);

Single Blog Title

This is a single blog caption

İMAR PLANINDAN KAYNAKLANAN TAZMINAT DAVASININ, İDARİ YARGI YERİNDE ÇÖZÜMLENMESI GEREKTIĞI UYUŞMAZLIK MAHKEMESİNİN KURULUŞ VE İŞLEYİŞİ HAKKINDA KANUN (2247) Madde 10

Hukuk Bölümü         2013/1132 E.  ,  2013/1310 K.

  • İMAR PLANINDAN KAYNAKLANAN TAZMINAT DAVASININ, İDARİ YARGI YERİNDE ÇÖZÜMLENMESI GEREKTIĞI
  • UYUŞMAZLIK MAHKEMESİNİN KURULUŞ VE İŞLEYİŞİ HAKKINDA KANUN (2247) Madde 10

“İçtihat Metni”Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

Davacılar : 1- A.A., 2- M.A., 3- S.T., 4- A.H.K.

Vekilleri  :  Av. D.S.- Av. B.İ.

Davalı      : Mamak Belediye Başkanlığı

Vekili      : Av. Y.O.T.

O L A Y  : Davacıların vekilleri, müvekkillerinin hissedar olduğu Ankara İli, Mamak İlçesi, General Zeki Doğan Mahallesi, 36260 ada 1 parsel sayılı taşınmazın, Mamak Belediye Başkanlığı’nın (Belediye Meclisi) 09.03.1989 tarih ve 30 sayılı kararıyla onaylanan imar planı ile “sağlık ocağı alanı” olarak belirlendiğini; kamulaştırma yapılması taleplerinin karşılanmadığını; bir kısım hissedar tarafından sözü edilen parsele ilişkin olarak davalı Mamak Belediye Başkanlığına yapılan plan değişikliği yapılması yolundaki başvurunun reddi üzerine; davalı idarenin bu işlemine karşı Ankara İdare Mahkemelerinde dava açıldığını;  bu davalarda davalı idarenin işleminin iptaline karar verildiğini; yargı kararlarının yerine getirilmesi bağlamında, idarece anılan parsele ilişkin olarak plan değişikliği çalışması yapıldığını ve parselin bu defa “Özel sağlık alanı” olarak belirlendiğini; plan değişikliğinin Mamak Belediye Meclisi’nin 05.09.2009 gün ve 745 sayılı kararı ile uygun görülerek Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi’nin 20.11.2009 tarih ve 2713 sayılı kararı ile onaylandığını ve kesinleştiğini; yapılan plan değişikliği ile müvekkillerinin mülkiyet hakları üzerindeki sınırlamalar kalkmadığını; mülkiyet hakkının özünün zedelenmesine devam edildiğini; 3194 sayılı İmar Kanununun 10.maddesi hükmüyle yasa koyucunun; beş yıllık imar programları sınırları içerisinde kalan alanlardaki kamu hizmet tesislerine tahsis edilmiş olan yerlerin, program süresi (5 yıl) içinde kamulaştırılması gereğini emredici bir şekilde kurala bağladığını; imar planının kesinleştiği 1983 yılından itibaren 5 yıldan fazla bir türe geçmiş olmasına rağmen; ilgili yatırımcı kamu kuruluşunca tahsis amacına uygun olarak kamulaştırma görevinin yerine getirilmediğini, diğer yandan; tahsis amacına uygun kamulaştırmayı yapacak olan ilgili kurumun “bu alana ihtiyacım yok” şeklinde görüş belirtmesine karşın, bahse konu taşınmazın müvekkillerin tasarrufuna bırakılması ile emsale göre inşaat izni verilmesi yönünde davalı idareden plan değişikliği talep etmelerine rağmen bu taleplerinin kabul ediliyormuş gibi yapılarak “özel sağlık tesisi” alanı olarak planın değiştirildiğini; yapılan plan değişikliği ile yeni bir kısıtlama ihdas edildiğini ve bu suretle sözü edilen taşınmazlara kamulaştırmasız olarak el atıldığını; bu nedenle fiilen el atılmamış bile olsa, taşınmaz bedelinin davalı idarece müvekkillere ödenmesinin gerektiğini ifade ederek; fazlaya ve sair hususlara ilişkin her türlü talep ve dava hakları saklı kalmak koşuluyla; kamulaştırmasız el atılan taşınmazın bedelinin şimdilik, müvekkillerden; Aşur AYTEN’e 3.500,00 TL, M.A.’a 1.750,00 TL, S.T.’na 2.500,00 TL, A.H.K.’a da 2.250,00 TL olmak üzere toplam 10.000,00 TL’sinin davalıdan dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tahsili istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.

