);

Single Blog Title

This is a single blog caption

14. Mknz. P.A. 2. Mknz. P. Tb. Muh. Ds. Bl. Komutanlığı emrinde görevli P. Er. Şerif Özçelik’in, 30.8.2003 günü, 22:00-00:00 saatleri arasında cephanelik nöbetçisi olarak görevli olduğu sırada, aynı Komutanlık emrinde görevli ve olay tarihinde devriye çavuşu olarak görevli olan mağdur P. Çvş. Uğur Uyar’ın saat 22:30 sıralarında cephanelik nöbet yerine yaklaştığı, nöbetçilerin “dur kimdir o” şeklinde ikazda bulunmalarına rağmen durmayarak “devriye” şeklinde beyanda bulunduğu, nöbetçilerin yanına kadar geldiği, sanığın “neden dur ihtarına uymuyorsunuz” demesi üzerine, devriye çavuşu olduğunu, dur ihtarına uymayacağını söyleyerek tabur devriye defterini istediği, sanıktan tüfeği çıkarmasını söylemesi ve sanığın çıkarmaması üzerine, elindeki defteri sanığın suratına doğru fırlattığı, şapkasını alarak yere attığı ve sanığın üzerine yürüyerek yumruk atması ile birlikte birbirlerine girerek yere düştükleri, sanığın tüfeğinin dipçik kısmıyla mağdura vurmak istediği ancak eğilmesi nedeniyle değmeksizin tüfeğin yere düştüğü, bu sırada sanığın “ananı sinkaf ederim” şeklinde küfür ettiği, böylece, silahlı olarak üst’e fiilen taarruz etmek ve üst’e hakaret etmek suçlarını işlediği ileri sürülerek sanığın eylemine uyan Askeri Ceza Kanunu’nun 91/2, 85/1, Türk Ceza Kanunu’nun 51/son. madde ve fıkraları uyarınca cezalandırılması istemiyle Kıbrıs Türk Barış Kuvvetleri Komutanlığı Askeri Savcılığı’nın 21.10.2003 gün ve E: 2003/1059, K:2003/509 sayılı iddianamesiyle kamu davası açılmıştır.

Ceza Bölümü 2008/23 E., 2008/23 K.

“İçtihat Metni”

Davacı : K. H.

Yakınan: U. U.

Sanık : Ş. Ö.

O L A Y: 14. Mknz. P.A. 2. Mknz. P. Tb. Muh. Ds. Bl. Komutanlığı emrinde görevli P. Er. Şerif Özçelik’in, 30.8.2003 günü, 22:00-00:00 saatleri arasında cephanelik nöbetçisi olarak görevli olduğu sırada, aynı Komutanlık emrinde görevli ve olay tarihinde devriye çavuşu olarak görevli olan mağdur P. Çvş. Uğur Uyar’ın saat 22:30 sıralarında cephanelik nöbet yerine yaklaştığı, nöbetçilerin “dur kimdir o” şeklinde ikazda bulunmalarına rağmen durmayarak “devriye” şeklinde beyanda bulunduğu, nöbetçilerin yanına kadar geldiği, sanığın “neden dur ihtarına uymuyorsunuz” demesi üzerine, devriye çavuşu olduğunu, dur ihtarına uymayacağını söyleyerek tabur devriye defterini istediği, sanıktan tüfeği çıkarmasını söylemesi ve sanığın çıkarmaması üzerine, elindeki defteri sanığın suratına doğru fırlattığı, şapkasını alarak yere attığı ve sanığın üzerine yürüyerek yumruk atması ile birlikte birbirlerine girerek yere düştükleri, sanığın tüfeğinin dipçik kısmıyla mağdura vurmak istediği ancak eğilmesi nedeniyle değmeksizin tüfeğin yere düştüğü, bu sırada sanığın “ananı sinkaf ederim” şeklinde küfür ettiği, böylece, silahlı olarak üst’e fiilen taarruz etmek ve üst’e hakaret etmek suçlarını işlediği ileri sürülerek sanığın eylemine uyan Askeri Ceza Kanunu’nun 91/2, 85/1, Türk Ceza Kanunu’nun 51/son. madde ve fıkraları uyarınca cezalandırılması istemiyle Kıbrıs Türk Barış Kuvvetleri Komutanlığı Askeri Savcılığı’nın 21.10.2003 gün ve E: 2003/1059, K:2003/509 sayılı iddianamesiyle kamu davası açılmıştır.

