);

Single Blog Title

This is a single blog caption

DAVACI TARAFIN DAVASINI GERI ALMASI NEDENIYLE, 2247 SAYILI KANUN UYARINCA GÖREV UYUŞMAZLIĞININ ESASININ INCELENMESI OLANAĞI BULUNMADIĞINDAN; DAVANIN GERI ALINMASI NEDENIYLE KARAR VERILMESINE YER OLMADIĞI

Hukuk Bölümü         2012/432 E.  ,  2013/79 K.

  • DAVACI TARAFIN DAVASINI GERI ALMASI NEDENIYLE, 2247 SAYILI KANUN UYARINCA GÖREV UYUŞMAZLIĞININ ESASININ INCELENMESI OLANAĞI BULUNMADIĞINDAN; DAVANIN GERI ALINMASI NEDENIYLE KARAR VERILMESINE YER OLMADIĞI

“İçtihat Metni”Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

Davacılar : 1) D.İ., 2) G.E., 3) Ü.Ö.

Vekili      : Av. S.U.M.

Davalılar : 1-Maliye Bakanlığı

Vekili      : Haz. Av. O.D.

2-Gölbaşı Belediye Başkanlığı

Vekili      : Av. Ü.M.

O L A Y : 1-Davacı vekili, müvekkillerinin hissedar olduğu Ankara ili, Gölbaşı İlçesi, Tuluntaş mahallesi, 141 ada 1 parsel sayılı taşınmazın, davalılardan Gölbaşı Belediye Başkanlığı tarafından yapılan ve 1995 yılında kesinleşen imar planında “Resmi Kurum Alanı” olarak ayrıldığını; aradan geçen uzun süreye karşın taşınmazın, davalı idarece ayrıldığı kamu yararı amacına uygun olarak kamulaştırılmadığını;  yaptıkları başvuruya Ankara Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı tarafından verilen 25 Kasım 2011 tarihli cevapta, taşınmazın 1995 yılında Resmi Kurum Alanı olarak ayrıldığı ve günümüze kadar bu amaç ve konumunu koruduğunun belirtildiği;  Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun E:2010/5 ­K:2010/651 sayılı ve 15.12.2010 tarihli kararı çerçevesinde; 3194 sayılı yasanın 10. maddesinin 1. fıkrası delaleti ile Belediyece uygulamalı İmar Planında kamu yararına ayrılan parselde en geç 3 ay içinde plan tatbiki için 5 yıllık imar planı hazırlanmasının ve buna uygun olarak taşınmazın kamulaştırılmasının yasa hükmü olduğunun tespit edildiğini; Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun aynı kararda, ilgili süreyi geçer biçimde amacına uygun işlem tesis edilmemesi ile mülkiyet hakkının süresi belirsiz biçimde kısıtlamaya tabi tutulduğunu, bunun Anayasanın 35. maddesindeki güvencelere aykırı olduğunu, bu halin kabulünün ” hukuk devleti” ve “hukuk güvenliği”ni zedeleyeceğini, kişi hak ve özgürlükleri ile kamu yararı arasında bulunan dengenin korunumu yönünden de durumun “kamulaştırmasız el koyma olgusunun varlığı için yeterli olduğunu tespit ettiğini; Yargıtay 5. Hukuk Dairesinden de aynı yönde kararlar aldığını ifade ederek; fazlaya ait talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla davalı idarelerce kamulaştırmasız olarak el atılan taşınmaz hisseleri için şimdilik 10.000,00 TL’sinin kamulaştırmasız el atılan yer bedeli tazminatı olarak fazlaya ait talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla müşterek ve müteselsilen sorumlu davalı idarelerden alınarak davacı müvekkillere hisseleri oranında ödenmesine, alacağa kamu alacaklarına uygulanan en üst seviyede faiz uygulanmasına karar verilmesi istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.

2-Davalılardan Maliye Bakanlığı vekilince, süresi içerisinde verilen dilekçede, imar uygulamasından kaynaklanan davanın idari yargı yerinde görülmesinin gerektiği belirtilerek, görev itirazında bulunulmuştur.

3-GÖLBAŞI ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 5.7.2012 gün ve E:2012/15 sayı ile, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu ve Yargıtay 5.Hukuk Dairesinin emsal kararlarının da göz önüne alındığı gerekçesiyle Davalılardan Maliye Bakanlığı vekilinin görev itirazının reddine karar vermiştir.

4-Davalı Maliye Bakanlığı vekilinin, idari yargı yararına olumlu görev uyuşmazlığı çıkartılması yolunda süresi içinde verdiği dilekçesi üzerine, dava dosyasının onaylı bir örneği Danıştay Başsavcılığı’na gönderilmiştir.

5-DANIŞTAY BAŞSAVCISI; Uygulama ve Öğreti’de, kamu idarelerinin, kamu hizmetinin yürütümü sırasında, kamu gücü kullanarak tek yanlı irade açıklamalarıyla yapmış oldukları işlemlerin, “idari işlem”; herhangi bir işlem ya da karara dayanmaksızın gerçekleştirdikleri maddi faaliyetleriyle, görevleriyle ilgili hareketsizliklerinin de, “idari eylem” olarak tanımlandığı;  bu tanıma göre; idarelerin 3194 sayılı İmar Kanununun 8’inci maddesi uyarınca tek yanlı irade açıklamaları ile tesis ettikleri, genel ve düzenleyici imar planları ile bu planlara dayanılarak tesis edilen parselasyon, kamulaştırma, ruhsat gibi bireysel işlemler, “idari işlem”; bu imar planı uyarınca yapmak zorunda oldukları program ve uygulamaları bunun için gerekli zamanda gerçekleştirmemeleri; yani, bu konudaki hareketsizlikleri de, idari eylem niteliği taşıdığı;  dosyanın incelenmesinden; davacı tarafından, dava dilekçesinde, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 15.12.2010 günlü kararında, fiili el atma olmadan da hukuki el atmanın kamulaştırmasız el atma olarak nitelendirildiği ileri sürülmek suretiyle imar planında resmi kurum alanı olarak ayrılan taşınmazının bedelinin ödenmesine hükmedilmesinin istenildiği; davalı idarelerin yazı ve savunma dilekçelerinden de anılan taşınmaz üzerine henüz yapılmış bir yapının bulunmadığının anlaşıldığı;  bu bilgiler karşısında; davanın, davacının taşınmazının, imar planında resmi kurum alanına ayrılması hadisesi sebebiyle mülkiyet hakkına getirilen kısıtlamadan kaynaklanan tazminat talebiyle açıldığı sonucuna ulaşıldığı; dava dilekçesinde ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararında, mülkiyet hakkına getirildiği söylenen kısıtlamanın, taşınmazın maliki yönünden zarar doğurucu sonuçlarının olabileceğinde kuşku bulunmadığı, ancak; bu sonuç ya da sonuçlar, yukarıda da söylenildiği üzere, genel ve düzenleyici nitelikte bir idari işlem olan imar planında taşınmazın resmi kurum alanı olarak gösterilmesinden; bu planda öngörülen kamulaştırma programlarının zamanında yapılmamasından ve imar uygulamalarından; başka anlatımla da, idari işlemlerden ve davalı idarenin imar planı gereği yapılması gereken kamulaştırmalar konusundaki hareketsizliği şeklinde ortaya çıkan idari eylemlerden kaynaklandığı; idari işlem ve eylemlerden doğan zararların tazmini taleplerinin ise; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 12 ve 13’üncü maddeleri uyarınca, idari yargı yerlerinde açılacak tam yargı davalarına konu edilmelerinin, anılan yasa hükümlerinin gereği olduğu; bu bakımdan, hukuka uygunluklarının denetimi ve zarar doğurucu sonuçlarının giderilmesi İdari Yargı’nın görev alanında bulunan idari işlem ve eylemlerin hukuk düzeninde yaratmış oldukları etki ve sonuçların, “kamulaştırmasız el atma” olarak nitelendirilmesine ve bu olumsuz sonuçlarla ilgili tazminat taleplerinin adli yargı yerlerinde açılacak tazminat davalarına konu edilmelerine, hukuken olanak bulunmadığı; dolayısıyla, davanın taşınmazın bedelinin tahsiline hükmedilmesi istemine ilişkin kısmının 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2’nci maddesinin 1’inci fıkrasının (b) bendinde yer alan “İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları,” hükmü gereğince idari yargı yerinde görülmesi gerektiğinden bahisle; 2247 sayılı Yasa’nın 10’uncu maddesi uyarınca olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına ve dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.

6-Başkanlıkça, 2247 sayılı Yasa’nın 13. maddesine göre Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın yazılı düşüncesi istenilmemiştir.

7- Mahkememizce görev uyuşmazlığının esasının incelenmesi aşamasında; Gölbaşı Asliye Hukuk Mahkemesi, Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığı’na hitaben,   27.11.2012 gün ve E:2012/15 sayı ile; Davacılar, G.E., D.İ., Ü.Ö. İle Davalılar, Belediye Başkanlığı, Maliye Bakanlığı arasında Mahkemelerinde görülmekte olan Tazminat (Kamulaştırmasız El Koymadan Kaynaklanan) davasının yargılaması sırasında;  davalı Maliye Hazinesi vekilinin görev itirazının reddi üzerine, olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılması isteğiyle yapılan başvuru sonunda T.C.Danıştay Başsavcılığının 2012/518 Esas sayılı dosyası ile olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılarak Mahkememize gönderilen dosya hakkında davacılar vekilinin davasını geri alması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş olduğunu belirterek; verilen kararın kesinleşmiş suretini yazıları ekinde göndermiştir.

8- GÖLBAŞI ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ; 9.10.2012 gün ve E:2012/15, K:2012/287 sayı ile, Davacılar vekilinin dava dilekçesinin özetine yer verdikten sonra; davalılar vekillerinin davanın reddine karar verilmesini istemiş oldukları;  dosya içine dava konusu taşınmaza ait tapu kaydı, taşınmazın kamulaştırılmasına yönelik davalı idarenin cevabi yazısı, taşınmazın kadastro krokisi alınmış, taşınmazın vasfının belirlenmesi için ilgili kurumlarla gerekli yazışmaların yapılmış bulunduğu; davacılar vekilinin 27/09/2012 ve 09/10/2012 tarihli duruşmalarda davayı atiye terk ettiklerini, geri aldıklarını beyan etmiş olduğu; davalı Hazine vekili ile Gölbaşı Belediye Başkanlığı vekilinin, davacılar vekilinin davasını geri almasını kabul ettiklerini beyan etmiş oldukları;  HMK.nın 123. maddesi uyarınca davacının, hüküm kesinleşinceye kadar davalının açık rızası ile davasını geri alabileceği;  Davalıların,  davacının davasını geri almasına rıza gösterdiklerinden karar verilmesine yer olmadığına karar vermenin  gerektiğinden bahisle; HMK.123. md. uyarınca davacı tarafından davanın geri alınması nedeni ile KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA, karar vermiş; süresi içerisinde tarafların kararı Temyiz Etmemesi üzerine hükmün  21.11.2012 tarihinde kesinleştiği belirtilmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE: Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Mustafa AYSAL, Eyüp Sabri BAYDAR, Sıddık YILDIZ, Nurdane TOPUZ, Sedat ÇELENLİOĞLU ve Ayhan AKARSU’nun katılımlarıyla yapılan 14.1.2013 günlü toplantısında: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in davanın geri alınması nedeni ile karar verilmesine yer olmadığı yolundaki raporu ve dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN ile Danıştay Savcısı Mehmet AKKAYA’nın davanın geri alınması nedeni ile karar verilmesine yer olmadığına ilişkin sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun’un 10 ila 13. maddelerinde, olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına ilişkin hususlara;  27. maddesinde ise, Uyuşmazlık Mahkemesinin, uyuşmazlık çıkarmaya veya görev uyuşmazlıklarına ilişkin istemleri önce şekil ve süre açısından inceleyeceği; yöntemine uymayan veya süresi içinde ileri sürülmemiş istemleri reddedeceği kuralına yer verilmiştir.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Davanın geri alınması” başlıklı 123.maddesinde, “(1) Davacı, hüküm kesinleşinceye kadar, ancak davalının açık rızası ile davasını geri alabilir.” denilmiştir.

Öğretide ve uygulamada getirilen yorumlar birlikte ele alındığında; davanın davalının/davalıların muvafakatı ile geri alınması ile davanın hiç açılmamış ve dava açılması ile doğan sonuçların(geçmişe etkili olarak) hiç doğmamış sayılacağı, örneğin zamanaşımının kesilmemiş sayılacağı; davacının, geri aldığı davayı zamanaşımı süresi içinde yeniden harç ödeyerek tekrar açabileceği; davalının, bu yeni davaya karşı kesin hüküm itirazında bulunamayacağı;  çünkü birinci (geri alınan) davada esas hakkında hüküm verilmemiş olduğu kabul edilmektedir.

Olayda, olumlu görev uyuşmazlığının esasının incelenmesi aşamasında; Gölbaşı Asliye Hukuk Mahkemesi’nce Mahkememize gönderilen yazı ve eki kararda; bakılan davaya ilişkin olarak, davacılar vekilinin davasını geri alması nedeniyle anılan Mahkeme’nin, 9.10.2012 gün ve E:2012/15, K:2012/287 sayı ile,  “HMK.123. md. uyarınca davacı tarafından davanın geri alınması nedeni ile Karar Verilmesine Yer Olmadığına”  karar verdiği ve bu kararın kesinleştiği anlaşılmıştır.

Bu durumda,  davacı vekilinin, davalıların açık rızasını alarak davasını geri alması üzerine Mahkeme’ce karar verilmesine yer olmadığına karar verildiği, böylelikle davanın hiç açılmamış sayıldığının açık olduğu ve dava açılması ile doğan sonuçların, geçmişe etkili olacak şekilde hiç doğmadığı gözetildiğinde; 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun’a göre görev uyuşmazlığının esasının incelenmesi olanağı bulunmamaktadır.

 Açıklanan nedenlerle,  karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekmiştir.

SONUÇ : Davacı tarafın davasını geri alması nedeniyle,  2247 sayılı Kanun uyarınca   görev uyuşmazlığının esasının incelenmesi  olanağı bulunmadığından;  DAVANIN GERİ ALINMASI NEDENİYLE KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA, 14.1.2013  gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.