);

Single Blog Title

This is a single blog caption

ÖZET : Karayolunda meydana gelen trafik kazasında sigortalı aracın uğradığı hasar bedelini ödeyen sigorta şirketinin, zararın davalı idarece giderilmesi istemiyle açtığı rücuen tazminat davasının, 2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi gözetildiğinde ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk

                    T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

HUKUK BÖLÜMÜ

ESAS NO        : 2017 / 166

KARAR NO  : 2017 / 198

KARAR TR   : 13.03.2017

ÖZET : Karayolunda meydana gelen trafik kazasında sigortalı aracın uğradığı hasar bedelini ödeyen sigorta şirketinin, zararın davalı idarece giderilmesi istemiyle açtığı rücuen tazminat davasının, 2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi gözetildiğinde ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk

 

 

                                                             K A R A R

 

Davacı             : A. S.A.Ş

Vekili              : Av. D.B.

Davalı             : Karayolları Genel Müdürlüğü

Vekili              : Av. M.A.Ü. Y.

O L A Y         : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı şirket tarafından teminat altına alınan 06 … 6521 plakalı aracın 20.04.2012 tarihinde Nusaybin’den Kızıltepe istikametine giderken, davalı idarenin 2918 sayılı Yasa uyarınca üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmemesi nedeniyle, orta refüj çalışması için sol şerit üzerine dökülmüş bulunan kum yığınına çarpması sonucu meydana gelen maddi zararın 10.927,50 TL’sinin ödeme tarihi olan 31/07/2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tazminine karar verilmesi istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.

NUSAYBİN ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 27.02.2015 gün ve E:2014/129, K:2015/129 sayılı kararı ile “…6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu m. 115/1’e göre mahkeme dava şartlarının mevcut olup olmadığını kendiliğinden araştırır ve aynı maddenin ikinci fıkrasına göre de mahkeme giderilmesi mümkün olmayan bir dava şartı yokluğunu fark ederse davanın usulden reddine karar verir. Yine 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114/1-b’ye göre yargı yolunun caiz olması bir dava şartıdır.

Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2012/8195 Esas ve 2012/14446 Karar sayılı dosyasında “Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkindir.” Davacı vekili, davacıya ait aracın has arlanmasında davalıların işveren ve yüklenici olarak kusurlu olduklarım (aracın yol çalışması yapılan yerdeki kum yığınına çarpması suretiyle) belirterek dava açmıştır. Bu hale göre, davalı idarenin hizmet kusurunun varlığı söz konusu olup, olay idari karar ve eylemlerden doğan zararlar niteliğinde bulunduğundan, zararın ödetilmesi istekleri 11.2.1959 günlü ve 17/15 sayılı Yargıtay içtihadı Birleştirme Kararının 2.bendi hükmünce tam yargı davasının konusunu oluşturur. Bu davaların ise 2571 sayılı idari yargılama usulü kanunun 2.maddesi hükmünce idari yargı yerinde açılması gerekir.” denilerek bu tür davalarda görevli yargı kolunun idare mahkemeleri olacağı belirtilmiştir.

Tüm dosya kapsamının yapılan incelemesinde: Davalı idarenin eylemlerinden ve hizmet kusurundan dolayı doğabilecek zararların tazmini taleplerinin 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2/1-b hükmü gereğince idari yargı mahkemelerinde ileri sürülmesi gerektiği, adli yargı mahkemelerinin idareye ait araçların kaza yapmaları veya kazaya karışmaları halinde görevli oldukları, bunun dışındaki hizmet kusuru veya eylemlerden kaynaklı uyuşmazlıklarda görevli olmadıkları, Yargıtay’ın da bu hususta uygulamasının yerleştiği, bu nedenle davacının davasının görevsizlik nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği” görüşüyle davanın idari yargı kolunda görülmesi gerekli davalardan olması sebebiyle usulden reddine karar vermiş, temyiz edilen kararın Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 10/02/2016 tarih ve E:2015/11301, K:2016/1450 sayılı ilamıyla onanarak kesinleştiği anlaşılmıştır.

Davacı vekili bu kez aynı istemle idari yargı yerinde dava açmıştır.

