ÖZET : Jandarma Karakol Komutanlığında görev yapmakta olan davacı uzman çavuşun karakola ait hizmet aracının arızalı olması nedeniyle aynı karakolda görevli bir astsubaya ait özel oto ile hizmet amacıyla İlçe Jandarma Komutanlığına giderken trafik kazası sonucu yaralanarak sakat kalması nedeniyle oluştuğu öne sürülen manevi zararın tazmini istemiyle açılan davanın, ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.
T.C. UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ HUKUK BÖLÜMÜ ESAS NO : 2015 / 407 KARAR NO : 2015 / 417 KARAR TR : 1.6.2015 | ÖZET : Jandarma Karakol Komutanlığında görev yapmakta olan davacı uzman çavuşun karakola ait hizmet aracının arızalı olması nedeniyle aynı karakolda görevli bir astsubaya ait özel oto ile hizmet amacıyla İlçe Jandarma Komutanlığına giderken trafik kazası sonucu yaralanarak sakat kalması nedeniyle oluştuğu öne sürülen manevi zararın tazmini istemiyle açılan davanın, ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.
|
K A R A R
Davacı : K.Y.
Vekili : Av. Y.S.Ş.
Davalı : İçişleri Bakanlığı
Vekili : Av. A.Ç.
O L A Y : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı İçişleri Bakanlığı kadrosunda Batman Kozluk Ünsaldı Jandarma Karakol Komutanlığında görev yapmakta iken 2.6.2003 tarihinde karakola ait hizmet aracının arızalı olması nedeniyle davalı İçişleri Bakanlığı müstahdemi ve aynı karakolda görevli Astb.Çavuş E.C.’ın kendisine ait 06 PB 400 plaka sayılı özel oto ile kaza yaptığını; müvekkilinin araçta yolcu konumunda bulunduğu için herhangi bir kusuru olmadığını ve yaralanarak sakat kaldığını belirterek oluştuğunu önesürdüğü 1.000,00 TL maddi, 7.500,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsili istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.
Ankara 15. Asliye Hukuk Mahkemesi: 15.12.2009 gün, E:2005/370, K:2009/426 sayı ile davanın kabulüne karar vermiştir.
İş bu karara karşı taraflarca yapılan temyiz başvurusu üzerine Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 14.6.2010 gün, E:2010/2561, K:2010/7124 sayılı ilamı ile özetle; dava konusu olayda, davacının yaralanmasına yol açan trafik kazasına karışan aracın davalı idare adına kayıtlı olmadığı, aracın diğer bir görevliye ait olduğu, idareye ait hizmet aracının arızalı olması nedeniyle ortaya çıkan zorunluluktan dolayı, görevin yerine getirilmesi amacıyla kullanıldığı, bu durumda davalı idarenin sorumluluğunun işleteni olmasından değil, idari hizmet eksiğinden kaynaklandığı, idarenin hizmet kusuru niteliğindeki eylemi soncu meydana gelen zararlardan dolayı İdari Yargılama Usulü Yasasının 2/1-b maddesi gereğince idareye karşı, idari yargı yerinde tam yargı davası açılması gerektiği gerekçesiyle yargı yolu bakımından mahkemenin görevsizliği nedeniyle dava dilekçesinin reddine karar verilmesi gerekirken işin esasının incelenmiş olmasının usul ve yasaya uygun düşmediğinden bahisle kararın bozulmasına karar vermiştir.
ANKARA 15. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: Yargıtay’ın bozma ilamına uyduktan sonra, 28.10.2010 gün, E:2010/325, K:2010/305 sayı ile özetle; davalı idarenin sorumluluğunun araç işleteni olmasından değil, idari hizmet eksiğinden kaynaklandığı, idarenin hizmet kusuru niteliğindeki eylemi sonucu meydana gelen zararlardan dolayı İdari Yargılama Usulü Yasasının 2/1-b maddesi gereğince idareye karşı, idari yargı yerinde tam yargı davası açılması gerektiğini belirterek, davanın yargı yeri görev nedeniyle reddine karar vermiş, bu karar kesinleşmiştir.
Davacı vekili, bu kez 284.714,84 TL maddi, 25.000,00 TL manevi tazminat istemiyle askeri idari yargı yerinde dava açmıştır.