Davalı idare vekili, süresi içerisinde görev itirazında bulunmuştur.

Ankara 7.Asliye Hukuk Mahkemesi: 29.2.2012 gün ve E: 2011/333, K: 2012/102 sayı ile, davanın husumetten reddine karar vermiş; kararın temyiz edilmesi üzerine YARGITAY 5.HUKUK DAİRESİ: 17.9.2012 gün ve E: 2012/8991, K: 2012/16507 sayı ile, imar planında özel sağlık tesisi olarak ayrılan taşınmaza fiilen el atılmamış olsa dahi, malikin mülkiyet hakkının süresi belirsiz şekilde kısıtlanması nedeniyle taşınmaz bedelinin ödenmesi gerektiğinden işin esasına girilip, davanın kabulüne karar verilmesi yerine, yazılı şekilde hüküm kurulmasının  doğru görülmediği gerekçesiyle; davacılar vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan, hükmün a H.U.M.K.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA karar vermiştir.

ANKARA 7.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 17.4.2013 gün ve E: 2013/129 sayı ile, Yargıtay 5 Hukuk Dairesi’nin 17.09.2012 günlü bozma ilamına uyulmasına ayrıca; dava konusu bulunan taşınmazın imarda sağlık ocağı alanı olarak gözükmesi ve bilahare de özel sağlık alanı haline imarda değişikliğin yapılmış olmasına göre, hukuki el atma nedeniyle açılan kamulaştırmasız el atma davalarının adli yargıda görülmesinin Yargıtay 5 ve 18 HD nin kapsamında bulunduğu gerekçesiyle,  davalının yargı yolu itirazının reddine karar vermiştir.

Davalı vekilinin, idari yargı yararına olumlu görev uyuşmazlığı çıkartılması yolunda süresi içinde verdiği dilekçesi üzerine, dava dosyasının onaylı bir örneği Danıştay Başsavcılığı’na gönderilmiştir.

DANIŞTAY BAŞSAVCISI; Uygulama ve Öğreti’de, kamu idarelerinin, kamu hizmetinin yürütümü sırasında, kamu gücü kullanarak tek yanlı irade açıklamalarıyla yapmış oldukları işlemlerin, “idari işlem”; herhangi bir işlem ya da karara dayanmaksızın gerçekleştirdikleri maddi faaliyetleriyle, görevleriyle ilgili hareketsizliklerinin de, “idari eylem” olarak tanımlandığı;  bu tanıma göre; idarelerin 3194 sayılı İmar Kanununun 8’inci maddesi uyarınca tek yanlı irade açıklamaları ile tesis ettikleri, genel ve düzenleyici imar planları ile 2981 sayılı Yasanın 13’üncü maddesinin (c) bendi uyarınca tek yanlı irade açıklamaları ile tesis ettikleri, genel ve düzenleyici ıslah imar planları ve bu planlara dayanılarak tesis edilen parselasyon, kamulaştırma, ruhsat gibi bireysel işlemlerin, “idari işlem”; bu imar planı uyarınca yapmak zorunda oldukları program ve uygulamaları bunun için gerekli zamanda gerçekleştirmemeleri; yani, bu konudaki hareketsizliklerinin de, idari eylem niteliği taşıdığı; dosyanın incelenmesinden; dava dilekçesinde, imar planında özel sağlık alanı olarak ayrılan taşınmazın bedelinin ödenmesine hükmedilmesinin istenildiğinin anlaşıldığı; bu bilgiler karşısında; davanın, davacıların taşınmazının, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 15.12.2010 günlü, E:2010/5-662 K:2010/651 kararında “hukuki el atma” olarak nitelendirilen, imar planındaki belirleme sebebiyle mülkiyet hakkına getirilen kısıtlamadan kaynaklanan tazminat talebiyle açıldığı sonucuna ulaşıldığı; dava dilekçesinde ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararında, mülkiyet hakkına getirildiği söylenen kısıtlamanın, taşınmazın malikleri yönünden zarar doğurucu sonuçlarının olabileceğinde kuşku bulunmadığı, ancak bu sonuç ya da sonuçların, genel ve düzenleyici nitelikte bir idari işlem olan imar planında taşınmaza yönelik belirlemenin bu planda öngörülen kamulaştırma programlarının zamanında yapamamasından ve imar uygulamalarından; başka anlatımla da, idari işlemlerden ve davalı idarelerin imar planı gereği yapılması gereken kamulaştırmalar konusundaki hareketsizliği şeklinde ortaya çıkan idari eylemlerden kaynaklandığı; idari işlem ve eylemlerden doğan zararların tazmini taleplerinin ise, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 12 ve 13’üncü maddeleri uyarınca, İdari Yargı yerlerinde açılacak tam yargı davalarına konu edilmelerinin, anılan yasa hükümlerinin gereği olduğu; bu bakımdan, hukuka uygunluklarının denetimi ve zarar doğurucu sonuçlarının giderilmesi İdari Yargı’nın görev alanında bulunan idari işlem ve eylemlerin hukuk düzeninde yaratmış oldukları etki ve sonuçların, “hukuki el atma” olarak nitelendirilmesine ve bu olumsuz sonuçlarla ilgili tazminat taleplerinin adli yargı yerlerinde açılacak tazminat davalarına konu edilmelerine, hukuken olanak bulunmadığı;  dolayısıyla, davanın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2’nci maddesinin 1’inci fıkrasının (b) bendinde yer alan “İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları,” hükmü gereğince idari yargı yerinde görülmesinin gerektiği; açıklanan nedenle, 2247 sayılı Yasa’nın 10’uncu maddesi uyarınca olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına ve dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.

Başkanlıkça, 2247 sayılı Yasa’nın 13. maddesine göre Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın yazılı düşüncesi istenilmemiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Mustafa AYSAL, Eyüp Sabri BAYDAR, Sıddık YILDIZ, Nurdane TOPUZ, Sedat ÇELENLİOĞLU ve Ayhan AKARSU’nun katılımlarıyla yapılan 30.9.2013 günlü toplantısında;

l-İLK İNCELEME: Başvuru yazısı ve dava dosyası örneği üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre, davalı idarenin anılan Yasanın 10/2 maddesinde öngörülen yönteme uygun olarak yaptığı görev itirazının reddedilmesi ve 12/1. maddede belirtilen süre içinde başvuruda bulunması üzerine Danıştay Başsavcısı’nca, 10. maddede öngörülen biçimde olumlu görev uyuşmazlığı çıkarıldığı anlaşılmaktadır. Usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı M. BAYHAN ile Danıştay Savcısı M. Ali GÜMÜŞ’ün davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, Davacıların hissedar olduğu taşınmazlarına, imar planında özel sağlık alanı olarak ayrılmak suretiyle kamulaştırmasız el atıldığından bahisle,  fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik toplam, 10.000,00 TL bedelin,  faizi ile birlikte tahsili istemiyle açılmıştır.

                3194 sayılı İmar Kanunu’nun “Planların hazırlanması ve yürürlüğe konulması” başlıklı 8. maddesinde;  “Planların hazırlanmasında ve yürürlüğe konulmasında aşağıda belirtilen esaslara uyulur.

a) Bölge planları; sosyo – ekonomik gelişme eğilimlerini, yerleşmelerin gelişme potansiyelini, sektörel hedefleri, faaliyetlerin ve alt yapıların dağılımını belirlemek üzere hazırlanacak bölge planlarını, gerekli gördüğü hallerde Devlet Planlama Teşkilatı yapar veya yaptırır.

b) İmar Planları; Nazım İmar Planı ve Uygulama İmar Planından meydana gelir. Mevcut ise bölge planı ve çevre düzeni plan kararlarına uygunluğu sağlanarak, belediye sınırları içinde kalan yerlerin nazım ve uygulama imar planları ilgili belediyelerce yapılır veya yaptırılır. Belediye meclisince onaylanarak yürürlüğe girer. (Değişik dördüncü cümle: 8/8/2011- KHK-648/21 md.) Bu planlar onay tarihinden itibaren belediye başkanlığınca tespit edilen ilan yerlerinde ve ilgili idarelerin internet sayfalarında bir ay süreyle eş zamanlı olarak ilan edilir. Bir aylık ilan süresi içinde planlara itiraz edilebilir. Belediye başkanlığınca belediye meclisine gönderilen itirazlar ve planları belediye meclisi onbeş gün içinde inceleyerek kesin karara bağlar.

