);

Single Blog Title

This is a single blog caption

2247 SAYILI YASA’NIN 14. MADDESINDE ÖNGÖRÜLEN KOŞULLARI TAŞIMAYAN BAŞVURUNUN, AYNI YASANIN 27. MADDESI UYARINCA REDDİ GEREKTIĞI ASKERİ YÜKSEK İDARE MAHKEMESİ KANUNU (1602) Madde 20

Hukuk Bölümü         2009/145 E.  ,  2009/222 K.

  • 2247 SAYILI YASA’NIN 14. MADDESINDE ÖNGÖRÜLEN KOŞULLARI TAŞIMAYAN BAŞVURUNUN, AYNI YASANIN 27. MADDESI UYARINCA REDDİ GEREKTIĞI
  • ASKERİ YÜKSEK İDARE MAHKEMESİ KANUNU (1602) Madde 20

“İçtihat Metni”Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

Davacı           : M.A.B.

Vekili              : Av. N.Ö.

Davalı             : Milli Savunma Bakanlığı

O L A Y : Davacı vekili, dava dilekçesinde, davacının Kara Harp Okulu’ndan ayrıldığını, öğrencinin okula girişinde Salihli 5. Noterliği’nce 20.9.2004 tarih ve 5259 yevmiye numaralı yüklenme senedi düzenlendiğini belirterek bu yüklenme senedinin iptali istemiyle genel idari yargı yerinde dava açmıştır.

            ANKARA 6. İDARE MAHKEMESİ; 31.10.2008 gün ve E:2008/1461, K:2008/1484 sayı ile, Kara Harp Okulundan ayrılan davacının okula girişinde düzenlenen 20.9.2004 tarihli ve 5259 yevmiye numaralı yüklenme senedinin iptalinin istenildiği, 1602 sayılı Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanunu’nun 20. maddesinin 1. fıkrasında, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin Türk Milleti adına askeri olmayan makamlarca tesis edilmiş olsa bile, asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların ilk ve son derece mahkemesi olarak yargı denetimini ve diğer kanunlarda gösterilen görevleri yapacağının, askerlik yükümlülüğünden doğan uyuşmazlıklarda ilgilinin asker kişi olması şartının aranmayacağının belirtildiği, 2. fıkrasında ise, söz konusu Kanunun uygulanmasında asker kişiden maksadın, Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli bulunan veya hizmetten ayrılmış olan subay, askeri memur, astsubay, askeri öğrenci, uzman çavuş, uzman jandarma çavuş, erbaş ve erler ile sivil memurlar olduğu hükmüne yer verildiği, uyuşmazlık konusu olayda, Kara Harp Okulu’ndan ayrılan davacının okula girişinde düzenlenen 20.9.2004 tarihli ve 5259 yevmiye numaralı yüklenme senedinin iptali istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmakta ise de; yukarıda yer verilen 1602 sayılı Yasa ile hizmetten ayrılan askeri öğrencilerin de asker kişi sayılacağı ve asker kişileri ilgilendiren davaların Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nde görüleceği hükme bağlandığından, uyuşmazlığın Askeri Yüksek İdare Mahkemesi tarafından çözümlenmesi gerektiği sonucuna varıldığı gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş; bu karar, temyiz edilmeyerek kesinleşmiştir.

Davacı vekili, bu kez, aynı istemle askeri idari yargı yerinde dava açmıştır.

