);

Single Blog Title

This is a single blog caption

ÖZET: 2918 sayılı Yasa’dan kaynaklanan sorumluluk davasının ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

                    T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

HUKUK BÖLÜMÜ

ESAS NO       : 2015 / 772

KARAR NO : 2015 / 788

KARAR TR   : 30.11.2015

 

ÖZET: 2918 sayılı Yasa’dan kaynaklanan sorumluluk davasının ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

K  A  R  A  R

Davacı            : HDI Sigorta A.Ş.

Vekili              :Av. S.S.          (İdari Yargıda)

                         Av. O.Y.        (Adli Yargıda)

            İdari Yargıda

Davalılar         : 1-Muratpaşa Belediye Başkanlığı

Vekili              : Av. H.A.

                          2-Antalya Büyükşehir Belediye Başkanlığı

Adli Yargıda

Davalı             :Antalya Büyükşehir Belediye Başkanlığı

Vekili              : Av. R.O.        (Adli Yargıda)

            O  L  A  Y      : Davacı, dava dilekçesinde özetle; davacı şirket tarafından 261161005205 nolu  sigorta poliçesi ile sigortalanan 07 BCH 24 plakalı aracın 30.09.2012 günü Aspendos Bulvarı’nı takiben Demokrasi Kavşağı istikametine seyir halinde iken Topçular Kavşağı’na geldiği esnada sinyalizasyon ışık sisteminde sadece sarı ışığın yanması, kırmızı ve yeşil ışıkların yanmamasından dolayı geçiş yaparken 9 Eylül Caddesi’nden  Aspendos Kavşağı’na seyir halinde olan sürücüsü Yunus Murat Sağ’ın sevk ve idaresindeki 07 EDM 01 plakalı aracın sol yan arka kapı kısmına çarparak maddi hasarlı yaralamalı trafik kazasından dolayı idarelerin kusurlu ve sorumlu olduklarından bahisle sigortalıya ödenen 18.018,75 TL’nin ödeme tarihi olan 28.11.2012 itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar Antalya Büyükşehir Belediye Başkanlığı ve Muratpaşa Belediye Başkanlığı’ndan  tazmini istemiyle idari yargıda dava açmıştır.

ANTALYA 1. İDARE MAHKEMESİ:25.04.2013 gün ve E:2013/393 K:2013/604 sayılı kararında; “…2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 1 ’inci maddesinde; bu kanunun amacının, karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlamak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu, 2’nci maddesinde; bu denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı, bu Kanunun, karayollarında uygulanacağı, ancak aksine bir hüküm yoksa; a) karayolu dışındaki alanlardan kamuya açık olanlar ile park, bahçe, park yen. garaj, yolcu veya terminali, servis ve akaryakıt istasyonlarında karayolu taşıt trafiği için faydalanılan yerler ile, b) erişme kontrollü karayolunda ve para ödenerek yararlanılan karayollarının kamuya açık kesimlerinde ve belirli bir karayolunun bağlantısını sağlayan deniz, göl ve akarsular üzerinde kamu hizmeti gören araçların, karayolu araçlarına ayrılan kısımlarında da, bu kanun hükümlerinin uygulanacağı, 10’uncu maddesinde; yapım ve bakımından sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmak; gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmak; karayolu yapısında ve üzerinde yapılacak çalışmalarda gerekli tedbirleri almak, aldırmak ve denetlemek; karayolunda trafik için tehlike teşkil eden engellen gece veya gündüze göre kolayca görülebilecek şekilde işaretlemek veya ortadan kaldırmak belediye trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında olduğu hükme bağlanmıştır.

Öte yandan 2918 sayılı kanunun 19.01.2011 günlü Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı kanunun 14’üncü maddesiyle değişik 110’uncu maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafık kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkili davalar, sigortacının merkez veya şubesinin ‘’veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir.” hükmü getirilmiştir.