Belediye ve mücavir alan dışında kalan yerlerde yapılacak planlar valilik veya ilgilisince yapılır veya yaptırılır. Valilikçe uygun görüldüğü takdirde onaylanarak yürürlüğe girer. (Değişik üçüncü cümle: 8/8/2011- KHK-648/21 md.) Onay tarihinden itibaren valilikçe tespit edilen ilan yerinde ve ilgili idarelerin internet sayfalarında bir ay süreyle eş zamanlı olarak ilan edilir. Bir aylık ilan süresi içinde planlara itiraz edilebilir. İtirazlar valiliğe yapılır, valilik itirazları ve planları onbeş gün içerisinde inceleyerek kesin karara bağlar.

Onaylanmış planlarda yapılacak değişiklikler de yukarıdaki usullere tabidir.

Kesinleşen imar planlarının bir kopyası, Bakanlığa gönderilir.

İmar planları alenidir. Bu aleniyeti sağlamak ilgili idarelerin görevidir. Belediye Başkanlığı ve mülki amirlikler, imar planının tamamını veya bir kısmını kopyalar veya kitapçıklar haline getirip çoğaltarak tespit edilecek ücret karşılığında isteyenlere verir.

c) (Ek: 3/7/2005 – 5403/25 md.) Tarım arazileri, Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda belirtilen izinler alınmadan tarımsal amaç dışında kullanılmak üzere plânlanamaz.” hükmüne yer verilmiştir.

Dava dosyasının incelenmesinden; dava konusu parselin, Büyükşehir Belediye Meclisinin 16.02.2007 gün ve 525 sayılı kararıyla onaylanan 2023 Başkent Ankara 1/25000 ölçekli nazım imar planı kapsamında bulunduğu; parsele yönelik onaylı 1/5000 ölçekli nazım imar planının bulunmadığı; mevcutta ıslah imar planıyla oluşmuş ve sağlık tesisi alanı kullanımında olan söz konusu parselin, Mamak Belediye Meclisinin 05.09.2009 gün ve 745 sayılı kararıyla uygun görülerek, Büyükşehir Belediye Meclisinin 20.11.2009 gün ve 2713 sayılı kararı ile onaylanan 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı kapsamında “özel sağlık tesisi alanı” kullanımında kaldığı;  taşınmaz üzerinde herhangi bir yapılaşma bulunmadığı anlaşılmıştır.

Olayda, davacıların hissedar olduğu taşınmazın imar planıyla özel sağlık tesisi alanı” kullanımında kaldığı, aradan uzun yıllar geçmesine rağmen kamulaştırılmadığı, taşınmaz üzerinde düzenleme yapılmadığı, kamulaştırmasız el atma nedeniyle taşınmazın bedelinin ödenilmesi gerektiğinin iddia edildiği; davanın konusunun, davalı idarece 3194 sayılı Kanun uyarınca kamu gücü kullanılarak tek yanlı irade ile yapılan imar planlarında yer alan davacılara ait taşınmazın bedelinin tazminine ilişkin bulunduğu anlaşılmış olup, belirtilen duruma göre, imar planı ve buna dayalı imar uygulaması sonucunda uğranılan zararın tazminine yönelik bulunan davanın, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2/1-b maddesinde yer alan “İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları” kapsamında idari yargı yerince çözümlenmesi gerekmektedir.

Açıklanan nedenlerle, Danıştay Başsavcısı’nın başvurusunun kabulü ile davalı vekilinin görev itirazının, Ankara 7.Asliye Hukuk Mahkemesince reddine ilişkin 17.4.2013 gün ve E: 2013/129 sayılı kararın kaldırılması gerekmiştir.

 

SONUÇ : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Danıştay Başsavcısı’nın BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile davalı vekilinin GÖREV İTİRAZININ REDDİNE ilişkin Ankara 7.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 17.4.2013 gün ve E: 2013/129 sayılı KARARININ KALDIRILMASINA, 30.9.2013 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.