ASKERİ YÜKSEK İDARE MAHKEMESİ İKİNCİ DAİRESİ: 28.9.2011 gün ve Gensek No: 2011/776, E:2011/522, K:2011/1157 sayı ile özetle, “19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Kanun ile 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 110’uncu maddesinde yapılan değişiklik gereğince davacı tarafından Mahkemelerinde açılan bu davanın görev ve çözüm yerinin mahkemeleri olmayıp adli yargı yeri olduğu sonucuna varıldığı gerekçesiyle davanın görev yönünden reddine karar vermiş, bu karar kesinleşmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE: Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Eyüp Sabri BAYDAR, Ali ÇOLAK, Nurdane TOPUZ, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Ayhan AKARSU ve Mehmet AKBULUT’un katılımlarıyla yapılan 1.6.2015 günlü toplantısında;
l-İLK İNCELEME:
Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27.maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; 2247 sayılı Yasanın 14., 15., ve 16. madde gerekçeleri uyarınca, 2247 sayılı Yasa’nın 14.maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, askeri idari yargı dosyasının, adli yargı dosyası da temin edilerek, son görevsizlik kararını veren mahkemece Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği anlaşılmakla, usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.
II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Gülşen AKAR PEHLİVAN’ın, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Uğurtan ALTUN ile Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Savcısı Halit ÜNKAZAN’ın davada adli yargının görevli olduğu yolundaki yazılı ve sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava, İçişleri Bakanlığı kadrosunda Batman Kozluk Ünsaldı Jandarma Karakol Komutanlığında görev yapmakta olan davacının 2.6.2003 tarihinde karakola ait hizmet aracının arızalı olması nedeniyle davalı İçişleri Bakanlığı müstahdemi ve aynı karakolda görevli Astb.Çavuş E.C.’ın kendisine ait özel oto ile trafik kazası yapması nedeniyle davacının yaralanarak sakat kalması sonucu oluştuğu öne sürülen 1.000,00 TL maddi, 7.500,00 TL manevi zararın tazmini istemiyle açılmıştır.
2918 sayılı Kanunun 19.1.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Kanunun 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “ İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu yasadan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.
Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir.” denilmiş olup, geçici 21.maddesinde ise “ Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz. ” denilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden, davacının, Batman İl J.K.lığı Kozluk İlçe J.K.lığı Ünsaldı J.Krk.K.lığı emrinde J.Uzm.Çvş. olarak görev yapmakta iken, karakola ait hizmet aracının arızalı olması nedeniyle 2.6.2013 tarihinde aynı karakolda görevli Astb.Çavuş E.C.’a ait 06 PB 400 plakalı özel oto ile idari hizmet devriyesi olarak tabldot dosyasını teslim etmek ve tabldot ile ilgili evrakı almak üzere Kozluk İlçe J.Krk.na gitmek üzere yola çıktığında Ünsaldı-Kozluk karayolunun 11 inci km.sinde dar ve sert virajlı yolda süratli seyredilmesi nedeni ile aracın yolda bulunan çukura düşmesi neticesinde meydana gelen kazada yaralanarak sakat kaldığı, hakkında düzenlenen GATA Sağlık Kurulunun 21.3..2005 tarihli raporu ile hakkında “B/58 F2 Sınıfının Karargah ve Kurumlarında Görev Yapar” kararı verildiği, olayda davacının bir kusuru veya etkisinin bulunmadığı, araçta görevli yolcu konumunda bulunduğu nedeniyle maddi ve manevi tazminat ödenmesi istemiyle dava açıldığı anlaşılmıştır.
Yukarda belirtilen yasal düzenleme karşısında, 2918 sayılı Kanun’un Geçici 21.maddesi nazara alındığında, davacının, uyuşmazlığa konu olaya ilişkin olarak Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’ne dava açtığı tarih 28.2.2011 olup, dolayısıyla 2918 sayılı Kanun’un 110.maddesinin 1.fıkrasının göreve ilişkin hükmü yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda veya Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bir dava bulunmadığından, 2918 sayılı Kanun’un 110.maddesinin somut olaya uygulanacağı tartışmasızdır.
2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)
Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “ Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.
Bu durumda, 2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararları gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle davanın görüm ve çözümü adli yargı yerinin görevine girdiğinden Ankara 15. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.
S O N U Ç : Davanın çözümünde ADLİ YARGI YERİNİN görevli olduğuna, bu nedenle Ankara 15. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 28.10.2010 gün, E:2010/325, K:2010/305 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 1.6.2015 gününde Üye Eyüp Sabri BAYDAR’ın KARŞIOYU ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.
Başkan Serdar ÖZGÜLDÜR
| Üye Eyüp Sabri BAYDAR
Üye Alaittin Ali ÖĞÜŞ
| Üye Ali ÇOLAK
Üye Ayhan AKARSU | Üye Nurdane TOPUZ
Üye Mehmet AKBULUT |
KARŞI OY
Jandarma Karakol Komutanlığında görev yapmakta olan davacı uzmançavuşun hizmet aracının arızalı olması nedeniyle özel bir oto ile hizmet amacıyla İlçe Jandarma Komutanlığına giderken 2.6.2003 tarihinde gerçekleşen trafik kazası sonucu yaranalarak sakat kalması nedeniyle oluşan maddi ve manevi zararın davalı Bakanlıktan tahsili istemiyle tazminat davası açılmıştır.
Adli ve Askeri İdari Yargı organlarınca karşılıklı görevsizlik kararları verilmesi üzerine görevli yargı kolunun belirlenmesi için dosyanın gönderildiği Yüksek Mahkemece yapılan inceleme sonucu “Uyuşmazlığın 2918 sayılı yasadan kaynaklandığı, 2918 sayılı yasanın 110. maddesi gereğince uyuşmazlığın çözümünün Adli Yargının görev alanında bulunduğu” gerekçesiyle Adli Yargının görevli olduğuna oy çokluğu ile karar verilmiştir.
Sayın çoğunluğun, uyuşmazlıkta Adli Yargıyı görevli kabul eden görüşüne katılamıyorum.
T.C. Anayasanın 157. maddesinde “Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin, Askeri olmayan makamlarca tesis edilmiş olsabile asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin İdari işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların yargı denetimini yapan ilk ve son derece mahkemesi”olduğu,
1602 sayılı Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanunun 2508 sayılı yasa ile değişik 20. maddesinde “Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin Türk Milleti adına askeri olmayan makamlarca tesis edilmiş olsabile asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların ilk ve son derece mahkemesi olarak yargı denetimini yapacağı”, Yasanın 21. maddesinde de “20. madde de belirtilen kişileri ilgilendiren ve Askeri hizmete ilişkin İdari işlem ve eylemden dolayı açılacak iptal ve tam yargı davalarının doğrudan doğruya ve kesin olarak Askeri Yüksek İdare Mahkemesince çözümlenip karara bağlanacağı” düzenlenmiştir.
Somut uyuşmazlıkta, davalı idarenin gerekli ve yeterli tedbirleri almadığı iddiasına dayalı olarak tam yargı davası açılmıştır.
Oluş, dava dilekçesindeki nitelendirme ve açıklanan yasal düzenlemeler karşısında asker kişiyi ilgilendiren, askeri hizmete işleyiş ve yürütülmesindeki varsa kusurun belirleneceği dava Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin görev alanında kalmaktadır.
Sayın çoğunluk, Adli Yargıyı görevli kabul eden görüşünde hukuki dayanak olarak 2918 Sayılı KTK 110/1 md. hükümlerini esas almıştır.
11.01.2011 gün 6099 Sayılı Yasa’nın 14. maddesi ile 2918 Sayılı KTK 110. maddesine eklenen 1.fıkra ile “işleteni veya sahibi devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil bu kanundan doğan sorumluluk davaları Adli Yargıda görülür… ” hükmü getirilmiştir.
Sayın çoğunluk görüşünün aksine eldeki uyuşmazlık anılan yasa hükmü kapsamında kalmamaktadır.
Çünkü, 2918 Sayılı KTK 85.maddesinde açıkça belirtildiği gibi yasa motorlu araçların işletilmesinden doğan zararlar nedeniyle işletenin hukuki sorumluluğunu düzenlemektedir.
Yasa hükmünde geçen bu kanundan ve Adli Yargıda görülmesi gereken sorumluluk davaları, 2918 Sayılı Yasa’nm 85.maddesinde düzenlenen motorlu araçların işletilmesi nedeniyle verilen zararlardan dolayı araç işletenin hukuki sorumluluğuna ilişkin davalardır.
Yasa değişikliğinden önce kamu araçlarının işletilmesi nedeniyle verilen zararlardan dolayı kamu idaresinin sorumluluğunun hangi yargı kolunda görüm ve çözümü konusunda yasada bir düzenleme bulunmadığından İdari ve Adli Yargı organları arasııjckrçıkan görev uyuşmazlıklarını sonlandırmak üzere sözü geçen yasa hükmü getirilmek suretiyle kamu araçlarının verdiği zararlar nedeniyle işletenin sorumluluğunda 2918 Sayılı Yasa’nın amacına uygun olarak Adli Yargıda görüm ve çözüm esası benimsenmiştir.
2918 sayılı yasanın 110. maddesinde yapılan yasa değişikliğine ilişkin Hükümet gerekçesi de getirilen yeni hükmün bu nedenle maddeye eklendiğini teyit etmektedir.
Diğer taraftan, sayın çoğunluk 2918 sayılı yasanın 110. maddesi hükmünün iptali istemi ile Anayasa Mahkemesine açılan dava sonucunda verilen yorumlu red kararlarını, karara dayanak almakta ise de bu görüşe de itibar edilmesi mümkün değildir.
Zira; “T.C. Anayasasında, Anayasa Mahkemesinin iptal veya iptal talebinin reddi dışında yorumlu red kararı verebileceğine dair bir işaret yoktur. Tersine T.C. Anayasasının 153/2 maddesi “Anayasa Mahkemesi bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin tamamını veya bir hükmünü iptal ederken, kanun koyucu hareketle yeni bir uygulamaya yol açacak biçimde hüküm tesis edemez.” hükmü böyle bir anlayışın benimsenmemiş olduğunun kanıtı olarak kabul edilebilir. Gerçi madde iptal kararlarından bahsetmektedir, ama Anayasa koyucunun amacının Anayasa Mahkemesinin kanun koyucu gibi hareket etmesini önlemek olduğu açıkça anlaşılmaktadır. Yorumlu red kararlarının ise diğer mahkemeleri, İdare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlaması itibariyle bir çeşit pozitif kanun koyuculuk anlamına geldiğine şüphe yoktur. (Türk Anayasa Hukuku Prof. Dr. Ergun Özbudun. Sh. 440 vd.)
Hakkında yorumlu red kararı verilen bir kanun maddesi yürürlükte kalmaya devam eder. Dolayısıyla somut olaylara uygulanır. Somut olaylarda o maddenin ne anlama geldiğine, yani nasıl yorumlanacağına, bundan sonra da Anayasa Mahkemesi değil onu uygulayacak Mahkemeler karar verir. Anayasa Mahkemesinin yorumlu red kararı verirken yaptığı yorumunun diğer mahkemeleri bağlaması mümkün değildir. Bir kanun maddesinin nasıl yorumlanacağına onu uygulayacak olan Adli- İdari ve Askeri Yargı organları karar verir. Anayasa Mahkemesi Adli, İdari ve Askeri kollarının üst mahkemesi olmadığına göre bu yargı kollarındaki mahkemelere kendi yorumunu empoze etmesi mümkün değildir. O halde Anayasa Mahkemesinin verdiği yorumlu red kararlarının kendilerinden beklenen fonksiyonu ifa edebilmeleri, diğer mahkemelerin Anayasa Mahkemesinin bu yorumlarını benimsemelerine bağlıdır. Oysa hukukumuzda, Anayasa Mahkemesi kararlarında yapılan yorumlar diğer mahkemeleri bağlamaz. Zira Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcılığı bu kararların hüküm fıkralarına münhasırdır. (Türk Anayasa Hukuku Dersleri, Kemal Gözler, sh. 444)
Keza, Sayın çoğunluğun kararı dayandırdığı T.C. Anayasasının 158. madde hükümlerininde uyuşmazlıkta uygulama yeri bulunmamaktadır. Uyuşmazlık Mahkemesinin görev ve yetkilerini düzenleyen T.C. Anayasasının 158. maddesi açık hükmünden de anlaşıldığı üzere Anayasa Mahkemesi ile diğer yargı kolları arasında olumlu veya olumsuz görev uyuşmazlığının doğması halinde Anayasa Mahkemesi görüşünün üstün tutulacağına ilişkin düzenlemenin, uyuşmazlıkta Anayasa Mahkemesinin görevlilik veya görevsizlik kararının bulunmaması, diğer yargı kolları ile arasında bir görev ihtil^ft^ın çıkmaması nedeniyle uygulanması mümkün değildir.
Açıklanan gerekçelerle uyuşmazlıkta idari yargı görevli olup, benzer ihtilaflarda da idari yargının görevli olduğu Yargıtay 4, 11, 17 Hukuk Dairelerinin istikrarlı kararlarıyla İçtihad edildiği gibi Danıştay kararlarında da uyuşmazlıkta İdari Yargının görevli olduğu benimsenmiştir. (Danıştay 10. Daire E 2011/11522, K 2012/5347 sayı, E. 2011/10856 ve K. 2013/670 Sayı, vs.)
2918 Sayılı Yasa’nın 110/1 md. motorlu araçların işletilmesinden doğan zararlardan dolayı işletenini hukuki sorumluluğunun Adli Yargıda görüm ve çözümünü düzenleme altına almasına,
Somut uyuşmazlığın anılan yasa hükmü kapsamında bulunmamasına,
Hizmetin usulüne ve hukuka uygun olarak yürütülüp yürütülmediğinin hizmet kusuru veya idarenin sorumluluğunu gerektiren bir husus olup olmadığının tespitinde, 2577 Sayılı İYUK 2/1-b md. sayılan tam yargı davasında görüm ve çözümünde Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin görevli olmasına göre,
Uyuşmazlıkta Adli Yargıyı görevli kabul eden sayın çoğunluğun görüşüne katılamıyorum.
ÜYE
EYÜP SABRİ BAYDAR