);

Single Blog Title

This is a single blog caption

ASKERİ KİŞİYE YÖNELİK OLMAYAN ANCAK ASKERİ HİZMETE İLİŞKİN İDARİ EYLEMLERİN YARGILAMA YERİ DESTEKTEN YOKSUN KALMA TAZMİNATI 2709 S. 1982 ANAYASASI [ Madde 157 ] 818 S. BORÇLAR KANUNU [ Madde 45 ] 1602 S. ASKERİ YÜKSEK İDARE MAHKEMESİ KANUNU [ Madde 20 ]

Hukuk Bölümü 2004/63 E., 2005/62 K.

 

  • ASKERİ KİŞİYE YÖNELİK OLMAYAN ANCAK ASKERİ HİZMETE İLİŞKİN İDARİ EYLEMLERİN YARGILAMA YERİ
  • DESTEKTEN YOKSUN KALMA TAZMİNATI
  • 2709 S. 1982 ANAYASASI [ Madde 157 ]
  • 818 S. BORÇLAR KANUNU [ Madde 45 ]
  • 1602 S. ASKERİ YÜKSEK İDARE MAHKEMESİ KANUNU [ Madde 20 ]

 

“İçtihat Metni”

OLAY : Davacıların murisi Yusuf Alver, 15.8.2001 gününde 4.Mknz.P.Tug. 12.Hd. Tb.1. Hd. Bl. K.’lığı emrinde görevli P. Er. ( S.B. ) tarafından süngülenmek suretiyle yaralanmış, hastaneye kaldırılmış ise de kurtarılamayarak ölmüştür.

Davacılar vekilince, müvekkillerinin eşi ve babalarının ölümü nedeniyle destekten yoksun kaldıkları ve büyük acı ve elem duydukları ilere sürülerek toplam 24,000,000,000.- TL. maddi ve 20,000,000,000.- TL. manevi tazminatın, olay tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalı idarece ödenmesine hükmedilmesi istemiyle, 2.10.2001 tarihinde askeri idari yargı yerinde dava açılmıştır.

ASKERİ YÜKSEK İDARE MAHKEMESİ İKİNCİ DAİRESİ; 3.4.2002 gün ve 2002/206, K: 2002/232 sayı ile, Anayasa’nın 157 ve 1602 sayılı Yasa’nın 20. maddelerine göre, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin bir davaya bakabilmesi için dava konusu idari işlem veya eylemin asker kişiyi ilgilendirmesi ve askeri hizmete ilişkin bulunması şartlarının birlikte gerçekleşmiş olması gerektiği; gerek Anayasa gerek 1602 sayılı Yasa’da öngörülen ” asker kişiyi ilgilendiren” sözcüğüyle, yasakoyucunun davacının kendisinin “asker kişi” olmasını kastettiği; davacının “asker kişi” olması koşulunun tek istisnanın, yine Yasa’da belirtildiği üzere askerlik yükümlülüğünden doğan uyuşmazlıklarla sınırlı bulunduğu; görülmekte olan davanın, askerlik yükümlülüğüne ilişkin olmayıp destekten yoksun kalma hukuki nedenine dayalı tam yargı davası olduğu; davacıların miras hukuku bakımından müteveffa Erin “külli halef” olmasının ona “asker kişi” vasfını kazandırmayacağı; belirtilen nedenlerle davada, davacının asker kişi olması koşulu gerçekleşmediğinden AYİM’in görevli olmayıp genel idari yargının görevli olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş; bu karar, yasa yoluna başvurulmayarak kesinleşmiştir.

Davacılar vekili, bu kez, aynı istekle, 5.7.2002 gününde genel idari yargı yerine dava açmıştır.

EDİRNE İDARE MAHKEMESİ; 18.9.2002 gün ve E:2002/627, K:2002/513 sayı ile, Anayasa’nın 157 ve 1602 sayılı Yasa’nın 20. maddelerine göre, AYİM’in bir davaya bakabilmesi için dava konusu idari işlem veya eylemin asker kişiyi ilgilendirmesi ve askeri hizmete ilişkin bulunması koşullarının birlikte gerçekleşmesinin gerektiği; davacıların isteminin, yakınlarının askerlik hizmeti sırasında ölümü nedeniyle uğradıkları zararın tazmini olduğu; olayda, idarenin hizmet kusuru ya da başka nedenle tazmin sorumluluğu bulunup bulunmadığının saptanmasında davacıların yakınının ölümünün askeri hizmet bakımından irdelenmesinin gerektiği ve bu hususun da davacının bizzat asker kişi olmasını değil olayın asker kişiyi ilgilendirmesi niteliğini ön plana çıkardığı; bu durumda, uyuşmazlığın görüm ve çözümünün AYİM’ in görevine girdiği; ancak, daha önce AYİM tarafından görevsizlik kararı verildiğinden bahisle, dosya esas kaydının kapatılmasına ve görevli merciin belirlenmesi için Uyuşmazlık Mahkemesi’ne başvurulmasına karar vermiş olup, idari yargı dosyası bu karar ekinde Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığına gönderilmiştir.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ HUKUK BÖLÜMÜ; 10.3.2003 gün ve E: 2003/9, K: 2003/11 sayı ile, askeri hizmete ilişkin bir idari eyleme maruz kalarak vefat eden erin yakınlarının açtığı davanın askeri idari yargının görev alanına girdiği gerekçesiyle, Edirne İdare Mahkemesi’nin başvurusunun kabulü ile AYİM İkinci Dairesi’nin görevsizlik kararının kaldırılmasına kesin olarak karar vermiştir.

