ÖZET : 2247 sayılı Yasa’nın 10. maddesinde öngörülen görev itirazının en geç birinci oturumda yapılması gerektiği yolundaki koşulu taşımayan BAŞVURUNUN, aynı Yasanın 27. maddesi uyarınca REDDİ gerektiği hk.
T.C. UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ HUKUK BÖLÜMÜ ESAS NO : 2014 / 1101 KARAR NO : 2014 / 1148 KARAR TR : 29.12.2014 | ÖZET : 2247 sayılı Yasa’nın 10. maddesinde öngörülen görev itirazının en geç birinci oturumda yapılması gerektiği yolundaki koşulu taşımayan BAŞVURUNUN, aynı Yasanın 27. maddesi uyarınca REDDİ gerektiği hk.
|
K A R A R
Davacı : Z. Ç.
Vekili : Av. A. Y.
Davalı : İstanbul Valiliği (Sağlık Bakanlığı’na izafeten)
Vekili : Av. Y. D.
O L A Y : Davacı vekili dava dilekçesinde; davacının Sağlık Bakanlığı’na bağlı O. Eğitim ve Araştırma Hastanesi başhemşiresi olarak görev yapmakta iken 31.12.2005 tarihinde bu görevinden alındığını ve iki ebe ile bir hemşirenin görev yaptığı G. Ana Çocuk Sağlığı ve Aile Planlama Merkezi başhemşiresi olarak görevlendirildiğini, idare işlemine karşı idari yargı merciine başvurduklarını, İstanbul 6.İdare Mahkemesi tarafından idare işleminin iptal edilmesine karar verilerek, davacının 08.02.2007 tarihinde O.EAH başhemşireliği görevine iade edildiğini, ancak yargı kararının, idare tarafından şeklen uygulandığını, başhemşirenin görev ve yetkilerini kullanmasını engellediğini, psikolojik taciz ve şiddet uygulanarak görevden ayrılmasına zorlandığını, davalı idarenin yargı kararı ile iade edildiği O. Başhemşireliği görevinden alınarak Ş. Devlet Hastanesine hemşire olarak tayin edildiğini, O. Eğitim ve Araştırma Hastanesinde başhemşire olarak görev yaptığı dönemde hastane baştabibi ile il sağlık müdürünün yasa ve hukuka aykırı işlemlerinin ağır mağduriyetine neden olduğundan bahisle 15.000,00 TL manevi tazminat bedelinin davalı idareden tahsiline karar verilmesi istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.
İstanbul 17. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce 08.01.2013 tarihinde dava dilekçesi davalı İstanbul Valiliği İl Sağlık Müdürlüğü’ne tebliğ edilmiştir.
Davalı vekili 17.01.2013 havale tarihli dilekçe ile husumet itirazında bulunmakla birlikte, cevap süresinin duruşma gününe kadar uzatılmasını talep etmiş olup, bu talep dilekçesinde görev itirazında bulunmamıştır.
Davalı vekili 15.02.2013 havale tarihli dilekçesi ile davaya cevaplarını sunmuş olup, bu dilekçesinde görev itirazında bulunmamıştır.
İstanbul 17. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin E:2012/515 sayılı dava dosyasının 1. Celse Ön İnceleme Duruşması’nın 22.05.2013 tarihinde yapılacağına ilişkin tebligat mahkemesince 22.03.2013 tarihinde davalıya tebliğ edilmiş olup,davalı 22.05.2013 tarihli 1.Celse Ön İnceleme Duruşmasına katılmamış, ayrıca bu aşamaya kadar görev itirazını içerir bir dilekçe de sunmamıştır.
Davalı vekilince 24.12.2013 günlü 3.celsede beyanen görev itirazında bulunulmuştur.
İstanbul 17. Asliye Hukuk Mahkemesi; 24.12.2013 gün, E:2012/515 sayı ile özetle, davalı vekilinin görev itirazının reddine karar vermiştir.
Davalı vekilinin, idari yargı yararına olumlu görev uyuşmazlığı çıkartılması yolunda verdiği 30.12.2013 havale tarihli dilekçesi üzerine, dava dosyasının onaylı bir örneği Danıştay Başsavcılığı’na gönderilmiştir.
