);

Single Blog Title

This is a single blog caption

İDARENIN DAVA KONUSU TAŞINMAZA KAMULAŞTIRMASIZ EL ATMASINDAN DOĞAN ZARARIN TAZMININE YÖNELIK BULUNAN DAVANIN HAKSIZ FIILLERE ILIŞKIN ÖZEL HUKUK HÜKÜMLERINE GÖRE ADLİ YARGI YERİNDE ÇÖZÜMLENMESI GEREKTIĞI UYUŞMAZLIK MAHKEMESİNİN KURULUŞ VE İŞLEYİŞİ HAKKINDA KANUN (2247) Madde 10

Hukuk Bölümü         2013/864 E.  ,  2013/1405 K.

  • İDARENIN DAVA KONUSU TAŞINMAZA KAMULAŞTIRMASIZ EL ATMASINDAN DOĞAN ZARARIN TAZMININE YÖNELIK BULUNAN DAVANIN HAKSIZ FIILLERE ILIŞKIN ÖZEL HUKUK HÜKÜMLERINE GÖRE ADLİ YARGI YERİNDE ÇÖZÜMLENMESI GEREKTIĞI
  • UYUŞMAZLIK MAHKEMESİNİN KURULUŞ VE İŞLEYİŞİ HAKKINDA KANUN (2247) Madde 10

“İçtihat Metni”Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

Davacılar : 1- Ş.G., 2- A.O., 3- H.Ö., 4- R.E., 5- H.Ö.

Vekili      : Av.T.G.

Davalılar  : 1-Milli Eğitim Bakanlığı

Vekili      : Müş.Haz.Av.N.T.,  Haz.Av.N.Ç.V.

                  2- Keşan Belediye Başkanlığı

Vekili      : Av.A.E.E.

O L A Y : Davacılar vekili, müvekkillerinin hissedar olduğu  tapuda, Yukarı  Zaferiye Mah. 753 Mah. 753 ada 10 parselde kayıtlı taşınmazın, müvekkillerinin babası muris ölü H.G.’nin iktisabından beri üzerinde “Okul Alanı” şerhi bulunduğunu; ayrıca davalı Keşan Belediyesinin,  dava konusu arsa üzerinde “Semt Sahası” adı altında spor alanı oluşturarak dava konusu gayrimenkule fiilen de kamulaştırmasız el attığını ancak bu güne kadar herhangi bir ödeme yapılmadığını; ayrıca dava konusu taşınmazın,  10/07/1984 tarihli 1/500 ölçekli Keşan Belediyesi Nazım İmar Planında “Okul Alanı” olarak gösterilmesine ve kamu hizmetine tahsis edilmesine rağmen bu güne kadar davalı Milli Eğitim Bakanlığınca üzerinde tahsis amacına uygun bir yapı kurulmadığını; imar tadilatı yapılması yolundaki başvurularının karşılanmadığını; davalı idarelerin,  uzun yıllar imar planını uygulamaya almayarak ve suskun kalarak mülkiyet hakkının önünde engel olduklarını, taşınmaz üzerinde şerh durduğu müvekkillerinin tasarruf haklarının kısıtlandığını;  taşınmazın çap kaydında da “inşaat yapılamaz” şerhi bulunduğunu; kamulaştırmasız el atma olgusunun varlığının açık olduğunu;  İmar Kanununun 8, 10 ve 13’ncü maddeleri ile Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2010/5-662E 2010/651 K sayılı 15.12.2010 tarihli kararının görüşlerini doğruladığını; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi nin kararlarının da aynı yönde olduğunu; taşınmazın bir kısmına davalı Keşan Belediyesince kamulaştırmasız el atılarak semt sahası inşa edildiğini, taşınmaz üzerinde müvekkillerinin mülkiyet hakkının kalmadığını ifade ederek; tüm alacak kalemleri yönünden fazlaya ilişkin alacakları saklı kalmak kaydı ile, şimdilik toplam 36.947,00 TL’nin dava tarihinden işletilecek yasal faizi ile beraber davalılardan tahsili istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.

Davalı idarelerin vekilleri, süresi içerisinde davanın idari yargı yerinde görülmesi gerektiğinden bahisle görev itirazında bulunmuşlardır.

KEŞAN 2.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 4.12.2012 gün ve E:2012/153 sayı ile, görev itirazının reddine karar vermiştir.

Davalı idarelerin vekillerinin, idari yargı yararına olumlu görev uyuşmazlığı çıkartılması yolunda süresi içinde verdikleri dilekçeleri üzerine, dava dosyasının onaylı bir örneği Danıştay Başsavcılığı’na gönderilmiştir.