Uyuşmazlık konusu olayda; davacı şirkete sigorta poliçesi ile sigortalanan aracın 30.09.2012 günü Aspendos Kavşağından Aspendos Bulvarını takiben Demokrasi Kavşağı istikametinde seyir halinde iken Topçular Kavşağı’na geldiği esna da sinyalizasyon ışık sistemde sadece sarı ışığın yanması, kırmızı ve yeşil ışıkların yanmamasından dolayı geçiş yaparken başka bir araçla meydana gelen maddi hasarlı ve yaralamalı trafik kazasında davalı idarelerin kusurlu ve sorumlu olduklarından bahisle sigortalıya ödenen 18.018,75.-TL’nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı idarelerden tazminine karar verilmesi istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmakta ise de; yukarıda yer verilen 2918 sayılı kanunun 110’uncu maddesi uyarınca, bakılan uyuşmazlığın çözümünde adli yargı, görevli olduğundan, davanın görev yönünden reddi gerekmektedir.

Nitekim Uyuşmazlık Mahkemesi’nin 06.02.2012 günlü, E:2012/3, K2012/29 sayılı kararı da bu yöndedir…” şeklindeki gerekçe ile davanın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 15/1-a maddesi hükmü uyarınca görev yönünden reddine karar vermiş ve verilen bu karara davalı vekilince itiraz edilmiştir. Antalya Bölge İdare Mahkemesinin 01.11.2013 gün ve E:2013/2413 K:2013/2359 sayılı kararı ile hükmün onanmasına karar verilmiş ve verilen görevsizlik kararı kesinleşmiştir.

Davacı vekili bu kez; Antalya Büyükşehir Belediye Başkanlığı aleyhine 18.018.75 TL’nin tahsili istemiyle Antalya 5. İcra Müdürlüğünün E:2013/4523 sayılı icra takip dosyası ile ilamsız takip başlatmış; borçlu Antalya Büyükşehir Belediyesinin borca itirazı üzerine takip durmuş ve davacı da bunun üzerine; borçlunun Antalya 5. İcra Müdürlüğünün E:2013/4523 sayılı dosyasına gönderilen ödeme emrine karşı yaptığı haksız itirazın iptali ile takibin devamına, itiraz haksız olması nedeniyle alacak miktarının % 20 sinden az olmamak üzere mahkeme tarafından takdir edilecek icra inkar tazminatının davalıdan alınması istemiyle Antalya Büyükşehir Belediyesi aleyhine adli yargıda dava açmıştır.

ANTALYA 5. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ:02.06.2014 gün ve E:2014/285 K:2014/216 sayılı kararında; “…Davalı Belediye Başkanlığı bir kamu tüzel kişiliği olup; kural olarak, işlem ve eylemleri kamusal nitelik taşır. Somut olayda, davalı idarenin yasa ile kendisine verilmiş bulunan görevi yerine getirmediği ileri sürülmüştür. Görevin hiç veya gereği gibi yerine getirilmemesi hizmet kusuru niteliğindedir. İdare’nin hizmet kusurundan doğan zararlardan dolayı; İdari Yargılama Usulü Yasası’nın 2/1 -b maddesi gereğince İdare’ye karşı idari yargı yerinde tam yargı davası açılması gerekir. (Yargıtay 4. Hukuk dairesinin 14.01.2014 tarih 2013/18609 esas 2014/283 karar sayılı kararı)

Bir kamu hizmeti görmekle yükümlü davalı idareye 2918 sayılı Karayolları Trafik Yasası’nın 7/a maddesinde karayollarında mal ve can güvenliği yönünden gerekli işaretlemeleri yaparak önlemleri almak ve aldırma görevleri verilmiş bulunmaktadır. Bu görevin 2918 sayılı Yasada verilmiş olması bunun ihlali nedeniyle oluşacak zarardan dolayı idarenin özel hukuk hükümlerine tabi olacağı sonucunu doğuramaz. Hizmet kusurundan kaynaklanan zararlar yönünden idare aleyhine tam yargı davasının idari yargı yerinde açılması gereklidir. Esasen, 2918 sayılı Yasa’nın hukuki sorumluluğa ilişkin 85 ve onu izleyen maddelerinde araç işleteninin sorumluluğu düzenlenmiş olup, idarenin hizmet kusurundan kaynaklanan sorumluğu bu yasa kapsamı dışında tutulmuştur. (Yargıtay 4. Hukuk dairesinin 19.11.2013 tarih 2013/16733 esas 2013/16081 karar sayılı kararı)

