);

Single Blog Title

This is a single blog caption

ÖZET : Karayolunda meydana gelen trafik kazasında uğranılan  manevi zararın tazmini istemiyle açılan davanın, 2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi kapsamında ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

body{ margin-top:60px;background-color:#999;text-align:center; }

>

                    T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

 

ESAS NO     : 2018 / 452

KARAR NO : 2018 / 583

KARAR TR   : 22.10.2018

ÖZET : Karayolunda meydana gelen trafik kazasında uğranılan  manevi zararın tazmini istemiyle açılan davanın, 2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi kapsamında ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

 

 

 

 

 

K  A  R  A  R

 

Davacı      : R. K.

Vekili         : Av. H.Ö.

Davalı       : Karayolları Genel Müdürlüğü

Vekili        : Av. G. D.

 

O L A Y        : Davacı vekili dilekçesinde; Ahmet Somay’ın sevk ve yönetimindeki 31 … 2422 plakalı aracın, 03.10.2011 tarihinde Ceyhan-Adana Çevreyolunda Tekfen şantiyesinden D 400 karayoluna çıkarken, 01 … 806 plakalı araç ile karıştığı trafik kazasında yolcu konumunda olan İ.T.ve kuzeni A. G.’ın hayatını kaybettiğini; kaza tespit tutanağı, kroki ve bilirkişi raporlarında da görüleceği üzere davalı tarafın tedbirsiz olarak, yol durumu ve çalışması ile yol bölmesinde hiçbir işaretleme ve kurala uygun gereken tedbirleri almadığından, kazanın meydana gelmesine sebebiyet vermekten kusurlu bulunduğunu; müvekkilinin, müteveffa A. G. ile ölmeden önce yaklaşık sekiz ay’a yakın nişanlı olduğunu, evlilik hazırlığı yaptıklarını, nişanlısının ölümü ile, çok derin acı ve ıstırap çektiğini, gerek maddi gerekse de manevi yönden destek kaybına uğradığını; davalı tarafça, şu ana kadar ödenmiş bir tazminat bulunmadığını, bununla birlikte, davalıya herhangi bir başvurularının da olmadığını ifade ederek; kaza tarihinden itibaren yasal faizin uygulanması ile; müvekkili için 40.000,00 TL manevi tazminatın tahsiline karar verilmesi istemiyle 13.5.2016 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.

CEYHAN 2.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ; 18.11.2016 gün ve E:2016/137, K:2016/250 sayı ile, “(…)Dava, Borçlar Kanunu 56.madde gereğince bedensel bütünlüğünün hukuka aykırı olarak saldırıya uğraması nedeniyle manevi tazminat istenmesine ilişkindir. Davacı vekili dava dilekçesinde “Kaza tespit tutanağı, kroki ve bilirkişi raporlarında da görüleceği üzere davalı tarafın tedbirsiz olarak, yol durumu ve çalışması ile yol bölmesinde hiç bir işaretleme ve kurala uygun tedbirleri de almadığından bu kazanın meydana gelmesine sebebiyet vermekten kusurlu bulunmuştur.” diyerek davasını davalı idarenin hizmet kusuruna dayandırmıştır. Kamu hizmeti görmekle yükümlü olan kurumlar, kamu hizmeti sırasında verdikleri zararlardan dolayı özel hukuk bölümlerine tabi değildirler. Kamu tüzel kişilerinin yasalar tarafından kendilerine verilen görev ve yetkilerin kullanılması sırasında oluşan zararlar niteliği itibariyle hizmet kusurundan kaynaklanan zararlar olup, bu zararların tazmini amacıyla hizmet kusurlarına dayalı olarak İdari Yargılama Usulü Hakkındaki Kanun’un 2. maddesi hükmü uyarınca idari yargı yerinde tam yargı davası ikame edilmesi gerekmektedir. Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olup, mahkemece kendiliğinden (re’sen) dikkate alınması zorunludur. Hizmet kusurunun tam ve kapsamlı bir tanımını yapmak zor olmakla birlikte genel olarak doktrinde hizmet kusuru idarenin ifa ile mükellef olduğu herhangi bir kamu hizmetinin kuruluşunda, düzenlenmelinde veya teşkilatında, bünyesinde, personelinde yahut işleyişinde bir takım aksaklık, hukuka aykırılık, bozukluk, düzensizlik, eksiklik, sakatlık veya ihmalin ortaya çıkması şeklinde tanımlanmaktadır. Kamu idareleri ve kuruluşlarının trafik güvenliği ve düzenini sağlamak amacıyla gerek kendi kuruluş yasaları, gerekse 2918 sayılı KTK’na göre yürüttükleri hizmetlerin, kamu hizmeti niteliğini taşıması ve yukarıda sözü edilen KTK’da görevlendirilen kamu idare ve kuruluşlarının sorumluluklarına ilişkin her hangi bir düzenlemenin ayrıca KTK’da yer almaması dikkate alındığında, trafik düzeni ve güvenliği hizmetlerinden kaynaklandığı iddia edilen zararların tazmini istemiyle ilgili idarelere karşı açılan davalar idari yargı kolunun görev alanına girmektedir.