Kıbrıs Türk Barış Kuvvetleri Komutanlığı Askeri Mahkemesi, sanığın yüklenen eylemler nedeniyle cezalandırılmasına karar vermiş, kararın sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine, Askeri Yargıtay 1. Dairesi, taraf anlatımları, tanık beyanları ve tüm dosya kapsamından sanığın P. Çvş. Uğur Uyar’ın çavuş rütbesini, dolayısıyla devriye çavuşu olduğunu bildiğine ilişkin her türlü şüpheden uzak kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı sonucuna varılarak, unsurları varsa sanığa yüklenen eylemlerin adiyen müessir fiil ve adiyen hakaret suçlarını oluşturabileceği açıklanarak, sanığın terhis edildiği de dikkate alındığında yargılamanın adli yargı yerine ait olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmesi gerekirken mahkumiyet hükmü verilmesi isabetli görülmediğinden hükmün bozulmasına karar vermiştir.

KIBRIS TÜRK BARIŞ KUVVETLERİ KOMUTANLIĞI ASKERİ MAHKEMESİ: 31.5.2007 gün ve E:2007/148, K:2007/155 sayıyla; bozma ilamında açıklanan hususları tekrar ederek sanığı yargılama görevinin adli yargı yerine ait olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş, temyiz edilmeyen karar kesinleşerek, dava dosyası, Torbalı Sulh Ceza Mahkemesi’ne gönderilmiştir.

TORBALI SULH CEZA MAHKEMESİ: 14.12.2007 gün ve E:2007/382, K:2007/411 sayıyla; tüm dosya kapsamından sanığın, olay günü nöbet yerine gelen kişinin devriye çavuşu olduğunu bildiğinin anlaşıldığı, bu nedenle sanığın yargılama görevinin askeri yargı yerine ait olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş, kararın temyiz edilmeyerek kesinleşmesi üzerine, dava dosyası, kendisine gelmekle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nca, Mahkememize gönderilmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi Ceza Bölümünün, Ahmet AKYALÇIN’ın Başkanlığında, Üyeler; Rıdvan ALTUN, Sezai AKBULUT, Ramazan ÖZKEPİR, İrfan YILMAZLAR, Yavuz SAYALGI, Ersun ÇETİN’in, katılımlarıyla yapılan 02.06.2008 günlü toplantısında;

I-İLK İNCELEME : Yapılan incelemede, usule ilişkin işlemlerde 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş Ve İşleyişi Hakkında Kanun’da belirtilen süre ve biçim yönünden bir eksiklik görülmediği, askeri ve adli yargı yerleri arasında Yasa’nın 14. maddesinde öngörüldüğü biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu anlaşıldığından, esasın incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ :Raportör-Hakim G. Fatma BÜYÜKEREN’in, davanın çözü-münde adli yargı yerinin görevli olduğu yolundaki raporu ve dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ayla SONGÖR’ün adli yargı, Askeri Yargıtay Başsavcı Yardımcısı İlker Bahadır ÜSTÜNEL’in davanın çözümünün adli yargı yerinin görev alanına girdiğine ilişkin yazılı ve sözlü açıklamaları dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

353 sayılı Askeri Mahkemeler Kuruluşu Ve Yargılama Usulü Kanunu’nun “Askeri Mahkemelerin Görevleri” başlığı altında düzenlenen İkinci Bölümünde yer alan “Genel Görev” başlıklı 9. maddesinde; “Askeri Mahkemeler Kanunlarda aksi yazılı olmadıkça asker kişilerin askeri olan suçları ile bunların asker kişiler aleyhine veya askeri mahallerde yahut askerlik hizmet ve görevleri ile ilgili olarak işledikleri suçlara ait davalara bakmakla görevlidirler” denilmektedir.

