);

Single Blog Title

This is a single blog caption

ADLI YARGI YERINDE ALEYHINE AÇILAN TAZMINAT DAVASINI KAYBEDEN TPAO TARAFINDAN, OLAYDA KUSUR VE SORUMLULUĞU BULUNDUĞU ILERI SÜRÜLEREK İÇIŞLERI BAKANLIĞI ALEYHINE AÇILAN RÜCUEN ALACAK DAVASI UYUŞMAZLIK MAHKEMESİNİN KURULUŞ VE İŞLEYİŞİ HAKKINDA KANUN (2247) Madde 19

Hukuk Bölümü         2005/95 E.  ,  2005/121 K.

  • ADLI YARGI YERINDE ALEYHINE AÇILAN TAZMINAT DAVASINI KAYBEDEN TPAO TARAFINDAN, OLAYDA KUSUR VE SORUMLULUĞU BULUNDUĞU ILERI SÜRÜLEREK İÇIŞLERI BAKANLIĞI ALEYHINE AÇILAN RÜCUEN ALACAK DAVASI
  • UYUŞMAZLIK MAHKEMESİNİN KURULUŞ VE İŞLEYİŞİ HAKKINDA KANUN (2247) Madde 19

“İçtihat Metni”Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

Davacı           : T. P. Anonim Ortaklığı Genel Müdürlüğü

Vekilleri         : Av. S. K. S – Av.F.İ. Ö.

Davalı           : İçişleri Bakanlığı

Vekili              : Av. Necran Metin

O L A Y         : T. P. Anonim Ortaklığı Batman Bölgesi Üretim Müdürlüğü personeli olan H. A.’ın, 11.2.1996 günü çalışma bittikten sonra servis aracıyla kampa dönüşü sırasında yola döşenmiş olan mayının patlaması sonucu yaralandığı, araçta bulunanlardan iki kişinin öldüğü, bu olay nedeniyle adı geçen şahıs tarafından T. P. Anonim Ortaklığı Genel Müdürlüğü’ne karşı açılan maddi ve manevi tazminat davasında, ANKARA 5. İŞ MAHKEMESİ; 23.3.1998 gün ve E:1998/10; K:1998/55 sayı ile, aynı olayda yaşamını yitiren Sadık Omurcan’ın yakınları tarafından açılan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin mahkemelerinin E:1996/936 sayılı dosyasının incelenmesinden, bilirkişi raporundaki gibi işverenin %25, teröristlerin %75 oranında kusurlu bulunduğunun kabulü ile hüküm kurulduğu ve bu kararın Yargıtay tarafından onanmak suretiyle kesinleştiği, ihbar olunan İçişleri Bakanlığı’nın itirazları kesinleşen davada karşılanmış olduğundan bu davadaki itirazlarının dinlenmediği, mahkemelerince yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen rapordan söz edilerek, rapordaki hesaplama tarzının mahkemelerince de uygun görüldüğü, bu durumda, davanın kabulü ile, 350.000.000.- lira manevi ve 4.448.502.247.- lira maddi tazminat olmak üzere toplam 4.798.502.247.- liranın olay tarihinden itibaren yürütülecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar vermiş; bu karar, YARGITAY 21. HUKUK DAİRESİ’nin 30.4.1998 gün ve E:1998/3003; K:1998/3097 sayılı kararıyla onanmak suretiyle kesinleşmiştir.

Anılan yargı kararı gereğince H. A.’a 8.606.347.295.- lira ödemede bulunan T. P. Anonim Ortaklığı Genel Müdürlüğü’nün vekili, olaydaki %75 oranındaki sorumluluğun terörist saldırılara karşı önlem almakla görevli İçişleri Bakanlığı’na ait bulunduğunu ileri sürerek, kurumlarınca ödenen miktarın davalı idarenin kusur ve sorumluluğuna tekabül eden 6.454.760.471.- lirasının ödeme tarihinden itibaren ayrı ayrı hesaplanacak yasal faizi ile birlikte davanın ihbar edildiği İçişleri Bakanlığı’ndan rücuen tahsiline hükmedilmesi istemiyle, 16.4.1999 gününde idari yargı yerinde dava açmıştır.

DİYARBAKIR İDARE MAHKEMESİ; 29.11.2000 gün ve E:1999/273; K:2000/1014 sayı ile, tazminat davasının ihbar eden aleyhine sonuçlanması üzerine açılan rücu davasının konusunu oluşturan alacağın, tazminat davasında bilirkişi tarafından saptanan kusur ve sorumluluk oranına göre ihbar edenin hissesinden fazla ödenen miktara ilişkin olduğu, Devlete, il özel idarelerine ve belediyelere ait akitten, haksız fiil ve haksız iktisapdan doğanlar dışındaki alacakların tahsil usulünü düzenleyen 6183 sayılı Yasa kapsamına giren bir kamu alacağı da bulunmadığı, dolayısıyla, tam yargı davası niteliğini taşımayan ve konusu bir kamu alacağı olmayan davanın görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş; bu karar, DANIŞTAY 10. DAİRESİ’nin 16.5.2002 gün ve E:2001/2850; K:2002/1605 sayılı kararıyla onanmak suretiyle kesinleşmiştir.

