);

Single Blog Title

This is a single blog caption

Alkol metre cihazı ile yapılan ölçümde, 0,09 promil alkollü olduğunun tespiti üzerine ticari araç şoförü olan Davacıya, 16.06.2007 gün ve 389423 sayılı Trafik İdari Para Cezası Karar Tutanağı ile, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 48/5. maddesi uyarınca 448,00 YTL idari para cezası verilmiştir.

Hukuk Bölümü 2008/254 E., 2009/179 K.

“İçtihat Metni”

Alkol metre cihazı ile yapılan ölçümde, 0,09 promil alkollü olduğunun tespiti üzerine ticari araç şoförü olan Davacıya, 16.06.2007 gün ve 389423 sayılı Trafik İdari Para Cezası Karar Tutanağı ile, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 48/5. maddesi uyarınca 448,00 YTL idari para cezası verilmiştir.

[Aynı olay nedeniyle, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 48/5 ve Trafik Yönetmeliğinin 97. maddesi uyarınca 16.06.2007 gün ve 15996 sayılı Sürücü Belgesi Geri Alma Tutanağı ile davacının sürücü belgesine 6 ay süreyle el konulmuş, bu işlemin iptali istemiyle açılan dava, İstanbul 1.İdare Mahkemesince işin esası yönünden incelenerek, E:2007/1286, K:2008/195 sayılı karar ile sonuçlandırılmıştır. Bu karar temyiz edilmiş ve Danıştay 8.Dairesinin E:2008/8268 sayılı dosyasında incelenmeyi beklemektedir.]

Davacı vekili, 16.06.2007 tarihli 389423 seri no.lu trafik para cezasının kaldırılması istemiyle adli yargı yerinde itirazda bulunmuştur.

KÜÇÜKÇEKMECE 2. SULH CEZA MAHKEMESİ; 25.06.2007 gün ve S:2007/1247 MÜT.sayı ile, itiraz edenin 25.06.2007 günlü dilekçesi ile aracına düzenlenen 16.06.2007 tarihli 389423 seri nolu trafik para cezasına itiraz etmiş olduğu, yapılan değerlendirme sonunda; trafik ceza tutanağı İtiraz edenin yüzüne karşı tutulduğundan, Yargıtay içtihatları doğrultusunda uyuşmazlığın çözümünün idari yargının görevi alanına girdiği gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş; bu karar kesinleşmiştir.

Davacı vekili, bu kez, idari para cezası verilmesine ilişkin 16.06.2007 gün ve 389423 sayılı işlemin iptali istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

İSTANBUL 9. İDARE MAHKEMESİ; 11.02.2008 gün ve E:2007/2144, K: 2008/191 sayı ile, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 14. maddesinin 3. bendinde, dava dilekçelerinin görev ve yetki, idari merci tecavüzü, ehliyet, idari davaya konu olacak kesin ve yürütülmesi gereken bir işlem olup olmadığı, süre asımı, husumet ve 3 ve 5. maddelere uygun olup olmadıkları yönlerinden sırasıyla inceleneceği aynı Yasanın 15. maddesinin 1/a bendinde ise adli yargının görevli olduğu konularda açılan davanın görev yönünden reddine karar verileceğinin belirtildiği; buna göre, idari yargı yerlerinde açılan davalarda öncelikle, açılan davanın idari yargının görev alanına girip girmediğinin tespit edilmesi, şayet dava idari yargının görev alanında ise diğer hususların incelenmesine geçilmesinin gerektiği; 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun 28. maddesinde ilgili yargı mercileri ile bütün makam, kuruluş ve kişilerin mahkeme kararlarına uymak, geciktirmeksizin onları uygulamakla ödevli olduğunun hükme bağlandığı; dava dosyasının incelenmesinden; davacının alkol metre cihazı ile yapılan ölçümde, 0,09 promil alkollü olduğunun tespiti üzerine 2918 sayılı kanunun 48/5. maddesi uyarınca para cezasıyla cezalandırılması üzerine bakılmakta olan davanın açıldığının anlaşıldığı; dava konusu uyuşmazlıkla ilgili olarak, öngörülen trafik para cezasının 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 16. maddesinde belirtilen idari yaptırım türlerinden biri olduğu, 2918 sayılı kanunda da bu para cezasına itiraz konusunda görevli mahkeme gösterilmediğinden, Kabahatler Kanunu’nun 5560 sayılı Kanunla değişik 3. maddesinde belirtildiği üzere idari yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümlerin, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde uygulanacağı nedeniyle, görevli mahkemenin belirlenmesinde 5326 sayılı kanun hükümleri dikkate alınacağından, uyuşmazlığın görüm ve çözümünde anılan kanunun 27/1. bendi uyarınca adli yargı yerinin görevli olduğu sonucuna ulaşılmış olduğu; nitekim, Uyuşmazlık Mahkemesinin 02.04.2007 gün, E:2007/313, K:2007/43 sayılı kararının da bu yönde olduğu, gerekçesiyle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 15/1-a maddesi uyarınca davanın görev yönünden reddine karar vermiş; bu karar kesinleşmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Ahmet AKYALÇIN’ın Başkanlığında, Üyeler: Mustafa KICALIOĞLU, Mahmut BİLGEN, Turan KARAKAYA, Nüket YOKLAMACIOĞLU, Serdar AKSOY ve Coşkun GÜNGÖR’ün katılımlarıyla yapılan 06.07.2009 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME : Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre: Uyuşmazlık Mahkemesi Genel Kurulu’nun 11.7.1988 günlü, E:1988/1, K:1988/1 sayılı İlke Kararında, “2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun bütünüyle incelenip değerlendirilmesinden, bu Kanunun uygulanması yönünden 2 nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan, ‘ceza uyuşmazlıkları’ ibaresinden, savcının ya da şahsi davacının talebi ile başlayan yargılaması sonunda sanığın mahkumiyetine ya da beraatine hükmedilebilecek davalarda, askeri ve adli ceza mahkemeleri arasında çıkan görev ve hüküm uyuşmazlıklarının anlaşılması, bunun dışında kalan tüm görev uyuşmazlıklarının ‘hukuk uyuşmazlığı’ sayılması gerektiği sonucuna varılmaktadır. Uygulanması idari organlara bırakılan cezalar, adli nitelikte olmadığından, bunlar hakkında yapılan itirazlar ya da açılan davalar ‘ceza davası’ olarak nitelendirilemezler. İdari niteliklerinden dolayı bu davalara ilişkin görev ve hüküm uyuşmazlıklarının Uyuşmazlık Mahkemesinin Hukuk Bölümünde incelenip çözümlenmesi gerektiği…” açıkça belirtilmiştir. Bu durum gözetildiğinde, olay bölümünde yazılı başvuru konusu görev uyuşmazlığının Hukuk Bölümünde incelenmesi gerektiği kuşkusuzdur.

