün ve 2014/2897 Esas, 2015/536 Karar sayılı kararı ile; “….Yargıtay 17.HD’nin 03/03/2014 tarih ve 2014/3684 Esas, 2014/2879 Karar, Yargıtay 17.HD’nin 03/07/2014 tarih ve 2014/11615 Esas, 2014/10471 Karar ve buna benzer birçok ilamında belirtildiği üzere; davacılar vekili 09/05/2012 tarihinde Mersin-Adana seferini yapan 62020 treninin 23:35’te Adana Gar’a girişi esnasında manevra yapan 24118 makinenin ağır hasarlanması, 1003 205-9 nolu vagon ilke 10003-187-9 nolu vagonun tampon tampona girerek deray etmesi sonucu dördü personel olmak üzere toplam 20 kişinin yaralandığını, yaralananlar arasında davacı Y.K. ve M.K.’nın bulunduğunu, bu kaza sonucu müvekkillerinin yaşamsal fonksiyonlarını etkilemeyecek derecede yaralandıklarını belirterek her bir davacı için 5.000,00 TL manevi tazminat, 10.000,00 TL maddi tazminat olmak üzere toplam 30.000,00 maddi ve manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacılara verilmesini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin de davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir
Davada hizmet kusuruna dayanılmıştır. Kamu hizmeti görmekle yükümlü olan davalı kamu hizmeti sırasında idari ve işlem ve eylemleri nedeniyle verdikleri zararlardan dolayı özel hukuk hükümlerine tabi değildirler. Kamu tüzelkişilerinin yasalar tarafından kendilerine verilen görev ve yetkilerin kullanılması sırasında oluşan zararlar niteliği itibariyle hizmet kusurundan kaynaklanan zararlar olup, bu zararların tazmini amacıyla hizmet kusurlarına dayalı olarak İdari Yargılama Usulü Hakkındaki Kanun’un 2. maddesi hükmü uyarınca idari yargı yerinde tam yargı davası ikame edilmesi gerekmektedir. Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olup, mahkemece kendiliğinden (re’sen) dikkate alınması zorunludur.” şeklindeki gerekçesi ile davanın idari yargı görev alanına girdiğini belirterek başvurunun reddine karar vermiş, verilen karar, karara da şerh edildiği üzere taraflarca temyiz edilmeksizin 31.10.2015 tarihinde kesinleşmiştir.
Davacı vekili bu kez aynı taleplerle idari yargı yerinde 07.10.2015 tarihinde dava açmıştır. Adana 3. İdare Mahkemesi; 28.10.2015 gün ve 2015/392 Esas, 2015/106 Karar sayılı kararında aynen; “Dava dosyasının incelenmesinden; 09.05.2012 tarihinde Mersin-Adana seferini yapan trenin Adana Tren Garı’na girişi esnasında meydana gelen kazada yaralanan davacılar tarafından, kazada davalı idarenin kusurunun bulunduğu ve vücutlarında efor kaybı, sürekli sakatlık ve işgücü kaybı meydana geldiği öne sürülerek, davacı M.K. için 5.000 TL maddi 10.000,00 TL manevi, davacı Y.K. için 5.000 TL maddi 10.000.00 TL manevi, olmak üzere toplamda 30.000,00 TL tazminat ödenmesine hükmedilmesi istemiyle açılan davada, davacıların aynı kaza nedeniyle oluşan zararının tazmini istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığı görülmekte ise de, dava konusu tazminatın unsurlarının farklı olduğu, davacı Y.K.’nın kendi vücudunda meydana gelen efor kaybı, sürekli sakatlık ve işgücü kaybı nedeniyle, davacı M.K.’nın ise yine kendi vücudunda meydana gelen efor kaybı, sürekli sakatlık ve işgücü kaybı nedeniyle tazminat isteminde bulunduğu anlaşılmış olup, her bir davacının tazminat istemi için ayrı dilekçelerle ayrı ayrı dava açılması gerekirken davacıların ikisi için birlikte düzenlenen dava dilekçesiyle açılan davada yukarıda yer verilen mevzuat hükümlerine uygunluk bulunmamıştır.” şeklindeki gerekçesi ile, her bir davacı yönünden ayrı dilekçelerle dava açılması gerektiğini belirterek dava dilekçesinin reddine karar vermiştir.
