ÖZET : 5474 Sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce T.C.Emekli Sandığı Genel Müdürlüğüne tabi hizmeti bulunan, bu statüden istifa sonrasında Bağ-Kur’a tabi hizmeti dikkate alınarak hizmet birleştirmesi suretiyle kendisine emekli aylığı bağlanan, ancak bilahare bu aylığı kesilerek evvelce ödenen aylıkları borç çıkarılan davacının, bu işlemin iptali istemiyle açtığı davanın İDARİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.
T.C. UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ HUKUK BÖLÜMÜ ESAS NO : 2015 / 509 KARAR NO : 2015 / 567 KARAR TR : 28.09.2015 | ÖZET : 5474 Sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce T.C.Emekli Sandığı Genel Müdürlüğüne tabi hizmeti bulunan, bu statüden istifa sonrasında Bağ-Kur’a tabi hizmeti dikkate alınarak hizmet birleştirmesi suretiyle kendisine emekli aylığı bağlanan, ancak bilahare bu aylığı kesilerek evvelce ödenen aylıkları borç çıkarılan davacının, bu işlemin iptali istemiyle açtığı davanın İDARİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk. |
|
K A R A R
Davacı : İ.İ.
Vekili : Av.L.B.
Davalı : Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı
Vekili : Av. N.E
O L A Y : Davacı vekili dilekçesinde özetle, müvekkilinin Emekli Sandığına tabii çalışmakta iken istifa ettiğini ve uzun yıllar 2926 sayılı Kanun kapsamında çalışıp yaş haddinden tarım emeklisi olduğunu, bu arada Emekli Sandığına tabii 01.09.1964-31.10.1980 tarihleri arasında geçen 17 yıl, 5 ay hizmetini ihya edip, Sandığının yönlendirmesi ile 13.04.2007-22.04.2007 tarihlerinde bir işverene bağlı olarak çalışıp ihya işlemlerini tamamlayarak ihya sonucunda çıkan borcu ödeyerek 01.07.2007 tarihinde emekli sandığından emekli olduğunu, davacının başvurusu üzerine, 09.05.2008 tarihli Emeklilik İşlemleri Daire Başkanlığı yazısıyla, Bağkur’a tabi geçen hizmetlerinin Emekli Sandığı hizmetiyle birleştirilmesine kanunen imkan bulunmadığının bildirildiğini ve kurumun maaş ödemeye devam ettiğini, ancak 2010 yılında emekliliğini iptal ettiğini ve şimdi yersiz ödemeleri faizi ile birlikte geri istediğini, müvekkilinin ihya ettiği çalışmasından daha önce 11.11.1963-11.03.1964 tarihleri arasında prim ödenen ve vekil öğretmen olarak geçen hizmeti bulunduğunu, daha sonradan bu hizmetin ihyaya tabi tutulmadığını ve iptal edilen maaşa yansıtılmadığını öğrendiklerini, Emekli Sandığı mevzuatı uyarınca bu hizmetin de değerlendirilerek ve yeniden çalışma olgusu aranmadan ihya talebinin geçerli sayılması gerektiğini, müvekkilinin tarım bağkur emekliliği durdurulmadan sosyal destek primine tabii tutularak sigortalı olarak çalışmasından kaynaklanan bir aylık süre nedeniyle 17 yıllık dönemin iptal edildiğini, kanunun ek 83.maddesinin kıyasen uygulanarak, eksik süre kadar geriye gidilmek suretiyle bu dönemde ödenen emeklilik maaşı borç olarak çıkarılıp faizi ile birlikte tahsil edilebileceğini, 13.04.2007-22.04.2007 tarihleri arasında destek primi ödenen 9 gün süreyle tüm emekli sandığı hizmetini iptal etmenin sosyal adaletle bağdaşmadığını belirterek, Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı Sosyal Sigortalar Genel Müdürlüğü Kamu Görevlileri Emeklilik İşlemleri Daire Başkanlığının 05.04.2010 tarih ve 8362224 sayılı davacının emekliliğinin iptal edilmesine ilişkin işlem ile aynı kurumun 08.04.2010 tarih ve 446840320 sayılı 1.7.-2007-30.6.2010 tarihleri arasındaki aylık tutarlarının adına borç çıkarılmasına ilişkin işlemin iptali istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.
