);

Single Blog Title

This is a single blog caption

ÖZET : 5754 Sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce T.C. Emekli Sandığı emeklisi olan davacının, bakmakla yükümlü olduğu eşinin kalp rahatsızlığı sebebiyle geçirdiği ameliyat sırasında kullanılan ve hastanede bulunmaması nedeniyle dışarıdan temin edilen stentle ilgili bedelin tarafına ödenmesi talebiyle yapmış olduğu başvurunun reddine ilişkin işleminin iptali ve stent bedelinin işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi istemiyle açtığı davanın, İDARİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

                    T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

            HUKUK BÖLÜMÜ

            ESAS NO      : 2015 / 210

            KARAR NO : 2015 / 226

KARAR TR  : 6.4.2015

ÖZET : 5754 Sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce T.C. Emekli Sandığı emeklisi olan davacının, bakmakla yükümlü olduğu eşinin kalp rahatsızlığı sebebiyle geçirdiği ameliyat sırasında kullanılan ve hastanede bulunmaması nedeniyle dışarıdan temin edilen stentle ilgili bedelin tarafına ödenmesi talebiyle yapmış olduğu başvurunun reddine ilişkin işleminin iptali ve stent bedelinin işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi istemiyle açtığı davanın, İDARİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

K  A  R  A  R

            Davacı            : M.Ö.

            Vekili              : Av. Z. B.                  (Adli Yargıda)

            Davalı             : Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı

            Vekili              : Av. S. Y.                  (Adli Yargıda)

O L A Y         : Emekli sandığı emeklisi olan davacının bakmakla yükümlü bulunduğu eşi Yurdagül Özçakır’ın tedavisinde kullanılan 4 adet Taxus marka stend bedeli tutarı olan 12.759,12 TL’nin davalı idarece karşılanmayan 11.865,96 TL’lik kısmının ödenmesi istemiyle yapılan başvurunun reddine ilişkin 17.03.2009 günlü, 5492 sayılı işlemin iptali ile davalı idarece karşılanmayan 11.865,96 TL’nin 05.11.2007 tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faiziyle birlikte tazminine karar verilmesi istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

Ankara 13.İdare Mahkemesi: 29.04.2009 gün ve E:2009/496, K:2009/536 sayılı kararı ile özetle; “5434 sayılı Kanun kapsamındaki tedavi giderlerinden kaynaklanan uyuşmazlıklar idari yargı yerlerinde görülüp çözümlenmekte iken, 5510 sayılı Kanun ile 5434 sayılı Kanunun tedavi giderlerine ilişkin hükümlerinin 01.10.2008 tarihinden itibaren yürürlükten kaldırıldığı, aynı Kanunda finansmanı sağlanacak ve sağlanmayacak sağlık giderlerinin düzenlendiği, davacının bakmakla yükümlü olduğu eşinin tedavisinde stend bedelinin davalı idarece karşılanmayan kısmının ödenmesi için yaptığı başvurunun reddine ilişkin işlemin tesis edildiği (17.03.2009) ve bakılan davanın açıldığı (27.04.2009) tarihlerinde 5510 sayılı Kanunun yürürlükte olduğu, stend bedelinin ödenip ödenmeyeceği hususunun bu Kanun hükümleri uyarınca adli yargı yerince (İş Mahkemelerinde) görülüp çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.” demek suretiyle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 15.maddesinin 1/a bendi uyarınca davanın görev yönünden reddine karar vermiş ve karar kesinleşmiştir.

            Davacı vekili aynı istemiyle bu kez adli yargı yerinde dava açmıştır.

            Ankara 5 İş Mahkemesi: 23.11.2011 gün, E:2010/766, K:2011/776 sayılı kararında özetle, “Davacının davasının kabulü ile 11.865,96 TL nin 18.12.2007 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine” şeklinde karar vermiştir.

İşbu karara karşı yapılan temyiz başvurusu üzerine Yargıtay 21. Hukuk Dairesi 13.05.2013 gün ve E:2012/2451, K:2013/9541 sayılı ilamı ile özetle; “5434 sayılı Emekli Sandığı Yasasına tabi iştirakçi olduğu anlaşılan davacının, davaya konu tedavi giderlerinin, sağlık sigortası açısından 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun yürürlüğe girdiği 01.10.2008 tarihinden önce, 05.11.2007 tarihinde başladığı ve böylece sağlık giderinin tahsiline dair uyuşmazlığın çözümünün idari yargının görev alanına girdiği gözetilerek, 6100 sayılı HMK’nın 114/1-b maddesine göre dava şartı olan “yargı yolunun caiz olmaması” nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, işin esasına girilerek yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.” demek suretiyle hükmün bozulmasına karar vermiştir.