Davacı vekili, Adana 3. İdare Mahkemesi’nin dava dilekçesinin reddine ilişkin dilekçesi üzerine, davacılardan Y.K. için aynı gerekçe ve taleplerle bu kez ayrı bir dilekçe ile dava açmıştır.
Adana 3. İdare Mahkemesi; 05.01.2016 gün ve 2015/914 Esas, 2016/11 Karar sayılı kararında aynen; “…..28.10.1984 tarih ve 18559 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları İşletmesi Genel Müdürlüğü (TCDD) Ana Statüsü’nün “Amaç ve Kapsam” başlıklı 1. maddesinde, “Bu Ana Statünün amacı 8.6.1984 tarih ve 233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine tabi olarak söz konusu Kanun Hükmünde Kararname çerçevesinde faaliyette bulunmak üzere Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları İşletmesi Genel Müdürlüğü adı altında teşkil olunan Kamu İktisadi Kuruluşunun hukuki bünye, amaç vç faaliyet konulan, organları ve teşkilat yapısı, müessese, bağlı ortaklık ve iştirakleri ile bunlar arasındaki ilişkileri ve ilgili diğer hususları düzenlemektir.” hükmüne; “Hukuki Bünye” başlıklı 3. maddesinde de, bu Ana Statü ile teşkil olunan TCDD İşletmesinin, sermayesinin tamamı Devlete ait, tüzel kişiliğe sahip, faaliyetlerinde özerk ve sorumluluğu sermayesiyle sınırlı bir “Kamu İktisadi Kuruluşu” olduğu ve 233 sayılı KHK ile bu Ana Statü hükümleri saklı kalmak üzere özel hukuk hükümlerine tabi bulunduğu düzenlemeleri yer almaktadır.
Buna göre, TCDD İşletmesi, tekel kapsamında demiryolu taşımacılığı hizmetini yürüten, tüzel kişiliğe sahip bir kamu kurumu ise de; 233 sayılı KHK ve Ana Statü ile, özerk bir tarzda ve ekonomik gereklere uygun olarak kârlılık ve verimlilik ilkeleri doğrultusunda yönetilmesi amacıyla, iktisadi faaliyetleri bakımından özel hukuk hükümlerine tabi kılınmış bulunmaktadır.
Bu durumda, uyuşmazlığın çözümü için olayda, davalı işletmenin yürüttüğü faaliyetin ve işletme ile zarar gören arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinin incelendiğinde, yolcu (aşıma işinin, ücret karşılığında yapılan ticari bir faaliyet niteliği taşıdığı açıktır.
Dosyanın incelenmesinden, davacının 09.05.2012 tarihinde Mersin-Adana seferini yapan trenin Adana Gar’a girişi esnasında manevra yapan lokoya çarpması sonucunda meydana gelen trafik kazasında yaralandığından bahisle 5.000,00 TL maddi tazminatın (efor kaybı, sürekli sakatlık, iş gücü kaybı) ve 10.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle tazminine karar verilmesi istemiyle Adana 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde açtığı davada, anılan Mahkemenin yargı yolunun caiz olmaması nedeniyle dava şartı noksanlığı nedeniyle usulden reddine yönelik kararı üzerine görülmekte olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Olayda, zarar görenin yolcu olduğu, taraflar arasındaki hukuki ilişkinin taşıma sözleşmesine dayanan bir özel hukuk ilişkisi olduğu; davalı işletmenin, ticari alanda yürüttüğü taşımacılık faaliyetinin de özel hukuk hükümlerine tabi bulunduğu açıktır.
Buna göre; uyuşmazlıkta davalı idarece yürütülen faaliyetin ve taraflar arasındaki hukuki ilişkinin niteliği gözönüne alındığında, olayda idari bir eylem ya da işlemden doğan herhangi bir zararın söz konusu olmadığı; yolcunun uğradığı zarardan dolayı taşıyıcının tazmin sorumluluğunun saptanmasına ilişkin olan davanın, özel hukuk hükümlerine göre görüm ve çözümünde adli yargı yerinin görevli olduğu sonucuna ulaşılmaktadır.” şeklindeki gerekçesi ile davada adli yargı yerinin görevli olduğunu belirterek, davanın görev yönünden reddine karar vermiş; karar Adana 3. İdare Mahkemesi’nin bila tarih ve 2015/914 sayılı yazı içeriğinden anlaşıldığı üzere 25.02.2016 tarihinde kesinleşmiştir.
Davacı vekili, idari ve adli yargı yerlerince verilen görevsizlik kararları nedeniyle oluşan olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesi istemiyle başvuruda bulunmuştur.
İNCELEME VE GEREKÇE :
Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Nuri NECİPOĞLU’nun Başkanlığında, Üyeler: Ali ÇOLAK, Yusuf Ziyaattin CENİK, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN, Mehmet AKBULUT ve Yüksel DOĞAN’ın katılımlarıyla yapılan 11.4.2016 günlü toplantısında:
l-İLK İNCELEME:
Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; idari ve adli yargı yerleri arasında 2247 sayılı yasa’nın 14.maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, idari ve adli yargı dosyalarının 15.maddede belirtilen yönteme uygun olarak davacının istemi üzerine son görevsizlik kararını veren mahkemece Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği, usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.
II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Birgül YİĞİT’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Uğurtan ALTUN ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava; davacıların yolcu olarak bulunduğu trenin Adana Gar’a girişi esnasında manevra yapan 24118 nolu lokoya çarpması sonucu meydana gelen kazada yaralanması nedeni ile uğradığı 5000.00’er TL maddi ve 10.000’er TL manevi zararın, olayda kusuru bulunan davalı idareden tazminine karar verilmesi istemi ile açılmıştır.
28.10.1984 tarih ve 18559 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları İşletmesi Genel Müdürlüğü (TCDD) Ana Statüsü’nün “Amaç ve Kapsam” başlıklı 1. maddesinde, “Bu Ana Statünün amacı 8.6.1984 tarih ve 233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine tabi olarak sözkonusu Kanun Hükmünde Kararname çerçevesinde faaliyette bulunmak üzere Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları İşletmesi Genel Müdürlüğü adı altında teşkil olunan Kamu İktisadi Kuruluşunun hukuki bünye, amaç ve faaliyet konulan, organları ve teşkilat yapısı, müessese, bağlı ortaklık ve iştirakleri ile bunlar arasındaki ilişkileri ve ilgili diğer hususları düzenlemektir.” hükmüne yer verilmek sureti ile, TCDD’nin kamu iktisadi teşebbüsü olarak faaliyet göstereceği alanlar ve bu alanlara ilişkin oluşturulacak organlar ve teşkilat yapısının söz konusu ana statü ile belirleneceğinin düzenleme altında alındığı;
Aynı Statünün ‘Hukuki Bünye’ başlıklı 3. Maddesinde;
“1- Bu Ana Statü ile teşkil olunan TCDD; Tüzel Kişiliğe sahip, faaliyetlerinden özerk ve sorumluluğu sermayesiyle sınırlı bir Kamu İktisadi Kuruluşu’dur.
2- Kuruluş KHK, bu Ana Statü hükümleri saklı kalmak üzere özel hukuk hükümlerine tabidir
3- Kuruluş, Genel Muhasebe Kanunu ile Devlet İhale Kanunu Hükümlerine ve Sayıştay’ın denetime tabi değildir.
4- Kuruluş’un Merkezi Ankara’dadır. Kuruluş’un Merkezi koordinasyon Kurulu Kararı ile değiştirilebilir.
5- Kuruluş’un sermayesi 500 Milyar TL.sı olup, tamamı Devlete aittir. Kuruluş’un sermayesi ilgili Bakanlığın teklifi üzerine Koordinasyon Kurulu Kararı ile değiştirilir.
6- Kuruluş’un ilgili olduğu Bakanlık, Ulaştırma Bakanlığıdır.