ANKARA 8.İDARE MAHKEMESİ: 5.6.2012 gün ve E.2011/61,K:2012/797 sayı ile, 2577 sayılı idari Yargılama Usulü Kanunu’nun 14/3. maddesinde; dilekçelerin, idare ve vergi mahkemelerinde mahkeme başkanı veya görevlendirileceği bir üye tarafından; ilk inceleme aşamasında “görev” yönünden inceleneceği; 6. fıkrasında, ilk incelemeye ilişkin hususların ilk incelemeden sonra tespit edilmesi halinde de davanın her safhasında 15 inci madde hükmünün uygulanacağı, 15. maddesinin l/a bendinde ise, adli ve askeri yargının görevli olduğu konularda açılan davaların reddine karar verileceği hüküm altına alındığı; 2576 sayılı Bölge İdare, İdare ve Vergi mahkemelerinin görevleri hakkında Kanunu’nun 5.maddesinde; “1.İdare mahkemeleri, vergi mahkemelerinin görevine giren davalarla ilk derecede Danıştay’da çözümlenecek olanlar dışındaki; a) İptal davalarını, b )Tam yargı davalarını, c) Tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar harç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davaları, d) Diğer konularla verilen işleri, çözümler., 2. Özel kanunlarda Danıştay’ın görevli olduğu belirtilen ve İdari Yargılama Usulü Kanunu ile idare mahkemelerinin görevli kılınmış bulunduğu davaları çözümler” düzenlenmesinin yer aldığı; öte yandan 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 101. maddesinde, “Bu Kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde, bu Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıklar iş mahkemelerinde görülür.” hükmüne yer verildiği; dava konusu uyuşmazlığın 5510 sayılı Yasa hükümlerinin uygulanmasına yönelik olduğu, bu nedenle davanın Adli Yargı yerince görülüp çözümlenmesi gerektiği gerekçesiyle, davanın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 15/1-a maddesi hükmü uyarınca görev yönünden reddine karar vermiş, bu karar kesinleşmiştir.
Davacı vekili, bu kez aynı istemle adli yargı yerinde dava açmıştır.
Muğla 1.Asliye Hukuk Mahkemesi(İş Mahkemesi Sıfatıyla): 11.6.2013 gün ve E:2012/705, K:2013/931 sayı ile, davanın kabulüne karar vermiş, bu karar davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Yargıtay 10.Hukuk Dairesi: 19.6.2014 gün ve E:2013/17860, K:2014/15229 sayı ile, davanın dava şartı olmadığından usulden reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu işin esasına girilerek hüküm kurulmuş olmasının usul ve yasaya aykırı olması nedeni ile davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün bozulmasına karar vermiştir.
MUĞLA 1.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ(İş Mahkemesi Sıfatıyla): 27.11.2014 gün ve E:2014/443, K:2014/616 sayı ile, bozma ilamına uyarak, Mahkemelerinin görevli olmadığı, görevli Mahkemenin İdari Yargı yerinde bulunan İdare Mahkemeleri olması sebebi ile davanın dava şartı yokluğundan dolayı usulden reddine karar vermiş, bu karar kesinleşmiştir.
Davacı vekili, idari ve adli yargı yerlerince verilmiş olan görevsizlik kararları nedeniyle oluştuğu öne sürülen olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesi istemiyle başvuruda bulunmuştur.
İNCELEME VE GEREKÇE: Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Ali ÇOLAK, Yusuf Ziyaattin CENİK, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN, Mehmet AKBULUT ve Yüksel DOĞAN’ın katılımlarıyla yapılan 28.09.2015 günlü toplantısında;
l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; adli ve idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, idari ve adli yargı dosyalarının 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak davacının istemi üzerine son görevsizlik kararını veren mahkemece Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin işlemlerde herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.
