);

Single Blog Title

This is a single blog caption

ASKER KİŞİNİN ŞARTLA SALIVERİLDİKTEN SONRA DENEME SÜRESİ İÇİNDE YENİDEN SUÇ İŞLEMESİ DENEME SÜRESİ İÇİNDE YENİDEN SUÇ İŞLEYEN ASKER MAHKUM ŞARTLA SALIVERME KARARININ GERİ ALINMASI 765 S. TÜRK CEZA KANUNU (MÜLGA) [ Madde 17 ]

Ceza Bölümü 1998/20 E., 1998/11 K.

 

  • ASKER KİŞİNİN ŞARTLA SALIVERİLDİKTEN SONRA DENEME SÜRESİ İÇİNDE YENİDEN SUÇ İŞLEMESİ
  • DENEME SÜRESİ İÇİNDE YENİDEN SUÇ İŞLEYEN ASKER MAHKUM
  • ŞARTLA SALIVERME KARARININ GERİ ALINMASI
  • 765 S. TÜRK CEZA KANUNU (MÜLGA) [ Madde 17 ]

 

“İçtihat Metni”

Olay : İstanbul 23. P. Tug. 1. Tb. 1. Bl. Komutanlığı emrinde görevli P. Er. D. Ç.’un, 19.11.1995-12.1.1996 tarihleri arasında işlediği firar suçundan dolayı yapılan yargılaması sonucunda İSTANBUL 1. ORDU KOMUTANLIĞI ASKERİ MAHKEMESİ’nce 28.3.1996 gün ve 1996/930-304-107 sayı ile, neticeten 1 yıl 8 ay hapis cezasıyla mahkumiyetine karar verilmiş; 5.4.1996 tarihinde kesinleşen bu hükmün Biga Kapalı Cezaevinde infazı sırasında, anılan Cezaevi Yönetim Kurulunun iyi hal kararı ve Çanakkale Cumhuriyet Başsavcılığının istemi üzerine ÇANAKKALE AĞIR CEZA MAHKEMESİNİN 4.9.1996 günlü, 1996/245 Müt. sayılı kararıyla, 647 sayılı Yasanın 19. ve Ek: 2. maddeleri uyarınca bihakkın tahliye tarihi 8.9.1997 olmak üzere sanık 9.9.1996 tarihinden geçerli olarak meşruten tahliye edilmiştir.

Sanığın, bihakkın tahliye tarihi olan 8.9.1997 tarihinden önce deneme süresi içerisinde yeniden 20.9.1996-11.8.1997 tarihleri arasında mükerrer firar suçunu işlemesi nedeniyle İSTANBUL 1. ORDU KOMUTANLIĞI ASKERİ MAHKEMESİ’nce 4.11.1997 gün ve 1997/1666-766-534 sayı ile, neticeten 1 yıl 8 ay hapis cezasıyla mahkumiyetine karar verilmesi ve bu hükmün de 14.11.1997 tarihinde kesinleşmesi üzerine, İstanbul 1. Ordu Komutanlığı Askeri Savcılığının 6.1.1998 günlü, 1997/387 İlm. sayılı yazısıyla, meşruten tahliye süresi içerisinde kasdi suç işlediğinden, T.C.K.’nun 17/1. maddesi gereğince, sanık hakkındaki 4.9.1996 günlü, 1996/245 Müt. sayılı meşruten tahliye kararının geri alınması Çanakkale Ağır Ceza Mahkemesinden istenilmiştir. ÇANAKKALE AĞIR CEZA MAHKEMESİ; 27.1.1998 gün ve 1998/22 Müt. sayı ile, 825 sayılı Ceza Kanunun Mevkii Mer’iyete Vaz’ına Müteallik Kanunun 5. maddesinde “meşruten tahliyesine karar itası ve icabı halinde bu kararın geri alınması mahkumiyet kararını vermiş olan mahkemenin reisine aittir.” denilmiş olmasına ve Yargıtayın konuya ilişkin kararlarına göre, hükümlü hakkındaki mahkumiyet kararını vermiş bulunan askeri mahkemece şartla tahliye kararının geri alınmasına karar verilmesinin gerekeceği gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş; yasa yoluna başvurulmayan bu karar kesinleşmiştir.

