ÖZET: Davacı Çağ Üniversitesi ile davalı arasında 13.02.2009 tarihinde imzalanan öğretim elemanı tip sözleşmesi gereğince, sözleşme süresi dolmadan ve yasal hiçbir haklı neden olmaksızın istifa etmesi sebebiyle sözleşmede öngörülen 5000 TL cezai şartın davalıdan tahsili istemiyle açtığı davanın, ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.
T.C. UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ HUKUK BÖLÜMÜ ESAS NO : 2015 / 41 KARAR NO : 2015 / 29 KARAR TR : 26.01.2015 | ÖZET: Davacı Çağ Üniversitesi ile davalı arasında 13.02.2009 tarihinde imzalanan öğretim elemanı tip sözleşmesi gereğince, sözleşme süresi dolmadan ve yasal hiçbir haklı neden olmaksızın istifa etmesi sebebiyle sözleşmede öngörülen 5000 TL cezai şartın davalıdan tahsili istemiyle açtığı davanın, ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk. |
K A R A R
Davacı : Çağ Üniversitesi Rektörlüğü
Vekili : Av. T.K.
Davalı : L.Ş.G.
Vekili : Av. G.A. (Adli Yargıda)
O L A Y : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı Çağ Üniversitesi ile davalı arasında 13.02.2009 tarihli öğretim elamanı tip sözleşmesinin imzalandığını; Medeni Usul ve İcra İflas Hukuku derslerinde öğretim elemanı olarak görev ifa edeceğini; davalının sözleşme süresi dolmadan ve yasal hiçbir haklı neden de ileri sürmeden Çağ Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanlığı’na verdiği 02.03.2011 tarihli dilekçesi ile asli öğretim görevlisi statüsünden istifa ettiğini, talep halinde kısmi statüde çalışabileceğini bildirdiğini; Hukuk Fakültesinin aynı gün durumu Rektörlük Makamına bildirdiğini, Rektörlüğün 08.04.2011 tarih ve 322 sayılı yazısı ile 08.04.2011 günü itibarı ile davalının üniversite ile ilişkisinin kesildiğini beyan ederek davalı ile yapılan sözleşmenin haksız feshi nedeni ile sözleşmede kararlaştırılan 5.000 TL tazminatın davalıdan tahsili istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.
ADANA 3. İŞ MAHKEMESİ:01.06.2012 gün ve E:2012/205, K:2012/611 sayılı kararında; “…5521 Sayılı İş Mahkemeleri Kanunun 5. maddesi uyarınca iş davasını davalının ikametgâhı yer mahkemesinde bakılabileceği gibi işçinin işini yaptığı işyeri için yetkili mahkemede de bakılabilir bunlara aykırı sözleşme geçerli olmaz, dava konusu olayda davalının ikametgâhının Ankara olduğu, işin yapıldığı yerinde Yenice/Tarsus olduğu davaya bakmaya yetkili mahkemenin Ankara İş Mahkemesi olduğu Mahkememizin yetkisinin bulunmadığı sonucuna varılmış, yetkisizlik kararı vermek gerekmiştir…” şeklindeki gerekçe ile davacının davasının yetki yönünden reddine ve mahkemenin yetkisizliğine, Ankara İş Mahkemesinin yetkili olduğuna karar vermiş ve karar davacı vekilince temyiz edilmiştir.
