);

Single Blog Title

This is a single blog caption

ÖZET : Türk Telekomünikasyon A.Ş.’de çalışırken Kurumun özelleştirilmesi nedeniyle başka kuruma nakledilen davacının, maaş nakil ilmuhaberinin düzeltilmesi istemiyle açtığı davanın, ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

          T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

HUKUK BÖLÜMÜ

ESAS NO      : 2015 / 648

KARAR NO  : 2015 / 652

KARAR TR   : 28.09.2015

 

ÖZET : Türk Telekomünikasyon A.Ş.’de çalışırken Kurumun özelleştirilmesi nedeniyle başka kuruma nakledilen davacının, maaş nakil ilmuhaberinin düzeltilmesi istemiyle açtığı davanın, ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

K  A  R  A  R

 

            Davacı            :M.Ö.

            Vekili              :Av.A.B.

            Davalı             :Türk Telekomünikasyon A.Ş.

            Vekili              :Av.A.D.Y.

O  L  A  Y      : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı kurum nezdinde çalışmakta iken; kurumun özelleştirilmesinden sonra başka kuruma memur olarak atandığını, ancak bu nakil sırasında maaş nakil ilmuhaberinin 4046 sayılı yasanın 22.maddesi ve 406 sayılı yasanın Ek 29.maddesine uygun düzenlenmediğini, müvekkilinin 375 sayılı KHK’ya 5473 sayılı yasa ile getirilen Ek 3.madde gereğince ödenen ek ödeme artışlarından faydalandırılmadığını belirterek; müvekkiline 5473 sayılı yasadan kaynaklanan ek ödemenin hesaplanmaması nedeniyle, alamadığı parasal haklarına ilişkin olarak fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 1.500,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi istemi ile adli yargıda dava açmıştır.

Davacı vekili 21.02.2014 tarihli dilekçesi ile; HMK 107.madde gereğince açmış oldukları belirsiz alacak davasında taleplerini arttırdıklarını belirterek; fazlaya ait dava hakları mahfuz kalmak üzere taleplerini artırarak, 9.265,57 TL alacaklarının temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

Ankara 8.İş Mahkemesi: 15.07.2014 tarih ve 2012/71 Esas, 2014/1683 Karar sayılı kararı ile aynen; “…Dosya kapsamındaki belgeler ve taraf beyanları ile, taraflar arasında davacının sözleşmenin 7. maddesi ile düzenlenen ve ücretine memur kat sayılarındaki artış oranında zam yapıldığı hususunda herhangi bir ihtilaf bulunmamaktadır. Ancak 375 Sayılı KHK’ ye 5473 sayılı Yasa ile eklenen ek 3. madde gereği yapılması gereken ek ödemenin kamu görevlilerine yapılan genel artış oranında yapılmadığı da anlaşılmaktadır.

Davacının TIP 2 sözleşmesi ile 14.03.2006 tarihinde nakle tabi olarak çalışmaya başladığı çalışmasının naklinin yapıldığı 23.03.2010 tarihine kadar devam ettiği anlaşılmaktadır. Bu kapsam da davacının 375 Sayılı KHK’ ye 5473 sayılı Yasa ile eklenen ek 3. madde gereği alması gereken ek ödemeler hesaplanmıştır.

Davacının alması gereken ek ödemelerin belirlenmesi yönünden bilirkişi görüşüne başvurulmuş, mahkememizce 12/12/2013 havale tarihli bilirkişi raporunun gerekçeli dosya içerisindeki olgulara uygun ve denetlenebilir nitelikte olduğundan bu rapora itibar edilmiş, davalı tarafın zamanaşımı itirazında bulunması nedeniyle de zamanaşımına uğramış alacaklar hesaplanmıştır.

Davacı vekili davasını her ne kadar belirsiz alacak davası olarak açmış ise de; netice-i talep bölümünde fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmuş, dava dilekçesinde belirsiz alacak sözcüklerinin kullanılması dilekçenin içeriği, netice-i talepte fazlaya ilişkin hakların saklı tutulması ve alacağın da davacının çalıştığı dönem, yapılan artışların belirlenebilir ve alacağın hesaplanabilir nitelikte bulunması nedeniyle dava belirli alacak davası olarak nitelendirilmiş, kısmi dava olması nedeniyle de faiz dava ve ıslah tarihine göre belirlenmiş, davacının harç tamamlama işlemi ve ıslah olarak değerlendirilerek davanın kısmen kabulüne” şeklindeki gerekçesi ile davanın kısmen kabulü ile, 6254,24 TL alacağın 1.500,00 TL sinin dava tarihi olan 08.02.2012, bakiye 4754,24 TL’ sinin ise ıslah tarihi olan 22.02.2014 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin 3158,25 TL lik istemin reddine karar vermiş, verilen karar davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Yargıtay 22.Hukuk Dairesi: 09.12.2014 gün ve 2014/32638 Esas, 2014/34958 Karar sayılı kararı ile aynen: “…406 sayılı Kanun’un Ek 29. maddesinin hükmüne göre 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye tâbi olarak sözleşmeli personel ve kapsam dışı personel statüsünde çalışanlar hakkında, 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanun’un 22. maddesinin dördüncü ve beşinci fıkrası hükümlerinin uygulanmasında, Devlet Personel Başkanlığına bildirildikleri tarihteki unvanları esas alınarak Yönetim Kurulunca 15.04.2004 tarihi itibarıyla bu unvana göre belirlenmiş olan ücret ve diğer malî haklarına bu tarihten Devlet Personel Başkanlığına bildirildikleri tarihteki kadro ve pozisyonlarına ilişkin olarak bildirim tarihine kadar geçen süre içinde kamu görevlilerine yapılacak artış oran ve miktarları uygulanmak suretiyle bulunacak tutar dikkate alınır. Kapsam dışı personelden Devlet Personel Başkanlığına bildirilenlerin 15.04.2004 tarihi itibarıyla unvanlarına göre ücretinin belirlenmemiş olması durumunda, benzer görevlerde bulunanlar dikkate alınarak bu tarih için ücret ve diğer malî hakları tespit etmeye yönetim kurulu yetkilidir.

Davalı ile nakle tabi kapsam dışı personel arasından imzalanan TIP 2 sözleşmenin 7. maddesindeki kurallara göre ise “nakil hakkını saklı tutan çalışanın ikramiye, yardım ve benzeri mali ve özlük hakları için iş mevzuatına tabi kapsam dışı personel esaslarında yer alan hükümler uygulanır. Ancak ücretlerde yapılacak artış oram, kamudaki memur maaş artış oranında olacaktır.

Diğer taraftan özelleştirme uygulamaları sebebi ile nakilleri düzenleyen 4046 sayılı Özelleştirme Kanunu’nun 22/5. maddesinde özelleştirme sebebiyle kamu kurum ve kuruluşlarına nakledilen sözleşmeli ve iş kanunlarına tabi personelin Devlet Personel Başkanlığına bildirildikleri tarihteki kadro ve pozisyonlarına göre almakta oldukları ücret yanında, bildirim tarihi itibarı ile almakta oldukları ikramiye, ek ödeme ve benzeri ek ödemelerin de sabit bir değer olarak bildirileceği hükmünü içermektedir.

Gerek kanuni düzenleme ve gerekse sözleşmedeki hükümler dikkate alındığında, davalı kurumda özelleştirme öncesi kapsam dışı olarak çalışan ve 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine tabi olarak ücreti belirlenen davacının özelleştirme sonrası çalıştıktan sonra nakledildiği tarihe kadar kamuda aynı statüde çalışanlar için getirilen özlük haklarından yararlandırılarak, nakil edildiklerinde haklarının korunması amaçlanmıştır. Kısaca davacı kapsamdışı olarak kamuda çalışmış gibi sayılmaktadır.