            ASKERİ YÜKSEK İDARE MAHKEMESİ İKİNCİ DAİRESİ; 28.1.2009 gün ve E:2009/90, K:2009/118 sayı ile, davacı vekili, 16.1.2009 tarihinde AYİM’de kayda geçen dava dilekçesinde özetle; davacının Kara Harp Okulundan ayrıldığını, davacının okula girişinde Salihli 5. Noterliği’nce 20.9.2004 tarih ve 5259 yevmiye numaralı yüklenme senedi düzenlendiğini, hazırlanan yüklenme senedine diğer masrafların yanında yürürlükte bulunan mevzuata aykırı olarak okul döneminde öğrenciye yapılan “personel, amortisman ve atış” giderlerinin de ilave edildiğini, davacının Kara Harp Okuluna girdiği tarih olan 20.9.2004 tarihinde yürürlükte olan ilgili yönetmeliğin ekinde bulunan “Örnek 1 Yüklenme Senedi Örneğinde” atış, personel ve amortisman giderlerinin bulunmadığını, bu giderlerin 14.2.2006 tarihinde yapılan yönetmelik değişikliği ile yönetmeliğin ekinde bulunan “Örnek 1 Yüklenme Senedi Örneğine” eklendiğini, yönetmelik değişikliğinden önce düzenlenen yüklenme senetlerine eklenmemesi gerektiğini, bu nedenle, davacının Kara Harp Okuluna girişinde yürürlükteki yasa ve yönetmeliğe aykırı olarak Salihli 5 nci Noterliği’nce düzenlenmiş olan 20 Eylül 2004 tarih ve 5259 yevmiye numaralı yüklenme senedinin iptaline karar verilmesini talep ve dava ettiği, dava dosyasının AYİM Genel Sekreterliği’nin 21 Ocak 2009 gün ve Gensek No:2009/175/İd.Ks. sayılı yazısı ile, dava konusunun AYİM’in görevine girmediğinden bahisle, bu hususta bir karar verilmek üzere AYİM 2 nci Dairesine gönderildiğini, 1602 sayılı Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanunu’na göre, davanın görevli yargı yerinde açılıp açılmadığının ilk inceleme sırasında davanın esasına girilmeden incelenecek hususlar arasında sayıldığı, zira; görevin kamu düzeni ile ilgili olup, davanın her safhasında dikkate alınmasının hukuk alanında ihtilafsız kabul edilen bir keyfiyet olduğu, bu nedenle, işin esasına girilmeden davanın görevli yargı yerinde açılıp açılmadığı hususunun incelendiği, Anayasa’nın, Askeri Yüksek idare Mahkemesi’nin görevleri, üyelerinin seçimi ve özlük hakları, kuruluşu, işleyişi ile yargılama usullerine ilişkin 157 nci maddesinde, “Askeri Yüksek İdare Mahkemesi, askeri olmayan makamlarca tesis edilmiş olsa bile, asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların yargı denetimini yapan ilk ve son derece mahkemesidir. Ancak askerlik yükümlülüğünden doğan uyuşmazlıklarda ilgilinin asker kişi olması şartı aranmaz” hükmünün bulunduğu, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin görevlerini belirleyen 1602 sayılı Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanunu’nun 2508 sayılı Kanun’la değişik 20 nci maddesinde, “Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Türk Milleti adına askeri olmayan makamlarca tesis edilmiş olsa bile, asker kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin idari işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıkların ilk ve son derece mahkemesi olarak yargı denetimini ve diğer kanunlarda gösterilen görevleri yapar. Ancak, askerlik yükümlülüğünden doğan uyuşmazlıklarda, ilgilinin asker kişi olması şartı aranmaz. Bu kanunun uygulanmasında asker kişiden maksat, Türk Silahlı Kuvvetlerinde görevli bulunan veya hizmetten ayrılmış olan subay, askeri memur, astsubay, askeri öğrenci, uzman çavuş, uzman jandarma çavuş, erbaş ve erler ile sivil memurlardır” hükmünün yer aldığı, aynı Kanunun idari davalar ve yargı yetkisinin sınırı başlığını taşıyan 21 nci maddesinde de, AYİM Kanunu’nun 20 nci maddesinde belirtilen kişileri ilgilendiren ve askeri hizmete ilişkin idari işlem ve eylemden dolayı açılacak iptal ve tam yargı davalarının doğrudan doğruya ve kesin olarak Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nde çözümlenip karara bağlanacağı hükmünün yer aldığı, Anayasa’nın ve 1602 sayılı Kanun’un bu hükümleri karşısında bir davaya Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nde bakılabilmesi için; idari işlemin bir asker kişi göz önünde tutularak tesis edilmesi veya idari eylemin bir asker kişiye yönelmiş olması, yahut uyuşmazlığın askerlik yükümlülüğünden doğmuş olması ve dava konusu idari işlem ve eylemin askeri hizmete ilişkin bulunması şartlarının birlikte gerçekleşmiş olması gerektiği, açıklanan mevzuat çerçevesinde davacının durumu incelendiğinde, uyuşmazlığın davacının askeri öğrencilik dönemine ait öğrenim giderleriyle ilgili olup, bu bakımdan davacının asker kişi sıfatının bulunduğu kabul edilse bile (AYİM 2.D. 03.12.2003 tarihli ve 2003/988 Esas, 2003/855 Karar), iptali istenen işlemin askeri hizmete ilişkin olmadığı, Borçlar Kanunu hükümlerine göre düzenlenen sözleşmeden (yüklenme senedi) kaynaklanan özel hukuka tabi bir borç-alacak ilişkisi kapsamında tazminatın hesaplanması yöntemiyle ilgili bulunması nedeniyle iş bu davanın çözümünün Mahkemelerinin görevi dışında kaldığı, Uyuşmazlık Mahkemesi’nin 12.11.2001 tarihli ve 2001/63 Esas, 2001/74 Karar sayılı kararında da belirtildiği şekilde davanın görüm ve çözüm yerinin adli yargı olduğu sonucuna varıldığı, diğer taraftan davacı vekili, yüklenme senedinin imzalanmasının mevzuat uyarınca zorunlu şart olarak öngörüldüğü göz önüne alındığında, davacı tarafından idare ile eşit düzeyde, kendi isteği ve iradesiyle imzalandığının kabulüne olanak bulunmadığını, yüklenme senedinin tarafların karşılıklı iradelerini içeren bir sözleşme olmadığını, davalı idarece kamu gücüne dayanılarak tek taraflı irade ile tesis edildiğinin kabulünün zorunlu olduğunu, yüklenme senedinin bu etkisi göz önüne alındığında davacının bu taahhütname ve kefalet senedini idare ile eşit düzeyde olarak, isteği ve özgür iradesi ile imzaladığının kabulü mümkün olmadığından ortada idare hukukunu ilgilendiren bir işlem bulunduğunu iddia etmiş ise de; davacı ve müteselsil kefilleri tarafından imzalanan yüklenme senedi ve kefalet senedi ile Askeri Okullara girme hakkını elde eden öğrencilerin uyması gereken koşulların ve bu koşullara uyulmaması halinde uygulanacak yaptırımların öngörüldüğü, her ne kadar yüklenme senedi ve kefalet senedi hükümleri 5401 sayılı Yasa ve bu yasa uyarınca çıkarılan Askeri Okullara Alınan Öğrenciler ile Silahlı Kuvvetler Hesabına Fakülte ve Yüksek Okullarda Okuyan Öğrenciler İçin Yüklenme Senedi Düzenlenmesine ve Bu Okullardaki Çeşitli Sebeplerle Ayrılacak Öğrencilere veya Kefillerine Ödettirilecek Tazminata Dair Yönetmelik” dayanmakta ise de, iltihaki bir sözleşme olan yüklenme ve kefalet senedinin uygulanmasından kaynaklanan uyuşmazlığın adli yargıda açılacak alacak davası yoluyla çözümlenmesi gereken tamamı özel hukuk alanında sonuç doğuran bir ilişki olduğu sonuç ve kanaatine varıldığı gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiştir.

            Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nce, davacı vekilinin olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesi için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderilmesi istemli dilekçesi üzerine ilgili Mahkemesinden genel idari yargı dosyası getirtilmek suretiyle her iki yargı yerine ait dava dosyaları Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderilmiştir.

            İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Ahmet AKYALÇIN’ın Başkanlığında, Üyeler: Mustafa KICALIOĞLU, Mahmut BİLGEN, Turan KARAKAYA, Ayper GÖKTUNA, Serdar AKSOY ve Muhittin KARATOPRAK’ın katılımlarıyla yapılan 5.10.2009 günlü toplantısında; Raportör-Hakim Nurdane TOPUZ’un 2247 sayılı Yasa’da öngörülen koşulları taşımayan başvurunun reddi gerektiği yolundaki raporu ve dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Danıştay Savcısı Gülen AYDINOĞLU ile AYİM Savcısı Murat GÜNDOĞAN’ın başvurunun reddi gerektiği yolundaki yazılı ve sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ :

2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun’un 14. maddesinde, “Olumsuz görev uyuşmazlığının bulunduğunun ileri sürülebilmesi için adli, idari veya askeri yargı mercilerinden en az ikisinin tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada kendilerini görevsiz görmeleri ve bu yolda verdikleri kararların kesin veya kesinleşmiş olması gerekir.

            Bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi, ancak davanın taraflarınca ve ceza davalarında ise ayrıca ilgili makamlarca ileri sürülebilir” hükmüne yer verilmiştir.

Açılan bir davada bir yargı merciinin görevsizlik kararı vermesinden sonra görevli olduğu işaret edilen yargı merciine bu davanın intikali üzerine, bu yargı merciince de görevsizlik kararı verilerek daha önce görevsizlik kararı veren yargı merciinin görevli olduğuna işaret edilmesi halinde doğan olumsuz görev uyuşmazlığı nedeniyle tarafları, sebebi ve konusu aynı olan bir davaya bakacak mahkeme bulunmadığından, anılan Yasanın 14. maddesine göre yapılacak başvuru üzerine Uyuşmazlık Mahkemesi’nce görevli yargı merci belirtilmek suretiyle davanın esasının incelenebilmesi olanaklı hale gelecektir.

            Olayda, Ankara 6. İdare Mahkemesi’nce verilen görevsizlik kararında Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin görevli olduğuna işaret edilmesi üzerine kendine intikal eden davada AYİM İkinci Dairesi, iltihaki bir sözleşme olan yüklenme ve kefalet senedinin uygulanmasından kaynaklanan uyuşmazlığın adli yargıda açılacak alacak davası yoluyla çözümlenmesi gereken tamamı özel hukuk alanında sonuç doğuran bir ilişki olduğu sonuç ve kanaatine varıldığı gerekçesiyle verdiği görevsizlik kararında üçüncü bir yargı merciine işaret etmiş olup; davacı vekili tarafından, söz konusu kararlar nedeniyle doğduğu ileri sürülen görev uyuşmazlığının giderilmesi istenilmiştir.

            Oysa, AYİM İkinci Dairesi’nin görevli olduğuna işaret ettiği adli yargı yerine açılmış bir dava ve bu dava sonucunda daha önce görevsizlik kararları veren yargı mercilerinin görevli olduğu yolunda verilmiş bir görevsizlik kararı olmadığına göre, olayda davaya bakacak bir mahkeme kalmadığından söz edilemez. Başka bir ifadeyle, davacının, AYİM İkinci Dairesi’nce verilen görevsizlik kararı üzerine adli yargı yerinde dava açması gerekmektedir.

Bu durumda, genel idari yargı yerince işaret edilen askeri idari yargı yeri tarafından, davada üçüncü bir yargı mercii olan adli yargı yerinin görevli olduğuna işaret edilerek görevsizlik kararı verilmiş olması karşısında, olayda 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen yönteme uygun olarak olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğundan söz etmek olanaksızdır.

2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi, “Uyuşmazlık Mahkemesi, uyuşmazlık çıkarmaya veya görev uyuşmazlıklarına ilişkin istemleri önce şekil ve süre açısından inceler; yöntemine uymayan veya süresi içinde ileri sürülmemiş istemleri reddeder” hükmünü taşımakta olup, yukarıda açıklanan nedenlerle, yöntemine uymayan başvurunun anılan 27. madde uyarınca reddi gerekmiştir.

SONUÇ : 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen koşulları taşımayan BAŞVURUNUN, aynı Yasanın 27. maddesi uyarınca REDDİNE, 5.10.2009 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi