);

Single Blog Title

This is a single blog caption

5510 SAYILI SOSYAL SIGORTALAR VE GENEL SAĞLIK SIGORTASI KANUNU?NDAN KAYNAKLANAN PRIM VE IŞSIZLIK SIGORTASI PRIM BORÇLARINA ILIŞKIN ÖDEME EMIRLERININ IPTALI ISTEMIYLE AÇILAN DAVANIN, AYNI YASA?NIN 88. MADDESI UYARINCA ADLİ YARGI YERİNDE ÇÖZÜMLENMESI GEREKTIĞI HK. UYUŞMAZLIK MAHKEMESİNİN KURULUŞ VE İŞLEYİŞİ HAKKINDA KANUN (2247) Madde 10

Hukuk Bölümü         2012/24 E.  ,  2012/74 K.

  • 5510 SAYILI SOSYAL SIGORTALAR VE GENEL SAĞLIK SIGORTASI KANUNU?NDAN KAYNAKLANAN PRIM VE IŞSIZLIK SIGORTASI PRIM BORÇLARINA ILIŞKIN ÖDEME EMIRLERININ IPTALI ISTEMIYLE AÇILAN DAVANIN, AYNI YASA?NIN 88. MADDESI UYARINCA ADLİ YARGI YERİNDE ÇÖZÜMLENMESI GEREKTIĞI HK.
  • UYUŞMAZLIK MAHKEMESİNİN KURULUŞ VE İŞLEYİŞİ HAKKINDA KANUN (2247) Madde 10

“İçtihat Metni”Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

Davacı           : H.K.

Vekili              : Av. S.A.

Davalı            : Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı( Mersin İl Müdürlüğü)

Vekili              : Av. H.P.

            O L A Y          : Davacı vekili, müvekkilinin ortağı olduğu D. Kozmetik Ticaret ve Sanayi Limited Şirketi adına,  Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı, Mersin Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü tarafından düzenlenen ancak müvekkiline tebliğ edilen prim borcuna ilişkin 11.01.2010 tarih, 2010/10363 ve işsizlik sigortası prim borcuna ilişkin aynı tarih,  2010/10364 takip no.lu ödeme emirlerinin iptali istemiyle 03.06.2010 tarihinde idari yargı yerinde dava açmıştır.

Davalı İdare vekili, uyuşmazlığın çözüm yerinin iş mahkemesi olduğunu öne sürerek görev itirazında bulunmuştur.

MERSİN 1. İDARE MAHKEMESİ: 28.3.2011 gün ve E: 2011/38 sayı ile, 2576 sayılı Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanunun 5.maddesinin (a) bendinde vergi mahkemelerinin görevine giren davalarla ilk derecede Danıştay’da çözümlenecek olanlar dışındaki iptal davaları ile tam yargı davalarını çözümlemenin İdare Mahkemelerinin görevleri arasında sayıldığı; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2’nci maddesinin 4001 sayılı Kanunla değişik (1) numaralı bendinde; idari dava türleri, a) İdari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları, b) İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, c) Tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar olarak sayıldığı, aynı maddenin (2) numaralı bendinde ise; idari yargının idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimini yapmakla görevli olduğunun hüküm altına alındığı; dosyanın incelenmesinden; davacının ortağı olduğu D. Kozmetik Ticaret ve Sanayi Limited Şirketi adına düzenlenen dava konusu 11.01.2010 günlü, 10363 ve 10364 sayılı ödeme emirlerinin nedeninin, adı geçen şirketin davalı kuruma olan sigorta primi borçları olduğu ve bu borcun dayanağının ise 5510 sayılı Yasa olduğu anlaşılmakla birlikte, iş bu davanın konusunun, söz konusu sigorta prim borçlarının tahakkukuna ilişkin işlemler değil, tahsiline ilişkin işlemler olduğu, diğer bir ifadeyle, uyuşmazlığa konu ödeme emirlerinin, tahakkuk eden kamu alacağının tahsiline ilişkin işlemler niteliğinde bulunduğu ve 6183 sayılı Yasanın ilgili maddeleri uyarınca düzenlendiği dikkate alındığında, görülmekte olan bu davanın görüm ve çözümünün idari yargının görev alanına girdiği sonucuna varıldığı gerekçesiyle; davalı idarenin görev itirazının reddi ile bakılan davada Mahkemelerinin görevli olduğuna karar vermiştir.

Davalı vekilince süresi içinde verilen dilekçe ile olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılması istemiyle başvuruda bulunulması üzerine dilekçe, dava dosyasının onaylı örneği ile birlikte Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmiştir.

YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCISI; konuya ilişkin hukuki mevzuat incelendiğinde; 5510 sayılı Kanun’un 86. maddesinin yedinci fıkrasında ( Değişik yedinci fıkra: 17/4/2008-5754/50 md.), “Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurlarınca, fiilen yapılan denetimler sonucunda veya işyeri kayıtlarından yapılan tespitlerden ya da kamu idarelerinin denetim elemanlarınca kendi mevzuatı gereğince yapacakları soruşturma, denetim ve incelemeler neticesinde veya kamu kurum ve kuruluşları ile bankalar tarafından düzenlenen belge veya alınan bilgilerden çalıştığı anlaşılan sigortalılara ait olup, bu Kanun uyarınca Kuruma verilmesi gereken belgelerin yapılan tebligata rağmen bir ay içinde verilmemesi veya noksan verilmesi halinde, bu belgeler Kurumca re’sen düzenlenir ve muhteviyatı sigorta primleri Kurumca tespit edilerek işverene tebliğ edilir. İşveren, bu maddeye göre tebliğ edilen prim borcuna karşı tebliğ tarihinden itibaren bir ay içinde, ilgili Kurum ünitesine itiraz edebilir. İtiraz, takibi durdurur. İtirazın reddi halinde, işveren kararın tebliğ tarihinden itibaren bir ay içerisinde yetkili iş mahkemesine başvurabilir. Yetkili mahkemeye başvurulması, prim borcunun takip ve tahsilini durdurmaz. Mahkemenin Kurum lehine karar vermesi halinde, 88 inci ve 89 uncu maddelerin prim borcuna ilişkin hükümleri uygulanır” ve 101. maddesinde, “Bu Kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde, bu Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıklar iş mahkemelerinde görülür” hükmünün yer aldığı,  5510 sayılı Kanun’un sözü edilen maddelerinin 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe girdiği; 4447 sayılı yasanın 49. maddesinin 5 ve 6. fıkralarında ise; “İşsizlik sigortası primleri ile ilgili olarak; 5510 sayılı Kanunun 80, 82, 86, 88, 89, 90, 91, 93 ve 100 üncü madde hükümleri uygulanır. /İşsizlik sigortası primlerinin toplanmasından, sigortalı ve işyeri bazında kayıtların tutulmasından, toplanan primler ile uygulanacak gecikme cezası ile gecikme zammının Fona aktarılmasından, teminat ve hak edişlerin prim borcuna karşılık tutulmasından, yersiz olarak alınan primlerin iadesinden Sosyal Güvenlik Kurumu görevli, yetkili ve sorumludur.” hükümlerine yer verildiği;  SGK Mersin İl Müdürlüğü tarafından takibi yapılan sigorta ve işsizlik sigortası prim borçlarının takip ve tahsili için düzenlenen ödeme emrine karşı dava açıldığının anlaşıldığı, bu durumda, sigorta primlerinden ve gecikme zamlarından doğan Kurum alacağının tahsili için düzenlenen ödeme emrine karşı açılan davanın görümü ve çözümünde 5510 sayılı 88. maddesinde yer alan özel hüküm gereği yetkili kılınan İş Mahkemesi görevli bulunduğunun anlaşıldığı gerekçesiyle; 2247 sayılı Kanunun 10 ve 13. maddeleri gereğince olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına, dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığına gönderilmesine karar vermiştir.

            Başkanlıkça, 2247 sayılı Yasa’nın 13. maddesine göre Danıştay Başsavcısı’ndan yazılı düşüncesi istenilmiştir.