“Askeri suç” ise, öğretide ve uygulamada;

a) Unsurları ve cezalarının tamamı Askeri Ceza Kanunu’nda yazılı olan, başka bir anlatımla, Askeri Ceza Kanunu dışında hiçbir ceza yasası ile cezalandırılmayan suçlar,

b) Unsurları kısmen Askeri Ceza Kanunu’nda kısmen diğer ceza yasalarında gösterilen suçlar,

c) Türk Ceza Kanunu’na atıf suretiyle askeri suç haline dönüştürülen suçlar, olmak üzere üç grupta mütalaa edilmektedir.

Aynı Yasa’nın 13.10.1996 gün ve 22786 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 4191 sayılı Yasa’yla değişik 17. maddesinde; “askeri mahkemelerde yargılanmayı gerektiren ilginin kesilmesi, daha önce işlenen suçlara ait davalara bu mahkemelerin bakma görevini değiştirmez. Ancak suçun askeri bir suç olmaması askeri bir suça bağlı bulunmaması ve sanık hakkında kamu davası açılmamış olması halinde askeri mahkemenin görevi sona erer” denilmekte iken, maddenin “… ve sanık hakkında kamu davası açılmamış olması …” tümcesi Anayasa Mahkemesi’nin 11.3.2000 gün ve 23990 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 1.7.1998 gün ve E:1996/74, K:1998/45 sayılı kararı ile iptal edilmiştir.

Buna göre, askeri mahkemelerde yargılanmayı gerektiren ilginin kesilmesi, daha önce işlenen suçlara ait davalara bu mahkemelerin bakma görevini değiştirmez. Ancak yüklenen suçun askeri bir suç olmaması, askeri bir suça bağlı bulunmaması halinde, askeri mahkemenin görevinin sona ereceği açıktır. İptal kararı nedeniyle, sanık hakkında kamu davasının açılmış olup olmamasının bir önemi bulunmamaktadır.

Olumsuz görev uyuşmazlığına konu kamu davasında, görevsizlik kararı veren adli yargı yerince, sanığın nöbet yerine gelen kişinin devriye çavuşu olduğunu bildiği gerekçesine yer vermiş ise de, sanığın askeri mahkemede 5.11.2003 günü ve bozma kararından sonra 1.3.2007 tarihinde alınan ifadelerinde ısrarla mağduru, tanımadığını, olay günü üzerinde rütbeli elbise olmadığını, haki renkli fanila bulunduğunu, şapkası olmadığını ve yanına gelirken sadece “devriye” şeklinde seslendiğini beyan etmesi, olay yerinde sanıkla birlikte nöbet tutan tanık Musa Kolcu ile sanığın yanına mağdurla birlikte gelen tanık Murat Dikbıyık’ın anlatımının sanığın anlatımı ile örtüştüğü ve 27.4.2007 günü ifadesi alınan mağdur Uğur Uyar’ın da sanığın kendisinin çavuş olduğunu bilmiyor olabileceğini söylemesi karşısında, olay sırasında sanığın, nöbet yerine gelen mağdur kişinin üstü olduğunu bilmediği sonucuna varılmıştır.

Bu durumda, sanığa yüklenen eylemlerin askeri suç olmayıp, Türk Ceza Kanununda düzenlenen “müessir fiil ve hakaret” suçlarını oluşturacağı açıktır.

353 sayılı Yasa’nın 17. maddesinde, askeri mahkemelerde yargılanmayı gerektiren ilginin kesilmesiyle daha önce işlenen suçlara ait davalara bu mahkemelerin bakma görevinin değişmeyeceği, ancak suçun askeri bir suç olmaması askeri bir suça bağlı bulunmaması durumunda, askeri mahkemelerde yargılanmayı gerektiren ilginin kesilmesiyle, askeri mahkemenin görevinin sona ereceği düzenlenmiş bulunduğundan ve somut olayda sanığa yüklenen eylemin askeri suç olmadığı anlaşıldığından 353 sayılı Yasa’nın 17. maddesi uyarınca davanın adli yargı yerinde görülmesi ve Torbalı Sulh Ceza Mahkemesi’nin görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

SONUÇ : Davanın çözümünde ADLİ YARGI yerinin görevli olduğuna, bu nedenle Torbalı Sulh Ceza Mahkemesi’nin 14.12.2007 gün ve E:2007/382, K:2007/411 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 02.06.2008 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.