Anılan Uyuşmazlık Mahkemesi kararı gereğince davaya kaldığı yerden devam eden ve davalı idarenin ( 26.5.2003 gününde mahkeme kaydına giren ) birinci savunmasını alan ASKERİ YÜKSEK İDARE MAHKEMESİ İKİNCİ DAİRESİ; 3.3.2004 gün ve E: 2002/206 sayı ile, dosyada mevcut bulunan 2. Kolordu K.’lığı Askeri Savcılığının 12.9.2001 gün ve 2001/1946-814 sayılı iddianamesinin ve 2. Kolordu K.’lığı Askeri Mahkemesi’nin 30.12.2002 gün ve 2002/255-1248 sayılı görevsizlik kararının incelenmesi sonucunda: davacıların yakını müteveffa Yusuf Alver’in, dava konusu olay anında asker kişi sıfatı bulunmayıp, 4. Mknz. P. Tug. 12. Hd. Tb.1. Hd. Bl. K.’lığı emrinde görev yapan P. Er ( S.B. ) ile ( C.İ. ) isimli nöbetçi askerlerin ihbar üzerine müdahale ettikleri mülteciler arasında bulunan sivil şahıs olduğunun ve nöbetçi askerler ile arasında çıkan tartışma sonrasında P. Er ( S.B. )’nın tüfeğine takılı süngünün göğüs bölgesine saplanması nedeniyle sivil şahıs Yusuf Alver’in vefat ettiğinin anlaşıldığı, ancak görev konusunda verilen kararlarda davacıların yakını müteveffa Yusuf Alver’in sivil şahıs olmasına rağmen sehven asker kişi kabul edildiğinin görüldüğü, 1602 sayılı Yasa’nın 20. maddesine göre uyuşmazlığın askeri idari yargı yerinde görümü için yasal koşul sayılan “eylemin asker kişiyi ilgilendirme” koşulunun bu dava yönünden gerçekleşmediği saptandığından davanın görüm ve çözümünde genel idari yargı yerinin görevli olduğu sonucunda ulaşıldığı gerekçesiyle, görevli yargı yerinin bu husus dikkate alınarak belirlenmesi için 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre Uyuşmazlık Mahkemesi’ne yeniden başvurulmasına, işin incelenmesinin Uyuşmazlık Mahkemesi’nce karar verilinceye değin ertelenmesine karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Tülay TUĞCU’nun Başkanlığında, Üyeler: Dr. Atalay ÖZDEMİR, M. Lütfü ÜÇKARDEŞLER, Serap AKSOYLU, Z.Nurhan YÜCEL, Abdullah ARSLAN ve H.Hasan MUTLU’nun katılımlarıyla yapılan 04/10/2004 günlü toplantısında;

I-İLK İNCELEME :Ayim İkinci Dairesi’nin başvuru kararı ile askeri yargı yerine ait dava dosyası üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi gereğince yapılan inceleme sonunda: olayda, davacıların murisi ” askeri kişi” kabul edilerek göreve ve görevli yargı yerine ilişkin olarak verilmiş kararlar bulunmakta ise de, gerek davacı vekilince gerekse davalı idarece bu konuya değinilmediği, davacıların murisi Yusuf Alver’in “sivil kişi” olduğunun ancak 26.5.2003 gününde AYİM’in kaydına giren davalı idarenin birinci savunması ekinde yer alan askeri ceza yargısına ait iddianame ve görevsizlik kararından saptanabildiği anlaşılmıştır.

2247 sayılı Yasa’da Uyuşmazlık Mahkemesi kararlarına karşı başvuru yolu öngörülmediğinden, daha sonra göreve ilişkin yasa hükmüne aykırı olduğu saptansa dahi Uyuşmazlık Mahkemesi kararının kaldırılması için yeniden inceleme yapılmasına olanak yoktur. Ancak başvuru kararında belirtilen maddi, dolayısıyla hukuki olaylardaki değişiklikler nedeniyle çıkan görev uyuşmazlıklarında yeniden başvurmayı engelleyen bir hüküm bulunmamaktadır.

Olayda, davacıların murisinin statüsü “sivil kişi” olmasına karşın sehven “asker kişi” olarak kabul edilerek verilen göreve ve görevli yargı yerine ilişkin kararların görevi belirleyen yasaya açıkça aykırı olduğunun saptanmış olması nedeniyle dava ekonomisi ve Uyuşmazlık Mahkemesi’nin kuruluş amacı dikkate alınarak, Edirne İdare Mahkemesinin görevsizlik kararı üzerine AYİM İkinci Dairesi’nce 19. maddede belirtilen yönteme uygun olarak başvuruda bulunulduğunun kabulü ile usule ilişkin başka bir noksanlık görülmeyerek, kamu düzeninden olan görev sorununun yukarıda saptanan maddi ve hukuki gerçeklere uygun şekilde çözüme kavuşturulması için görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

II- ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim İsa YEĞENOĞLU’nun davanın çözümünde askeri idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan;

– İlgili Başsavcılarca görevlendirilen Danıştay Savcısı Nevzat ÖZGÜR ile AYİM Savcısı Ahmet SİVAS’ın davada askeri idari yargının görevli olduğu yolundaki yazılı ve sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, nöbetçi hudut devriyesince müdahale edilen mültecilere yol gösteren murisin çıkan tartışma sırasında süngülenmesi sonucunda ölümü nedeniyle uğranılan zararların idarece tazmini isteminden ibarettir.

Dosyanın incelenmesinden, 15.8.2001 gününde hudut sabit kontrol noktasındaki nöbet görevleri sona eren P. Er ( S.B. ) ile ( C.İ. )’nin karakola dönüş yolunda iken bir çobanın ihbarı üzerine arazide müdahale ettikleri mülteciler arasında yer alan davacıların murisi sivil şahıs Yusuf Alver’in, ihbarcı çobanın üzerine yürümesi nedeniyle doğan tartışma sırasında P. Er ( S.B ) tarafından süngülenmesi sonucunda ölmesi nedeniyle, mirasçıları tarafından, uğranılan zararların idarece giderilmesi istemiyle uyuşmazlığa konu edilen davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Anayasa’nın 125/son. maddesinde, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu kurala bağlanmış, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2/1-b maddesinde, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları ihlal edilenler tarafından açılan tam yargı davaları, idari dava türleri arasında sayılmıştır.

Buna göre, zararın kamu hizmetinin yürütülmesi sırasında doğmuş olması nedeniyle, idarenin bu hizmeti yürüttüğü sırada kişilere verdiği zararın tazmini istemiyle açılan ve bu haliyle 2577 sayılı Yasa’nın 2/1-b. maddesi kapsamında bulunan tam yargı davasının, olayda kamu hizmetinin yöntemine ve hukuka uygun olarak yürütülüp yürütülmediğinin, hizmet kusuru veya idarenin sorumluluğunu gerektiren bir husus olup olmadığının saptanmasında esas alınan idare hukuku ilkelerine göre görüm ve çözümünde idari yargı yerleri görevli bulunmaktadır.

Askeri hizmete ilişkin idari eylemden doğan zararın giderilmesine yönelik bulunan tam yargı davasında, idari yargı yerlerinden hangisinin görevli olduğuna gelince:

Anayasanın 157. ve 1602 sayılı Yasanın değişik 20. maddelerine göre, bir davaya Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde bakabilmesi için: dava konusu idari işlem veya eylemin “asker kişiyi ilgilendirmesi” ve “askeri hizmete ilişkin bulunması” koşullarının birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir. Olayda, dava konusu eylem askeri hizmete ilişkin bulunmakta ise de; bu eylem sonucunda zarar gören davacıların murisi, 1602 sayılı Yasanın değişik 20. maddesinde sayılana asker kişilerden olmadığından, eylemin asker kişiyi ilgilendirmesi ( asker kişiye yönelik bulunması ) koşulunun gerçekleşmemiş olması karşısında, davanın görüm ve çözümünde, AYİM’in değil, genel idari yargı yerinin görevli olduğu açıktır.

Belirtilen nedenlerle, uyuşmazlığa konu edilen davanın görüm ve çözümünde genel idari yargı yeri görevli olduğundan, AYİM İkinci Dairesi’nin başvurusunun kabulü ile Edirne İdare Mahkemesi’nin görevsizlik kararının kaldırılması gerekmektedir.

SONUÇ : Davanın çözümünde GENEL İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle AYİM İkinci Dairesi’nce yapılan BAŞVURUNUN KABULÜ ile Edirne İdare Mahkemesi’nin 18.9.2002 gün ve E:2002/627, K:2002/513 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 4.10.2004 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.