);

Single Blog Title

This is a single blog caption

KAMU GÖREVLILERININ YETKILERINI KULLANIRKEN IŞLEDIKLERI KUSURDAN DOLAYI UĞRANILDIĞI ILERI SÜRÜLEN ZARARLARIN TAZMINI ISTEMI İDARİ YARGILAMA USULÜ KANUNU (2577) Madde 2

Hukuk Bölümü         1999/21 E.  ,  1999/29 K.

  • KAMU GÖREVLILERININ YETKILERINI KULLANIRKEN IŞLEDIKLERI KUSURDAN DOLAYI UĞRANILDIĞI ILERI SÜRÜLEN ZARARLARIN TAZMINI ISTEMI
  • İDARİ YARGILAMA USULÜ KANUNU (2577) Madde 2

“İçtihat Metni”Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

Davacı      : İ.G.

Vekili         : Av.K.V.G.

Davalılar    : 1- TÜGSAŞ( Türkiye Gübre San.A.Ş. )Genel Müdürlüğü

Vekili : Av. G.Ö.

2-T.K.

3- F.T.

4- M.E.T.

5- M.R.Ç.

OLAY         : Samsun Gübre San. A.Ş.’de ambar şefi olarak çalışmakta iken emekliye ayrılan davacı, gıda alımlarıyla ilgili olarak Teşekkül Genel Müdürlüğünce yapılan soruşturma sonucunda Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunulması üzerine hakkında açılan kamu davası nedeniyle beş ay boyunca tutuklu olarak yargılandığını; ancak hakkında yapılan ceza yargılaması sonucunda Yargıtay’ca onanarak kesinleşen mahkeme kararı ile beraat ettiğini, buna göre, Teşekkül Genel Müdürlüğünce açılan soruşturmanın haksız olduğunun; müfettiş tarafından yanlı soruşturma raporu düzenlendiğinin; Bağlı Ortaklık Genel Müdürünce soruşturmanın olumsuz sonuçlanması doğrultusunda etkide bulunulduğunun ve diğer yetkililerce kin ve garez duygularıyla hareket edilerek gerçek dışı ifadeler verildiğinin anlaşıldığını, bu suretle gerçekleşen haksız eylem ve işlemler sonucunda, yerel basında da haber olarak yer alan “ihtilâsen zimmet” suçundan dolayı yargılanması nedeniyle haysiyet ve şerefiyle oynandığını ve tutukluluk süresince maddi ve manevi kayıplara uğradığını ileri sürerek, 500.000.000.-lira maddi ve 5.000.000.000.- lira manevi tazminatın yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline hükmedilmesi istemiyle TÜGSAŞ Genel Müdürlüğü ile adıgeçen yetkililere karşı 28.11.1997 gününde adli yargı yerine dava açmıştır.

Davalılar tarafından, ilk oturumdan önce verilen savunma dilekçelerinde, davanın görüm ve çözümünde idari yargının görevli olduğu ileri sürülerek görev itirazında bulunulmuştur.

TEKKEKÖY ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’ nce; 25.6.1998 gün ve E: 1997/ 816 sayı ile, görev itirazının reddi ile mahkemelerinin görevli olduğuna karar verilmiştir.

Davalı idare vekili ile diğer davalılardan bir kısmının süresi içinde verdikleri dilekçelerle, idari yargı yararına olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasını istemeleri üzerine, adıgeçen Mahkemece, 1.4.1999 günlü oturumda alınan karar gereğince, dava ve savunma dilekçeleri ile duruşma tutanakları suretlerinin eklendiği başvuru dilekçeleri, Danıştay Başsavcılığına gönderilmiştir.