Davacı vekili, aynı istekle bu kez, 19.12.2002 gününde adli yargı yerinde dava açmıştır.

ANKARA 27. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ; 16.12.2004 gün ve E:2002/1006; K:2004/570 sayı ile, görev itirazında bulunan davalı vekilince dosyaya ibraz edilen Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 22.4.2004 gün ve E:2003/15671; K:2004/5323 sayılı kararından anlaşılacağı üzere, davanın, davacı T. P. Anonim Ortaklığı tarafından davalı İçişleri Bakanlığı aleyhine mayın patlaması sonucu yaralanan kişiye ödenen tazminatın rücuen alınmasına yönelik olduğunun anlaşıldığı, davaya konu yapılan olguların Devletin genel anlamda huzur ve güveni sağlama ödevine ilişkin olduğu, kural olarak Devletin güvenliğe ilişkin ödevinin asli, sürekli ve bölünmez nitelikte olması, bu ödevin gerektiği gibi yerine getirilmediğinin ileri sürülmesinin ise hizmet kusuruna ilişkin olup, hizmet kusuruna dayalı tazminat istemlerinin tam yargı davasına konu oluşturması nedeniyle 2577 sayılı Kanun’un 2. maddesi hükmü gereğince idari yargı yerinde çözüme kavuşturulabileceği gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiştir.

Bu kararın, davacı Ortaklık vekilince temyiz edilmesi üzerine YARGITAY 4. HUKUK DAİRESİ’nin 4.4.2005 gün ve E: 2005/3483; K:2005/3421 sayılı ve “2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun’un ‘Yargı Mercilerinin Uyuşmazlık Mahkemesine Başvurmaları’ başlıklı 19. maddesinde; adli, idari, askeri yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine kendisine gelen bir davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olan bir yargı yerinin davada görevsizlik kararı veren yargı yerinin görevli olduğu kanısına varırsa, gerekçeli bir karar ile görevli yargı yerinin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvuracağı ve elindeki işin incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin erteleyeceği, mahkemenin gerekçeli kararı dava dosyası ile birlikte Uyuşmazlık Mahkemesine göndereceği emredici biçimde açıklanıp yapılacak işlem yönünden yargılamayı yapan hakime takdir hakkı bırakılmamıştır.

Aynı konuda, idare aleyhine idari yargıda açılan davada uyuşmazlığın çözümünde Adli Yargının görevli olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiş olması nedeniyle görev uyuşmazlığının ortaya çıktığını göstermektedir. Yerel mahkemece, açıklanan yönler gözetilerek, görev uyuşmazlığının çözümü için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesi için gereken prosedürün izlenmesi gerekirken yazılı biçimde hüküm kurulmuş olmasının usul ve yasaya uygun düşmediği “ yolundaki kararıyla bozulmuştur.

ANKARA 27. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ; 15.9.2005 günlü celsesinde E:2005/230 sayı ile, usul ve yasaya uygun görülen bozma ilamına uyulmasına ve dosyanın çıkan olumsuz görev uyuşmazlığı üzerine yargı yeri belirlenmesi bakımından Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun’un 19. maddesi gereğince yüksek Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine, bu sebeple duruşmanın 16.11.2005 günü saat… bırakılmasına karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE : Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Ahmet AKYALÇIN’ın Başkanlığında,  Üyeler:  M. Lütfü ÜÇKARDEŞLER, Coşkun ÖZTÜRK, Esen EROL, H. Ayfer ÖZDEMİR, Abdullah ARSLAN ve Levent ÖZÇELİK’in katılımlarıyla yapılan 26.12.2005 günlü toplantısında;

l- İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre, olay kısmında belirtildiği üzere, tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada; idari yargı yerince adli  yargı yerinin görevli olduğu gerekçesiyle verilmiş ve kesinleşmiş bir görevsizlik kararı bulunmakta olup, bunun üzerine kendine gelen davayı inceleyen adli yargı yerinin sahip olduğu seçenekler ile verdiği karar bakımından bir değerlendirme yapılması gerekmektedir.

1- 2247 sayılı Yasanın 14. maddesinde yer alan, “Olumsuz görev uyuşmazlığının bulunduğunun ileri sürülebilmesi için adli, idari veya askeri yargı mercilerinden en az ikisinin tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada kendilerini görevsiz görmeleri ve bu yolda verdikleri kararların kesin veya kesinleşmiş olması gerekir.

Bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi, ancak davanın taraflarınca ve ceza davalarında ise ayrıca ilgili makamlarca ileri sürülebilir.” hükmüne göre, idare mahkemesinin kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine adli  yargı yerince de görevsizlik kararı verilmesi ve bu kararın kesinleşmesi halinde, bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi ancak, davanın taraflarınca ileri sürülebilecektir.

2- 2247 sayılı Yasanın 19. maddesindeki “Adli, idari, askeri yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine kendine gelen bir davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olan bir yargı mercii davada görevsizlik kararı veren merciin görevli olduğu kanısına varırsa, gerekçeli bir karar ile görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurur ve elindeki işin incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin erteler.” hükmüne göre ise, yargı yeri, davaya bakma görevinin daha önce görevsizlik kararı veren yargı yerine ait olduğunu belirten gerekçeli bir karar ile doğrudan Uyuşmazlık Mahkemesine başvurma olanağına sahiptir. Şu kadar ki, başvuru kararının, görev konusunda Uyuşmazlık Mahkemesince karar verilmesine değin işin incelenmesinin ertelenmesi hususunu da ihtiva etmesi gerekir.

Yasa koyucu, 14. maddeye göre olumsuz görev uyuşmazlığı doğması halinde her iki yargı merciince işten el çekilmiş olduğundan başvurma iradesini davanın taraflarına bırakmış iken, bu yönteme nazaran daha kısa zamanda çözüme ulaşılmasını amaçladığı 19. madde ile, daha önce görevsizlik kararı veren yargı merciinden sonra davayı inceleyen yargı merciine, işten el çekmeden doğrudan Uyuşmazlık Mahkemesine başvurma olanağını tanımıştır.

Olayda, idari yargı yerinin kesinleşen görevsizlik kararı üzerine adli yargı yerince de görevsizlik kararı verilmesi nedeniyle olumsuz görev uyuşmazlığı doğabilecekken, Yargıtay’ca 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine işaret edilerek verilen bozma kararına uyan Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından Uyuşmazlık Mahkemesi’ne yapılan başvuruda celse tutanağı ile yetinilmiş ve incelemenin  ertelenmesi yolunda bir karar alınmamış ise de, dava dosyasının gönderildiği ve Uyuşmazlık Mahkemesinin kuruluş amacı ile dava ekonomisinin gereği dikkate alınarak, başvurunun 19. maddeye uygunluğunun kabulü ile usule ilişkin başkaca bir noksanlık görülmediğinden, görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

ll- ESASIN İNCELENMESİ : Raportör- Hakim Nurdane TOPUZ’un davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan;

-İlgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ahmet BEŞİNCİ ile Danıştay Savcısı Ahmet Yahya ÖZDEMİR’in davada adli yargının görevli olduğu yolundaki yazılı ve sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, yargı kararı ile tazminle yükümlü tutulan TPAO tarafından, kurumlarınca tazminat ve yargılama giderleri olarak ödenen tutarın, olayda güvenliği sağlama ödevi nedeniyle sorumlu olduğu ileri sürülen İçişleri Bakanlığı’ndan rücuen tahsili isteminden ibarettir.

Olayda, görevinden dönüşü esnasında teröristlerce yola döşenmiş olan mayının patlaması sonucu yaralanan kurum işçisi tarafından, TPAO aleyhine tazminat davası açıldığı, mahkemece hükmolunan tazminatın davalı Ortaklığa yüklendiği ve bu yoldaki kararın kesinleştiği anlaşılmaktadır.

Tazminat davasına bakan mahkemece, bilirkişi raporu ile saptanan kusur ve sorumluluk oranları esas alınarak davanın konusu bakımından ayrım yapılıp zararın idare hukuku ilkelerine göre idari yargı yerinde saptanmasının gerekeceği yolunda bir görevsizlik kararı verilmediğine ve hükmolunan tazminat da tamamen ödenmiş olduğuna göre, olayda 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2/1-b. maddesinde belirtilen “İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları” kapsamında, zarar gören tarafından açılmış bir dava yoktur.

Öte yandan, ortada, Devlete, il özel idarelerine ve belediyelere ait akitten, haksız fiil ve haksız iktisaptan doğanlar dışındaki alacakların tahsil usulünü düzenleyen 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun kapsamına giren bir kamu alacağı da bulunmamaktadır.

Belirtilen tüm bu hususlara göre, tam yargı davası niteliği taşımayan ve konusu bir kamu alacağı olmayan rücu davasının, Borçlar Kanunu hükümlerine göre adli yargı yerince çözümlenmesi; bu nedenle, Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2247 sayılı Yasa’nın 19. madde kapsamında görülen başvurusunun reddi gerekmiştir.

SONUÇ : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Ankara 27. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce yapılan BAŞVURUNUN REDDİNE, 26.12.2005 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.