Adli ve idari yargı yerleri arasında 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, idari yargı dosyasının 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak davacı vekilinin istemi üzerine son görevsizlik kararını veren mahkemece, adli yargı kararının kesinleşme durumunu gösteren onaylı bir örneğinin Başkanlık yazısı üzerine Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ : Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Dr. İlknur ALTUNTAŞ ile Danıştay Savcısı Gülen AYDINOĞLU’nun davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, 2918 sayılı Yasa’nın 48/5 maddesinin ihlali nedeniyle verilen para cezasının kaldırılması istemiyle açılmıştır.

Uyuşmazlığın çözümü için, aynı maddi olaydan kaynaklanan sürücü belgesinin geri alınması işlemi 2918 ve 5326 sayılı Kanunlar uyarınca incelendiğinde; sürücü belgesinin geçici olarak geri alınmasına ilişkin işlemlerin ayrıntılı idari kurallarla düzenlendiği, 2918 sayılı Kanun’un 112. maddesinde sürücü belgesinin geçici olarak geri alınması hususunun trafik ve sulh ceza mahkemelerinin görevine dahil edilmediği, aynı şekilde 5326 sayılı Kanun’un 19. maddesinde de ehliyetin belirli bir süre için geri alınmasına ilişkin hükümlerin geçici istisnalar içinde sayıldığı hususu da dikkate alındığında; sürücü belgesinin geçici olarak geri alınmasına ilişkin davaya bakma görevi idare mahkemesine ait olmaktadır.

Kaldı ki, dosyanın incelenmesinden, davacı vekilince, sürücü belgesine el konulmasına ilişkin işlemin iptali istemiyle İstanbul 1.İdare Mahkemesinde dava açıldığı ve Mahkemece işin esasının incelenmesi suretiyle davanın sonuçlandırıldığı anlaşılmıştır.

Uyuşmazlığın esasını oluşturan para cezası verilmesi işlemine gelince:

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 48. maddesinin beşinci fıkrasında (Değişik: 8/1/2003 – 4785/3 md), “Yönetmelik ile belirtilen miktarların üzerinde alkollü araç kullandığı tespit edilen sürücülerin, suçun işlendiği tarihten itibaren geriye doğru beş yıl içinde; birinci defasında sürücü belgeleri altı ay süreyle geri alınır ve haklarında 265 300 000 lira para cezası uygulanır. İkinci defasında sürücü belgeleri iki yıl süreyle geri alınır ve haklarında 332 600.000 lira para cezası uygulanır ve bu sürücüler Sağlık Bakanlığınca, esas ve usulleri Sağlık ve İçişleri Bakanlıklarınca çıkarılacak yönetmelikte gösterilen sürücü davranışlarını geliştirme eğitimine tabi tutulurlar, eğitimi başarıyla tamamlayanların belgeleri süresi sonunda iade edilir. Üç veya üçten fazlasında ise, sürücü belgeleri beş yıl süreyle geri alınır ve altı aydan aşağı olmamak üzere hafif hapis cezası ile birlikte 532 600 000 lira hafif para cezası uygulanır. Ayrıca, psiko-teknik değerlendirme ve psikiyatri uzmanı muayenesine tabi tutulurlar. Bu değerlendirme ve muayene sonrasında uygun görülenlere, geri alma süresi sonunda sürücü belgeleri iade edilir. Psiko-teknik değerlendirme ve psikiyatri uzmanı muayenesinin yapılmasına dair esas ve usuller yönetmelikte gösterilir” hükmü yer almıştır.