DANIŞTAY BAŞSAVCISI; 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun “Primlerin ödenmesi” başlıklı 88’inci maddesinin 19’uncu fıkrasında, “Kurumun prim ve diğer alacaklarının tahsilinde, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun uygulamasından doğacak uyuşmazlıkların çözümlenmesinde, Kurumun alacaklı biriminin bulunduğu yer iş mahkemesi yetkilidir. Yetkili iş mahkemesine başvurulması alacakların takip ve tahsilini durdurmaz.” hükmüne yer verildiği;  Anayasa’nın 2’nci maddesinde, Türkiye Cumhuriyetinin bir hukuk devleti olduğu belirtilmek suretiyle, devletin bütün kamusal faaliyetinin ve bağlamda idarenin işlem ve eylemlerinin hukuksal denetiminin amaçlandığı, zira idarenin yargısal denetimi kavramı, hukuk devleti kavramının bir devamı olup, hukuk devletinin olmazsa olmaz koşulu olduğu;  Anayasanın 125’inci maddesinin birinci fıkrasında, “idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır”, 140’ıncı maddesinin birinci fıkrasındaki “Hakimler ve savcılar adli ve idari yargı hakim ve savcıları olarak görev yaparlar” 142’nci maddesindeki “mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişi ve yargılama usulleri kanunla düzenlenir” ve 155’inci maddesinin birinci fıkrasındaki “Danıştay, idari mahkemelerince verilen ve kanunun başka bir idari yargı merciine bırakmadığı karar ve hükümlerin son inceleme merciidir. Kanunla gösterilen belli davalara da ilk ve son derece mahkemesi olarak bakar” biçimindeki düzenlemelerin, hukuk devleti olmanın gereği olan idarenin yargısal denetiminin ve idari-adli yargı düzeni ayrılığının anayasal düzeydeki normlarına ilişkin bulunduğu;   bu bağlamda Anayasanın 125’inci maddesinin birinci fıkrasından sonra yer alan düzenlemelerin, idari yargı alanında geçerli olan ilkeleri belirlediği, bunların, idari işlemlere karşı açılacak davalarda sürenin yazılı bildirim tarihinden itibaren başlaması, idari eylem ve işlem niteliğinde veya idarenin takdir yetkisini kaldıracak biçimde yargı kararı verme yasağı, yürütmenin durdurulması kararı verilebilmesi için gerekli olan koşullar, yürütmenin durdurulması kararına getirilebilecek sınırlamalar ve idarenin verdiği zararı ödeme yükümlülüğüne ilişkin olduğu, ağırlıklı olarak adli yargı düzeni için değil, idari yargı düzeni için geçerli olan temel ilkeler olduğu; bu itibarla, idarenin yargısal denetiminin anlamlı ve etkin bir şekilde gerçekleşebilmesinin, söz konusu hukuksal denetimin, idari yargı alanında görevli mahkemelerce yapılmasına bağlı bulunduğu,  idari ve adli yargı ayrımının bulunduğu yargı düzeninde, haklı bir neden bulunmadıkça İdari Yargı’nın görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünün adli yargı yerine bırakılmasının olanaklı olmadığı; dava konusu ödeme emirlerinin dayanağı olan 6183 sayılı Kanunun, usul hukukunun bir dalı olan cebri icra hukuku, dolayısıyla kamu hukuku alanında kalan ve kamu idaresine kendi alacaklarını kamu gücü kullanarak bizzat takip ve tahsil yetkisi veren bir idari usul kanunu olduğu,  alacaklı kamu idaresinin bu yetkileri kullanarak almış olduğu kararlar ile yapmış olduğu işlemlerin de, bütün unsurları ile idare hukukunda tanımı yapılan birer idari işlemden başka bir şey olmadığı, bu nedenle; 6183 sayılı Kanun hükümlerine dayanılarak düzenlenen ödeme emirlerinin iptali istemiyle açılan davanın görüm ve çözüm yerinin, idari yargı yeri olmasının gerektiği; buna göre, kamu alacağının takip ve tahsili gibi, özellikle kamu hukuka alanına ilişkin bulunan bir faaliyet kapsamında tesis olunan ve kamu alacağının, kamu gücü kullanarak cebren tahsili amacıyla düzenlemiş olan ve bu haliyle birer idari işlem olan ödeme emirlerine karşı açılacak davaların görüm ve çözüm yerinin, adli yargı yeri olarak belirlenmiş olmasında, Yasa Koyucu’nun bir takdir yetkisinin bulunmadığı; dolayısıyla, 5510 sayılı Kanunun 88’inci maddesinin ondokuzuncu fıkrasında yer alan göreve ilişkin kuralın, Anayasa’nın 2’nci,125’inci ve 155’inci maddelerine aykırılık oluşturduğu sonucuna ulaşılmış ise de; Başsavcılıklarının, konuyu itiraz yolu ile Anayasa Mahkemesine götürme olanağı bulunmadığından, dosya ile ilgili olarak bu yola gidilemediği gerekçesiyle; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 2247 sayılı Yasanın 10’uncu maddesi uyarınca yapılan başvurunun kabulü gerektiği yolunda yazılı düşünce vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Mustafa AYSAL, Eyüp Sabri BAYDAR, Sıddık YILDIZ, Nurdane TOPUZ, Sedat ÇELENLİOĞLU ve Ayhan AKARSU’nun katılımlarıyla yapılan 09.04.2012 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME:    Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; davalı vekilinin anılan Yasanın 10/2 maddesinde öngörülen yönteme uygun olarak yaptığı görev itirazının reddedilmesi ve 12/1. maddede belirtilen süre içinde başvuruda bulunması üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nca, 10. maddede öngörülen biçimde olumlu görev uyuşmazlığı çıkarıldığı anlaşılmaktadır. Usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığından, görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN ile Danıştay Savcısı Mehmet AKKAYA’nın davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’ndan kaynaklanan prim ve işsizlik sigortası prim borçlarına ilişkin ödeme emirlerinin iptali isteminden kaynaklanmıştır.