YARGITAY 22. HUKUK DAİRESİ : 05.03.2013 gün ve E:2012/15257, K:2013/4449 sayılı kararında; “…Anayasanın “Yükseköğretim Kurumlan” başlıklı 130. maddesinin birinci fıkrasında, “Çağdaş eğitim-öğretim esaslarına dayanan bir düzen içinde milletin ve ülkenin ihtiyaçlarına uygun insan gücü yetiştirmek amacı ile; ortaöğretime dayalı çeşitli düzeylerde eğitim-öğretim, bilimsel araştırma, yayın ve danışmanlık yapmak, ülkeye ve insanlığa hizmet etmek üzere çeşitli birimlerden oluşan kamu tüzelkişiliğine ve bilimsel özerkliğe sahip üniversiteler Devlet tarafından kanunla kurulur.”; 2. fıkrasında, “Kanunda gösterilen usul ve esaslara göre, kazanç amacına yönelik olmamak şartı ile vakıflar tarafından, Devletin gözetim ve denetimine tabi yükseköğretim kurumlan kurulabilir.”; 10. fıkrasında “Vakıflar tarafından kurulan yükseköğretim kurumlan, mali ve idari konulan dışındaki akademik çalışmaları, öğretim elemanlarının sağlanması ve güvenlik yönlerinden, Devlet eliyle kurulan yükseköğretim kurumlan için Anayasada belirtilen hükümlere tabidir.” hükmüne yer verilmiş; 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’na 5772 sayılı Kanun ile eklenen ve vakıflarca kurulacak yükseköğretim kurumlan ile ilgili düzenlemeler getiren Ek Madde 2’de, “Vakıflar; kazanç amacına yönelik olmamak şartıyla ve mali ve idari hususlar dışında, akademik çalışmalar, öğretim elemanlarının sağlanması ve güvenlik yönlerinden bu Kanunda gösterilen esas ve usullere uymak kaydıyla, Yükseköğretim kurumlan veya bunlara bağlı birimlerden birini veya birden fazlasını ya da bir üniversite veya yüksek teknoloji enstitüsüne bağlı olmaksızın, ekonominin ihtiyaç duyduğu alanlarda yüksek nitelikli işgücü yetiştirmek amacıyla, bu Kanun hükümleri çerçevesinde kalmak şartıyla meslek yüksekokulu kurabilir. Bu meslek yüksekokulu, kamu tüzel kişiliğini haiz olup, Yükseköğretim Kurulunun görüşü alınarak Bakanlar Kurulu kararı ile kurulur. Kurulacak meslek yüksekokullarına, meslek ve teknik eğitim bölgesinde gereksinim duyulması esastır.” denilmiş; Ek Madde 5’de, “(Ek madde: 17/08/1983 – 2880/32 md.) (Değişik fıkra: 28/12/1999 – 4498/1 md.) Vakıflarca kurulacak yükseköğretim kurumlarının, vakıf yönetim organı dışında en az yedi kişiden oluşan bir mütevelli heyeti bulunur. Mütevelli heyet üyeleri, vakıf yönetim organı tarafından dört yıl için seçilir, süresi biten üyeler yeniden seçilebilir. Mütevelli heyet üyelerinin yaş sınırlaması hariç Devlet memuru olma niteliklerine sahip bulunmaları ve en az üçte ikisinin lisans düzeyinde yükseköğrenim görmüş olması gerekir. Mütevelli heyet üyeleri kendi aralarından bir başkan seçer.
Mütevelli heyet vakıf yükseköğretim kurumunun tüzelkişiliğini temsil eder. Vakıf yükseköğretim kurumlarının yöneticileri Yükseköğretim Kurulunun olumlu görüşü alınarak mütevelli heyet tarafından atanır. Mütevelli heyet; vakıf yüksek öğretim kurumu yöneticilerine uygun gördüğü ölçüde yetkilerini devredebilir. Yükseköğretim kurumunda görevlendirilecek yöneticiler ve öğretim elemanları ile diğer personelin sözleşmelerini yapar, atamalarını ve görevden alınmalarını onaylar, yükseköğretim kurumunun bütçesini onaylar ve uygulamaları izler, ayrıca vakıfça hazırlanan yönetmelik hükümlerine göre diğer görevleri yürütür.
Mütevelli heyetin toplantı nisabı ve karar alınması ile ilgili hususlarda bu Kanunun 61 inci maddesi hükmü uygulanır.’’kuralına; aynı Yasadaki Ek Madde 8’de ise, “(Ek madde: 17/08/1983 – 2880/32 md.) Vakıfça kurulacak yükseköğretim kuramlarındaki akademik organlar, Devlet yükseköğretim kuramlarındaki akademik organlar gibi düzenlenir ve onların görevlerini yerine getirir. Öğretim elemanlarının nitelikleri Devlet yükseköğretim kuramlarındaki öğretim elemanlarının niteliklerinin aynıdır. Devlet Yükseköğretim kuramlarında çalışmaları yasaklanmış veya disiplin yoluyla bu kuramlardan çıkarılmış kişiler, vakıf yükseköğretim kuramlarında görev alamazlar.” kuralına yer verilmiştir.