İSTANBUL 1. ORDU KOMUTANLIĞI ASKERİ MAHKEMESİ: 11.3.1998 gün ve 1998/1013-27 sayı ile, Askeri Yargıtay Daireler Kurulunun 1997 yılında verdiği kararlar ile Uyuşmazlık Mahkemesinin 30.6.1986 günlü, 1996/77-81 sayılı kararında da belirtildiği gibi, şartla salıverme kararının geri alınmasına karar verme görevinin şartla salıverme kararını veren mahkemeye ait olduğu; bunun, şartla salıverme müessesesinin özelliklerine uygun bulunduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş; bu karar da, yasa yoluna başvurulmayarak kesinleşmiştir.

Dava dosyası, İstanbul 1. Ordu Komutanlığı Askeri Savcılığının 22.4.1998 günlü 1997/387 İlm. sayılı yazısı ekinde Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığına gönderilmiş olup; böylece, adli ve askeri yargı yerleri arasında 2247 sayılı Yasanın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğmuş bulunmaktadır.

İNCELEME VE GEREKÇE: Uyuşmazlık Mahkemesi Ceza Bölümünün, Mustafa Bumin’in Başkanlığında, Üyeler: Teoman Üneri, Nedim Baran, Seydi Yetkin, Fahrettin Demirağ, Dr. Ferhat Ferhanoğlu ve A. Necmi Özler’in katılımlarıyla yapılan 8.5.1998 günlü toplantısında, Raportör – Hakim İsa Yeğenoğlu’nun davanın çözümünde adli yargı yerinin görevli olduğu yolundaki raporu ve dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Erdoğan Güneş ile Askeri Yargıtay Başsavcı Yardımcısı Ali Fahir Kayacan’ın davanın çözümünün adli yargının görev alanına girdiğine ilişkin yazılı ve sözlü açıklamaları dinlendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:

Uyuşmazlık konusu görev sorununun çözümü için öncelikle “şartla salıverilme (meşruten tahliye)” müessesesinin incelenmesi gereklidir. T.C.K. nun değişik 16. maddesi ile, maddenin birinci fıkrasında belirtilen süreleri iyi halle geçirenlere şartla salıverilme talebinde bulunma hakkı tanınmış; şartla salıverilmiş olan hükümlüler hakkında, şartla salıverme süresinin sonuna kadar, bu Kanunun 28. maddesinin 3. ve 4. fıkraları hükümlerinin uygulanacağı kurala bağlanmıştır. Anılan Yasanın değişik 17. maddesinin 3506 sayılı Yasa ile değişik birinci fıkrasının birinci cümlesinde ise “Şartla salıverilmiş olan hükümlü, geri kalan süre içinde işlediği kasıtlı bir cürümden dolayı şahsi hürriyeti bağlayıcı bir cezaya mahkum olur veya mecbur olduğu şartları yerine getirmez ise, şartla salıverilme kararı geri alınır.” hükmüne yer verilmiştir.

647 sayılı Yasanın 19. maddesinin 1712 sayılı Yasa ile değişik dördüncü fıkrasında, şartla salıverilmeyi gerektiren mahiyette cezaevi idaresi tarafından verilen gerekçeli mütalaanın, hükmü veren mahkemeye, hükümlü başka bir yerde bulunuyorsa hükümlünün bulunduğu yerdeki hükmü veren mahkeme derecesinde bulunan mahkemeye tevdi edileceği; mahkeme bu mütalaayı uygun görürse şartla salıverilme kararının derhal yerine getirileceği hükme bağlanmıştır.