Uyuşmazlık Mahkemesi, 2918 sayılı Yasa’nın 116. maddesi kapsamında araç tescil plakasına göre düzenlenenler dışında trafik zabıtasınca uygulanan idari para cezalarına karşı açılan davaları; bu uygulamanın idari ceza kapsamında bulunması; Yasada idari cezalarla ilgili davalarda (116. maddedeki itiraz yolu hariç) görevli yargı yerini açıkça belli eden bir hükme yer verilmemesi; bu Yasada gösterilen adli cezalara hükmetmekle görevli mahkemeye işaret eden 112. maddeye de herhangi bir atıfta bulunulmamış olması karşısında ve göreve ilişkin genel ilkelere göre idari yargının görev alanında görmüştür.

Ancak 30.3.2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 3 üncü maddesini değiştiren 6.12.2006 günlü, 5560 sayılı Yasa’nın 31. maddesinde” (1) Bu Kanunun;

a) İdari yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümleri, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde,

b) Diğer genel hükümleri, idari para cezası veya mülkiyetin kamuya geçirilmesi yaptırımını gerektiren bütün fiiller hakkında,

uygulanır” denilmiştir.

Aynı Kanunun 27. maddesine, 5560 sayılı Kanun ile eklenen sekizinci fıkrada ise; idari yaptırım kararının verildiği işlem kapsamında aynı kişi ile ilgili olarak idari yargının görev alanına giren kararların da verilmiş olması halinde; idari yaptırım kararına ilişkin hukuka aykırılık iddialarının, bu işlemin iptali talebiyle birlikte idari yargı merciinde görüleceği kurala bağlanmış, bu maddenin gerekçesinde de bu hükümle, Kabahatler Kanunu’ndaki düzenlemelerin ortaya çıkardığı bağlantı sorununa çözüm getirilmesinin amaçlandığı ifade edilmiştir.

19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren bu düzenlemeye göre, Kabahatler Kanunu’nun; idari yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümlerinin, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde uygulanacağı; diğer kanunlarda görevli mahkemenin gösterilmesi durumunda ise uygulanmayacağı ancak; idari yaptırım kararının verildiği işlem kapsamında aynı kişi ile ilgili olarak idari yargının görev alanına giren kararların da verilmiş olması halinde; idari yaptırım kararına ilişkin hukuka aykırılık iddialarının, bu işlemin iptali talebiyle birlikte idari yargı merciinde görüleceği anlaşılmaktadır.

Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olduğundan, görev konusunda taraflar için bir müktesep hak doğmayacağı; bu nedenle, yeni bir yasayla kabul edilen görev kurallarının, geçmişe de etkili olacağı, bilinen bir genel hukuk ilkesidir.

Davanın açıldığı andaki kurallara göre görevli olan mahkeme, yeni bir yasa ile görevsiz hale gelmiş ise, (davanın açıldığı anda görevli olan ve fakat yeni yasaya göre görevsiz hale gelen) mahkemenin görevsizlik kararı vermesi gerekeceği; ancak, yeni yasadaki görev kuralının, değişikliğin yürürlüğe girmesinden sonra açılacak davalarda uygulanacağına dair intikal hükümlerinin varlığı halinde, mahkemece görevsizlik kararı verilemeyeceği açıktır.

Diğer taraftan, dava görevsiz mahkemede açılmış, bu sırada yapılan bir kanun değişikliği ile görevsiz mahkeme o dava için görevli hale gelmiş ise, mahkeme, artık görevsizlik kararı veremeyip (yeni kanuna göre görevli hale geldiği için) davaya bakmaya devam etmesi gerekir.

İncelenen uyuşmazlıkta, öngörülen trafik para cezasının 5326 sayılı Kanun’un 16. maddesinde belirtilen idari yaptırım türlerinden biri olduğu, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nda da bu para cezasına itiraz konusunda görevli mahkemenin gösterilmediği, ancak; idari para cezasına konu işlem kapsamında aynı kişi ile ilgili olarak idari yargının görev alanına giren kararın(sürücü belgesinin belirli bir süre için geri alınması) da verildiği ve bu kararın idari yargı yerinde dava konusu edildiği anlaşıldığından; idari para cezasına ilişkin kararın hukuka aykırılığı iddiasının da, idari yargı yerinde görüleceği kuşkusuzdur.

Bu durumda, Kabahatler Kanunu’nun 5560 sayılı Kanun’la değişik 3. maddesi ve aynı Kanunun 27. maddesine 5560 sayılı Kanun’la eklenen sekizinci fıkra hükmü bir arada değerlendirildiğinde, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 48. maddesi uyarınca verilen para cezasına karşı açılan davanın çözümünde idari yargı yerinin görevli olduğu sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, İdare Mahkemesince verilen görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

SONUÇ

: Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle İstanbul 9. İdare Mahkemesi’nin 11.02.2008 gün ve E:2007/2144, K:2008/191 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 06.07.2009 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.