Danıştay Başsavcısı; “Anayasanın 125. maddesinde, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtildikten sonra, son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmıştır.
İdare, kural olarak yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup; idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir.
Tam yargı davalarında, öncelikle zarara yol açtığı öne sürülen idari işlem veya eylemin hukuka uygunluğunun denetlenmesi esas alındığından, olayın oluşumu ve zararın niteliği sorumluluk ilkelerinin uygulanıp uygulanmayacağının incelenmesi, tazminata hükmedilirken de herhalde sorumluluk sebebinin açıkça belirtilmesi gerekmektedir.
İdarenin yürütmekle görevli olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişindeki nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya boşluk olarak tanımlanabilen hizmet kusuru; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleşmekte ve idarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasına yol açmaktadır. Bu bağlamda hizmet kusuru, özel hukuktaki anlamından uzaklaşarak nesnelleşen, anonim bir niteliğe sahip, bağımsız karakteri olan bir kusurdur. Hizmet kusurundan dolayı sorumluluk, idarenin sorumluluğunun doğrudan ve asli nedenini oluşturmaktadır.
Öte yandan kişilerin uğradıkları zararla zarara sebebiyet veren kamu personelinin yürüttüğü görev arasında kamu personelinin hizmetten ayrılmayan kişisel kusurları da söz konusu olabilmektedir.
Uyuşmazlık konusu olayda, davacının kendisine psikolojik taciz ve şiddet uygulamak suretiyle mağduriyetine neden olduğu belirtilen kamu görevlilerinin görevini yaparken kusurlu davranışta bulunmasının hizmet kusuru mu yoksa kişisel kusur mu olacağının ortaya konulması gerekmektedir.
Bilindiği üzere, kamu kurumlan soyut kişilik olduklarından dolayı kamu hizmeti, gerçek kişi konumunda olan kamu görevlileri ve kullandıkları araç ve gereçlerle yerine getirilebilirler ve bunun sonucu olarak kamu görevlilerinin veya bunların kullandıkları araç ve gereçlerin kusur, ihmal ve hatalarından dolayı kamu hizmetinin yerine getirilişi sırasında kişilerin zarar görmesi durumunda meydana gelecek kusur ,kamu kurumunun hizmet kusurunu oluşturur.Bu durumda ,kamu görevlisinin hizmetten ayrılabilen kişisel kusurundan bahsetmeye olanak yoktur.Kamu hizmetinden ayrılabilen kişisel kusur ise kamu hizmeti ile ilgisi olmayan kamu görevlisinin özel hayatı ile özel tutum ve davranışlarından kaynaklanan bir kusurdur.
Bu durum,Anayasanın 129/5. maddesinde yer alan “Memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan doğan tazminat davaları, kendilerine rücu edilmek kaydıyla ve kanunun gösterdiği şekil ve şartlara uygun olarak, ancak idare aleyhine açılabilir “kuralında ifadesini bulmaktadır.
Buna göre, davacının O.Eğitim ve Araştırma Hastanesinde başhemşire olarak görev yaptığı dönemde haksız ve kasıtlı işlemlerle psikolojik taciz ve şiddet uygulanması sonucu üzüldüğü ve yıprandığından bahisle davalı idare aleyhine 15.000 TL manevi tazminat ödenmesi istemiyle açtığı bu davada idarenin hizmet kusuru olup olmadığının yargısal denetimi 2577 sayılı idari Yargılama Usulü Kanunun 2’inci maddesi uyarınca idari yargı yerlerine aittir.” demek suretiyle, 2247 sayılı Yasa’nın 10’uncu maddesi uyarınca olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına ve dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE: Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Eyüp Sabri BAYDAR, Ali ÇOLAK, Nurdane TOPUZ, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Ayhan AKARSU ve Mehmet AKBULUT’un katılımlarıyla yapılan 29.12.2014 günlü toplantısında; Raportör-Hakim Selim Şamil KAYNAK’ın, başvurunun reddi yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Uğurtan ALTUN ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ’un başvurunun reddi gerektiği yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun’un 10. maddesinde, “Görev uyuşmazlığı çıkarma; adli, idari ve askeri bir yargı merciinde açılmış olan davada ileri sürülen görev itirazının reddi üzerine ilgili Başsavcı veya Başkanunsözcüsü tarafından görev konusunun incelenmesinin Uyuşmazlık Mahkemesinden istenmesidir.