MARDİN 1. İDARE MAHKEMESİ: 13.02.2017 gün ve E:2016/3016 sayılı kararı ile “2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 1 ’inci maddesinde, Kanun’un amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2’nci maddesinde, bu Kanun’un trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu Kanun’un karayollarında uygulanacağı belirtilmiş; 7’nci maddesinde, a) Yapım ve bakımdan sorumlu olduğu karayollarında can ve mal güvenliği yönünden gerekli düzenleme ve işaretlemeleri yaparak önlemleri almak ve aldırmak, b) Tüm karayollarındaki işaretleme standartlarını tespit etmek, yayımlamak ve kontrol etmek, c) Trafik ve araç tekniğine ait görüş bildirmek, karayolu güvenliğini ilgilendiren konulardaki projeleri incelemek ve onaylamak, d) Yapım ve bakımından sorumlu olduğu karayollarında, İçişleri Bakanlığının uygun görüşü alınmak suretiyle, yönetmelikte belirlenen hız sınırlarının üstünde veya altında hız sınırları belirlemek ve işaretlemek, e) Trafik kazalarının oluş nedenlerine göre verileri hazırlamak ve karayollarında, gerekli önleyici teknik tedbirleri almak veya aldırmak, f) Yapım ve bakımından sorumlu olduğu karayollarında trafik güvenliğini ilgilendiren kavşak, durak yeri, aydınlatma, yol dışı park yerleri ve benzeri tesisleri yapmak, yaptırmak veya diğer kuruluşlarca hazırlanan projeleri tetkik ve uygun olanları tasdik etmek, h) Yetkili birimlerce veya trafik zabıtasınca tespit edilen trafik kaza analizi sonucu, altyapı ve yolun fizikî yapısı ile işaretlemeye dayalı kaza sebepleri göz önünde bulundurularak önerilen gerekli önlemleri almak veya aldırmak, Karayolları Genel Müdürlüğünün görev ve yetkileri arasında sayılmıştır.

Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19/01/2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14.maddesiyle değişik 110.maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer

Kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür.

Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazaların da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir” hükmüne yer verilmiştir.

Dava dosyasının incelenmesinden; davacı şirket tarafından sigortalanan 06 … 6521 plaka sayılı aracın Nusaybin Kızıltepe istikametindeki karayolunun 4,5. Kilometresinde kum yığınına çarpması neticesinde meydana gelen maddi hasarlı trafik kazası nedeniyle oluşan zararın sigortalıya ödendiği ve yolun, bakım, onarım yükümlülüğüne uymayan Karayolları Genel Müdürlüğü’nün kusurlu olduğu ileri sürülerek, davacı tarafından sigortalı araç sahibine ödenen 10.927,50-TL’nin tazminine karar verilmesi istemiyle Karayolları Genel Müdürlüğü’ne karşı görülmekte olan iş bu davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Bakılan davada; davacı tarafından sözkonusu kaza nedeniyle oluşan zararlarının tazmini istemiyle Nusaybin Asliye Hukuk Mahkemesi’nin E.2014/129, K.2015/129 sayılı esasında görülmekte olan davanın açıldığı, anılan davada idari yargı mercilerinin görevli olduğundan bahisle davanın görev yönünden reddine karar verildiği, bu kararın Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 10/02/2016 tarih ve E.2015/11301, K2016/1450 sayılı karan ile onandığı, taraflarca karar düzeltme yoluna başvurulmayarak davanın tarafları yönünden kesinleşmesi üzerine, davacı tarafından bakılmakta olan iş bu davanın açıldığı görülmektedir.

2918 Sayılı Kanunun değişik 110. maddesi, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına, kamu ya da özel araç olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. Sözkonusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek, söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır.

Bu durumda; 2918 sayılı Kanun’un 19/01/2011 tarihinde yürürlüğe giren 110’uncu maddesi ile Anayasa Mahkemesinin aynı Kanunun hükmünün iptali istemiyle yapılan itiraz başvurularında İdare Mahkemelerinin davaya bakmakla görevli bulunmadığı yolundaki kararları gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanun’un, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adlî yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adlî yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Nitekim 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun’un l’ inci maddesi ile “adlî, İdarî ve askerî yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarım kesin olarak çözmeye yetkili” bulunmak üzere kurulan Uyuşmazlık Mahkemesinin benzer uyuşmazlıklarda verdiği istikrar kazanmış kararlarından olan 02.03.2015 tarihli, E.2015/161, K.2015/174 sayılı kararı, 02.03.2015 tarihli, E.2015/162, K.2015/175 sayılı kararı, 28.09.2015 tarihli E.2015/670, K.2015/671 sayılı kararı, 11.04.2016 tarihli E.2016/163, K.2016/210 sayılı kararı da bu yönde olup, adli ve idari yargı arasında çıkan olumsuz görev uyuşmazlıkları adli yargı görevli kılınmak suretiyle giderildiği gibi, Anayasa Mahkemesinin (27/03/2014 gün ve 28954 sayılı Resmî Gazete’ de yayımlanan) 26.12.2013 tarihli, E. 2013/68 ve K.2013/165 sayılı kararında da 2918 Sayılı Kanunun 110. maddesi uyarınca açılan sorumluluk davalarında adli yargı mercilerinin görevli bulunduğu yönünde karar verilmiştir.