Vakıf Yüksek Öğretim Kuramları Yönetmeliği’nin “Öğretim elemanları” başlıklı 23. maddesinde ise, “Öğretim elemanlarının seçimi, değerlendirilmesi, seçilenlerin uygun görülen akademik unvanlarla görevlendirilmeleri ve yükseltilmeleri yürürlükteki kanun ve yönetmelik hükümlerine uyularak vakıf yükseköğretim kurumunun yetkili akademik organlarınca yapılır. Öğretim elemanlarının atamalarında, devlet yükseköğretim kuramlarındaki atamalarda aranan şartlara ilaveten vakıf yükseköğretim kurumunun akademik yönden gerekli gördüğü şartlar da aranabilir. Vakıf meslek yüksekokullarında özellikle uygulamalı derslerde görevlendirilecek öğretim elemanlarının atanmasında çalışma deneyimine sahip olması gözetilir.
Vakıf yükseköğretim kuramlarında görev alacak olan akademik ve idari personelin çalışma esasları 2547 sayılı Kanunda devlet üniversiteleri için öngörülen hükümlere tabidir. Bu personelin aylık ve diğer özlük hakları bakımından ise 4857 sayılı İş Kanunu hükümleri uygulanır.” kuralı yer almıştır.
Davacı Çağ Üniversitesi de anılan mevzuat hükümleri çerçevesinde 2809 sayılı “Yükseköğretim Kuramları Teşkilatı Kanunu’na 4281 sayılı Yasa ile eklenen Ek 40. madde ile vakıf yükseköğretim kuramlarına ilişkin hükümlere tabi olmak üzere kamu tüzel kişiliğine sahip olarak kurulmuştur.
İdari rejime dayalı olarak düzenlenmiş bulunan Türkiye’nin idari yapısında, kamu tüzel kişiliği idari yargının görev alanının belirlenmesinde kullanılan ölçütlerden birisidir.
Kamu tüzel kişilerinin kuruluş amacı kamu yararı, faaliyet konuları ise kamu hizmetidir. Bu bağlamda, Kamu Tüzel Kişileri, özel hukuk tüzel kişilerine nazaran üstün ve ayrıcalıklı kamu gücüne sahiptirler ve tek taraflı işlemlerle yeni hukuki durum yaratabilirler. Bu nedenle de personeli kamu hukukuna tabidir.
Kanunla kurulma ve kamu tüzel kişiliğine sahip olmanın yanı sıra, Devlet Üniversitelerinde olduğu gibi Vakıf Üniversitelerinin de Anayasal güvence altına alınmış olan “Bilimsel Özerkliğe sahip olmaları” bir diğer ayrıcalığıdır. Üniversitelerde bilimsel özerklik ilkesi benimsenirken güdülen amaç, yükseköğretimin çeşitli siyasal çevre ve baskı gruplan ile düşünce kümelerinin etkisinin dışında tutarak, bilimsel amaç, hedefler ve gereksinimlerine bağlı olmalarını sağlamaktır. Bu nedenle de, bilimsel faaliyetin asli unsurları olan yükseköğretim elemanlarının, görevleri, unvanları, atama, yükselme ve emeklilikleri gibi özlük haklarının kanunla düzenleneceği konusu, anayasal teminat altına alınmıştır.
Somut olay ve mevzuat hükümleri ve Uyuşmazlık Mahkemesi’nin 21/05/2012 tarih ve 15 E., 109 K. sayılı karan birlikte irdelendiğinde; davacı Üniversitenin, sürekli ve düzenli nitelikteki kamu hizmetinde çalıştırdığı davalının; statüsü, göreve alınması, hak ve yetkileri gözetildiğinde, idare Hukuku kapsamında bir kamu personeli olduğu açıktır. Bu açıdan taraflar arasındaki cezai şart alacağına ilişkin tam yargı davasının görüm ve çözümünde idari yargı yeri görevlidir. Görev hususu dava şartlarından olup, yargılamanın her aşamasında mahkemece resen dikkate alınmalıdır. Bu durumda, yargı yolu nedeni ile görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir…” şeklindeki gerekçe ile hükmün bozulmasına karar vermiştir.