Yetkili Başsavcı veya Başkanunsözcüsünün Uyuşmazlık Mahkemesinden istekte bulunabilmesi için, görev itirazının, hukuk mahkemelerinde en geç birinci oturumda, ceza mahkemelerinde delillerin ikamesine başlamadan önce; idari yargı yerlerinde de dilekçe ve savunma evresi tamamlanmadan yapılmış olması ve yargı yerlerinin de kendilerinin görevli olduklarına karar vermiş bulunmaları şarttır.
Görev itirazının yargı merciince yerinde görülerek görevsizlik kararı verilmesi halinde, görev konusunun Uyuşmazlık Mahkemesince incelenebilmesi, temyizen bu kararın bozulmuş ve yargı merciince de bozmaya uyularak görevli olduğuna karar verilmiş bulunmasına bağlıdır.
Uyuşmazlık çıkarma isteminde bulunmaya yetkili makam; reddedilen görevsizlik itirazı adli yargı yararına ileri sürülmüş ise Cumhuriyet Başsavcısı, idari yargı yararına ileri sürülmüş ise Danıştay Başkanunsözcüsü, askeri ceza yargısı yararına ileri sürülmüş ise Askeri Yargıtay Başsavcısı, Askeri İdari Yargı yararına ileri sürülmüş ise bu mahkemenin Başkanunsözcüsüdür.
Görev itirazının reddine ilişkin karara karşı itiraz yolunun açık bulunduğu ceza davalarında ret kararı kesinleşmeden uyuşmazlık çıkarma istenemez” denilmiş; 27. maddesinde ise, Uyuşmazlık Mahkemesi’nin, uyuşmazlık çıkarmaya veya görev uyuşmazlıklarına ilişkin istemleri önce şekil ve süre açısından inceleyeceği; yöntemine uymayan veya süresi içinde ileri sürülmemiş istemleri reddedeceği kuralına yer verilmiştir.
Olayda, İstanbul 17. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin E:2012/515 sayılı dosyasında görülen davada, olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasını talep eden davalı vekilince 2247 sayılı Kanunun 10.maddesinde belirtildiği şekilde hukuk mahkemelerinde en geç birinci oturumda olacak şekilde yapılmış usulüne uygun bir görev itirazının bulunmadığı, buna karşın 24.12.2013 günlü 3.celsede beyanen görev itirazında bulunulduğu, İstanbul 17. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 24.12.2013 gün, E:2012/515 sayılı kararı ile görev itirazının reddine karar verildiği, sonrasında davalı vekilinin, idari yargı yararına olumlu görev uyuşmazlığı çıkartılması yolunda verdiği 30.12.2013 havale tarihli dilekçesi ile yapılan müracaat ile olumlu görev uyuşmazlığı çıkartılması istenildiği anlaşılmıştır.
Hal böyle iken, davalı vekili tarafından, 22.05.2013 tarihli birinci oturumdan sonra sunulan dilekçenin görev itirazına ilişkin kısmının süresinde olduğunun kabulü mümkün değildir.
Açıklanan nedenlerle, 2247 sayılı Yasa’nın 10.maddesinde öngörülen koşulları taşımayan başvurunun, anılan Yasanın 27. maddesi uyarınca reddi gerekmiştir.
S O N U Ç : 2247 sayılı Yasa’nın 10. maddesinde öngörülen koşulları taşımayan BAŞVURUNUN, aynı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca REDDİNE, 29.12.2014 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.
Başkan Serdar ÖZGÜLDÜR
| Üye Eyüp Sabri BAYDAR
Üye Alaittin Ali ÖĞÜŞ | Üye Ali ÇOLAK
Üye Ayhan AKARSU | Üye Nurdane |