);

Single Blog Title

This is a single blog caption

ÖZET : Karayolunda meydana gelen trafik kazasında uğranılan maddi ve manevi zararın tazmini istemiyle açılan davanın, 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi kapsamında ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

                    T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

HUKUK BÖLÜMÜ

ESAS NO        : 2018 / 237

KARAR NO  : 2018 / 290

KARAR TR     : 28.5.2018

ÖZET : Karayolunda meydana gelen trafik kazasında uğranılan maddi ve manevi zararın tazmini istemiyle açılan davanın, 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi kapsamında ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

K  A  R  A  R

Davacı         : M.K.

Vekilleri       : Av. C.K.-Av. İ.H.- Av. Ü. U.

Davalı          : Mersin Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı

Vekilleri       : Av.H.E. K., Av. A. C.

O L A Y      : Davacılar M.K.,  E.K., R.K. ve E.K.’ın  vekili; 05.02.2014 tarihinde Mersin, Güvenler Mahallesinde meydana gelen,  L. Sigorta A.Ş tarafından sigortalı 33 T… plakalı, Y.T. idaresindeki araç ile 33 F… plakalı K.K.’a ait ve İ.K. idaresindeki aracın karışmış olduğu kaza neticesinde, kaldırımda yaya olarak bekleyen E.K.’ın yaşamını yitirdiğini; Ceza Dosyasına gönderilen Ankara Adli Tıp Kurumu Başkanlığının 11.07.2014 tarihli raporunda; “Yol yapım çalışması yapılan bu yerde yol çalışması nedeniyle inşaat kamyonlarının geçmesi için orta refüj taşlarını sökerek gayrinizami olarak oluşturulan birkaç kez açılıp kapatılan orta refüj boşluğunu (geçit) inşaat bitiminde kapatmayıp eski haline getirmeyen üstelik kavşak yaklaşımında ve kavşakta yeterince trafik işaret ve levhası koymayıp, trafik seyir ve güvenliğini bozacak tarzda açık bırakan kurum veya kuruluş yetkilisi tali kusurludur… “ denildiğini; İdarenin (Büyükşehir Belediyesi) tali kusurlu görüldüğünden kusurlu tarafın müvekkillerine tazminat ödemesi gerektiğini; hiçbir kusuru olmamasına rağmen kaldırımda yaşamını feci şekilde can vererek kaybeden E.K.’ın eşi M.K. ile oğulları E.K., R.K. ve E.K.’ın hayatının derinden sarsıldığını, müvekkillerinin bu kazanın izlerini ömür boyu taşıyacaklarını; Mersin Büyükşehir Belediyesi Başkanlığına idari başvuruda bulunulmasına karşın, kendilerine yasal süre içerisinde cevap verilmediğini ifade ederek; destekten yoksun kalan M.K. için fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydı ile 100- TL maddi, her davacı için ayrı ayrı 5.000-TL’şer olmak üzere toplam 20.000 TL manevi tazminatın yasal faizi ile ödenmesine karar verilmesi istemiyle 16.1.2015 tarihinde idari yargı yerinde dava açmıştır.

MERSİN 1.İDARE MAHKEMESİ; 27.3.2015 gün ve E:2015/73, K:2015/362 sayı ile “(…) 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1.maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı; 10. maddesinde, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın, gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmanın Belediye Trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında olduğu belirtilmiştir.

Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır. Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.

(…) 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, (…) anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: (…) (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)

Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır, denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısiyle 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

Bu durumda; 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Nitekim, Uyuşmazlık Mahkemesi’nin 01.04.2014 tarih ve E:2014/280, K:2014/325 sayılı kararı da bu yöndedir.

Açıklanan nedenlerle, davanın 2577 sayılı idari Yargılama Usulü Yasası’nın 15/1-a. maddesi hükmü uyarınca görev yönünden reddine…” karar vermiş, bu karar itiraz edilmeksizin kesinleşmiştir.

Davacılar M.K., E.K., R.K. ve E.K.’ın vekili 12.06.2015 tarihli dilekçe ile ve aynı istemle bu kez adli yargı yerinde dava açmıştır.

{Adli yargı yerinde, aynı olay nedeniyle, farklı tarihlerde, farklı mahkemelerde davalar açılmıştır. Açıldıktan sonra, birleştirme ve tefrik kararları verilen dosyalar incelendiğinde;  davacılar Muzaffer, Erkan, Ramazan ve Erol tarafından davalılar L. Sigorta A.Ş. ve Y.T. hakkında maddi ve manevi tazminat talebi ile Asliye Ticaret Mahkemesinde dava açıldığı, maddi tazminatın davalılardan tahsilinin istenildiği, manevi tazminatın da davalı Yeşim’den istenildiği, 1.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/76 esas sayılı dosyası ile iş bu Y.T. hakkındaki taleplerin görevsizliğine karar verildiği ve Mersin 5.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/205 esas sayısına kaydedildiği, bu dosyada tarafların Muzaffer, Erkan, Erol ve Ramazan;  davalısının Y.T.,  davanın davalıdan maddi ve manevi tazminat talebine ilişkin olduğu; Mersin 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/42 esas sayılı dosyası ile davacılar Muzaffer, Erkan, Ramazan ve Erol tarafından davalılar İhsan ve Kamile hakkında manevi tazminat talebi davası açıldığı, bu davanın Mersin 5.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/205 esas sayılı dava dosyası ile birleştirildiği; Mersin 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/419 esas sayılı dosyası ile davacılar Muzaffer, Erkan, Erol ve Ramazan tarafından Mersin Büyükşehir Belediyesi aleyhine maddi ve manevi tazminat davası açıldığı, davacı Muzaffer için maddi tazminat,  davacıların hepsi için de manevi tazminat talep edildiği;  Mersin 5.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/205 sayılı dosyasının maddi tazminat yönünden tefrik edilerek, Mersin 5.Asliye Hukuk Mahkemesinin E:2016/80 sayılı dosya numarasına kaydının yapıldığı,  manevi tazminat talepleri hakkında ise 2014/205 esas sayılı dosya üzerinden karar verildiği; sonuçta, Mersin 5.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/80 esas sayılı dosyasında davacısının M.K. olduğu, davalı Yeşim hakkında şimdilik 1.000,00 TL’lik manevi tazminatta bulunulduğu yine 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/419 esas sayılı dosyasından kalan (tefrikden sonra eldeki dosyada kalan) davacısının M.K. olduğu, davanın destekten yoksun kalma tazminatı olduğu, dava değerinin şimdilik 100,00 TL olduğu ve de davalısının Mersin Büyükşehir Belediyesi olduğu; davacı vekilinin 05/04/2016 tarihli dilekçesinde tensipte yer alan bir kısım davalıların düzeltilmesini Mahkemesinden istediği, davalının ise sadece Mersin Büyükşehir Belediyesi olarak belirtilmesini talep ettiği talep hakkında gerekli düzeltmenin yapılmasına 05/04/2016 tarihinde karar verildiği anlaşılmıştır.}