II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Gülşen AKAR PEHLİVAN’ın, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Uğurtan ALTUN ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava, 5510 sayılı Yasa ile mülga 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ve mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu hükümlerine göre geçen hizmetleri mülga 2829 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumlarına Tabi Olarak Geçen Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkında Kanun hükümlerine göre birleştirilerek 01.07.2007 tarihinde emekli aylığı bağlanan davacının, ihya talebinde bulunduğu sırada 506 sayılı Yasa kapsamında geçen hizmetinin 2926 sayılı Yasa gereğince sosyal güvenlik destek primi ödemek suretiyle çalışılan hizmet olduğu dolayısıyla birleştirilecek hizmetlerden olmadığının tespit edilmesi üzerine emekli aylığı bağlama işleminin iptal edilmesine ilişkin 5.4.2010 gün ve 8362224 sayılı işlem ile emeklilik işleminin iptal edilmesi nedeniyle 01.07.2007-30.06.2010 tarihleri arasında ödenen aylıklar tutarı 28.456,50 TL’nin adına borç çıkarılmasına ilişkin 8.4.2010 gün ve 446840320 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı Sosyal Sigortalar Genel Müdürlüğü Kamu Görevlileri Emeklilik İşlemleri Daire Başkanlığı işlemlerinin iptali istemiyle açılmıştır.
Dosyasının incelenmesinden, davacının emeklilik sicil dosyasında 2829 Sayılı Kanuna göre 4.6.2007 tarihinde Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığına müracaat etmesi nedeniyle daha önce toptan ödeme yapılmak suretiyle tasfiye edilen 1/9/1964-31/10/1980 tarihleri arası 17 yıl 5 ay hizmeti 13/4/2007-22/4/2007 tarihleri arasında sigortalı çalışmış olması nedeniyle sözkonusu sürelerin ihya edilerek 29/1/2009 tarih ve 901329 sayılı işlem ile 1/7/2007 tarihinden itibaren 17 yıl 5 ay 10 gün hizmet 4.derece 1. kademe intibak+1600 ek gösterge üzerinden 688.87,00 TL emekli aylığı bağlandığı, ancak Muğla Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğünün 5/11/2009 tarih ve 114598 sayılı yazısı ve 6/1/2010 tarih 1320 sayılı yazılarında, 13/4/2007-22/4/2007 tarihleri arasında davacının sigortalı süresi için Sosyal Güvenlik Destek Primi ödediği(tüm iş kollarına tabi sigortalı olmadığı) bildirilmesinden 1/9/1964-31/10/1980 tarihleri arası 17 yıl 5 ay hizmetine yapılan ihya işleminin iptal edildiği, bu nedenle, 4/2/2008, 29/1/2009 tarih ve 748695, 901329 sayılı işlemlerin iptal edilerek davacının emekli olduğu 1/7/2007 tarihinden itibaren ödenen emekli aylıklarının borç çıkartıldığı anlaşılmış, dolayısıyla davalı kurum işleminin, davacıya daha önce 5434 sayılı Kanunun uyarınca bağlanan aylığın iptaline ve yersiz ödenen aylık tutarlarının geri alınmasına dair bir “işlem” mahiyetinde olduğu ve görev yönünden ise bu işlemin kökeninin, evvelce 5434 Sayılı Kanuna göre bağlanan emekli aylığının iptaline dayandığı, bu durumda, aşağıda izah edilecek nedenlerle, görevli yargı yerinin “idari yargı yeri” olması gerektiği açıktır.