Ankara 5.İş Mahkemesi: Yargıtay’ın bozma ilamına uyduktan sonra 04.12.2013 gün ve E:2013/1173, K:2013/1790 sayılı kararı ile özetle; davanın idari yargı yerinde görülmesi gerektiğinden bahisle, davanın yargı yolunun caiz olmaması nedeniyle görev yönünden reddine karar vermiş ve karar kesinleşmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Eyüp Sabri BAYDAR, Ali ÇOLAK, Nurdane TOPUZ, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Ayhan AKARSU ve Mehmet AKBULUT’un katılımlarıyla yapılan 6.4.2015 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: İdari ve adli yargı yerleri arasında anılan Kanun’un 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, adli yargı dosyasının, davacı vekilinin istemi üzerine son görevsizlik kararını veren mahkemece, idari yargı dosyasına ilişkin evraklar da temin edilmek suretiyle mahkememize gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, idari ve adli yargı yerleri arasında doğan görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim İsmail SARI’nın, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Uğurtan ALTUN ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, emekli sandığı emeklisi olan davacının bakmakla yükümlü bulunduğu eşi Yurdagül Özçakır’ın tedavisinde kullanılan 4 adet Taxus marka stend bedeli tutarı olan 12.759,12 TL’nin davalı idarece karşılanmayan 11.865,96 TL’lik kısmının ödenmesi istemiyle yapılan başvurunun reddine ilişkin 17.03.2009 günlü, 5492 sayılı işlemin iptali ile davalı idarece karşılanmayan 11.865,96 TL’nin 05.11.2007 tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faiziyle birlikte tazminine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.

Dosyanın incelenmesinden; emekli sandığı emeklisi olan davacının bakmakla yükümlü bulunduğu eşi Yurdagül Özçakır’a, kalp rahatsızlığı sebebiyle geçirdiği ameliyat sırasında kullanılan ve hastanede bulunmaması nedeniyle dışarıdan temin edilen stent takıldığı, 05.12.2007 tarihli faturaya göre davacının bu tedavi nedeniyle 12.759,96 TL ödemek zorunda kaldığı, davacı tarafından stentle ilgili bedelin tarafına ödenmesi talebiyle 11.02.2009 tarihinde davalı idareye müracaat edildiği, bu müracaatın 17.03.2009 tarihinde reddi üzerine, ret işleminin iptali ile stent fatura bedelinin davalı idareden faizi ile birlikte ödenmesi istemiyle dava açıldığı anlaşılmıştır.

31.5.2006 tarih ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu 506, 1479, 2925, 2926 ve 5434 sayılı Kanunlar kapsamındaki hizmet akdine göre ücretle çalışanlar (Sosyal Sigortalılar), kendi hesabına çalışanlar (Bağ-Kur’lular), tarımda kendi adına ve hesabına çalışanlar (Tarım Bağ-Kur’luları), tarım işlerinde ücretle çalışanlar, (Tarım sigortalıları), devlet memurları ve diğer kamu görevlilerini (Emekli Sandığı İştirakçileri), geçici maddelerle korunan haklar dışında, sosyal güvenlik ve sağlık hizmetleri yönünden yeni bir sisteme tabi tutmuş, beş farklı emeklilik rejimini aktüeryal olarak hak ve hükümlülükler yönünden tek bir sosyal güvenlik sistemi altında toplamıştır. 5510 sayılı Kanunun iptali amacıyla açılan davada Anayasa Mahkemesi, 15.12.2006 tarih ve E: 2006/111, K: 2006/112 sayılı kararıyla, anılan Kanunun birçok maddesi ile birlikte, bu Kanunun yürürlük tarihinden önce 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu hükümlerine tabi olarak görev yapmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlilerini diğer sigortalılarla aynı sisteme tabi kılan (başta 4/c maddesi) hükümlerin iptaline karar vermiş; bu karardan sonra kabul edilen 17.04.2008 tarih ve 5754 sayılı Kanunla 5510 sayılı Kanunda düzenlemeler yapılmış ve anılan Kanuna eklenen Geçici 1 nci ve Geçici 4 ncü maddelerle, 5754 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 1 Ekim 2008 tarihinden önce 5510 sayılı Kanunun 4 ncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında olanlar (memurlar ile diğer kamu görevlileri) ile bunların dul ve yetimleri hakkında, bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri de dahil 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre işlem yapılacağı hüküm altına alınmıştır. 5754 sayılı Kanunun kimi hükümlerinin iptali istemiyle açılan dava Anayasa Mahkemesi’nin 30.3.2011 tarih ve E: 2008/56, K:2011/58 sayılı kararı ile reddedilmiştir.