Şartla salıverilme öğretide, mahkum edildiği hürriyeti bağlayıcı cezalardan, yasanın gösterdiği bir kısmını iyi hal ile ve kurallara tam uyarak geçirmiş bulunan mahkumun, konulmuş olan şartlara her bakımdan uymaması durumunda geri alınması koşuluyla mahkumiyet süresini tamamıyla bitirmeden merciince alınacak bir kararla salıverilmesi olarak tanımlanmaktadır. Şu halde, şartla salıverilme; ceza hükmünü ve ilgilinin hükümlü sıfatını ortadan kaldırmayıp, ceza süresinin sonuna kadar şahsi hürriyeti bağlayıcı bir cezaya mahkum olacak şekilde yeniden kasden suç işlememek ve T.C.K.’nun 28. maddesinin 3. ve 4. fıkralarında belirtilen hususlara emniyeti umumiye nezareti altında uymak koşullarıyla tanınan bu haktan yararlanan hükümlü hakkındaki cezanın infaz şekillerinden biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Yukarıda anılan yasal düzenlemeler incelendiğinde; T.C.K. nun 16. maddesine göre şartla salıverilme talebinde bulunma hakkını kazanan hükümlü hakkında, 647 sayılı Yasanın 19. maddesinde işaret edildiği üzere, cezaevi idaresi tarafından verilen gerekçeli mütalaanın, hükmü veren mahkemece veya hükümlü başka bir yerde bulunuyorsa bu yerdeki, hükmü veren mahkeme derecesinde bulunan mahkemece uygun görülmesi halinde şartla salıverilme gerçekleşecektir.

Nitekim olayımızda, firar suçundan dolayı İstanbul 1. Ordu Komutanlığı Askeri Mahkemesinin kararıyla neticeten 1 yıl 8 ay hapis cezasıyla mahkum olan P. Er, cezasının infaz edildiği Kapalı Cezaevinin bulunduğu yer olan Biga İlçesinin bağlısı olduğu ve hükmü veren mahkemenin derecesinde bulunan Çanakkale Ağır Ceza Mahkemesince şartla salıverilmesine karar verilmiş olup, bu noktaya kadar gerçekleşen uygulama bakımından tartışma bulunmamaktadır. Ancak, deneme süresi içerisinde yeniden kasden suç işleyerek şahsi hürriyeti bağlayıcı bir cezaya mahkum olan hükümlü hakkındaki şartla salıverilme kararının geri alınmasında, hangi mahkemenin görevli olacağı sorunu incelenen uyuşmazlığın konusunu oluşturmaktadır.

1.3.1926 tarihinde kabul edilerek 1 Temmuz 1926 tarihinden itibaren yürürlüğe giren 765 sayılı T.C.K.nun hukukumuza getirdiği yeniliklerden biri de şartla salıverilmelidir. Ancak, Yasada şartla salıverilme kararını verecek yargı merciine işaret edilmemiştir.

26.4.1926 tarihinde kabul edilerek, 765 sayılı Yasanın yürürlüğe gireceği 1 Temmuz 1926 tarihinden itibaren yürürlüğe giren 825 sayılı Ceza Kanununun Mevkii Mer-iyete Vazına Müteallik Kanuna ilişkin 31.3.1926 tarihli Adliye Encümeni Mazbatasında işaret edildiği üzere İtalya uygulamasını örnek alan yasakoyucunun; 765 sayılı Yasa ile getirilen yenilikleri açıklamayı, cezaların tatbik ve infaz usulleri bakımından uygulamada birliği sağlamak için usul ve teşkilata ilişkin gerekli düzenlemeleri müstakil bir kanunla yapmayı amaçladığı anlaşılmaktadır.

Nitekim, 825 sayılı Yasanın 5. maddesinde, T.C.K.nun 16. ve 17. maddeleri gereğince hükümlü hakkında şartla salıverilme kararının verilmesi ve gerektiğinde bu kararın geri alınması, mahkumiyet kararını vermiş olan mahkemenin reisine aittir, denilmek suretiyle, ceza hükmünün infazı şekillerinden olan şartla salıverilmeye ilişkin kararın da cezaya hükmeden mahkemece verilmesi esası kabul edilmiştir.