ADANA 3. İŞ MAHKEMESİ : 12.09.2013 gün ve E:2013/372, K:2013/485 sayılı kararı ile, bozma ilamına uyarak ve bozma ilamındaki gerekçelerle davanın yargı yolu nedeniyle görevsizliğine karar vermiş ve verilen karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.
Davacı vekili bu kez, aynı istemle idari yargıda dava açmıştır.
MERSİN 1. İDARE MAHKEMESİ: 27.12.2013 gün ve E:2013/1189, K:2013/1249 sayılı kararında; “…Kamu hizmeti, devlet ya da diğer kamu tüzel kişileri tarafından ortak gereksinimleri karşılamak ve kamu yararını sağlamak için topluma sunulan sürekli ve düzenli hizmetler olarak tanımlanabilir. Toplumsal yaşamın zorunlu gereksinimlerinden olan düzenlilik ve süreklilik isteyen yükseköğretim hizmeti de niteliği gereği kamu hizmetidir.
Vakıf yükseköğretim kurumlarında niteliği belirtilen kamu hizmetinin yürütülebilmesi için istihdam edilen akademik personel ile vakıf yükseköğretim kurumu arasında akdedilecek sözleşmenin ” idari hizmet sözleşmesi” niteliği bulunmakla birlikte, yukarıda alıntısı yapılan mevzuat hükmünde vakıflar tarafından kurulan yükseköğretim kurulularının akademik çalışmaları, öğretim elemanlarının sağlanması ve güvenlik yönlerinden Devlet eliyle kurulan yükseköğretim kurumlan için Anayasada belirtilen hükümlere tabi olduğu, ancak mali ve idari konularda bu kurallara tabi olmadıkları düzenlendiği gözetildiğinde sözleşmelerde yer alan ancak akademik çalışma “ve güvenliğe ilişkin olmayan hususlardan kaynaklanan uyuşmazlıkların adli yargı yerinde görülmesi gerekmektedir.
Bu durumda, davacı ile davalı arasında imzalanan sözleşmenin 7. maddesinde öngörülen öğretim elemanı, bu anlaşma hükümlerine uymamaktan ötürü görevine son verildiği veya öğretime devamına en az 10 ay mani ve selahiyetli kuruldan tevsik edilmiş sıhhi sebep olmaksızın ayrıldığı takdirde okul idaresine 5.000,00.-TL (beşbintürklirası) tazminat ödemeyi kabul ve taahhüt eder şeklindeki kuralın davacının faaliyetini kesintisiz bir şekilde devam ettirebilmesi amacına yönelik olarak düzenlenen cezai bir şart olduğu, öğretim elemanının akademik çalışmalarım yapabilmesi veya güvenliğine ilişkin bir kural niteliği bulunmadığı değerlendirildiğinde söz konusu cezai şarttan kaynaklanan uyuşmazlığın adli yargı yerinin görev alanında bulunduğu kanaatine ulaşılmıştır…” şeklindeki gerekçe ile davanın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 15/1-a maddesi hükmü uyarınca görev yönünden reddine karar vermiştir.
İş bu karara taraf vekillerince itiraz edilmiş, Adana Bölge İdare Mahkemesinin 30.09.2014 gün ve E:2012/2140,K:2014/5827 sayılı kararı ile, itirazın reddine karar verilmesinin ardından görevsizlik kararı kesinleşmiştir.
Davacı vekilinin talebi üzerine dosya mahkememize gönderilmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE :
Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Eyüp Sabri BAYDAR, Ali ÇOLAK, Nurdane TOPUZ, Mehmet Ali DURAN, Ayhan AKARSU ve Mehmet AKBULUT’un katılımlarıyla yapılan 26.01.2015 günlü toplantısında:
l-İLK İNCELEME:Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; Adli ve idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, idari ve adli yargı dosyalarının 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak davacının istemi üzerine son görevsizlik kararını veren mahkemece Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin işlemlerde herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.
II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Filiz BUDAK’ın, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Uğurtan ALTUN ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava, davacı Çağ Üniversitesi ile davalı arasında 13.02.2009 tarihinde imzalanan öğretim elemanı tip sözleşmesi gereğince, sözleşme süresi dolmadan ve yasal hiçbir haklı neden olmaksızın istifa etmesi sebebiyle sözleşmede öngörülen 5000 TL cezai şartın davalıdan tahsili istemiyle açılmıştır.