5510 sayılı Kanunun 101 nci maddesinde yer alan “…bu Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıklar İş Mahkemelerinde görülür.” bölümünün iptali istemiyle yapılan itiraz başvurusunda Anayasa Mahkemesi, 22.12.2011 tarih ve E: 2010/65, K: 2011/169 sayılı kararıyla (RG. 25.1.2012, Sayı: 28184) davayı redle sonuçlandırmakla birlikte; söz konusu kararın Mahkememiz önündeki uyuşmazlığa ışık tutacak şekilde şu gerekçeye dayandırmıştır: “…5754 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden önce memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmakta olanlar, evvelce olduğu gibi 5434 sayılı Kanun hükümlerine tabi olacaklar ve bunların emeklileri bakımından da aynı Kanun hükümleri uygulanmaya devam edecek; ancak 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden sonra memur ve diğer kamu görevlileri olarak çalışmaya başlayanlar ise 5510 sayılı Kanunun 4/c maddesi uyarınca, bu Kanun hükümlerine tabi sigortalı sayılacak ve haklarında 5434 sayılı Kanun değil, 5510 sayılı Kanun’un öngördüğü kural ve esaslar uygulanacak; ihtilaf halinde de adli yargı görevli bulunacaktır. 5754 sayılı Kanunun yürürlüğüyle birlikte, artık Sosyal Sigortacılık esasına göre faaliyet gösteren ve yaptığı, tesis ettiği işlem ve muameleler idari işlem sayılamayacak bir sosyal güvenlik kurumunun varlığından söz etmek gerekli bulunmaktadır. 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce iştirakçisi sıfatıyla çalışmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile emekli sıfatıyla 5434 sayılı Kanun’a göre emekli, dul ve yetim aylığı almakta olanlar ve ayrıca memurlar ve diğer kamu görevlilerinden ileride emekliliğe hak kazanacaklar yönünden ise Sosyal Güvenlik Kurumu’nun tesis edeceği işlem ve yapacağı muameleler idari işlem niteliğini korumaya devam edecek, bunlara ilişkin ihtilaflarda da evvelce olduğu gibi idari yargı görevli olmaya devam edecektir… Bu bakımdan 5510 sayılı Kanunun yürürlüğünden sonra, prim esasına dayalı yani sistemin içeriği ve Kanun kapsamındaki iş ve işlemlerin niteliği göz önünde bulundurulduğunda, itiraz konusu kuralla, yargılamanın bütünlüğü ve uzman mahkeme olması nedeniyle Kanun hükümlerinin uygulanması ile ortaya çıkan uyuşmazlıkların çözümünde iş mahkemelerinin görevlendirilmesinde Anayasa’ya aykırılık görülmemiştir.

Ancak, yukarıda açıklandığı üzere 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce statüde bulanan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile ilgili sosyal güvenlik mevzuatının uygulanmasından doğan idari işlem ve idari eylem niteliğindeki uyuşmazlıklarda idari yargının görevinin devam edeceği açıktır…”

Yukarıda sözü edilen mevzuat hükümlerinin ve Anayasa Mahkemesi kararının birlikte değerlendirilmesinden, 5510 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden önce memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmakta olanlar, daha önce olduğu üzere 5434 sayılı Kanun hükümlerine tabi olacakları gibi bunların emeklilikleri bakımından da aynı Kanun hükümlerinin uygulanmaya devam edileceği; ancak, bu Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmaya başlayanların ise 5510 sayılı Kanunun 4/c maddesi uyarınca, bu Kanun hükümlerine tabi sigortalı sayılacağı ve haklarında 5434 sayılı Kanunun değil 5510 sayılı Kanunun öngördüğü kural ve esasların uygulanacağı dolayısıyla ihtilafların da adli yargı yerinde çözümleneceği açıktır.

 Kaldı ki; T.C. Anayasası’nın 158.maddesindeki “…diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır ” hükmü uyarınca Anayasa Mahkemesi kararının bu uyuşmazlığın çözümünde esas alınacağı tartışmasızdır.

Bu durumda, 5510 sayılı Yasanın yürürlüğe girmesinden önce iştirakçi sıfatıyla çalışmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile emekli sıfatıyla 5434 sayılı Kanuna göre emekli, dul ve yetim aylığı almakta olanlar ve ayrıca memurlar ve diğer kamu görevlilerinden ileride emekliliğe hak kazanacaklar yönünden Sosyal Güvenlik Kurumunca tesis edilen işlem ve yapacağı muamelelerin “idari işlem” ve “idari eylem” niteliğini korumaya devam edeceği, dolayısıyla, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2/1-a maddesinde belirtilen idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları kapsamında bulunan, 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihte devlet memuru olarak emekli olan davacı tarafından açılan davanın, görüm ve çözümünün idari yargı yerinde görüleceği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, Ankara 13.İdare Mahkemesinin görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

S O N U Ç      : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Ankara 13.İdare Mahkemesince verilen 29.04.2009 gün ve E:2009/496, K:2009/536 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 6.4.2015 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

Başkan

Serdar

ÖZGÜLDÜR

 

 

 

Üye

Eyüp Sabri

BAYDAR

 

 

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

Üye

Ayhan

AKARSU

Üye

Nurdane

TOPUZ

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT