2247 SAYILI YASA’NIN 14. MADDESI HK SOSYAL SİGORTALAR KANUNU(MÜLGA) (506) Madde 140
Hukuk Bölümü 2007/312 E. , 2007/391 K.
- 2247 SAYILI YASA’NIN 14. MADDESI HK
- SOSYAL SİGORTALAR KANUNU(MÜLGA) (506) Madde 140
“İçtihat Metni”Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.
Davacı : M. Apartman Yöneticiliği
Vekili : Av. A.T.Ü
Davalı : Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığı (Ankara Sigorta İl Müdürlüğü)
O L A Y : İşyerine ait defter ve belgelerin yasal süre içinde gösterilmemesi nedeniyle 7.12.2006 tarih 137923 sayılı işlemle, işyeri bildirgesinin, sigortalı işe giriş bildirgesinin ve aylık bildirgelerin Kuruma verilmemesi nedeniyle 7.12.2006 tarih 137924 sayılı işlemle davacı adına 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 140. maddesine göre idari para cezası verilmiş, yapılan itiraz komisyon kararı ile reddedilmiştir.
Davacı vekili, söz konusu para cezalarına karşı (her iki işlem hakkında) 6.2.2007 tarihinde adli yargı yerinde itirazda bulunmuştur.
ANKARA 11. SULH CEZA MAHKEMESİ; 27.3.2007 gün ve E:2007/167 Müt. sayı ile, 7.12.2006 tarih ve 137923 sayılı işlemle tahakkuk ettirilen para cezasının kaldırılması için açılan davada, 506 sayılı Kanun’un 3910 sayılı kanun ile değişik 140. maddesinde para cezalarına itirazın Sulh ceza mahkemesine yapılacağı düzenlenmiş iken, bu kuralın Anayasa Mahkemesinin 08.10.2002 tarih ve 2001/225 esas ve 2992/88 sayılı kararı ile iptal edildiği ve 06.08.2003 tarihinde 4958 sayılı yasa ile değişik 506 sayılı kanunun 140. maddesi değiştirilerek, idari para cezalarına karşı 15 gün içinde kurumun ilgili ünitesine itiraz edileceği ve itirazı red edilenlerin “İdare Mahkemesine” başvurabilecekleri kuralının getirildiği; ancak itirazın idare mahkemesine yapılacağı kuralını kapsayan 140. madde 15.02.206 tarih 5454 sayılı kanun ile yeniden değiştirildiği, görevli mahkemenin ” Sulh Ceza Mahkemesi ” olduğunun belirtildiği; 506 sayılı kanunun 140. maddesinin yeniden Anayasa Mahkemesine götürülmesi üzerine Anayasa Mahkemesinin 04.10.2006 tarih ve 2006/75-99 sayılı kararı ile anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle iptal edildiği, Danıştay 10.Dairesi’nce “506 sayılı kanunun 140.maddesinde yapılan değişikliğin anayasa mahkemesince iptal edilmiş olması, 506 sayılı kanunun 140.maddesine dayanılarak verilen para cezalarının iptaline ilişkin uyuşmazlıkların görüm ve çözüm görevinin idare mahkemesine ait olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş, verilen karar kesinleşmiştir.
Davacı vekili bu kez, aynı istemle 11.4.2007 tarihinde idari yargı yerinde dava açmıştır.
ANKARA 2. İDARE MAHKEMESİ ; 26.4.2007 gün ve E: 2007/249 sayı ile, 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 140. maddesinin, 15.2.2006 günlü ve 26081 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 8.2.2006 günlü 5454 sayılı Kanunun 5. maddesi ile değişik dördüncü fıkrasında, “İdari para cezaları ilgiliye tebliğ edilmekle tahakkuk eder ve tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde Kuruma ödenir veya aynı süre içinde Kurumun ilgili ünitesine itiraz edilebilir. İtiraz takibi durdurur. Kurumca itirazı reddedilenler, kararın kendilerine tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde yetkili sulh ceza mahkemesine başvurabilirler. Bu süre içinde başvurunun yapılmamış olması halinde idari para cezası kararı kesinleşir. Sulh ceza mahkemesinin verdiği son karara karşı, yargı çevresinde yer alan ağır ceza mahkemesine itiraz edilebilir. Bu itiraz, kararın tebliğ tarihlinden itibaren en geç yedi gün içinde yapılır. 2.000 Yeni Türk Lirası dahil idari para cezalarına karşı sulh ceza mahkemesine başvuru üzerine verilen kararlar kesindir. Mahkemeye başvurulması cezanın takip ve tahsilini durdurmaz. Tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde Kuruma ödenmeyen idari para cezaları, bu Kanunun 80 inci maddesi hükmüne göre tahsil edilir İdari para cezalarının, Kuruma itiraz ve yargı yoluna başvurulmaksızın tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde peşin ödenmesi halinde, bunun dörtte üçü tahsil edilir. Peşin ödeme, idari para cezasına karşı kanun yoluna başvurma hakkını etkilemez.”hükmüne yer verildiği, Anayasa Mahkemesi’nin 4.10.2006 tarih ve E.2006/75, K.2006/99 sayılı kararıyla 506 sayılı Kanun’un 140. maddesinin, 5454 sayılı Kanun’un 5. maddesiyle değiştirilen dördüncü fıkrasının “Kurumca itirazı reddedilenler, kararın kendilerine tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde yetkili sulh ceza mahkemesine başvurabilirler.” biçimindeki üçüncü tümcesinin Anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar verildiği, 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 5560 sayılı Kanun ile değişik 3. maddesinde “ Bu Kanunun; a) İdarî yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümleri, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde,
b) Diğer genel hükümleri, idarî para cezası veya mülkiyetin kamuya geçirilmesi yaptırımını gerektiren bütün fiiller hakkında, uygulanır.” Hükmü ile de para cezasının dayanağı olan Kanunda para cezasına itiraz edilecek yargı yolunun gösterilmemesi halinde anılan Kanunun kanun yollarına ilişkin hükümlerinin uygulanacağı belirtilmekle; 506 sayılı Kanun uyarınca verilen para cezalarında görevli yargı yerini Sulh Ceza Mahkemesi olarak belirleyen hükmü iptal eden Anayasa Mahkemesi kararı üzerine,506 sayılı Kanunda para cezasına itiraz edilecek yargı yolu gösterilmemiş olacağından, bu durumda, işyeri bildirgesinin verilmemesi, işe giriş bildirgesinin verilmemesi ve aylık bildirgelerin verilmemesi nedeniyle tahakkuk ettirilen para cezasına ilişkin uyuşmazlığın görüm ve çözümünde, adli yargı yerinin görevli olduğu gerekçesiyle 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun 19. maddesi uyarınca görevli yargı yerinin belirlenmesi için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine ve dosya incelemesinin bu konuda Uyuşmazlık Mahkemesince karar verilinceye kadar ertelenmesine karar vermiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE:
Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Ahmet AKYALÇIN’ın Başkanlığında, Üyeler: Mahmut BİLGEN, Ramazan TUNÇ, O.Cem ERBÜK, Ayper GÖKTUNA, Serdar AKSOY ve Muhittin KARATOPRAK’ın katılımlarıyla yapılan 26.12.2007 günlü toplantısında; Hakim-Raportör G.Fatma BÜYÜKEREN’in 2247 sayılı Yasa’da öngörülen koşulları taşımayan başvurunun reddi gerektiği yolundaki raporu ve dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ayla SONGÖR ile Danıştay Savcısı Gülen AYDINOĞLU’nun, başvurunun reddi gerektiğine ilişkin sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; Uyuşmazlık Mahkemesi Genel Kurulu’nun 11.7.1988 günlü, E:1988/1, K:1988/1 sayılı İlke Kararında, “2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun bütünüyle incelenip değerlendirilmesinden, bu Kanunun uygulanması yönünden 2 nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan, ‘ceza uyuşmazlıkları’ ibaresinden, savcının ya da şahsi davacının talebi ile başlayan yargılaması sonunda sanığın mahkûmiyetine ya da beraatine hükmedilebilecek davalarda, askeri ve adli ceza mahkemeleri arasında çıkan görev ve hüküm uyuşmazlıklarının anlaşılması, bunun dışında kalan tüm görev uyuşmazlıklarının ‘hukuk uyuşmazlığı’ sayılması gerektiği sonucuna varılmaktadır. Uygulanması idari organlara bırakılan cezalar, adli nitelikte olmadığından, bunlar hakkında yapılan itirazlar ya da açılan davalar ‘ceza davası’ olarak nitelendirilemezler. İdari niteliklerinden dolayı bu davalara ilişkin görev ve hüküm uyuşmazlıklarının Uyuşmazlık Mahkemesinin Hukuk Bölümünde incelenip çözümlenmesi gerektiği…”açıkça belirtilmiştir. Bu durum göz önüne alındığında, olay bölümünde yazılı başvuru konusu görev uyuşmazlığının Hukuk Bölümünde incelenmesi gerektiği kuşkusuzdur.
İdari yargı yerince, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesi uyarınca yapılan başvuruda, dosyanın incelenmesinden, davacı vekili tarafından, verilen idari para cezalarına karşı (her iki işleme karşı ) her iki yargı merciinde de dava açıldığı halde, adli yargı yerince 7.12.2006 tarih 137923 sayılı yazı ile tahakkuk edilen idari para cezası hakkında, idari yargı yerince de 7.12.2006 tarihli 137924 sayılı yazı ile tahakkuk edilen idari para cezası hakkında karar verildiği anlaşılmıştır.
2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde, “Olumsuz görev uyuşmazlığının bulunduğunun ileri sürülebilmesi için adli, idari veya askeri yargı mercilerinden en az ikisinin tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada kendilerini görevsiz görmeleri ve bu yolda verdikleri kararların kesin veya kesinleşmiş olması gerekir.”, 19. maddesinde, “ Adli, idari, askeri yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine kendisine gelen bir davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olan bir yargı mercii davada görevsizlik kararı veren merciin görevli olduğu kanısına varırsa, gerekçeli bir karar ile görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurur ve elindeki işin incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin erteler.”, 27. maddesinde ise, “ Uyuşmazlık Mahkemesi, uyuşmazlık çıkarmaya veya görev uyuşmazlıklarına ilişkin istemleri önce şekil ve süre açısından inceler; yöntemine uymayan veya süresi içinde ileri sürülmemiş istemleri reddeder.” denilmektedir.
Olayda, adli ve idari yargı yerlerince tarafları, konusu ve sebebi aynı olarak verilmiş görevsizlik kararları mevcut olmadığından görev uyuşmazlığının oluşmadığı açıktır.
Açıklanan nedenlerle, İdare Mahkemesinin başvurusunun reddine karar verilmesi gerekmiştir.
SONUÇ : 2247 sayılı Yasanın 14. maddesinde öngörülen koşulları taşımayan BAŞVURUNUN, aynı Yasanın 27. maddesi uyarınca REDDİNE, 26.12.2007 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.