Benzer bir uyuşmazlıkta aynı ilkeler Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 26.02.2015 gün ve 2015/493 Esas, 2015/557 Karar sayılı ilamında da benimsenmiş ve idari yargı kolunun görevli olduğu değerlendirilmiştir. (HGK 2014/17-1163 Esas 2016/909 Karar)

HÜKÜM: Nedenleri gerekçesinde açıklandığı üzere,

1-Yargı yolu nedeni ile dava şartı yokluğunda dava dilekçesinin REDDİNE(…)” karar vermiş, istinaf yoluna başvurulması üzerine Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 17.Hukuk Dairesince, 22.5.2017 gün ve E:2017/588, K:2017/662 sayı ile başvurunun reddine kesin olarak karar verilmiş ve Mahkeme kararı kesinleşmiştir.

Davacı vekili bu kez aynı istemle idari yargı yerinde dava açmıştır.

Adana 3.İdare Mahkemesi:3.8.2017 gün ve E:2017/759, K:2017/919 sayı ile 19.01.2011 gün ve 27820 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle, 2918 sayılı Karayolları Trafik Yasasının 110. maddesi, “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu Yasadan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Yasa hükümleri uygulanır. Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir.” olarak değiştirildiği, anılan hükümle getirilen yeni düzenleme uyarınca, Karayolları Trafik Yasası’na dayalı olarak açılan sorumluluk davalarında adli yargı mercilerinin görevli oldukları; bakılan davada, 2918 sayılı Yasa’nın 110. maddesinde yapılan söz konusu değişiklik sonrası, Karayolları Trafik Yasası’na dayalı olarak açılan sorumluluk davalarında Yasa değişikliğinin yürürlüğe girdiği 19.01.2011 günü sonrasında açılan bu davanın görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu sonucuna varıldığı; bu durumda; uyuşmazlığın çözümünün İdari Yargı’nın değil adli yargının görevine girdiği; nitekim, Uyuşmazlık Mahkemesi’nin kararlarının da bu yönde olduğu gerekçesiyle; davanın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 15/1-a. maddesi hükmü uyarınca görev yönünden reddine karar vermiş; istinaf yoluna başvurulması üzerine Konya Bölge İdare Mahkemesi 4.İdari Dava Dairesince; 21.11.2017 gün ve E:2017/4236, K:2017/4316 sayı ile Ceyhan 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne Esas No: 2016/137 sayılı dosyası ile açılan davada mahkemece, görev ret kararı verildiği, kararının kesinleşmesi üzerine, Adana 3. İdare Mahkemesinde açılan bu davada da mahkemece, uyuşmazlığı çözmekle adli yargı yerinin görevli olduğu sonucuna ulaşıldığından, 2247 sayılı Yasanın 19. maddesi uyarınca görevli mahkemenin belirlenmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulması gerekirken, davanın görev yönünden reddine karar verilmesinde hukuki isabet bulunmadığı gerekçesiyle; istinaf isteminin kabulüne, Adana 3.İdare Mahkemesinin 03/08/2017 tarih ve E:2017/759, K:2017/919 sayılı kararının kaldırılmasına, açıklanan hususlar doğrultusunda dava dosyasının yeniden karar verilmek üzere Mahkemesine iadesine kesin olarak karar vermiştir.

ADANA 3.İDARE MAHKEMESİ; 29.5.2018 gün ve E:2018/61 sayı ile, “(…)Bakılan davada, 2918 sayılı Yasa’nın 110. maddesinde yapılan söz konusu değişiklik sonrası, Karayolları Trafik Yasası’na dayalı olarak açılan sorumluluk davalarında Yasa değişikliğinin yürürlüğe girdiği 19.01.2011 günü sonrasında açılan bu davanın görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu sonucuna varılmıştır.

Bu durumda; uyuşmazlığın çözümü İdari Yargı’nın görevinde olmayıp, adli yargının görevine girmektedir.

Nitekim, Uyuşmazlık Mahkemesi’nin 05.11.2012 gün ve E:2012/144, K:2012/224 sayılı ile 01.04.2014 gün ve E:2014/280, K:2014/325 sayılı kararları da bu yöndedir.

Açıklanan nedenlerle; Mahkememizin görevine girmeyen ve Ceyhan 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 18.11.2016 gün ve E:2016/137, K:2016/250 sayılı kararıyla da görevsizlik kararı verilen işbu davada, görevli mahkemenin belirlenmesi için 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun 19. maddesi uyarınca Mahkememiz dava dosyası ile Ceyhan 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin E:2016/137 sayılı dava dosyasının Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine, Uyuşmazlık Mahkemesince bir karar verilinceye kadar yargılamanın ertelenmesine…” karar vermiştir.