Danıştay 10. Dairesinin 2011/11522 esas 2012/5347 karar sayılı kararda da benzer biçimde açılan davada idari yargının görevli olduğu belirtilmiştir.

Somut olayda belediyenin hatalı sinyalizasyon ile kazaya neden olduğu belirtilmekle hizmet kusuruna dayalı olduğundan idare aleyhine açılacak tazminat davasının tam yargı davası olarak idari yargıda açılması gerekir. Dava ise itirazın iptali davası olup idari yargıda itirazın iptali davası açılamamaktadır. Bu durum ise adli yargıya tabi mahkememizi davanın esastan incelenebilmesi için yetkili ve görevli hale getirmez. Aksinin kabulü halinde anayasal ve yasal sınırları konulan yargı yoluna ilişkin kuralların doğrudan tam yargı davası açmak yerine önce icra takibi yapıp sonra itirazın iptali davası açmak suretiyle kişilerce devre dışı bırakılabilmesine yol açar ki yasa koyucunun böyle bir sonucu öngörerek bu düzenlemeleri yaptığından söz edilemez. Bu durumda bu şekilde yapılan bir icra takibine itiraz edilmiş ise adli yargıda açılan itirazın iptali davasının yargı yoluna ilişkin kuralları bertaraf etme sonucunu doğuracağından dinlenmesi mümkün olmayıp icra takibinden sonuç alamayan davacının başvuracağı yol idari yargıda tam yargı davası açmak olmalıdır. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 20.01.2014 tarih 2013/19103 esas 2014/540 karar sayılı kararında da İdari Yargılama Usulu Kanunu gereğince de idari yargı yerinde tam yargı davası açılmadan doğrudan icra takibi yoluyla alacağın tahsiline girişilmiş olmasının doğru olmadığı, itiraz üzerine itirazın iptali davası açılması da genel mahkemeleri görevli hale getirmediği belirtilmiştir.

Belirtilen nedenlerle davanın usulden reddi gerektiği sonucuna varılmış ve aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir…” şeklindeki gerekçe ile davacı tarafından davalı aleyhine açılan davanın yargı yoluna ilişkin dava şartı noksanlığı nedeniyle HMK 115/2 maddesi gereğince usulden reddine karar vermiş ve verilen bu karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

YARGITAY 17. HUKUK DAİRESİ:04.12.2014 gün ve E:2014/21175 K:2014/17825 sayılı kararında; “…davacının davalı belediyenin’ ‘”hatalı sinyalizasyon ile kazaya neden olduğunu ileri sürerek hizmet kusuruna dayandığını, idare aleyhine açılacak tazminat davasının tam yargı davası olarak idari yargıda açılması gerektiği, icra takibi yoluyla alacağın tahsiline gidilmiş olmasının ve itiraz üzerine itirazın iptal davası açılmasının genel mahkemeleri görevli hale getirmeyeceği gerekçesiyle, davanın yargı yoluna ilişkin dava şartı noksanlığı nedeniyle reddine karar verilmiş; hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dava, kasko sigorta poliçesine dayalı rücuen tazminat istemine ilişkindir.

2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluşu ve İşleyişi Hakkında Kanunun 19.maddesinde “adli, idari, askeri yargı mercilerinden birisinin Kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine kendisine gelen bir davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olan bir yargı mercii davada görevsizlik kararı veren merciin görevli olduğu kanısına varırsa, gerekçeli bir karar ile görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvuracağı ve elindeki işin incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin erteleyeceği” düzenlenmiştir.