Buna karşılık, 13.7.1965 tarihinde kabul edilen 647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkında Kanunun “Şartla Salıverilme” başlıklı 19. maddesinin karar verecek mahkemeyi düzenleyen 4. fıkrasının ilk şeklinde “….. hükümlünün bulunduğu yerdeki hükmü veren mahkeme derecesinde bulunan mahkeme…” denilmek suretiyle şartla salıverilme kararının infazın gerçekleştiği yer mahkemesince (hükmü veren mahkeme derecesindeki) verilmesi esası getirilmiştir. Hernekadar, 3.5.1973 tarih ve 1712 sayılı Yasa ile anılan fıkrada yapılan değişiklikle söz konusu ibarenin başına “…. hükmü veren mahkeme…” ilave edilmiş ise de, bu değişiklik infazın gerçekleştiği yer mahkemesi esasının terk edildiği anlamını taşımamaktadır. Nitekim, hükümlünün bulunduğu yer mahkumiyet kararını veren mahkemenin yargı çevresinde ise; bu taktirde de, şartla salıverilme kararının hükmü veren mahkemece verilmesi, infazın gerçekleştiği yer mahkemesi esasına aykırı olmayacaktır. Dolayısıyla, sonradan yapılan ilave, uygulamada fazla bir anlam ifade etmemektedir. Şuraya kadar ki, infaz, hükmü veren mahkemenin yargı çevresinde gerçekleşmekle birlikte, bu yargı çevresinde birden fazla aynı derecede mahkeme olması halinde, şartla salıverilme kararının hükmü veren mahkemece verilmesi gereğini işaret ettiği sonucuna ulaşmak olanaklıdır. Bu açıklamalar ışığında, herne kadar ceza kanununun tatbikatına ilişkin bulunan 825 sayılı Yasada, şartla salıverilme kararının hükmü veren mahkemece verilmesi esası kabul edilmiş ise de; bu Yasadan sonraki tarihli ve infaz hukukuna ilişkin özel yasa niteliğini taşıyan 647 sayılı Yasada, bu kararın hükümlünün bulunduğu yerdeki hükmü veren mahkemenin derecesinde bulunan mahkemece verileceğinin öngörülmüş olması karşısında, bu esasa bağlı olarak, şartla salıverilme kararının aynı mahkemece geri alınması, 647 sayılı Yasanın gerekçesinde açıklanan 19. maddenin anılan hükmü ile ilgili olarak “uygulamada, infaz yeri ile hükmü veren mahkeme çoğu defa ayrı yerlerde bulunduğundan, hükümlü hakkında meşruten tahliyesine mütedair kararın zaruri gecikmesini bertaraf etmek…” şeklindeki amaca da uygun düşecektir. Ayrıca, 647 sayılı Yasanın Geçici 4. maddesinde yer alan “Diğer kanunların bu kanuna aykırı hükümleri uygulanmaz.” hükmü gözönüne alındığında, 825 sayılı Yasanın 5. maddesi hükmünün 647 sayılı Yasanın 19. maddesindeki hüküm ile çeliştiğinin kabulü halinde de, uyuşmazlığın çözümünde 647 sayılı Yasa hükmüne itibar edilmesi gerekeceği açıktır.

Belirtilen durum karşısında, hükümlünün şartla salıverilmesine Çanakkale Ağır Ceza Mahkemesince karar verildiğine göre, bu kararın geri alınmasına ilişkin tali ceza davasının da aynı Mahkemenin görev alanına girdiğinin kabulü ve bu nedenle Çanakkale Ağır Ceza Mahkemesince verilen görevsizlik kararının kaldırılması gerekmektedir.

SONUÇ : Anlaşmazlığın niteliğine göre, şartla salıverilme kararının geri alınmasında bu kararı veren adli yargı yerinin görevli olduğuna, bu nedenle Çanakkale Ağır Ceza Mahkemesinin 27.1.1998 gün ve 1998/22 Müt. sayılı görevsizlik kararının kaldırılmasına, 8.5.1998 gününde oybirliğiyle kesin olarak karar verildi.