 

 

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi’nin, Hicabi DURSUN’un Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Birol SONER, Süleyman Hilmi AYDIN, Aydemir TUNÇ ve Nurdane TOPUZ’un katılımlarıyla yapılan 22.10.2018 günlü toplantısında:

I-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; İdare Mahkemesince, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu, adli ve idari yargı yerleri arasında görev uyuşmazlığının doğduğu; idari yargı dosyasının Mahkemece, adli yargı dosyası ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ’nin davada adli yargının, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ise idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, davacının nişanlısının meydana gelen trafik kazasında vefat etmesi olayında, davalı idarenin hizmet kusuru bulunduğundan bahisle; uğranıldığı ileri sürülen manevi zararın tazmin edilmesi istemiyle açılmıştır.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı belirtilmiş; aynı Kanunun,  “Karayolları Genel Müdürlüğünün görev ve yetkileri” başlıklı 7. maddesinde; “ Karayolları Genel Müdürlüğünün bu Kanunla ilgili görev ve yetkileri şunlardır:

  1. a) Yapım ve bakımdan sorumlu olduğu karayollarında can ve mal güvenliği yönünden gerekli düzenleme ve işaretlemeleri yaparak önlemleri almak ve aldırmak,
  2. b) Tüm karayollarındaki işaretleme standartlarını tespit etmek, yayınlamak ve kontrol etmek,
  3. c) (Mülga: 17/10/1996 – 4199/47 md.)
  4. d) Trafik ve araç tekniğine ait görüş bildirmek, karayolu güvenliğini ilgilendiren konulardaki projeleri incelemek ve onaylamak,
  5. e) Yapım ve bakımından sorumlu olduğu karayollarında, İçişleri Bakanlığının uygun görüşü alınmak suretiyle, yönetmelikte belirlenen hız sınırlarının üstünde veya altında hız sınırları belirlemek ve işaretlemek,
  6. f) Trafik kazalarının oluş nedenlerine göre verileri hazırlamak ve karayollarında, gerekli önleyici teknik tedbirleri almak veya aldırmak,
  7. g) Yapım ve bakımından sorumlu olduğu karayollarında trafik güvenliğini ilgilendiren kavşak, durak yeri, aydınlatma, yol dışı park yerleri ve benzeri tesisleri yapmak, yaptırmak veya diğer kuruluşlarca hazırlanan projeleri tetkik ve uygun olanları tasdik etmek,
  8. h) Yetkili birimlerce veya trafik zabıtasınca tespit edilen trafik kaza analizi sonucu, altyapı ve yolun fiziki yapısı ile işaretlemeye dayalı kaza sebepleri göz önünde bulundurularak önerilen gerekli önlemleri almak veya aldırmak,
  9. i) (Mülga: 3/5/2006 – 5495/4 md.)
  10. j) (Değişik: 17/10/1996 – 4199/5 md.) Trafik zabıtasının görev ve yetkileri saklı kalmak üzere Bu Kanunun 13,14,16,17,18,47/a ve 65 inci maddeleri hükümlerine aykırı hareket edenler hakkında suç veya ceza tutanağı düzenlemek; 47 nci maddenin (b), (c) ve (d) bentlerinde belirtilen kural ihlallerinin tespiti halinde, durumu bir tutanakla belirlemek ve gerekli işlemin yapılması için en yakın trafik kuruluşuna teslim etmek,
  11. k) Bu Kanunla ve bu Kanuna göre çıkarılmış olan yönetmeliklerle verilen diğer görevleri yapmaktır.

(Son fıkra Mülga : 28/3/1985 – 3176/16 md.)”  hükmüne yer verilmiştir.

Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.

Dava dosyalarının incelenmesinden, sürücüsünün sevk ve idaresindeki 31 … 2422 plakalı aracın, 03.10.2011 tarihinde Ceyhan-Adana Çevreyolunda Tekfen şantiyesinden D 400 karayoluna çıkarken, 01 … 806 plakalı araç ile karıştığı trafik kazasında yolcu konumunda olan davacının nişanlısının hayatını kaybettiği; kazanın meydana gelmesinde, yol durumu ve çalışması ile yol bölmesinde hiçbir işaretleme ve kurala uygun gereken tedbirleri almayan davalı idarenin kusuru ve sorumluluğu bulunduğu iddia edilerek; uğranılan zarara karşılık 40.000,00 TL manevi tazminatın tahsiline karar verilmesi istemiyle dava açıldığı anlaşılmaktadır.

2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)

Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “ Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

Bu durumda, 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, Adana 3. İdare Mahkemesinin başvurusunun kabulü ile, Ceyhan 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin, 18.11.2016 gün ve E:2016/137, K:2016/250 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç   : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Adana 3. İdare Mahkemesinin BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile, Ceyhan 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin, 18.11.2016 gün ve E:2016/137, K:2016/250 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 22.10.2018 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

Başkan                          Üye                                 Üye                                 Üye

Hicabi                         Şükrü                            Mehmet                             Birol

DURSUN                    BOZER                            AKSU                            SONER

 

 

 

Üye                                  Üye                                Üye

Süleyman Hilmi                   Aydemir                         Nurdane

AYDIN                             TUNÇ                           TOPUZ