Kuruluş’un ilgili olduğu Bakanlık, Başbakanlığın teklifi ve Cumhurbaşkanlığı’nın onayı ile değiştirilebilir.” denilmek sureti ile TCDD’nin özerk ve sorumluluğu sermayesi ile sınırlı bir Kamu İktisadi Kuruluşu olduğu, 8.6.1984 gün ve 233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri hakkındaki Kanun Hükmünde Kararname ve bu KHK’ya göre çıkartılan Ana Statü dışında kalan durumlarda özel hukuk hükümlerine tabi olacağı açıkça belirtilmiştir.
Bu çerçevede dava konusu olay incelendiğinde, davacının davaya konu kaza meydana geldiğinde, tren içersinde yolcu olarak bulunduğu, bu durumun gerek TCDD Teftiş Kurulu Başkanlığı’nın 30.10.2012 gün ve B.11.2.DDY.0.60.00.00.663.07.28/74738 sayılı Raporu ve dava konusu kazaya ilişkin olarak yapılan ceza yargılaması neticesinde verilen Adana 3. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 12.05.2015 gün ve 2012/692 Esas, 2015/358 Karar sayılı kararı ile sabit olduğu, Sağlık Bankalığı Adana Devlet Hastanesi’nin 22.05.2012 gün ve 35814 sayılı raporunda davacının meydana gelen kaza neticesinde sağ radius boyun kırığı teşhisi ile tedavi gördüğü ve hayati tehlikesi olmadığı ve fakat 1 aylık sürede iyileşeceğinin belirtildiği tespit edilmiştir.
Buna göre, TCDD İşletmesi’nin, tekel kapsamında demiryolu taşımacılığı hizmetini yürüten, tüzel kişiliğe sahip bir kamu kurumu ise de; 233 sayılı KHK ve Ana Statü ile, özerk bir tarzda ve ekonomik gereklere uygun olarak kârlılık ve verimlilik ilkeleri doğrultusunda yönetilmesi amacıyla, iktisadi faaliyetleri bakımından özel hukuk hükümlerine tabi olduğu anlaşılmaktadır.Bu kapsamda dava konusu olayın niteliğini belirlemek gerekirse; davanın, davalı idarenin yürüttüğü iktisadi faaliyet çerçevesinde bir taşıma sözleşmesi ile kazaya karışan trende yolcu olarak bulunan davacının uğradığı zararın tazminine ilişkin olduğu, dolayısıyla olayın iki özel hukuk kişi arasında imzalanan bir taşıma sözleşmesinin, gereği gibi ifa edilip edilmediği noktasından hareketle incelenmesi ve görevli mahkemenin bu kapsamda belirlenmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
Nitekim 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun ‘Taşıma İşleri’ başlıklı 4. Kitabının,’Yolcu Taşıma’ başlıklı 5. Kısmında yer alan ‘Taşıyıcının Sorumluluğu’ başlıklı 914. Maddesinde “(1)Taşıyıcı, yolcuları rahat bir yolculukla ve sağlıklı olarak gidecekleri yere ulaştırmakla, özellikle hava, ses, yer ve çevre kirliliğine meydan vermemek için gerekli düzeni kurmakla, gerekli diğer tüm önlemleri almak ve mevzuatta öngörülen kurallara uymakla yükümlüdür.
(2) Taşıyıcı, yolcuların kazaya uğramalarından doğacak zararı tazmin eder. Yolcunun kaza sonucunda ölmesi hâlinde, onun yardımından yoksun kalanlar uğradıkları zararın tazminini taşıyıcıdan isteyebilirler. Ancak, taşıyıcı, kazanın kendisinin veya yardımcılarının en yüksek özeni göstermelerine rağmen, kaçınamayacakları ve sonuçlarını önleyemeyecekleri bir sebepten ileri geldiğini ispat ederse tazminattan kurtulur.
(3) Taşıyıcı, bilette belirtilen yerin başka bir kişiye verilmesi, bilette gösterilen araç yerine onunla aynı düzeyde olmayan başka bir aracın sefere konulması, aracın belli saatten önce hareketi nedeniyle yolcunun yetişememesi, taşıma aracında durumun gerektirdiği ilk yardım malzemelerinin ve ilaçlarının bulundurulmaması veya bunlardan derhâl yararlanma imkânının sağlanmamış olması sebebiyle de, ikinci fıkraya göre sorumludur; herhangi bir zarar ispat edilmese bile taşıyıcı bilet parasının üç katını tazminat olarak öder.