5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun “Primlere İlişkin Hükümler” Dördüncü Kısımda yer almış;  79 ila 85. maddeleri kapsayan Birinci Bölümde, “Prim Alınması, Prime Esas Kazanç, Prim Oranları ve Asgarî İşçilik”; 86 ila 91.maddeleri kapsayan İkinci Bölümde  “Prim Belgeleri ve Primlerin Ödenmesi” hususlarına yer verilmiştir.

Bu Kanun’un 86. maddesinin yedinci fıkrasında (Değişik yedinci fıkra: 17/4/2008-5754/50 md.), “Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurlarınca, fiilen yapılan denetimler sonucunda veya işyeri kayıtlarından yapılan tespitlerden ya da kamu idarelerinin denetim elemanlarınca kendi mevzuatı gereğince yapacakları soruşturma, denetim ve incelemeler neticesinde veya kamu kurum ve kuruluşları ile bankalar tarafından düzenlenen belge veya alınan bilgilerden çalıştığı anlaşılan sigortalılara ait olup, bu Kanun uyarınca Kuruma verilmesi gereken belgelerin yapılan tebligata rağmen bir ay içinde verilmemesi veya noksan verilmesi halinde, bu belgeler Kurumca re’sen düzenlenir ve muhteviyatı sigorta primleri Kurumca tespit edilerek işverene tebliğ edilir. İşveren, bu maddeye göre tebliğ edilen prim borcuna karşı tebliğ tarihinden itibaren bir ay içinde, ilgili Kurum ünitesine itiraz edebilir. İtiraz, takibi durdurur. İtirazın reddi halinde, işveren kararın tebliğ tarihinden itibaren bir ay içerisinde yetkili iş mahkemesine başvurabilir. Yetkili mahkemeye başvurulması, prim borcunun takip ve tahsilini durdurmaz. Mahkemenin Kurum lehine karar vermesi halinde, 88 inci ve 89 uncu maddelerin prim borcuna ilişkin hükümleri uygulanır”;

“Primlerin Ödenmesi” başlığını taşıyan 88. maddesinin ondokuzuncu fıkrasında, “Kurumun prim ve diğer alacaklarının tahsilinde, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usûlü Hakkında Kanunun uygulamasından doğacak uyuşmazlıkların çözümlenmesinde Kurumun alacaklı biriminin bulunduğu yer iş mahkemesi yetkilidir. Yetkili iş mahkemesine başvurulması alacakların takip ve tahsilini durdurmaz.” ve 101. maddesinde, “Bu Kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde, bu Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıklar iş mahkemelerinde görülür” hükümleri  yer almıştır.

Öte yandan, 5502 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunu’nun 37. maddesinin üçüncü fıkrasında, “Süresi içinde ödenmeyen sosyal sigorta ve genel sağlık sigortası primleri, işsizlik sigortası primleri, idarî para cezaları, gecikme zamları, katılım payları Kurum alacağına dönüşür ve bu alacakların tahsilinde, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 51 inci, 102 nci ve 106 ncı maddeleri hariç diğer maddeleri uygulanır” denilmiştir.

Olayda, davacının ortağı olduğu D. Kozmetik Ticaret ve Sanayi Limited Şirketi’nin Kuruma olan prim ve işsizlik sigortası prim borcunun tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emirlerinin iptali istemiyle idari yargı yerinde dava açılmıştır.

Bu durumda, söz konusu ödeme emirlerine karşı açılan davada, 5510 sayılı Yasa’nın 88. maddesi gözetildiğinde İş Mahkemesinin görevli olduğu kuşkusuzdur.

Açıklanan nedenlerle, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın başvurusunun kabulü ile İdare Mahkemesinin görevlilik kararının kaldırılması gerekmiştir.

S O N U Ç : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın BAŞVURUSUNUN  KABULÜ ile Mersin 1. İdare Mahkemesi’nin 28.3.2011 gün ve E:2011/38 sayılı GÖREVLİLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 09.04.2012  gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.