Olayda, anılan uyuşmazlıkla ilgili Nusaybin Asliye Hukuk Mahkemesi’nin E.2014/129, K.2015/129 sayılı görevsizlik kararının, Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 10/02/2016 tarih ve E.2015/11301, K:2016/1450 sayılı kararı ile onandığı, taraflarca karar düzeltme yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş olduğu anlaşıldığından; görevli yargı yerinin belirlenmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvuru zorunluluğu doğmuştur” düşüncesiyle 2247 sayılı Yasa’nın 19.maddesi uyarınca görevli yargı yerinin belirlenmesi için dava dosyasının, Nusaybin Asliye Hukuk Mahkemesi’nin E.2014/129 Esas sayılı dava dosyasıyla birlikte Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine, bu konuda verilecek karara değin davanın incelenmesinin ertelenmesine karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Nuri NECİPOĞLU’nun Başkanlığında, Üyeler: Ali ÇOLAK, Yusuf Ziyaattin CENİK, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN, Mehmet AKBULUT ve Yüksel DOĞAN’ın katılımlarıyla yapılan 13.3.2017 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; İdare Mahkemesince, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre başvuruda bulunulmuş olduğu, Mahkemece idari yargı dosyasının ekinde adli yargı dosyası ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hâkim Engin SELİMOĞLU’nun, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ’nin davada adli yargının,  Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ise davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, davalı Karayollarının sorumluluk sahasında kalan yolda meydana gelen trafik kazası nedeniyle oluştuğu öne sürülen zararın tahsili istemiyle açılmıştır.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu Kanunun karayollarında uygulanacağı belirtilmiş, aynı Kanunun,  “Karayolları Genel Müdürlüğünün görev ve yetkileri” başlıklı 7. maddesinde; “ Karayolları Genel Müdürlüğünün bu Kanunla ilgili görev ve yetkileri şunlardır:

  1. a) Yapım ve bakımdan sorumlu olduğu karayollarında can ve mal güvenliği yönünden gerekli düzenleme ve işaretlemeleri yaparak önlemleri almak ve aldırmak,
  2. b) Tüm karayollarındaki işaretleme standartlarını tespit etmek, yayınlamak ve kontrol etmek,
  3. d) Trafik ve araç tekniğine ait görüş bildirmek, karayolu güvenliğini ilgilendiren konulardaki projeleri incelemek ve onaylamak,
  4. e) Yapım ve bakımından sorumlu olduğu karayollarında, İçişleri Bakanlığının uygun görüşü alınmak suretiyle, yönetmelikte belirlenen hız sınırlarının üstünde veya altında hız sınırları belirlemek ve işaretlemek,
  5. f) Trafik kazalarının oluş nedenlerine göre verileri hazırlamak ve karayollarında, gerekli önleyici teknik tedbirleri almakveya aldırmak,
  6. g) Yapım ve bakımından sorumlu olduğu karayollarında trafik güvenliğini ilgilendiren kavşak, durak yeri, aydınlatma, yol dışı park yerleri ve benzeri tesisleri yapmak, yaptırmak veya diğer kuruluşlarca hazırlanan projeleri tetkik ve uygun olanları tasdik etmek,
  7. h) Yetkili birimlerce veya trafik zabıtasınca tespit edilen trafik kaza analizi sonucu, altyapı ve yolun fiziki yapısı ile işaretlemeye dayalı kaza sebepleri göz önünde bulundurularak önerilen gerekli önlemleri almakveya aldırmak,
  8. j) (Değişik: 17/10/1996 – 4199/5 md.)Trafik zabıtasının görev ve yetkileri saklı kalmak üzereBu Kanunun 13,14,16,17,18,47/a ve 65 inci maddeleri hükümlerine aykırı hareket edenler hakkında suç veya ceza tutanağı düzenlemek; 47 nci maddenin (b), (c) ve (d) bentlerinde belirtilen kural ihlallerinin tespiti halinde, durumu bir tutanakla belirlemek ve gerekli işlemin yapılması için en yakın trafik kuruluşuna teslim etmek,
  9. k) Bu Kanunla ve bu Kanuna göre çıkarılmış olan yönetmeliklerle verilen diğer görevleri yapmaktır.”  hükmüne yer verilmiştir.

Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.

Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.

2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)

Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “ Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.

Bu durumda,  2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle davanın görüm ve çözümü adli yargı yerinin görevine girdiğinden, Mardin 1.İdare Mahkemesinin başvurusunun kabulü ile Nusaybin Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 27.02.2015 gün ve E:2014/129, K:2015/129 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

S O N U Ç  : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Mardin 1.İdare Mahkemesinin BAŞVURUSUNUN KABULÜ Nusaybin Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 27.02.2015 gün ve E:2014/129, K:2015/129 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 13.03.2017  gününde, Üye Süleyman Hilmi AYDIN’ ın KARŞI OYU VE OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

Başkan

Nuri

NECİPOĞLU

 

 

 

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

 

 

Üye

Süleyman Hilmi

AYDIN

Üye

Yusuf Ziyaattin

CENİK

 

 

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT

Üye

Alaittin Ali

ÖĞÜŞ

 

 

 

 

Üye

Yüksel

DOĞAN

 

 

 

 

 

 

 

            KARŞI OY

03.11.2015 tarih ve 29521 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Uyuşmazlık Mahkemesi’nin 28.09.2015 gün ve E:2015/580 K:2015/592 sayılı kararında belirtmiş olduğum düşünce doğrultusunda sayın çoğunluğun görüşüne katılamıyorum.13.3.2017

                                                                ÜYE

                                                  Süleyman Hilmi AYDIN