(4) Üçüncü fıkrada gösterilen hareketleri yapan araç şoförleri, araçları emri altında bulunduran kişiler ile araçları taşıma işinde kullanılanlar, şikâyet üzerine, kolluk görevlileri tarafından yüz Türk Lirasından binbeşyüz Türk Lirasına kadar idari para cezasıyla cezalandırılır.” denilmek sureti ile yolcunun, taşıma sözleşmesinin tamamlanmasının ardından, taşıma sırasında meydana gelen olaylardan doğan zararını, taşıyıcıdan isteyebileceği düzenlenmiştir.
Yine Aynı Kanunun ‘Ticari davalar, çekişmesiz yargı işleri ve delilleri’ başlıklı 4. Maddesinde; “(1) Her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın;
- a) Bu Kanunda,
- b) Türk Medenî Kanununun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde,
- c) 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580 inci maddelerinde,
- d) Fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta,
- e) Borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde,
- f) Bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde, öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılır. Ancak, herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmeyen havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalar bundan istisnadır.
(2) Ticari davalarda da deliller ile bunların sunulması 18/6/1927 tarihli ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümlerine tabidir.” denilmek sureti ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenip, herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmeyen havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalar dışındaki tüm davaların ticari dava niteliğinde olduğu kabul edilmiştir.
Aynı Kanunun ‘Ticari davalar ve çekişmesiz yargı işlerinin görüleceği mahkemeler’ başlıklı 5. Maddesinin 1. Fıkrasında da “Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir.” denilmek sureti ile de ticari davalara Asliye Ticaret Mahkemeleri’nde bakılacağı açıkça düzenlenmiştir.
Hal böyle iken; iktisadi devlet teşekkülü statüsünde olan ve davacı ile arasında, yürütülen taşıma faaliyeti kapsamında yapılmış taşıma sözleşmesi ilişkisi bulunan davalının, taşıma sırasında gerçekleşen kaza nedeni ile davacının uğradığı zararı giderme borcunun, özel hukuk hükümleri çerçevesinde adli yargı yerinde ele alınması gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
Her ne kadar, gerek adli ve gerekse idari yargı dosyalarında, davacı ile davalı arasında imzalanan taşıma sözleşmesi ya da biletine rastlanmamış ise de, davacının dava konusu trende yolcu olarak bulunduğunda taraflar arasında bir ihtilaf söz konusu olmadığı gibi, davalı vekilinin Asliye Ticaret Mahkemesi’ne sunmuş olduğu 26.01.2015 tarihli cevap dilekçesinde, dava konusu olayda yaralanan kişiler bakımından yolcu nitelemesinde bulunduğu, keza aynı şekilde dava konusu olaya ilişkin olarak yürütülen idari soruşturmada TCDD müfettişinin ve ceza yargılaması sırasında Asliye Ceza Mahkemesi’nin davacı yönünden yolcu nitelemesinde bulunduğu ve aksine yöndeki iddialara dosyalar kapsamında rastlanılmadığı görülmekle; söz konusu durum, göreve ilişkin iş bu uyuşmazlığın en hızlı şekilde ve usul ekonomisine uygun biçimde neticelendirilmesi açısından bir eksiklik olarak nitelenmemiştir.
Belirtilen nedenlerle, Adana 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 27.04.2015 gün ve 2014/2897 Esas, 2015/536 Karar sayılı görevsizlik kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerekmiştir.
SONUÇ : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Adana 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 27.04.2015 gün ve 2014/2897 Esas, 2015/536 Karar sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 11.4.2016 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.
Başkan Nuri NECİPOĞLU
| Üye Ali ÇOLAK
Üye Süleyman Hilmi AYDIN | Üye Yusuf Ziyaattin CENİK
Üye Mehmet AKBULUT | Üye Alaittin Ali ÖĞÜŞ
Üye Yüksel DOĞAN |