);

Single Blog Title

This is a single blog caption

DEVIR IŞLEMLERININ GERÇEKLEŞTIRILMEMIŞ OLMASI NEDENIYLE UĞRANILAN ZARAR İDARİ YARGILAMA USULÜ KANUNU (2577) Madde 2

Hukuk Bölümü         2007/240 E.  ,  2008/35 K.

  • DEVIR IŞLEMLERININ GERÇEKLEŞTIRILMEMIŞ OLMASI NEDENIYLE UĞRANILAN ZARAR
  • İDARİ YARGILAMA USULÜ KANUNU (2577) Madde 2

“İçtihat Metni”Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

Davacı           : E.A.

Vekili              : Av. M.Ç.

Davalılar        : 1- Emniyet Genel Müdürlüğüne  izafeten İçişleri Bakanlığı

2- Mithatpaşa  Vergi   Dairesi      Müdürlüğüne   izafeten Maliye Bakanlığı

Vekili              : Av.G.T.

OLAY             : 06 KLP 12 plaka sayılı araç, dava dışı Ankara Kalp Cerrahi A.Ş. adlı şirketin vergi borçları nedeni ile Mithatpaşa Vergi Dairesi tarafından 13.2.2004 tarihinde haczedilmiştir.

Aynı araç üzerine, haciz tarihinden sonra,  Ankara 20. Asliye Hukuk Mahkemesi Hakimliğinin E:2005/119 sayılı dosyasında devam eden bir dava nedeni ile ihtiyati tedbir kararı konulmuştur.

Haczi koyan Mithatpaşa Vergi Dairesi, 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanun hükümleri gereğince, aracı açık arttırma ile ihaleye çıkartmış ve  araç davacıya    8.500.000.000.-  TL’ye satılmış;  satış bedeli, peşinen ve defaten anılan Vergi Dairesine ödenmiş, ancak; aracın devri, Ankara Emniyet Müdürlüğü Trafik Şubesi tarafından, Mahkemenin ihtiyati tedbir kararı gerekçe gösterilerek yapılmamış ve geri çevrilmiştir. (Davacı vekilince, o tarihte otomobilin açık arttırma şartnamesinde üzerine konulan ihtiyati tedbir kararı ile ilgili alıcılara bir açıklama ya da bilgi verilmediğini iddia edilmektedir.)

Davacı Ankara 20. Asliye Hukuk Mahkemesinin E:2005/119 sayılı dosyasında, tedbirin kaldırılması için, müdahil olarak davaya katılmış, ancak mahkeme istemini reddetmiştir.

Davacı vekilince;  açık arttırma ile ilgili satış ilanı ve satış şartnamesine güvenerek ihaleye giren, aracı satın alan ve parasını peşin ödeyen müvekkilinin çok ciddi ve açık bir haksızlıkla karşı karşıya kalmış bulunduğunu; müvekkilinin satın aldığı aracın ruhsatını alamadığından kullanamadığını, hem satış parası nedeni ile hem de aracı kullanamaması nedeni  ile büyük zarara uğradığını;  davalarının, davacı ile davalı Maliye Bakanlığına bağlı Mithatpaşa Vergi Dairesi arasında özel hukuk hükümleri çerçevesinde kurulmuş bir alım satış sözleşmesi hukuksal nedenine dayandığını düşündüklerini; müvekkilinin sözleşme gereği üstlendiği edimi ifa etmesine karşın, davalının devir ve teslim borcunu yerine getirmediğini; davalının satış sırasında, satış şartnamesinde ve satış ilanında belirtmesi gereken ihtiyati tedbir kararını belirtmediğinin  anlaşıldığını;  bunun nedeninin de satış tarihinde Ankara Emniyet Müdürlüğü Trafik Şube Müdürlüğü tarafından, bu durumu sorulmasına karşın, ihaleyi yapan merciye bildirmemesinden kaynaklanmış olduğunu; bu nedenle, davalı Maliye Bakanlığının edimin ifasının imkansızlığı (hukuksal imkansızlık) nedeni ile diğer davalının da kusuru ile verdiği zarar nedeni ile hukuken sorumlu bulunduğunu; edimin ifasının imkansızlığı nedeni ile davalı Maliye Bakanlığının aldığı satış bedelini faizi ile geri ödemesinin, diğer davalı İçişleri Bakanlığının da kusurlu eylemi nedeni ile zarara uğramasına sebebiyet verdiğinden müvekkilinin müspet zararını karşılamasının  gerektiğini ileri sürerek, sonuç itibariyle; Davalı Maliye Bakanlığının akdin ifasının imkansızlığının ortaya çıktığı tarihten itibaren müvekkilince ödenen 8.500,00 YTL alacaklarının yasal faizi ile iadesine/geri ödemesine; satın alınan aracın devrine kusurlu  işlemi ile sebebiyet veren davalı  İçişleri Bakanlığının; ifanın imkansızlığının ortaya çıktığı tarihten itibaren işleyecek yasal faizleri ile birlikte müvekkilinin uğradığı müspet zararına karşılık gelmek üzere,  fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 1.000,00 YTL maddi tazminatın, müvekkiline ödemesine karar verilmesi istemiyle 30.10.2006 tarihli dilekçe ile adli yargı yerinde dava açılmıştır.