MERSİN 5.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ; Davacısının M.K.,  Davalının ise Mersin Büyükşehir Belediyesi olduğu davada; 3.10.2017 gün ve E: 2016/80, K:2017/344 sayı ile “(…) Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; Dava Ölüm ve Cismani Zarar sebebiyle Açılan Tazminat talebine ilişkindir. Davacı taraf davalı belediyenin hizmet kusuruna dayanmıştır. Davalının hizmet kusuru nedeni ile de adli yargıda tazminat davası açılamayacağı, uyuşmazlık konusu hakkında idari yargının görevli olması nedeni ile yargı yolunun caiz olmaması nedeni ile aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir (Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2016/10061 E., 2016/9433 K., sayılı içtihadı da bu yöndedir)

Hüküm: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;

1-Yargı yolunun caiz olmaması nedeniyle davanın reddine…” karar vermiş; istinaf yoluna başvurulması üzerine Adana Bölge Adliye Mahkemesi 3.Hukuk Dairesince, 20.2.2018 gün ve E:2018/194, K:2018/199 sayı ile istinaf başvurusu kesin olarak reddedilen görevsizlik kararı kesinleşmiştir.

Davacı vekilinin talebi üzerine Asliye Hukuk Mahkemesince 16.3.2018 tarihli üst yazıyla gönderilen dava dosyası 26.3.2018 tarihinde Mahkememiz kayıtlarına girmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Nuri NECİPOĞLU’nun Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Suna TÜRE, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN ve Turgay Tuncay VARLI’nın katılımlarıyla yapılan 28.5.2018 günlü toplantısında:

I-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; Yasa’nın 14. maddesine göre olumsuz görev uyuşmazlığının bulunduğunun ileri sürülebilmesi için davanın “tarafları, konusu ve sebebinin aynı” olması koşulunun öngörülmüş bulunması karşısında, adli ve idari yargı yerleri arasında davacı M.K. yönünden olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu;  adli yargı dosyasının 15. maddede belirtilen yönteme aykırı olarak, önceki görevsizlik kararına ilişkin dava dosyası temin edilmeden Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulduğu görülmekte ise de; adli yargı dava dosyasının Mahkemesinden istenildiği ve sonuçta usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, adli ve idari yargı yerleri arasında doğan görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ’nin davada adli yargının, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ise idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, karayolunda meydana gelen trafik kazasında kaldırımda yaya olarak bekleyen yakınını kaybeden davacının uğradığı maddi ve manevi zararın davalı idarece tazmini istemiyle açılmıştır.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı; 10. maddesinde, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın, gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmanın Belediye Trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında olduğu belirtilmiştir.

Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.

Dava dosyalarının incelenmesinden; 05.02.2014 tarihinde Mersin İli Güvenevler Mahallesinde iki aracın karışmış olduğu trafik kazası neticesinde kaldırımda yaya olarak bekleyen davacının eşi E.K.’ın yaşamını yitirmesinde hizmet kusuru olduğundan bahisle, uğranılan maddi ve manevi zararın davalı İdareden tazmini istemiyle bakılan davaların açıldığı anlaşılmıştır.

2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)

Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

Bu durumda,  2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, Mersin 5.Asliye Hukuk Mahkemesinin 3.10.2017 gün ve E:2016/80, K:2017/344 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

S O N U Ç   : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Mersin 5.Asliye Hukuk Mahkemesinin 3.10.2017 gün ve E:2016/80, K:2017/344 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ  KALDIRILMASINA, 28.5.2018 gününde Üye Turgay Tuncay VARLI’nın KARŞI OYU ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 Başkan

Nuri

NECİPOĞLU

Üye

Şükrü

BOZER

 

 

 

 

Üye

Mehmet

AKSU

 

Üye

Suna

TÜRE

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

 

Üye

Turgay Tuncay Varlı

 

KARŞI OY

03.11.2015 tarih ve 29521 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Uyuşmazlık Mahkemesi’nin 28.09.2015 gün ve E:2015/670, K:2015/671 sayılı kararında belirtilmiş olan düşünce doğrultusunda sayın çoğunluğun görüşüne katılamıyorum. 28.5.2018

                                                ÜYE

                                    Turgay Tuncay VARLI