DANIŞTAY BAŞSAVCISI; Uygulama ve Öğreti’de, kamu idarelerinin, kamu hizmetinin yürütümü sırasında, kamu gücü kullanarak tek yanlı irade açıklamalarıyla yapmış oldukları işlemlerin, “idari işlem”; herhangi bir işlem ya da karara dayanmaksızın gerçekleştirdikleri maddi faaliyetleriyle, görevleriyle ilgili hareketsizliklerinin de, “idari eylem” olarak tanımlandığı;  bu tanıma göre; idarelerin 3194 sayılı İmar Kanununun 8’inci maddesi uyarınca tek yanlı irade açıklamaları ile tesis ettikleri, genel ve düzenleyici imar planları ile 2981 sayılı Yasanın 13’üncü maddesinin (c) bendi uyarınca tek yanlı irade açıklamaları ile tesis ettikleri, genel ve düzenleyici ıslah imar planları ve bu planlara dayanılarak tesis edilen parselasyon, kamulaştırma, ruhsat gibi bireysel işlemlerin, “idari işlem”; bu imar planı uyarınca yapmak zorunda oldukları program ve uygulamaları bunun için gerekli zamanda gerçekleştirmemeleri; yani, bu konudaki hareketsizliklerinin de, idari eylem niteliği taşıdığı; dosyanın incelenmesinden; dava dilekçesinde, imar planında okul alanı olarak ayrılan taşınmazın bedelinin ödenmesine hükmedilmesinin istenildiğinin anlaşıldığı; bu bilgiler karşısında; davanın, davacıların taşınmazının, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 15.12.2010 günlü, E:2010/5-662 K:2010/651 kararında “hukuki el atma” olarak nitelendirilen, imar planındaki belirleme sebebiyle mülkiyet hakkına getirilen kısıtlamadan kaynaklanan tazminat talebiyle açıldığı sonucuna ulaşıldığı; dava dilekçesinde ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararında, mülkiyet hakkına getirildiği söylenen kısıtlamanın, taşınmazın malikleri yönünden zarar doğurucu sonuçlarının olabileceğinde kuşku bulunmadığı, ancak bu sonuç ya da sonuçların, genel ve düzenleyici nitelikte bir idari işlem olan imar planında taşınmaza yönelik belirlemenin bu planda öngörülen kamulaştırma programlarının zamanında yapamamasından ve imar uygulamalarından; başka anlaTekela da, idari işlemlerden ve davalı idarelerin imar planı gereği yapılması gereken kamulaştırmalar konusundaki hareketsizliği şeklinde ortaya çıkan idari eylemlerden kaynaklandığı; idari işlem ve eylemlerden doğan zararların tazmini taleplerinin ise, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 12 ve 13’üncü maddeleri uyarınca, İdari Yargı yerlerinde açılacak tam yargı davalarına konu edilmelerinin, anılan yasa hükümlerinin gereği olduğu; bu bakımdan, hukuka uygunluklarının denetimi ve zarar doğurucu sonuçlarının giderilmesi İdari Yargı’nın görev alanında bulunan idari işlem ve eylemlerin hukuk düzeninde yaratmış oldukları etki ve sonuçların, “hukuki el atma” olarak nitelendirilmesine ve bu olumsuz sonuçlarla ilgili tazminat taleplerinin adli yargı yerlerinde açılacak tazminat davalarına konu edilmelerine, hukuken olanak bulunmadığı;  dolayısıyla, davanın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2’nci maddesinin 1’inci fıkrasının (b) bendinde yer alan “İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları,” hükmü gereğince idari yargı yerinde görülmesinin gerektiği; açıklanan nedenle, 2247 sayılı Yasa’nın 10’uncu maddesi uyarınca olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına ve dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi ne gönderilmesine karar vermiştir.

Başkanlıkça, 2247 sayılı Yasa’nın 13. maddesine göre Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın yazılı düşüncesi istenilmemiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi  Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Bahri AYDOĞAN, Abdullah ERGİN, Sıddık YILDIZ, Nurdane TOPUZ, Sedat ÇELENLİOĞLU ve Ayhan AKARSU’nun katılımlarıyla yapılan 7.10.2013 günlü toplantısında;

l-İLK İNCELEME: Başvuru yazısı ve dava dosyası örneği üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre, davalı vekillerinin, anılan Yasanın 10/2 maddesinde öngörülen yönteme uygun olarak yaptıkları görev itirazının reddedilmesi ve 12/1. maddede belirtilen süre içinde başvuruda bulunmaları üzerine Danıştay Başsavcısı’nca, 10. maddede öngörülen biçimde, davalı idareler yönünden olumlu görev uyuşmazlığı çıkarıldığı anlaşılmaktadır. Usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN ile Danıştay Savcısı Mehmet Ali GÜMÜŞ’ün davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, davacıların hissedar oldukları taşınmaza kamulaştırmasız el atıldığından bahisle, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik toplam 36.947,00 TL’nin faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesi istemiyle açılmıştır.