Dava dosyalarının incelenmesinden; davacı Çağ Üniversitesi ile L.Ş.G. arasında imzalanan öğretim elemanları tip sözleşmesinin 7. maddesinde ” öğretim elemanı, bu anlaşma hükümlerine uymamaktan ötürü görevine son verildiği veya öğretime devamına en az 10 ay mani ve selahiyetli kuruldan tevsik edilmiş sıhhi sebep olmaksızın ayrıldığı takdirde okul idaresine 5.000,00.-TL ( beşbintürklirası) tazminat ödemeyi kabul ve taahhüt eder.” kuralının yer aldığı; L.Ş.G.’ün 02.03.2011 tarihli dilekçesinde asli öğretim görevlisi statüsünden istifa ettiği, kısmi statüde talep edilmesi halinde çalışmaya devam edebileceğinin Üniversite yönetimine bildirmesi üzerine davalının Üniversiteyle ilişiğinin kesildiği; davacı tarafından Adana 7. Noterliği kanalıyla çekilen 27.02.2012 tarih 4152 sayılı ihtarname ile sözleşmeden doğan 5.000,00.-TL tazminatın 02.03.2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesinin davalıdan talep edildiği, Ankara 25. Noterliği kanalıyla çekilen 29.03.2012 tarih ve 8509 sayılı ihtarname ile söz konusu sözleşme maddesinin olayla ilişkisinin bulunmadığının davalı tarafından davacıya bildirilmesinin ardından sözleşmede belirtilen cezai şartın davalıdan tahsili için adli yargıda açılan davanın görevsizlikle sonuçlanmasının ardından idari yargıda dava açıldığı anlaşılmaktadır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “İdari dava türleri ve idari yargı yetkisinin sınırı” başlığını taşıyan 2. maddesinin birinci fıkrasında, “1. (Değişik: 10/6/1994 – 4001/1 md.) İdari dava türleri şunlardır:
- a) (İptal: Ana.Mah.nin 21/9/1995 tarih ve E:1995/27, K:1995/47 sayılı kararı ile; Yeniden Düzenleme: 8/6/2000 – 4577/5 md.) İdarî işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlâl edilenler tarafından açılan iptal davaları,
- b) İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları,
- c) (Değişik: 18/12/1999-4492/6 md.) Tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar” hükmüne yer verilmiştir.
İdari davalardan olan iptal ve tam yargı davalarında davalı daima idaredir. Bir başka deyişle, idari yargı yerinde açılan bir iptal ya da tam yargı davasına bakılabilmesi için, diğer dava koşullarının yanı sıra, davanın idare aleyhine açılmış olması gerekmekte; idari yargı yerinde gerçek kişiler aleyhine dava açılabilmesine hukuken olanak bulunmamaktadır.
Bu durumda, davanın, ortada idarece kamu gücüne dayalı olarak ve idari usul ve esaslara göre re’sen ve tek yanlı biçimde tesis edilmiş bir işlem veya eyleminden dolayı hak ve menfaati ihlâl edilenler tarafından idare aleyhine açılmış 2577 sayılı Yasa’nın 2. maddesinde belirtilen davalardan biri olmayıp; davacı tarafından, tazminat istemiyle gerçek kişi aleyhine açılan dava olması karşısında, idari yargının görevine giren bir dava bulunduğundan söz etmek olanaksızdır.
Buna göre, davacının, tazminat istemiyle gerçek kişi aleyhine açtığı davanın, özel hukuk hükümleri çerçevesinde görüm ve çözümünde adli yargı yeri görevlidir.
Açıklanan nedenlerle, Adana 3. İş Mahkemesi’nin 12.09.2013 gün ve E:2013/372, K:2013/485 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.
S O N U Ç : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Adana 3. İş Mahkemesi’nin 12.09.2013 gün ve E:2013/372, K:2013/485 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 26.01.2015 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.
Başkan Serdar ÖZGÜLDÜR
| Üye Eyüp Sabri BAYDAR
Üye Mehmet Ali DURAN | Üye Ali ÇOLAK
Üye Ayhan AKARSU | Üye Nurdane TOPUZ
Üye Mehmet AKBULUT |