DANIŞTAY BAŞSAVCISI; Davacının, uyuşmazlığa konu olan davayı, TÜGSAŞ Genel Müdürlüğünün yanısıra Kurum personelini de hasım göstermek suretiyle ve personelin, keyfi ve hukuka aykırı tutum ve davranışlarının maddi ve manevi zararına neden olduğunu  ileri   sürerek

bu zararlarının tazmini istemiyle açmış olduğu; dolayısıyla davasını, davalı kişilerin “şahsi kusuru” bulunduğu temeline dayandırdığı; bu niteliği itibariyle davanın kişiler aleyhine açılan kısmının görüm ve çözümünün adli yargının görevine girdiği; davanın TÜGSAŞ Genel Müdürlüğü aleyhine açılan kısmına gelince: 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun idari davaların sayıldığı 2. maddesinin 1/b. bendinde, idari eylem ve işlemlerden dolayı hakları muhtel olanlar tarafından açılacak tam yargı davalarının, görüm ve çözümü idari yargının görev alanı içerisine giren idari dava türü olduğunun belirtildiği; Anayasa’nın 125. maddesinin son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu kuralına yer verildiği ve 129. maddenin beşinci fıkrasında, memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan doğan tazminat davalarının idare aleyhine açılabileceğinin belirlendiği; kamu görevlilerinin hizmetin yürütülmesi sırasındaki kusurlu eylemlerinin idare yönünden hizmet kusurunu oluşturduğu; idarenin hizmet kusurunun yargısal denetiminin ise, idare hukuku kurallarına göre idari yargının görev alanına girdiği; TÜGSAŞ Genel Müdürlüğünün, 233 sayılı KHK. hükümlerine tabi bir İktisadi Devlet Teşekkülü olarak teşkilatlandırıldığı; 233 sayılı KHK.’nin 2.maddesinde, İktisadi Devlet Teşekkülünün, sermayesinin tamamı Devlete ait, iktisadi alanda ticari esaslara göre faaliyet göstermek üzere kurulan kamu iktisadi teşebbüsü olarak tanımlandığı; Uyuşmazlık Mahkemesi’nin 22.1.1996 günlü, E: 1995/ 1, K: 1996/1 sayılı ilke kararında da, kamu iktisadi teşebbüslerinin, kamu hizmeti gören kamu kuruluşları olduğunun belirtildiği; bu durumda davanın bir kamu kuruluşu olan TÜGSAŞ Genel Müdürlüğüne yönelik kısmının görüm ve çözümü görevi  idari yargıya ait bulunduğundan Tekkeköy Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevlilik kararının bu kısmının kaldırılması gerektiği; davanın şahıslara yönelik kısmı hakkındaki olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılması isteminin reddi yolundaki 12.5.1999 gün ve E: 1999/ 6 sayılı düşünce yazısı ile, 2247 sayılı Yasa’nın 10. maddesine göre davalı TÜGSAŞ yönünden idari yargı yararına olumlu görev uyuşmazlığı çıkarmış ve görev konusunun incelenmesi için Uyuşmazlık Mahkemesi’ne başvuruda bulunmuştur.

Başkanlığın 24.5.1999 günlü yazısı ile, 2247 sayılı Yasa’nın 13. maddesinin üçüncü fıkrasına göre Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının konu hakkındaki düşüncesi istenilmiştir.

YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCISI; 14.6.1999 gün ve 99062372 sayı ile, davalı idarenin 233 sayılı KHK. hükümlerine tabi bir İktisadi Devlet Teşekkülü olup, kamu hizmeti yaptığı; nitekim, Uyuşmazlık Mahkemesi’nin 22.1.1996 günlü, E: 1995/1, K: 1996/1 sayılı ilke kararında, kamu iktisadi teşebbüslerinin, kamu hizmeti gören kamu kuruluşları olduğunun belirtildiği; Anayasa’nın 125. maddesine göre idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu ve 129. maddesinde ise, kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan doğan tazminat davalarının idare aleyhine açılabileceğinin belirtildiği; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesinde , idari eylem ve işlemlerden dolayı hakları muhtel olanların açacakları tam yargı davalarının idari yargı yerinde açılması gerektiğinin öngörüldüğü; bu nedenle, Danıştay Başsavcılığınca 2247 sayılı Yasa’nın 10. maddesine göre yapılan başvurunun kabulüne karar verilmesi gerektiği yolunda yazılı düşünce vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE: Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Ali HÜNER’in Başkanlığında, Üyeler: Mahir Ersin GERMEÇ, Dr. Mustafa KILIÇOĞLU, Bekir AKSOYLU, Mustafa BİRDEN, Dr. Erol ALPAR ve Ertuğrul TAKA’nın katılımlarıyla yapılan 15/11/1999 günlü toplantısında, Raportör-Hakim İsa YEĞENOĞLU’nun davanın uyuşmazlığa konu edilen kısmının  çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile Danıştay Başsavcısının davanın TÜGSAŞ Genel Müdürlüğüne yönelik kısmı bakımından idari yargı yararına olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının davada idari yargının görevli bulunduğuna ilişkin düşünce yazıları ve dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mustafa EKİNCİ ile Danıştay Savcısı O. Cem ERBÜK’ün  yazılı düşünceler doğrultusundaki açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ :

Danıştay Başsavcısı tarafından, 2247 sayılı Yasa’nın 10. maddesine göre, davanın TÜGSAŞ Genel Müdürlüğüne yönelik kısmı bakımından olumlu görev uyuşmazlığı çıkarıldığından, incelemenin konusu, hakkında yapılan ve beraatle sonuçlanan ceza yargılaması nedeniyle haysiyet ve şerefiyle oynandığı ve tutukluluk süresince maddi ve manevi kayıplara uğradığını ileri süren davacının, 500.000.000.- lira maddi ve 5.000.000.000.- lira manevi tazminatın, yasal faiziyle birlikte, bu duruma sebebiyet veren idari soruşturmayı açan TÜGSAŞ Genel Müdürlüğünden, diğer davalıların yanısıra ve müştereken ve müteselsilen tahsiline hükmedilmesi isteminden ibarettir.

Davacı, Samsun Gübre Sanayii  A.Ş. Genel  Müdürlüğünde ambar şefi olarak çalışmakta iken emekliye ayrılmış olup, uyuşmazlığın çözümü için davacı ile davalı idare arasındaki hukuki ilişkinin niteliğine bakılması gerekmektedir.

TÜGSAŞ  (Türkiye Gübre Sanayii A.Ş.), 233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’ye göre kurulmuş bir İktisadi Devlet Teşekkülü olup, anılan KHK.’ye ekli listede, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ile ilgilendirilen “Teşekküler” arasında yer almış; Samsun Gübre Sanayii A.Ş. ise, bu teşekkülün bağlı ortaklıkları arasında gösterilmiştir.

233 sayılı KHK.’nin 1. maddesinde, bu KHK.’nin: iktisadi devlet teşekkülleri ile kamu iktisadi kuruluşlarını ve bunların müesseselerini, bağlı ortaklıklarını ve iştiraklerini kapsadığına, iktisadi devlet teşekküllerinin ekonomik gereklere uygun olarak verimlilik ve kârlılık ilkeleri doğrultusunda kendi aralarında ve milli ekonomi ile uyum içinde çalışarak sermaye birikimine yardım etmelerini ve bu suretle daha fazla yatırım kaynağı yaratmalarını düzenlemek amacı taşıdığına işaret edilmiş; 2. maddesinde, Teşekkül, “ sermayesinin tamamı Devlete ait, iktisadi alanda ticari esaslara göre faaliyet göstermek üzere kurulan, kamu iktisadi teşebbüsüdür.”şeklinde tanımlanmış; 4/1. maddesinde, teşebbüslerin tüzelkişiliğe sahip olduğu belirtilmiş ve çeşitli hükümlerle, teşebbüsler mali, idari ve teknik yönlerden merkezi idarenin denetim ve gözetimine tabi kılınmıştır.

Buna göre, TÜGSAŞ Genel Müdürlüğünün, 233 sayılı KHK.’de belirtildiği gibi, ekonomik gereklere uygun olarak verimlilik ve kârlılık ilkeleri doğrultusunda milli ekonomi ile uyum içinde çalışarak sermaye birikimine yardım etmek ve yatırım kaynağı yaratmak şeklindeki kamu yararını gözetmek üzere kurulan, sermayesinin tamamı Devlete ait, tüzelkişiliğe sahip bir kamu kurumu olduğunda kuşkuya yer bulunmamaktadır.

399 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Personel Rejiminin Düzenlenmesine (….) Dair Kanun Hükmünde Kararname’nin “İstihdam Şekilleri”ni düzenleyen 3. maddesinin (a). bendinde, teşebbüs ve bağlı ortaklıklarda hizmetlerin memurlar, sözleşmeli personel ve işçiler eliyle gördürüleceğine işaret edilmiş; aynı maddenin (b). bendinde, teşebbüs ve bağlı ortaklıklarda genel idare esaslarına göre yürütülmesi gereken asli ve sürekli görevlerin gördürüleceği personel sayılmış ve bunlar hakkında bu KHK.’de belirtilen hükümler dışında 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu hükümlerinin uygulanacağı ifade edilmiş; (c). bendinde ise, teşebbüs ve bağlı ortaklıkların genel idare esasları dışında yürüttükleri hizmetlerinde bu KHK.’de belirtilen hukuki esaslar çerçevesinde akdedilecek bir sözleşme ile çalıştırılan ve işçi statüsünde olmayan personel “sözleşmeli personel” olarak tanımlanmış olup, anılan KHK.’nin takibeden hükümlerinde, sözleşmeli personelin işe alınması, ödev ve sorumlulukları, genel haklar, yasaklar, çalışma saatleri ve izinler, mali ve sosyal haklar, sicil ve başarı değerlemesi, disiplin, görevden uzaklaştırma, sözleşmenin feshi ve sona ermesi konuları düzenlenmek suretiyle, bu KHK. ile teşebbüs ve bağlı ortaklıklarda çalıştırılacak sözleşmeli personel bakımından, memurlara benzer şekilde statü hukukuna tabi bir personel kategorisi oluşturulmuştur.

Nitekim, yasakoyucu, 1994 tarih ve 4046 sayılı Yasa’nın 22. maddesinde, özelleştirme proğramına  alınan, özelleştirilen, faaliyeti durdurulan, küçültülen, kapatılan veya tasfiye edilen kuruluşlarda çalışan sözleşmeli personelin (657 sayılı Yasa’ya tabi personel ile kapsam dışı personel dahil) “kamu personeli” olduğunu belirtmek suretiyle, bu personel bakımından konuya netlik getirmiştir.

Tüm bu açıklamalara göre, bir kamu kurumu olduğu çekişmesiz bulunan TÜGSAŞ Genel Müdürlüğü ile personeli arasındaki hukuki ilişkinin, idare hukuku ilkelerine dayanan ve idare hukuku kurallarıyla düzenlenen bir kamu hukuku ilişkisi olduğunda kuşkuya yer bulunmamaktadır.

Olayda, Teşekkül (TÜGSAŞ) Teftiş Kurulunca Bağlı Ortaklık ( Samsun Gübre San.A.Ş.) muhasebe işlemleri üzerinde yapılan 1994 yılı olağan denetim sonunda düzenlenen cevaplı teftiş raporunda yer alan, gıda alımları konusundaki tespitler nedeniyle açılan soruşturma sonucunda düzenlenen rapordaki müfettişlik teklifini uygun bulan Teşekkül Genel Müdürlüğünün olur ve talimatı üzerine, sorumlu oldukları belirtilen idari hizmetler müdürü ( H.İ.), ambar memuru (G.P.) ve aşçıbaşı (A.E.) hakkında Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunulduğu; Cumhuriyet Savcılığınca yürütülen hazırlık tahkikatı kapsamına davacı( İ.G.) da dahil edildikten sonra düzenlenen iddianame ile, adıgeçenler hakkında kamu davası açıldığı; yapılan ceza yargılaması sonunda kesinleşen yargı kararı ile beraat eden davacının, idarece haksız ve keyfi yapıldığını ileri sürdüğü soruşturma nedeniyle tutuklu olarak yargılanması sonucunda uğradığı maddi ve manevi zararlarının tazmini istemiyle TÜGSAŞ Genel Müdürlüğüne ve yanısıra, Samsun Gübre San. A.Ş. Genel Müdürü T.K., Başmüfettiş F.T.  ile tanıklar İdari ve Sosyal Hizmetler Müdürü M.E.T. ve Ambar Şefi M. R.Ç.’ye karşı dava açtığı, dosyada yer alan dava, savunma ve başvuru dilekçelerinin incelenmesinden anlaşılmaktadır.

Anayasa’nın 125. maddesinin son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu kurala bağlanmış; 129. maddesinin beşinci fıkrasında ise, memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan doğan tazminat davalarının, kendilerine rücu edilmek kaydıyla ve kanunun gösterdiği şekil ve şartlara uygun olarak, ancak idare aleyhine açılabileceğine işaret edilmiş olup; bir kamu hizmetinin görülmesi sırasında doğan zararların tazmini istemiyle, kural olarak, hizmeti yürüten idare aleyhine dava açılabileceği ve idare yönünden hizmet kusuru kapsamındaki bu sorumluluğun yargısal denetiminin de öncelikle idari yargı yerince yapılacağı; ancak, idarenin kusurlu personeline rücu edebileceği, gerek öğretide gerekse uygulamada ve Uyuşmazlık Mahkemesi’nin yerleşik kararlarında kabul edilmiş bulunmaktadır.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “İdari Dava Türleri ve İdari Yargı Yetkisinin Sınırı” başlığını taşıyan 2. maddesinin 1/b. bendinde de, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, idari dava türleri arasında sayılmakta olup; uyuşmazlığa konu edilen davanın TÜGSAŞ Genel Müdürlüğüne yönelik kısmının, olayda idarenin hizmet kusuru bulunup bulunmadığı yönünden idare hukuku ilke ve kurallarına göre yapılacak yargısal denetimde idari yargı yerinin görevli olduğu açıktır.

Belirtilen tüm bu hususlar ile Uyuşmazlık Mahkemesi’nin, 1.3.1996 tarih ve 22567 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan, 22.1.1996 günlü,E:1995/1, K:1996/1 sayılı kararıyla; özelleştirme kapsamında bulunan veya bulunmayan Kamu İktisadi Teşebbüslerindeki sözleşmeli statüde çalışan personelin kurumları ile olan ilişkilerinden doğan anlaşmazlıkların çözüm yerinin idari yargı olduğuna ve konunun 2247 sayılı Yasa’nın 30. maddesi uyarınca bu doğrultuda ilke kararına bağlanmasına karar verilmiş bulunması karşısında, davanın olumlu görev uyuşmazlığına konu edilen kısmının görüm ve çözümünde idari yargı yeri görevli bulunmaktadır.

Açıklanan nedenlerle, Danıştay Başsavcısı tarafından 2247 sayılı Yasa’nın 10. maddesine göre yapılan başvurunun kabulü ile Tekkeköy Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 25.6.1998 günlü, E: 1997/ 816 sayılı görev itirazının reddine ilişkin kararın, davalılardan TÜGSAŞ Genel Müdürlüğüne yönelik kısmının kaldırılması gerekmektedir.

SONUÇ  :Davanın TÜGSAŞ Genel Müdürlüğüne yönelik kısmının çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Danıştay Başsavcısının başvurusunun KABULÜ  ile Tekkeköy Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 25.6.1998 günlü, E: 1997/ 816 sayılı GÖREVLİLİK KARARININ KISMEN KALDIRILMASINA , üyelerden Dr. Mustafa KILIÇOĞLU’ nun karşı oyu ve OYÇOKLUĞU  ile 15.11.1999 gününde kesin olarak karar verildi.