Dava dosyasında bulunan; Keşan Belediye Başkanlığı, İmar ve Şehircilik İşleri Müdürlüğünün, Mahkeme ye hitaplı 6.8.2012 gün ve 669 sayılı yazısında; ilçelerinin Yukarı Zaferiye Mahallesi, 753 ada, 10 parselde kayıtlı taşınmazın 10.07.1984 tarihinde onaylanan 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planında “Lise” ve “Ortaokul” Alanında kaldığı;  16.06.1995 Tarih ve 18 Sayılı Belediye Meclis Kararı ile oyun alanının bir kısmının okul alanına, okul alanına dönüştürülen alana eşdeğer alanın da lise alanından oyun alanına dönüştürülmesine karar verilmiş olduğu;  imar plan tadilatı sonrası, söz konusu parselin, “Oyun Alanı” ve “Lise Alanı”nda kaldığı beyan edilmiş; anılan Müdürlüğün, 4.2.2013 gün ve 129 sayılı yazısında ise; dava konusu edilen parsele,  Keşan Belediyesince Cumhuriyet Mahallesi Semt Sahası Düzenleme işinin 03.02.2011 tarihinde yapılmış olduğu;  16.03.2011 tarihinde yüklenici firmaya yer teslimi yapıldığı, 15.09.2011 tarihinde işin sona erdiği; dava konusu 753 ada, 10 nolu parselin, 3194 sayılı İmar Kanununun 18. maddesi uygulaması sonucunda oluşan Kadastro Parseli olduğu, söz konusu parselin bir kısmının Oyun Alanında, bir kısmının Lise Alanında kaldığı belirtilmiştir.

İdarelerin 3194 sayılı İmar Kanununun 8. maddesi ve 18. maddesinin verdiği yetki ile arazi ve arsalar üzerinde imar planlarının hazırlanması ve yürürlüğe konulması, arazi ve arsa düzenlemesi gibi faaliyetleri kapsamında yaptıkları imar planlarından kaynaklanan işlemlerin tek yanlı ve kamu gücüne dayanan irade açıklamaları ile tesis edilen genel ve düzenleyici işlemler olduğu bu yönü ile de idari eylem ve işlemlerden kaynaklanan uyuşmazlıkların idari yargı yerlerinde çözümlenmesi gerektiği tartışmasızdır. Buna karşılık,  Kamulaştırma Kanunu’nda öngörülen usul ve yöntemlere uygun idari nitelikte uygulama işlemleri yapılmaksızın, dava konusu taşınmaza fiilen el atılarak Semt Sahası yapılması karşısında, idarenin bu eyleminin kamulaştırmasız el atma niteliğini taşıdığı açıktır.

Öte yandan, İdarenin yürütmekle yükümlü bulunduğu kamu hizmetine ilişkin olarak uygulamaya koyduğu plan ve projeye göre meydana getirdiği yol, kanal, baraj, su yolları, su şebekesi gibi tesislerin kurulması, işletilmesi ve bakımı sırasında kişilere verdiği zararların tazmini istemiyle açılacak davaların görüm ve çözümünün, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları muhtel olanlar tarafından açılacak tam yargı davaları kapsamında yargısal denetim yapan idari yargı yerine ait olduğu; idarece herhangi bir ayni hakka müdahalede bulunulduğu, özel mülkiyete konu taşınmaza kamulaştırmasız el atıldığı veya plan ve projeye aykırı iş görüldüğü iddiasıyla açılacak müdahalenin men’i ve meydana gelen zararın tazmini davalarının ise, mülkiyete tecavüzün önlenmesine ve haksız fiillere ilişkin özel hukuk hükümlerine göre adli yargı yerinde çözümleneceği, yerleşik yargısal içtihatlarla kabul edilmiş bulunmaktadır.

Nitekim, yukarıda belirtilen genel kabul doğrultusundaki Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 11.2.1959 günlü, E:1958/17, K:1959/15 sayılı kararının III. bölümünde,  “İsTekelaksiz el atma halinde amme teşekkülü İsTekelak Kanununa uygun hareket etmeden ferdin malını elinden almış olması sebebiyle kanunsuz bir harekette bulunmuş durumdadır. Ve bu bakımdan dava Medeni Kanun hükümlerine giren mülkiyete tecavüzün önlenmesi veya haksız fiil neticesinde meydana gelen zararın tazmini davasıdır. Ve bu bakımdan adliye Mahkemesi nin vazifesi içindedir.” görüşüne yer verilmiştir.

Bu durumda, idarenin dava konusu taşınmaza kamulaştırmasız el atmasından doğan zararın tazminine yönelik bulunan davanın haksız fiillere ilişkin özel hukuk hükümlerine göre görüm ve çözümü,  adli yargı yerinin görevine girmektedir.

Açıklanan nedenlerle, Danıştay Başsavcısı’nın başvurusunun reddi gerekmiştir.

SONUÇ : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Danıştay Başsavcısı’nın BAŞVURUSUNUN REDDİNE, 7.10.2013 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.