ÖZET: 2918 sayılı Yasadan kaynaklanan sorumluluk davasının ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.
T.C. UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ HUKUK BÖLÜMÜ ESAS NO : 2015 / 821 KARAR NO : 2015 / 832 KARAR TR : 30.11.2015 | ÖZET: 2918 sayılı Yasadan kaynaklanan sorumluluk davasının ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk. |
K A R A R
Davacı : A.Sigorta A.Ş.
Vekilleri : Av. M.U & Av. F.T & Av. B.A
Davalı : Karayolları Genel Müdürlüğüne izafeten Hazine Uşak Defterdarlığı
Vekilleri : Av. Ş.A (Adli Yargıda)
Av. S.Ç. (İdari Yargıda)
O L A Y : Davacı vekili dava dilekçesinde; “Müvekkil sigorta şirketi tarafından 26927084 poliçe nolu kasko sigortası ile sigortalı bulunan ve A.C.’e ait olan 34 AH 2537 plakalı araç, Uşak İli merkezinde yolun bakım, onarım ve işaretlenmesinden sorumlu davalının aydınlatma ve refüjün başına herhangi bir uyarıcı trafik işaret levhası koymaması nedeniyle, bunu öngöremeyen ve öngörmesi kendinden beklenemeyecek olan sigortalının kaza yapması sonucu 29.07.2010 tarihinde tek taraflı ve maddi hasarlı trafik kazası meydana gelmiştir.
Olaydan hemen sonra düzenlenen kaza tespit tutanağında, sigortalının tali kusurlu, davalının ise “trafik akımı ile güvenliğini bozacak, karayolunu kullananlara ve araçlara zarar verecek şekilde karayolu yapısında çalışma yapmak” (KTK-13) kusurundan kusurlu olduğu belirlenmiştir.
Müvekkil, 15.09.2010 tarihinde 15.000,00 TL olan zararın tamamını sigortalıya ödemiştir. Aracın sovtaj değeri olan 10.800,00 TL düşüldüğünde müvekkilin 4.2000,00 TL zararı bulunmaktadır. Müvekkilin TTK-1301.maddesi kapsamındaki halefiyet ilkesi gereği, fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydıyla ve sigortalının tali kusuru (% 50) indirilerek şimdilik 2.100,00 TL için rücu hakkımızı kullanmak zorunlu olmuştur.
SONUÇ VE İSTEM: Belirtmeye çalıştığımız nedenlerle; fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydıyla 2.100,00 TL’nin 15.09.2010 tarihinden itibaren ticari faiziyle davalıdan tahsiline, yargılama gideri ve vekil ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini saygı ve vekaleten arz ve talep ederiz.” demek suretiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.
Uşak 1. Sulh Hukuk Mahkemesi: 16.02.2012 gün ve E:2011/448, K:2012/111 sayı ile özetle; davada adli yargı yerinin görevli olduğundan bahisle davanın görev yönünden reddine karar vermiştir.
İşbu karara karşı yapılan temyiz başvuru üzerine Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 10.10.2012 gün ve E:2012/5893, K:2012/10809 sayılı ilamı ile özetle; hükmün onanmasına karar vermiş ve karar kesinleşmiştir.
Bu aşamadan sonra davacı vekili 04.02.2013 tarihli dilekçesi ile dosyanın görevli ve yetkili Manisa İdare Mahkemesine gönderilmesini talep etmiş ve dosya Manisa 2. İdare Mahkemesinin 2013/933 Esas sırasına kaydedilmiştir.
Manisa 2. İdare Mahkemesi: 26.12.2013 gün ve E:2013/933, K:2013/962 sayılı kararı ile özetle; “Dava dosyasının incelenmesinden; esasen davandın Uşak Sulh Hukuk Mahkemesinde açıldığı ve Uşak 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin E:2011/448, K:2012/111 sayılı kararıyla, davanın görev açısından reddolunduğu ve dosyanın Mahkememize gönderildiği, dolayısıyla Mahkememize hitaplı dava dilekçesinin bulunmadığı anlaşılmıştır.
Bu bakımdan, öncelikle uğranıldığından söz edilen zarar dolayısıyla davalı idareye başvuru yapılıp yapılmadığı ortaya konulmak ve eksik yatırıldığı anlaşılan başvuru harcı tamamlanmak suretiyle Mahkememize hitaplı yazılacak dilekçe ile davanın yenilenmesi için dilekçesinin reddi gerekmektedir.
Açıklanan nedenlerle, dava dilekçesinin 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 15.maddesinin 1.fıkrası (d) bendi gereğince bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren (30) gün içinde bizzat veya bir avukat vasıtasıyla belirtilen noksanlıklar giderilmek suretiyle yeniden dava açılmak üzere reddine” şeklinde karar vermiştir.
Davacı vekili süresi içerisinde belirtilen eksiklikleri tamamladıktan sonra aynı istemle bu kez idari yargı yerinde dava açmıştır.
Manisa 2. İdare Mahkemesi: 09.02.2014 gün ve E:2014/68, K:2015/80 sayılı kararı ile özetle: “2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110.maddesi ile getirilen hüküm dikkate alındığında, oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargı yeri görevli bulunmaktadır.” demek suretiyle davanın görev yönünden reddine karar vermiştir.
İşbu karara karşı yapılan itiraz başvurusu üzerine Manisa Bölge İdare Mahkemesi 06.05.2015 gün ve E:2015/548, K:2015/526 sayılı ilamı ile özetle; hükmün onanmasına karar vermiş, davacı vekilinin karar düzeltme istemi 16.09.2015 gün ve E:2015/1100, K:2015/1057 sayı ile reddedilerek karar kesinleşmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE :
Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Ali ÇOLAK, Yusuf Ziyaattin CENİK, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN, Mehmet AKBULUT ve Yüksel DOĞAN’ın katılımlarıyla yapılan 30.11.2015 günlü toplantısında:
l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27.maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; 2918 sayılı Yasa’dan kaynaklanan sorumluluk davasında adli ve idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı Yasa’nın 14.maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, davacı vekilinin istemi üzerine, idari yargı dosyasının son görevsizlik kararını veren mahkemece, adli yargı dosyası da temin edilmek suretiyle Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi.
II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Selim Şamil KAYNAK’ın, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Uğurtan ALTUN’un davada adli yargının, Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın ise davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Davanın, trafik kazası nedeniyle araçta meydana gelen maddi zararın rücuen tazmini istemiyle açıldığı anlaşılmaktadır.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1.maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı; 10. maddesinde, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmanın Belediye Trafik birimlerinin görev ve yetkileri arasında olduğu belirtilmiştir.
Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.
Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.
2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa 3. Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman 2.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayrımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle Danıştay yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin 26.12.2013 tarih ve E.2013/68, K.2013/165 sayılı kararı; R.G. 27.3.2014, Sayı: 28954, s.136-147.)
Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.
Bu durumda, 2918 sayılı Yasanın 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle davanın görüm ve çözümü adli yargı yerinin görevine girdiğinden, Uşak 1. Sulh Hukuk Mahkemesi’nce verilen görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.
SONUÇ: Davanın çözümünde ADLİ YARGI YERİNİN görevli olduğuna, bu nedenle Uşak 1. Sulh Hukuk Mahkemesi’nce verilen 16.02.2012 gün, E:2011/448, K:2012/111 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 30.11.2015 gününde Üye Süleyman Hilmi AYDIN’ın KARŞI OYU ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.
Başkan Serdar ÖZGÜLDÜR
| Üye Ali ÇOLAK
Üye Süleyman Hilmi AYDIN | Üye Yusuf Ziyaattin CENİK
Üye Mehmet AKBULUT | Üye Alaittin Ali ÖĞÜŞ
Üye Yüksel DOĞAN |
KARŞI OY
Uyuşmazlık Mahkemesi’nin 28.09.2015 gün ve E:2015/580, K:2015/592 sayılı kararında belirtmiş olduğum düşünce doğrultusunda sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyorum.
ÜYE
Süleyman Hilmi AYDIN