31.5.2006 tarih ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu 506, 1479, 2925, 2926 ve 5434 sayılı Kanunlar kapsamındaki hizmet akdine göre ücretle çalışanlar (Sosyal Sigortalılar), kendi hesabına çalışanlar (Bağ-Kur’lular), tarımda kendi adına ve hesabına çalışanlar (Tarım Bağ-Kur’luları), tarım işlerinde ücretle çalışanlar, (Tarım sigortalıları), devlet memurları ve diğer kamu görevlilerini (Emekli Sandığı İştirakçileri), geçici maddelerle korunan haklar dışında, sosyal güvenlik ve sağlık hizmetleri yönünden yeni bir sisteme tabi tutmuş, beş farklı emeklilik rejimini aktüeryal olarak hak ve hükümlülükler yönünden tek bir sosyal güvenlik sistemi altında toplamıştır. 5510 sayılı Kanunun iptali amacıyla açılan davada Anayasa Mahkemesi, 15.12.2006 tarih ve E: 2006/111, K: 2006/112 sayılı kararıyla, anılan Kanunun birçok maddesi ile birlikte, bu Kanunun yürürlük tarihinden önce 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu hükümlerine tabi olarak görev yapmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlilerini diğer sigortalılarla aynı sisteme tabi kılan (başta 4/c maddesi) hükümlerin iptaline karar vermiş; bu karardan sonra kabul edilen 17.04.2008 tarih ve 5754 sayılı Kanunla 5510 sayılı Kanunda düzenlemeler yapılmış ve anılan Kanuna eklenen Geçici 1 nci ve Geçici 4 ncü maddelerle, 5754 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 1 Ekim 2008 tarihinden önce 5510 sayılı Kanunun 4 ncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında olanlar (memurlar ile diğer kamu görevlileri) ile bunların dul ve yetimleri hakkında, bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri de dahil 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre işlem yapılacağı hüküm altına alınmıştır. 5754 sayılı Kanunun kimi hükümlerinin iptali istemiyle açılan dava Anayasa Mahkemesi’nin 30.3.2011 tarih ve E: 2008/56, K:2011/58 sayılı kararı ile reddedilmiştir.
5510 sayılı Kanunun 101 nci maddesinde yer alan “…bu Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıklar İş Mahkemelerinde görülür.” bölümünün iptali istemiyle yapılan itiraz başvurusunda Anayasa Mahkemesi, 22.12.2011 tarih ve E: 2010/65, K: 2011/169 sayılı kararıyla (RG. 25.1.2012, Sayı: 28184) davayı redle sonuçlandırmakla birlikte; söz konusu kararın Mahkememiz önündeki uyuşmazlığa ışık tutacak şekilde şu gerekçeye dayandırmıştır: “…5754 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden önce memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmakta olanlar, evvelce olduğu gibi 5434 sayılı Kanun hükümlerine tabi olacaklar ve bunların emeklileri bakımından da aynı Kanun hükümleri uygulanmaya devam edecek; ancak 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden sonra memur ve diğer kamu görevlileri olarak çalışmaya başlayanlar ise 5510 sayılı Kanunun 4/c maddesi uyarınca, bu Kanun hükümlerine tabi sigortalı sayılacak ve haklarında 5434 sayılı Kanun değil, 5510 sayılı Kanun’un öngördüğü kural ve esaslar uygulanacak; ihtilaf halinde de adli yargı görevli bulunacaktır. 5754 sayılı Kanunun yürürlüğüyle birlikte, artık Sosyal Sigortacılık esasına göre faaliyet gösteren ve yaptığı, tesis ettiği işlem ve muameleler idari işlem sayılamayacak bir sosyal güvenlik kurumunun varlığından söz etmek gerekli bulunmaktadır. 