Uyuşmazlık konusu hakkında davacı tarafça önce idare mahkemesinde dava açılmış, Antalya 1. idare Mahkemesi’nce adli yargının görevli olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiş ve davacı vekilinin mahkeme kararına itirazı Antalya Bölge İdare Mahkemesi1nce reddedilmek suretiyle İdari Yargı kararı kesinleşmiştir.

Kesinleşen İdari Yargı kararı üzerine, davacı vekilince bu kez Adli Yargıda eldeki dava açılmış olup, uyuşmazlığın İdari Yargının görev alanında bulunduğu kanısına varan yerel mahkemenin 2247 Sayılı Yasanın 19.maddesi gereğince işlem “yaparak Uyuşmazlık Mahkemesine başvurması ve sonucuna kadar davayı ertelemesi gerekirken,_ 2247 Sayılı Yasanın 19.maddesi hükmünün gözetilmemesi suretiyle yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir…” şeklindeki gerekçe ile hükmün bozulmasına karar vermiş ve mahkeme bozma ilamına uyarak yargılamaya devam etmiştir.

ANTALYA 5. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ:13.10.2015 gün ve E:2015/164 sayılı kararı ile, Adli ve İdari yargı alanında kesinleşmiş kararlar nedeni ile olumsuz görev uyuşmazlığı çıktığından 2247 sayılı Yasanın 19. maddesi gereğince Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Ali ÇOLAK, Yusuf Ziyaattin CENİK, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN, Mehmet AKBULUT ve Yüksel DOĞAN’ın katılımlarıyla yapılan 30.11.2015 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre, İdare Mahkemesince anılan Yasa’nın 19. maddesinde öngörülen usul ve yönteme uygun biçimde başvuruda bulunulduğu anlaşılmaktadır. Usule ilişkin herhangi bir noksanlık görülmediğinden esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Filiz BUDAK’ın, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Uğurtan ALTUN’un adli yargı, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ise davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, sigortalı aracın uğradığı hasarı ödeyen sigorta şirketinin, zararın idarece giderilmesi isteminden ibaret bulunan bir rücuen tazminat davasıdır.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı; 10. maddesinde, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmanın Belediye Trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında olduğu belirtilmiştir.

Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.

Dava dosyalarında mevcut bilgi ve belgelerin incelenmesi sonucunda; Şirkete sigortalı vasıtanın geçirdiği trafik kazası neticesinde hasarlandığı, bahis konusu olay neticesinde vasıtada maddi hasarın meydana geldiği; tespit edilen hasar bedelinin sigortalı vasıta sahibine ödendiği, olayın meydana gelişinde davalı idarenin yol kusurunun tespit edildiği, meydana gelen hasar nedeniyle sigortalısına tazminat ödeyen şirketin kusur nispetine göre yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsili istemiyle davanın açılmış olduğu anlaşılmaktadır.

2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)

Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “ Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesinin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısiyle 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

Bu durumda,  2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, Antalya 5.Asliye Hukuk Mahkemesinin 13.10.2015 gün ve E:2015/164 sayılı başvurusunun reddi gerekmiştir.

S O N U Ç      : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle  Antalya 5.Asliye Hukuk Mahkemesinin 13.10.2015 gün ve E:2015/164 sayılı BAŞVURUSUNUN REDDİNE, 30.11.2015 gününde, Üye Süleyman Hilmi AYDIN’ın KARŞI OYU ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

Başkan

Serdar

ÖZGÜLDÜR

 

 

 

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

 

 

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

Üye

Yusuf Ziyaattin

CENİK

 

 

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

 

 

 

 

 

Üye

Yüksel

DOĞAN

KARŞI OY

            Uyuşmazlık Mahkemesi’nin 28.9.2015 gün ve E:2015/670, K:2015/671 sayılı kararında belirtmiş olduğum düşünce doğrultusunda sayın çoğunluğun görüşüne katılamıyorum.30.11.2015

                                             ÜYE

Süleyman Hilmi AYDIN