Davalılar vekilince, birinci savunma dilekçesinde, görev itirazında bulunulmuştur.

ANKARA 7. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ; 31.1.2007 gün ve E:2006/427 sayı ile, davalının yargı yolu itirazının, istemin haksız fiile dayalı olduğu nazara alınarak, sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre talepte bulunulduğundan reddine karar vermiştir.

Davalı idareler vekilinin, davacının  davasını idarenin hizmet kusuruna dayandırdığını, uyuşmazlığın idari yargı yerinde görülmesi gerektiğini ileri sürerek olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılması yolundaki 5.2.2007 günü kayda alınan dilekçesi üzerine, dilekçe ile eklerinin fotokopisi Danıştay Başsavcılığı’na gönderilmiştir.

DANIŞTAY BAŞSAVCISI ; Anayasanın 125 inci maddesinde, idarenin, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu belirtilmiş, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2 nci maddesinde idari dava türleri sayılmış, bu maddenin (1-b) bendinde de, idari eylem ve işlemlerden dolayı hakları muhtel olanlar tarafından açılacak tam yargı davalarının, görüm ve çözümü idari yargının görev alanına giren idari dava türleri arasında gösterildiği; kamu hizmetini yürütmekle yükümlü kılınan kamu kuruluşunun, kamu hizmetini yürütürken kişilere verdiği zararın tazminine ilişkin davada, kamu hizmetinin, yöntemine ve hukuk kurallarına uygun olarak yürütülüp yürütülmediği, kamu yararına uygun şekilde işletilip işletilmediği, sonuçta, hizmet kusuru ve idarenin sorumluluğunu gerektiren bir husus olup olmadığının tayin ve tespitinin  idari yargı yerlerine ait olduğu; uyuşmazlığın, Mithatpaşa Vergi Dairesince 6183 Sayılı Yasa hükümleri uyarınca satışa çıkartılan hacizli otomobil üzerinde ihtiyati tedbir kararı bulunması nedeniyle devir işlemlerinin yapılmamasında, davalı idarelerin hizmet kusuru olup olmadığı ve davacının tazmine hak kazanıp kazanmadığının saptanmasına ilişkin bulunduğu; bu durumda, Maliye Bakanlığı ile İçişleri Bakanlığına karşı açılan davanın görüm ve çözümü, idari işlem ve eylemlerden dolayı zarara uğrayanlar tarafından açılacak tam yargı davalarına bakmakla görevli olan genel idari yargı yerlerine ait bulunduğundan, Ankara 7. Asliye Hukuk Mahkemesinin, anılan Bakanlıkların görev itirazının reddine ilişkin kararının kaldırılmasının  gerektiği, açıklanan nedenlerle, 2247 sayılı Yasa’nın 10 uncu maddesi uyarınca olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına ve dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderilmesine, karar vermiştir.

Başkanlıkça 2247 sayılı Yasa’nın 13. maddesinin 3. fıkrasına göre Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın da yazılı düşüncesi istenilmiştir.

YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCISI ; Uyuşmazlığın, davalı vergi dairesi tarafından vergi borcu nedeniyle haczedilen dava dışı şahsın aracını ihale yoluyla satın alan davacının, aracın devrinin üzerindeki tedbir nedeniyle yapılamamasından kaynaklanmakta olduğu ve davacının;  davalıların kusuru nedeniyle aracı üzerine alamadığından, aracın bedelinin geri ödenmesi ve menfi zararının giderilmesi isteminde bulunduğu;  Anayasa’nın 125/son madde ve fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü bulunduğunun kurala bağlandığı; 2577 sayılı idari Yargılama Usulü Kanunun 2/1-b maddesi gereğince idari eylem ve işlemlerden dolayı zarara uğrayanlar tarafından açılan tam yargı davalarının, idari dava türleri arasında sayıldığı; ancak, Davalı ile davacı arasındaki ilişki özel hukuk anlamında satış ilişkisi olup, bu ilişkiden doğan zararın giderilmesinin istenmekte olduğu; taraflar arasındaki  ilişkinin kamu otoritesine ve yetkisine dayalı tek yanlı ve resen bir idari iş ve eylem olmadığı; açıklanan nedenlerle, açılan davanın görüm ve çözümünde adli yargı yeri görevli bulunduğu;  bu nedenle, Danıştay Başsavcılığının 2247 sayılı Yasanın 10. maddesi uyarınca yaptığı başvurunun reddi gerektiği yolunda yazılı düşünce vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE: Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Ahmet AKYALÇIN’ın Başkanlığında, Üyeler: Mahmut BİLGEN, Ramazan TUNÇ, Habibe ÜNAL, O.Cem ERBÜK, Serdar AKSOY ve Muhittin KARATOPRAK’ın katılımlarıyla yapılan 03.03.2008 günlü toplantısında;

l-İLK İNCELEME :Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre, davalı idarece anılan Yasa’nın 10. maddesinde öngörülen şekilde görev itirazında bulunulduğu ve 12. maddede öngörülen süre içinde başvurulduğu, bu nedenle Danıştay Başsavcısı tarafından Yasa’da öngörülen yönteme uygun biçimde olumlu görev uyuşmazlığı çıkarıldığı anlaşılmakta olup, uyuşmazlığın esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ : Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ayla SONGÖR’ün davada adli yargının ve Danıştay Savcısı Gülen AYDINOĞLU’nun davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, vergi dairesince 6183 sayılı Yasa hükümleri uyarınca yapılan ihale sonucunda davacının satın aldığı hacizli otomobilin üzerinde ihtiyati tedbir kararı bulunmasından dolayı, devir işlemlerinin gerçekleştirilmemiş olması nedeniyle uğranılan zararların tazmini istemiyle açılmıştır.

6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un, amme alacağının cebren tahsiline ilişkin ikinci kısım, ikinci bölüm altında “Menkul Malların Haczi Ve Satışı”;  77 ila 87. maddeler arasında;  menkul malların haczi,  haciz sırasında bulunacaklar ve haciz zaptı,  üçüncü şahıslardaki menkul malların, alacak ve hakların haczi,  zor kullanma, hacizde değerleme, haczedilen menkul malların korunması, menkul malları koruyacak olanların mecburiyet ve mesuliyetleri, menkul malların satışı, satış şekli, artırma ve ilan, müşterinin malı almaktan vazgeçmesi, satılamayan menkul mallar madde başlıkları altında düzenlenmiş; ancak göreve ilişkin bir düzenleme yapılmamıştır.

Kamu alacağının tahsili için idarece kamu gücüne dayalı, re’sen ve tek yanlı olarak tesis edilen 6183 sayılı Yasa uygulamalarının, idari işlem niteliğini taşıdığında ve Yasa’da başka bir yargı merciinin görevlendirilmediği hallerde, kural olarak, yargısal denetiminin idari yargı yerince yapılacağında kuşkuya yer bulunmamaktadır.

Uyuşmazlık, davacının  6183 Sayılı Yasa hükümleri uyarınca satışa çıkartılan hacizli otomobil üzerinde ihtiyati tedbir kararı bulunması nedeniyle, devir işlemlerinin yapılmamasından dolayı  uğradığını iddia ettiği   zararının oluşumunda, davalı idarelerin hizmet kusurunun olup olmadığı ve davacının tazminata hak kazanıp kazanmadığının saptanmasına ilişkindir.

Anayasa’nın 125. maddesinin son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu kurala bağlanmış; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2/1-b maddesinde, idari eylem ve işlemlerden dolayı hakları ihlal edilenler tarafından açılan tam yargı davaları, idari dava türleri arasında sayılmıştır.

Buna göre, kamu hizmetini yürütmekle yükümlü kılınan davalı idarelerin, kamu hizmetini yürütürken kişilere verdiği zararın tazminine ilişkin davada, kamu hizmetinin yöntemine ve hukuka uygun olarak yürütülüp yürütülmediğinin, hizmet kusuru veya başka nedenle idarenin sorumluluğu bulunup bulunmadığının saptanması gerekmektedir. Bu hususların saptanması ise idare hukuku ilkelerine göre yapılabileceğinden, 2577 sayılı Yasa’nın 2/1-b. maddesi kapsamında bulunan tam yargı davasının görüm ve çözümünde idari yargı yerleri görevlidir.

Açıklanan nedenlerle, Danıştay Başsavcısı’nın başvurusunun kabulü ile Ankara 7. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin davalı idareler vekilinin görev itirazının reddine ilişkin kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

SONUÇ    : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Danıştay Başsavcılığı’nın BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile Ankara 7. Asliye Hukuk  Mahkemesi’nin 31.1.2007 gün ve E:2006/427 sayılı GÖREVLİLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 03.03.2008 gününde Üyeler Mahmut BİLGEN ile Ramazan TUNÇ’un KARŞI OYLARI ve  OYÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.