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce iştirakçisi sıfatıyla çalışmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile emekli sıfatıyla 5434 sayılı Kanun’a göre emekli, dul ve yetim aylığı almakta olanlar ve ayrıca memurlar ve diğer kamu görevlilerinden ileride emekliliğe hak kazanacaklar yönünden ise Sosyal Güvenlik Kurumu’nun tesis edeceği işlem ve yapacağı muameleler idari işlem niteliğini korumaya devam edecek, bunlara ilişkin ihtilaflarda da evvelce olduğu gibi idari yargı görevli olmaya devam edecektir, Bu bakımdan 5510 sayılı Kanunun yürürlüğünden sonra, prim esasına dayalı yani sistemin içeriği ve Kanun kapsamındaki iş ve işlemlerin niteliği göz önünde bulundurulduğunda, itiraz konusu kuralla, yargılamanın bütünlüğü ve uzman mahkeme olması nedeniyle Kanun hükümlerinin uygulanması ile ortaya çıkan uyuşmazlıkların çözümünde iş mahkemelerinin görevlendirilmesinde Anayasa’ya aykırılık görülmemiştir. Ancak, yukarıda açıklandığı üzere 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce statüde bulanan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile ilgili sosyal güvenlik mevzuatının uygulanmasından doğan idari işlem ve idari eylem niteliğindeki uyuşmazlıklarda idari yargının görevinin devam edeceği açıktır…”
Yukarıda sözü edilen mevzuat hükümlerinin ve Anayasa Mahkemesi kararının birlikte değerlendirilmesinden, 5510 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden önce memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmakta olanlar, daha önce olduğu üzere 5434 sayılı Kanun hükümlerine tabi olacakları gibi bunların emeklilikleri bakımından da aynı Kanun hükümlerinin uygulanmaya devam edileceği; ancak, bu Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmaya başlayanların ise 5510 sayılı Kanunun 4/c maddesi uyarınca, bu Kanun hükümlerine tabi sigortalı sayılacağı ve haklarında 5434 sayılı Kanunun değil 5510 sayılı Kanunun öngördüğü kural ve esasların uygulanacağı dolayısıyla ihtilafların da adli yargı yerinde çözümleneceği açıktır.
Kaldı ki; T.C. Anayasası’nın 158.maddesindeki “…diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır ” hükmü uyarınca Anayasa Mahkemesi kararının bu uyuşmazlığın çözümünde esas alınacağı tartışmasızdır.
Bu durumda, 5510 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce iştirakçi sıfatıyla çalışmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile emekli sıfatıyla 5434 sayılı Kanuna göre emekli, dul ve yetim aylığı almakta olanlar ve ayrıca memurlar ve diğer kamu görevlilerinden ileride emekliliğe hak kazanacaklar yönünden Sosyal Güvenlik Kurumunca tesis edilen işlem ve yapacağı muamelelerin “idari işlem” ve “idari eylem” niteliğini korumaya devam edeceği, dolayısıyla, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2/1-a maddesinde belirtilen idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları kapsamında bulunan, 5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihten önce emekli sandığı iştirakçisi iken istifaen memuriyet statüsünden ayrılan ve kendisine yine bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce 5434 sayılı Kanun uyarınca emekli aylığı bağlanan, ancak 13.4.2007-22.4.2007 tarihleri arasında sigortalı süresi için Sosyal Güvenlik Destek Primi ödediği (tüm iş kollarına tabi sigortalı olmadığı) bildirildiğinden 1.9.1964 -31.10.1980 tarihleri arası hizmeti için yapılan ihya işleminin iptal edilmesine ilişkin Kamu Görevlileri Emeklilik İşlemleri Daire Başkanlığı işleminin iptali istemiyle açılan davanın, görüm ve çözümünün idari yargı yerinde görüleceği sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle, Ankara 8.İdare Mahkemesince verilen görevsizlik kararının kaldırılması gerektiği kaldırılması gerekmiştir.
S O N U Ç : Davanın çözümünde İDARİ YARGI YERİNİN görevli olduğuna, bu nedenle Ankara 8. İdare Mahkemesi’nin 5.6.2012 gün ve E.2011/61, K:2012/797 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 28.09.2015 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.
Başkan Serdar ÖZGÜLDÜR
| Üye Ali ÇOLAK
Üye Süleyman Hilmi AYDIN | Üye Yusuf Ziyaattin CENİK
Üye Mehmet AKBULUT | Üye Alaittin Ali ÖĞÜŞ
Üye Yüksel DOĞAN |