            Danıştay idari Dava Dairelerinin 07.04.2011 tarihli ve 2011/55-205 sayılı kararına göre “kanuni düzenleme ile Türk Telekom A.Ş.’nin özelleştirilmesi sonucunda, işlevsel görevlerde bulunan ve ikamesi kısa sürede imkansız personelin isteklerine bağlı olarak makul bir süre kamu görevlerinden aylıksız izinli sayılarak özel hukuk tüzel kişisinde çalışmalarına imkan sağlandığı, söz konusu personelin, aylıksız izinli olarak geçen sürede kamu personeli statülerinin devam ettiği, imtiyaz sözleşmesi ile bir kamu hizmetini yürütmek hakkını elde eden davalı şirkete, devir sonrasında yetişmiş personel yetersizliği nedeniyle doğabilecek aksaklıkların önüne geçilebilmesi için, 406 sayılı Kanun hükümleri ile tanınan ayrıcalıkların sonucu olarak da, bünyesinde belli süre ile çalışmaya devam eden söz konusu personelin kamu kuramlarına naklen atanmasının sağlanması amacıyla kimi görevler yüklendiği, 406 sayılı Kanun hükümleri uyarınca davalı şirket tarafından, hak sahibi personelinin Devlet Personel Başkanlığına bildirmesi, bildirim ile beraber personelin nakledileceği kamu kuramımda yararlanacağı parasal haklara esas olmak üzere memur maaş nakil ilmühaberi düzenlenmesi, personelin ilişiğinin kesilmesi gibi işlemler bulunduğu, bu işlemlerin idare hukuku alanında hukuki sonuçlar doğurduğu ve ilgili personelin nakledilecekleri kuramdaki statülerini, özlük ve parasal haklarım belirlediği, söz konusu işlemlerin kamu personeli hakkında ve idare hukuku alanında tesis edilmiş birer idari işlem niteliğinde oldukları, davalı şirketin, Telekomünikasyon Kurumu ile Türk Telekom arasında imzalanan “Telekomünikasyon Hizmetlerinin Yürütülmesine İlişkin imtiyaz Sözleşmesi” ile belli bir kamu hizmetini yürütmek görev ve yetkisi ile donatıldığı, bu görev ve yetkiler dahilinde bazı kamusal ayrıcalıkları ve yükümlülükleri bulunduğu, belirtilen statüsü ve özel yasa hükümleri gereğince bazı kamusal ayrıcalıklara ve yükümlülüklere sahip olması sebebiyle davalı şirketin, herhangi bir özel hukuk tüzel kişisinden farklı bir hukuki statü içinde bulunduğu, bu durumda, imtiyaz sözleşmesi ile bir kamu hizmetinin yürütmekle görevli ve yetkili kılınması nedeniyle, diğer özel hukuk tüzel kişilerinden farklı olarak kimi kamusal ayrıcalıklara ve yükümlülüklere tabi olan, 406 sayılı Kanun hükümleri ile kamu kurumlarına nakil hakkı bulunan personeli ile ilgili olarak bazı kamusal görevler yüklenen davalı şirketin, belirtilen görevleri kapsamında tesis ettiği işlemlerin idari işlem niteliğinde olduğu ve bu işlemlerden kaynaklanan uyuşmazlıkların idari yargının görevinde bulunduğu” kabul edilmiştir.

Danıştay İdari Dava Dairelerinin gerekçeleri Dairemizce benimsenmiştir. Gerçekten özelleştirmeden önce statü hukuku hükümlerine tabi davacı niteliğindeki personel, özelleştirme sonrası belirli bir süreliğine davalı ile özel hukuk hükümlerine tabi olarak iş sözleşmesi kapsamında çalıştırılmakta, nakledildiğinde tekrar statü hukuku kapsamına girmektedir. Davacının iş sözleşmesi ile çalıştığı dönemde, davalı şirkete davacının ücreti konusunda “artış oranının, kamudaki memur maaş artış oranında” olacağı yönünde yükümlülük getirildiği gibi 406 sayılı Kanun hükümleri uyarınca davalı şirkete, hak sahibi personeli Devlet Personel Başkanlığına bildirmesi, bildirim ile beraber personelin nakledileceği kamu kurumunda yararlanacağı parasal haklara esas olmak üzere memur maaş nakil ilmühaberi düzenlenmesi, personelin ilişiğinin kesilmesi gibi işlemler yaptırıldığı görülmektedir. Bu işlemler idare hukuku alanında hukuki sonuçlar doğurduğu ve ilgili personelin nakledilecekleri kurumdaki statülerini, özlük ve parasal haklarını belirlediği, söz konusu işlemlerin kamu personeli hakkında ve idare hukuku alanında tesis edilmiş birer idari işlem niteliğinde oldukları açıktır. İdari işlemlerle ilgili uyuşmazlığın ise adli yargı yerinde değil, idari yargı yerinde çözümlenmesi gerekir.

Mahkemece davanın 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114/1 -b maddesi uyarınca “yargı yolunun caiz olmaması” sebebiyle aynı Kanun’un 115/2. maddesi uyarınca usulden reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde esasa girilerek davanın kabulüne karar verilmesi hatalıdır” şeklindeki gerekçesi ile ilk derece mahkemesi kararının bozulmasına hükmetmiştir.

Ankara 8.İş Mahkemesi: 24.02.2015 gün ve 2015/38 Esas, 2015/364 Karar sayılı kararında aynen; “…Mahkememizce bozm